31 Aralık 2013 Salı

42 ilde ‘cadı avı-Kumpaslar


Başbakana sunulan istihbarat raporunda, devlet içindeki paralel yapının planı detaylarıyla yer aldı. Operasyon engellenmeseydi, 25 Aralık’ta itibarsızlaştırma kampanyası başlayacaktı. 

ERDAL ŞİMŞEK - İSTANBUL

DEVLET içindeki paralel yapılanmanın, 17 Aralık’ta gerçekleştirdiği “darbe” girişiminin kodları çözülüyor. Derin operasyonu mercek altına alan istihbarat raporu, hükümetin zamanında refleks göstererek ikinci dalgasını engellediği girişimin, kamuoyuna yansıyandan çok daha büyük çaplı bir “yıkım” hedeflediğini ortaya çıkardı. Başbakanlık’a sunulan raporda, kolluk ve yargıdaki paralel yapının, 25 Aralık tarihinden itibaren art arda gelen ve aralarında İzmir, Kayseri, Isparta, Gaziantep ve Şanlıurfa’nın da bulunduğu 42 ili kapsayan operasyonlar için harekete geçtiği net ifadelerle belirtildi.

HAZIRLIK 2010’DA BAŞLAMIŞ
Savcı Muammer Akkaş’ın talimatını verdiği ikinci dalga operasyon gerçekleşseydi, aralarında AK Partili birçok belediye ve il başkanı, 2023 Türkiye vizyonunu oluşturan prestij projeleri yürüten işadamları, sanayiciler, ticaret ve sanayi odası başkanları ile bazı Kürt aşiretlerin önde gelen isimlerinin gözaltına alınıp tutuklandağı bir “cadı avı” başlatılacaktı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın masasındaki istihbarat raporunda, paralel yapılanmanın derin operasyonlara yönelik
planlamasının 2010 yılında hazırlandığı, bu çerçevede hedef olarak belirlenen belediye başkanı, il başkanı, işadamı, sanayi ve ticaret odası başkanlarının yakın takibinin sağlanması için “suikast” söylenti ve ihbarlarının devreye sokulduğu ve “koruma tahsisi” sağlanarak paralel yapıya bağlı polislerin “yakın koruma” olarak görevlendirildiği vurgulandı.

150 BELEDİYE BAŞKANI YAKIN KORUMADA!
Bu yöntemle 150 civarında belediye başkanına koruma tahsis edildiği ifade edilen raporda, yakın korumalar kanalıyla, dost meclislerindeki sohbetlerden bile cümleler cımbızlanarak, süreç içinde kullanılmak üzere bir havuzda toplandığı, aynı kumpasın bazı işadamları, sanayi ve ticaret odaları başkanları ve AK Partili il başkanları için kurulduğu kaydedildi.

