12 Mart 2014 Çarşamba

Takdir sizlerin..


1969 ve 73 yılları arasında Adalet Parti ve Demokratik Parti'den Mersin ve Samsun milletvekilliği de yapan emekli vaiz Hilmi Türkmen'den bir hatıra aktarıyor Mısıroğlu...

Merhum Türkmen, Kadir Mısıroğlu'na diyor ki: 'Sen bir de benden dinle Fethullah Gülen'i!"

***

Ve anlatıyor...

"İskenderun'da askerlik yaparken ben de orada vaizdim. Bir gün benim de bulunduğum camide vaaza çıktı ve orada millete Kuran-ı Kerim'in kıymetini bilmedikleri yolunda nasihatte bulunurken o mukaddes kitabı 'Siz işte böyle yaptınız!..' diyerek kürsüden atmış, (bu vaka daha sonra Salihli'de de cereyan etmiştir) ve cemaat arasında büyük bir galeyan meydana gelmişti.

Milleti zorla yatıştırdım. Fethullah'ı alıp evime götürdüm. Genç ve tecrübesiz olduğunu düşünerek nasihatlerde bulundum kendisine.

Aradan yıllar geçti. Yıl 1965 veya 66 idi. Gayet perişan bir vaziyette bana geldi. İstanbul'daki arkadaşlarının kendisini beş parasız sokağa attıklarını söyledi ve benden iş istedi. İskenderun'daki vak'a dolayısıyla ihtiyatlı davrandım ve Müftü'ye müracaatla o sırada izinli olan bir vaizin yerine vazifelendirmesini teminle bir deneme yapmak istedim. Bir gün vaaz verirken düşüp bayıldı kürsüde. Hastaneye kaldırdık. Doktorlar depresyon geçirdiğini söyleyerek O'nu Manisa Akıl Hastanesi'ne sevkettiler. Bir iki ay burada yatıp çıktıktan sonra yine yardım istedi. İzmir'in Kestane Pazarı'ndaki Kuran-ı Kerim Kursu'nun idarecilerini tanıyordum. Manisa'da adı 'deli hoca'ya çıkar endişesiyle, arkadaşlarla görüşerek oraya yerleştirdim. Beş on gün sonra halini hatırını sormak için yanına uğradığımda, baş başa bir kimseyle fiskos ettiğine rastgeldim. Konuştuğu adam, beni görünce yaydan çıkmış ok gibi fırlayıp kaçtı. Kendisine 'Bu kimdir?" diye sorduğumda 'Bir talebe velisi!" diye cevap verdi.

Bu söz doğru değildi. Konuştuğu o adam, bu karşılaşmadan 5-6 ay evvel bana gelmiş ve MİT'çi hüviyetini gösterdikten sonra, benimle açıkça bir mesele konuşmak istediğini söylemişti. Mesele şuydu:

'Bizim teşkilat (MİT) Müslümanların Mustafa Kemal Paşa'ya menfi bir tavır almasından rahatsız. İstiyoruz ki bu münaferatı giderelim. Sen, Süleymancı Cemaati içinde söz sahibi birisin. Sen bizimle çalış bizden ne istersen iste... Diyanet İşleri Başkanı yapalım seni!'

Kendisine yanlış kapıda olduğunu söylemiştim. Şimdi anlıyordum ki, buldukları adam Fethullah Gülen'di. İşi takip ettim o günden sonra. MİT güdümlü olarak nasıl nafiz bir mevkiye getirildiğine safha safha şahit oldum."