27 İLDE PARALEL YAPININ HÜCRE ŞUBELERİ 
Raporda, havuzda toplanan bu verilerin Emniyet istihbaratın datalarında değil, paralel yapılanmanın şube evlerinde biriktirildiği, bu amaçla ülke genelinde 27 ilde paralel şube oluşturulduğu da ifade edildi. Operasyonlarda, yolsuzluk ve rüşvetin yanı sıra itibarsızlaştırma amaçlı suçlamaların da eklemlenmesinin planlandığı, bunlar arasında “kadın ticareti, uyuşturucu, insan ve tarihi eser kaçakçılığı” gibi suçlamaların da yer alacağı belirtildi. 
İLLEGAL YAPIDA 2 BİN RÜTBELİ POLİS
Raporda ayrıca, devlet içindeki illegal yapılanmanın 2 bin rütbeli polis, yüzlerce yargı mensubu, bürokrat, bankacı, akademisyen ve medya kanadına ilişkin bir teşkilata sahip olduğu ve örgütün kendi arasında şifreli iletişim kurduğu da vurgulandı. Yargıdaki yapılanmaya HSYK’daki bir grubun destek verdiği de belirtildi. Derin operasyonun ardından istihbarat birimleri tarafından hazırlanan rapor Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sunuldu.
KORUMA DEĞİL, TARASSUT
TÜRKİYE genelinde 2010 yılında itibaren “suikast” söylentileri ve ihbarları nedeniyle 150 civarında belediye başkanına polis koruması tahsis edilmiştir. Bu polisler, belediye başkanlarını korumadan çok adeta tarassut altına almışlardır. Başkanların ikili görüşmelerinde bile “can güvenliği” bahanesi ile bulunan korumalar, dost meclislerindeki sohbetlerden bile bazı cümleler çıkartarak, bir havuzda toplanmasını sağlamışlardır. Aynı kumpası bazı işadamları, sanayi ve ticaret odaları başkanları için de kurulmuştur. 
DATALAR ŞUBEDE!
HAVUZDA toplanan veriler, paralel devlet yapılanmasının il ve ilçelerdeki sorumlusuna kullanım amaçlı olarak aktarılmış ve başkanlara şantaj aracı olarak kullanılarak kimi ihalelere müdahale edilmiş, bazı ihalelerin paralel yapılanmanın kurduğu şirketlere yönlendirilmesi amaçlanmıştır. Toplanan veriler, Emniyet İstihbarat’ın datalarında değil, paralel polis yapılanmasının yurt sathındaki şubelerinde biriktirilmiştir. Bu datalar örgütün sivil, akademisyen ve medya üyelerin tarafından değerlendirilerek dosyalanmıştır. 
MİT KRİZİNİN ARDINDAN
25 Aralık tarihinden itibaren 42 ili kapsayacak şekilde genişletilmesi planlanan operasyonla Hükümet’in yıkılması hedeflenmiştir. Paralel devletten emir alan çok sayıda savcı ve emniyet müdürünün, üstlerine haber vermeden çok gizli yürüttüğü soruşturma, 7 Şubat 2012 tarihli MİT krizinin hemen sonrasında uygulamaya konulmuştur. Operasyonun genişletilmesi planlanan iller arasında İzmir, Kayseri, Isparta, Gaziantep, Ağrı ve Şanlıurfa’da yer almaktadır. 
ÇÖZÜM SÜRECİNE DARBE
DOĞU ve Güneydoğu’da sınır illerinde bulunan ve çözüm sürecini destekleyen bazı köklü ve büyük Kürt aşiretlerinin de önde gelenlerinin “kayıt dışı sınır ticareti, uyuşturucu ve insan ticareti ile mazot kaçakçılığı” suçlamaları ile tutuklatıp çözüm sürecine başka bir yönden de darbe vurulması planlanmıştır. 

28 Aralık 2013 Cumartesi

Çanakkale Boğazı'ndan elektrik üretimi başlıyor


Çanakkale Boğazı'ndan elektrik üretebilmek için yapılan çalışmalar son aşamaya geldi. Kurdukları platformla akıntıyı ölçme çalışmaları yapan firma, prototip türbinle elektrik üretmeyi başardı. Firma ortaklarından Abdullah Erkan, Şubat ayında UEDAŞ'a test amaçlı elektrik vermeye başlayacaklarını söyledi.
Akıntı enerjisi konusunda AR-GE çalışmaları gerçekleştirmek üzere kurulan Mavi İda Enerji, çalışmalarını tamamladı. Çanakkale Boğazı trafik hattının dışında kalan ve akıntı hızının en yüksek olduğu noktadaki Kepez Burnu'nda 30 yıllığına kiraladığı deniz arazisine platform kuran firma, burada elektrik üretmeyi başardı. 

Ar-Ge çalışmalarının ardından üretime geçmeye hazırlandıklarını söyleyen firma ortaklarından Abdullah Erkan, 'Ülkemizde su altı akıntısının ortaya çıktığı iki temel coğrafi nokta Çanakkale ve İstanbul Boğazlarıdır. Akıntı enerjisi konusunda Ar-Ge ve yatırım çalışmaları gerçekleştirmek üzere kurulmuş olan Mavi İda Enerji, ülkemizin enerji ihtiyacını karşılamada dışa bağımlılığı azaltmak ve ülkemizin doğal kaynaklarını verimli bir şekilde kullanmak için Çanakkale Boğazı'ndan elektrik enerjisi üretme konusunda uzun yıllardır araştırmalar yapmakta ve yasal izinler konusunda çalışmaktadır.

Bölge, Türkiye boğazlarında Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne göre boğaz trafiğini engellemeyecek noktalar arasında su altı akıntı türbin çiftliği kurmak için en uygun yerdir. Mavi İda Enerji, yerli kaynaklarla herhangi bir teknoloji transferi yapmadan, akıntı türbini yapmak için çalışmalara başlamıştır. Bunun için çeşitli modeller dizayn etmiş ve bu dizaynların gerçek koşullarda testlerini yapmak için bir test platformu hazırlamıştır. Test platformuyla (Mavi İda 1), dizayn edilen prototip türbinler, Kepez Burnu'ndaki sitede denenmektedir' dedi.

Şubat ayında başlatılan TÜBİTAK destekli projede sona yaklaşıldığını da söyleyen Erkan, 'Gerekli testlerin yapılması için çalışmalar devam etmektedir. Proje kapsamında, tamamı firmamız tarafından üretilen 30 kilovatlık türbin, Türkiye'nin ilk deniz akıntı türbini olma özelliğini taşımaktadır. 

Prototip türbin, test çalışmalarının ardından Çanakkale Kepez Bölgesi'ndeki alana götürülüp elektrik üretimine başlayacaktır. İlk elektriği üretme tarihi olarak şubat ayının ilk haftasını hedefliyoruz. Firmamız Çanakkale Boğazı'ndaki Kepez Burnu'nda ön izin anlaşmasını imzaladığı deniz arazisinde su altı akıntı türbini çiftliği yatırımı yaparak elektrik enerjisi üreterek bölgenin ihtiyacına katkı vermeyi hedeflemiştir. 

Yenilenebilir bir enerji kaynağı olan akıntı enerjisini kullanarak üretilen elektrik karbon salınımı yapmadan bölgenin elektrik ihtiyacını karşılamada önemli bir yardımcı olacak. Şubat ayı içerisinde yapılacak deneme üretimlerinin başarılı sonuçlanması durumunda yatırım kararı alınacak ve prototip olarak geliştirilen türbin ticari olarak üretilecek. Ticari boyuta geçişte bölgeye 5 megavatlık bir su altı enerji santralini hayata geçirmeyi hedefliyoruz' diye konuştu.

27 Aralık 2013 Cuma

Darbelere direnis


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sakarya Üniversitesi Fahri Doktora töreninde konuşma yaptı.
Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
11 yıldır Türkiye'yi ilklerle tanıştırdık. Türkiye'yi çok farklı konuma yükselttik.
Bu 11 yılın en temel formülü, istikrar ve güvendir.
Türkiye'nin kaybettiği dönemlerde birileri muhakkak kazanmıştır. Türkiye kazandığında da birileri muhakkak kaybetmiştir.
Faiz en somut örneklerden biridir.
117 Marmaray parası kazandırdık
Bir ülkenin borçlanmada kullandığı faiz oranları yüksekse o ülke kaybediyor borç verenlerde kazanıyor demektir.
2002 yılında Türkiye bütçesinin yüzde 45'ini faiz ödemelerine harcıyordu. Şu anda yüzde 13'ünü harcıyor. 11 yılda faizlerin düşürülmesinin Türkiye'ye kazandığı miktar, 642 milyar TL.
Marmaray'ı 5,5 milyar liraya tamamladık. 11 yılda 117 Marmaray yapacak kadar ülkemize kazandırdık .
Bu kazandığımız paralarla yollar inşa ettik. Okullar, üniversiteler yaptık.
Aslında başarının tek sırrı insandır. Öyleyse bizim yatırım yapmamız gereken insandır. Orada kaliteyi artırmak bizim için çok önemli.
Terör varsa istikrarsızlık oluyor
Türkiye 30 yıldır terörle mücadele ediyor. Terör uluslararası rant çevrelerini zengin ediyor. Terör varsa silah satarlar.
Libyalı bir dostum "Şu anda Libya'da 22 milyon silah var" demişti. Halktaki silah bu. Libya'nın nüfusu 6 milyon. Libya birçok şeyini kaybedebilir.
Terör varsa istikrarsızlık oluyor, güven ortamı zedeleniyor ve faiz yüksek kalıyor. Faizden kazanıyorlar.
Önümüzde iki seçenek var: Ya eski Türkiye devam edecek, birileri kazanacak, Türkiye kaybedecek. Ya da yeni Türkiye kurulacak, Türkiye kazanacak. İşte o birileri kaybedecek.
Şu anda Türkiye'nin önünde böyle bir tercih var. Bu ülkede hemen her nesil eski Türkiye'yi gördü, yaşadı. Eski Türkiye, belirsizlik, rant ekonomisi süreçleriyle devam etmek anlamına geliyor. Eski Türkiye yeniden yasaklarla, içeride ve dışarıda acziyetle yola devam etmek anlamına gelmiyor.
Eski Türkiye gündemi belirlenen bir Türkiye'dir. Ama yeni Türkiye, gündem belirleyen bir Türkiye'dir.
Eski Türkiye birilerinin çok kazandığı bir ülke anlamına geliyor.
Yeni Türkiye yasaklarından tamamen kurtulmuş, yolsuzlukla mücadelesini sürdüren, herkesin birbiriyle kardeşlik içinde yaşadığı bir ülke anlamına geliyor.
Son zamanlarda yolsuzluk adı altında başlamış operasyonlar, yeni Türkiye'nin karşısında inşa edilmiş bir engellemedir.
Burada yolsuzluğa bulaşmış olanlar varsa, bunlar zaten ortaya çıkar. Yetimin malını birileri hakikaten alıyorsa onun hesabını önce biz sorarız. Ancak, şunu da ortaya koyayım: İftira at, tutmazsa iz bırakır mantığıyla olmayan şeyleri olmuş gibi gösterenleri de ifşa etmek bizim görevimizdir.
HSYK suçlu
Şu anda bazı medya organlarına gizlilik esasta olan dosyaları servis etmek hukukun neresinde yazıyor. Akşam başsavcı savcının bunu nasıl servis ettiğini açıkladı. Ben burada suç duyurusunda bulunuyorum.
HSYK suçlu. HSYK'yı kim yargılayacak? Millet yargılayacak.
Son günlerde iki şey söyledim: Ya millet, ya zillet dedim.
Biz hukuktan yanayız, kanundan değil. Eğer kanun hukukla bütünleşebiliyorsa, orada hak tecelli eder.
Bir savcı adliyenin önünde basın mensuplarına bildiri dağıtır mı? Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir savcı bizim için adaletin yüz karasıdır. Sen nasıl böyle bir şey yapabilirsin? Bunu başkaları yapıyor. Demek sende de bu tür esintiler var.
Burada suç duyurusunda bulunuyorum: HSYK sen bu zatla ilgili ne yapıyorsun ve ne yapacaksın?
Biz hem yasamayız, hem yürütmeyiz. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Egemenlik kayıtsız şartsız yargının değildir. Eğer yargı kalkıp egemenlik kayıtsız şartsız bizimdir diyorsa onu da bilelim. Yeni Türkiye'de egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Ben önceki gün yaşadığımız süreci yeni Türkiye'nin istiklal mücadelesi olarak yorumladım. Eski Türkiye'nin mücadelesi yeni Türkiye karşısında direniyor. Eski Türkiye'yi özleyenler şu anda yeni Türkiye karşısında direniyor.
Son bir taarruz yapıyorlar
Yeni Türkiye'ye karşı hem içeride, hem dışarıda direniş var. Ama bu direniş son direniştir. Son kez saldırıyorlar. Son bir taarruz yapıyorlar. Son bir huruç hareketine yelteniyorlar. Biz bu taarruzları göğüsleyecek, inşallah eski Türkiye'nin kapısını tamamen kapatacağız.
Direnç ve saldırı topyekun milli iradeyi hedef almaktadır. Bugün bizim partimize yöneltilen saldırı Allah korusun başarıya ulaşacak olursa yarın aynı saldırı bir başka partiye tekrarlanacaktır. Çünkü burada rant var.
Bu saldırı başarılı olursa milli irade hiçbir zaman yara almayacaktır.
Türkiye'de meşruiyetin kaynağı millettir. Çok açık söylüyorum: Eğer milletimiz bize 'git' derse gideriz. Hiç burada tereddüt yok. Ama millet 'kal' derken birilerinin 'git' demesine de hiç ama hiç kulak asmayız. Biz milletin emanetine sımsıkı sahip çıkacağız.
Bu süreçten çok daha güçlenerek kalkacağız. Birçok tehdidin ortadan kalkacağı bir süreçle 2023'e devam edeceğiz. Faiz lobisi, terör lobisi kaybedecek. Türkiye ekonomisi kazanacak. Kaos lobisi kaybedecek.
Son saldırıda demiryolu var. Niye? Yüksek hızlı treni yaptığımız için.

Savcılık - Emniyet krizinin patlak verdiği gün olan 25 aralık tarihini taşıyan gözaltı listesinin, polise gönderilen listeden tek farkı var O da "şüpheliyi gözaltına tutacak kolluk" bölümünün karşısında yazan. İlk listede "Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü" nün yazıldığı bölümde bu kez "İstanbul İl Jandarma Komutanlığı KOM Şube Müdürlüğü" yazıyor.

                      Karadağ'ın tüm camilerinde Erdoğan'a dua




Türkiye'de son zamanlarda yaşanan olaylar dolayısıyla yaklaşık yüzde 20'si Müslüman olan 620 bin nüfuslu Karadağ'da, bütün camilerde Cuma namazında okunan hutbenin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için dua edildi.
Karadağ İslam Birliği'nin aldığı karar doğrultusunda ülkede bulunan yaklaşık 50 camide, cuma namazına giden Müslüman Boşnak ve Arnavutlar, okunan hutbenin ardından, Başbakan Erdoğan ve Türkiye için okunan dualara eşlik etti. Başbakan Erdoğan için dua edilen camilerden biri de Podgoritsa yakınlarındaki Osmalı şehitliğinin bulunduğu Tuzi'deki Nizam Camisi'ydi. Cami imamı Samedin Haciyiç, hutbenin ardından Türkçe ve Boşnakça ettiği duada, Türkiye'nin 'bütün Müslümalar'ın annesi' olduğunu vurguladı.
Haciyiç, 'Karadağ'daki Müslümanlar, Türkiye'de şu an olanlardan endişeli. Tayyip Erdoğan ve hükümeti Kararağ'daki Müslümanlar için çok şey yaptı hatta bugün burada dua ettiğimiz bu camiyi de onlar restore etti' dedi. Başbakan Erdoğan'ın İslam dünyasının lideri olduğunu ve ona sahip çıkılması gerektiğini vurgulayan Haciyiç, şunları kaydetti:
Osmanlı çekildikten sonra zorluk yaşadık
"Allah onları korusun, Allah onlara yardım etsin. Bizler burada Osmanlı çekildikten sonra birçok zorluk yaşadık. Şimdi Türkiye'nin son yıllarda artan gücü sayesinde bu topraklarda kendimizi daha özgür ve mutlu hissediyoruz. Bir daha eski günleri ve eski sıkıntıları yaşamak istemiyoruz. Bu nedenle herkesin Türkiye'ye ve Başbakan Erdoğan'a dua etmesi lazım."
Cuma namazını Tuzi'deki camide kılan ve yapılan duaya iştirak eden vatandaşlardan Necat Dreşeviç ise yaptığı açıklamada, dünyanın tamamının Recep Tayyip Erdoğan'a ve hükümetine karşı durduğunu söyleyerek, 'Çünkü bu hükümet, dünyanın en başarılı hükümetidir. Karadağlı Müslümanlar olarak biz de Erdoğan'a çok şey borçluyuz' diye konuştu.
Podgoritsa'daki Mehmet Fatih Medresesi Müdürü Rahman Kaçar ise medresedeki öğrencilerin her gün Başbakan Erdoğan ve hükümeti için dua ettiklerini söyledi.
Erdoğan sadece Türkler'in Başbakanı ve lideri değil
Karadağ İslam Birliği Başkanı Rifat Feyziç de Türkiye'de yaşanan son olaylara ilişkin Karadağ'daki bütün Müslümanlar olarak endişeli olduklarını ifade etti.
Kendisinin Türkiye'de okuduğunu ve Türkiye ile ilişkilerinin iyi olmasından herkesin kendisine "Türkiye'de son günlerde yaşananları" sorduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Bu yüzden bu topraklardaki Müslümanlar'da, 10 yıl boyunca yaşanan bir refah, bir rahatlığın ardından bir endişe olduğunu gördüm. Balkanlar'daki Müslümanlar özellikle 1990'lı yıllarda yaşadığı acıların ardından son yıllarda Türkiye'nin desteği ile birlikte kendilerini artık güvende hissediyorlar. Ancak yaşanan son olaylar, bizi ve buradaki Müslümanlar'ı endişelendiriyor.
Türkiye'nin son 10 yılda yaşadığı ekonomik gelişmelerden Balkanlar'daki Müslümanlar ve diğer dinlerin mensubu olan insanlar da büyük yarar gördü. Bunun yanı sıra bu topraklarda bir siyasi istikrar, güven oluşturuldu. Ben bütün Balkanlar'daki Müslümanların temsilcileriyle temastayım ve hepimiz, Türkiye'nin düşürülmeye çalışıldığı komplodan en iyi şekilde çıkmasını bekliyoruz. Bundan daha da güçlü çıkacağını düşünüyorum. Türkiye'nin güçlü olması sadece Türkiye'de yaşayan insanların değil, Balkanlar'daki Müslümanların çıkarınadır, çünkü buradaki Müslümanlar 100 yıl aradan sonra güçlü, istikrarlı bir dosta sahip oldu. Bu ifademi de yüzlerce kanıtla ispatlayabilirim, altyapı projelerinden başlayarak, ziyaretlere kadar uzanıyor aldığımız destek ve temaslar.
Bu bağlamda, Karadağ'daki bütün camilerde okunan hutbelerde ve dualarda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın daha da başarılı, daha da güçlü olmasını yüce Allah'tan niyaz ediyoruz. Türkiye'nin başarısı tabi ki