PEKİ NE OLDU DA BU NOKTAYA GELİNDİ?Bu soruya herkesin verecek cevabı farklı!
Bunu biliyorum. Ama ben size gerçeği anlatayım! Ve bu gerçek aslında Erdoğan'ın neden hedefe konulduğunu cemaatin de nasıl kullanıldığını anlatıyor!
Erdoğan'la hizmet arasında ipler, 28 Aralık 2011'de KOPTU!Başbakan Erdoğan yurt içinde ve dışında yaptığı özel görüşmeler, ziyaretler, toplantılar hakkında ilginç geri dönüşler aldı! Gideceği ve gittiği yerde yaptığı KONUŞMALAR Ankara'da önüne geldi! Kimselerin bilmesi mümkün olmayan kritik konuşmalar, masasına kondu! Devletin KOZMİK toplantıları adeta birileri tarafından kaydedildi! Erdoğan özellikle cemaate yakın polislere güvendiği için konuyu onların amirlerine iletti! Gerekenin yapılması istedi!
Karşı taraf "Hiç problem yok! Gereken neyse yapılacak!" sözü verdi! Zaten Erdoğan'ın güveninden doğan ilişki böyle yürüyordu! Başbakan kapıları açıyor ancak karşı taraf Ankara'ya değil de başka bir merkeze çalışıyordu!
Bu arada Hakan Fidan MİT Müsteşar olarak göreve gelmiş ve cemaat medyası övgü dolu yazılar kaleme alıyordu!
Açın bakın görürsünüz!
28 Aralık 2011'e kadar her şey çok güzel gidiyordu!
Özel toplantılar başka kanallardan ortaya saçılmaya devam edince, MİT devreye girdi! Erdoğan'ın evi ve ofisi arandı! Hakan Fidan'ın devreye girmesi çok kişiyi rahatsız etti! Haklılardı!
Çünkü MİT elemanları, POLİSİN "TEMİZ!" diye rapor verdiği ofiste yani BAŞBAKAN'ın çalışma odasında BÖCEKbuldu! Sorumlular şaşırıp kaldı!
Çünkü Erdoğan ilk kez güvense de ayrı bir koldan CHECK ettiriyordu! Ve böylece büyük yalan ortaya çıkıyordu!
MİT'in manevrasından sonra EMNİYET, çocuklara anlatılacak gerekçelerle olayı savuşturmayı denedi! Ama artık karşılarında AKILLI bir teşkilat vardı! Polisler skandalın geçtiğini düşünürken MİT ertesi gün yine bir EKİP gönderip aynı yerleri arattırdı ve yine BÖCEK buldu!
Bu polislerin, yani dışarıdan emir alanların SONU demekti!
BÖCEK yüzünden Hakan Fidan ile cemaatin arası açıldı!
Belli ki cemaati kullanan güç, bundan çok rahatsızdı! Öyle ya bir gönül hareketi olan cemaatin dinlemeyle, kayıtla, özel hayatı fotoğraflama ile ne ilgisi olabilirdi! Bir Müslüman, bir Müslüman'ın ayıbını örtecekken nasıl oluyordu da birileri CEMAAT adına herkesi dinliyordu! Cemaat artık bu ülke için DERİN KULAK'tı!
Zaten bu nedenle Fethullah Gülen için yapılan tanıtımlarda kullanılan "Herkes konuştu o sustu!" sloganı sosyal medyada "Herkes konuştu o dinledi!" şekline dönüştürülüyordu!
40 yılını öğrenci yetiştirmeye, Türk Bayrağını dalgalandırmaya, dini öğretmeye adayan biri, bir anda TELEKULAKoluyordu!
Bu milattı!Bu saatten sonra ülkede film koptu!
Böceğin bulunduğu gün Uludere saldırısının yaşanması, İlker Paşa'nın tutuklanması, 7 Şubat MİT krizinin olması gibi yara açan pek çok gelişme birbirini takip etti! Gezi, 17 Aralık, 25 Aralık da işin sosuydu!
ASLINDA ipleri koparan BÖCEK'Tİ!Yani birileri kulağı kaybedince gerildi, sinirlendi ve saldırdı! Dershaneler, okullar, kurslar işin görünen tarafı! Zaten Gülen bunu bildiği için "Bizden dershaneleri kapatmamızı isteselerdi hiç düşünmeden kapatırdık!" dedi!
BAKIN!Karşımızdaki güç cemaat, hizmet, paralel yapı falan değil!
Bu isimlerin arkasına sığınmış, gizlenmiş ve bunları kendine siper etmiş KÜRESEL GÜÇ!Tamam içinde Amerika'da eğitim alan polisleri var! Tamam içinde Yahudiler'e yakın çok insan vardı! HOCA olarak kendine önemli Yahudi ailelerini seçenler var! Ama yine de karşımızdaki yapı TÜRK DEĞİL!Sakın her şeyi cemaate fatura etmeyin!
İnanın birçok şeyden haberleri olduğunu sanmıyorum! Ama "Çok güçlüler!" sözüne esir oldukları bir gerçek! Kritik yerlerde adamlarının olması onların her şeye güçlerinin yeteceği anlamına gelmez! Bu insanları kullanarak ilerlediler! İstanbul'daki "3 ABİ" bu işin arkasındaydı!
İlerledikçe önceden yetiştirdikleri çocuklar da HAZIR OLDA bekledi! Bu çocukların yani etkili çocukların büyük bölümü EMNİYET MÜDÜRÜYDÜ! Şu anda da 18'i KAMİKAZE modunda! Emir geldiği an gerekeni yapacaklarından hiç şüphe yok!
Bu müdürler gibi kullanılacak herkes HOCA'ya hizmet ettiklerini sanırken, aslında perde gerisindeki yabancılara çalışıyordu!
Çünkü gönül hareketi olarak başlayan hizmetin, DNA'sıyla, fabrika ayarlarıyla oynayan YAHUDİ aklıydı!
Belki ABİ'ler, ABLA'lar bilmiyor ama Gülen'in bazı yabancılarla arasından su sızmıyordu!
Mesela Pensilvanya kapısını açan, küresel hareket haline gelmelerinde çok önemli katkısı olan Graham Edmund Fuller, çok önemli bir isimdi!
EDMUND ismini Amerikan devleti bile bilmezdi neredeyse!
Hep Graham Fuller'dı! İşte Gülen, YAHUDİLER'e çalışan bu CIA görevlisiyle çok iyi görüşürdü!
Aralarında çok sıkı dostluk vardı!
Belki Sayın Gülen röportajlarında bunu söylemez ama kendisi bu zata ALTIN BİR ANAHTARLIK VERMİŞTİ!Hediyeyi alan kişi çok sevinmiş ve "İkimizin de isimleri ve soyadları F ve G ile başlıyor! EN büyük ortak noktamız bu!" demişti!
Kanada'da YAHUDİ üniversitesinde ders veren Fuller, okulun otoparkına bıraktığı aracını hala üzerinde "GF!"harflerinin bulunduğu anahtarla kilitliyor!
Daha ne anlatmam gerektiğini inanın bilmiyorum!
Bence Hocaefendi F ile G'yi alarak vatanına dönsün!
G ile F orada kalsın!
Yoksa acı giderek büyüyecek!
Benden söylemesi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder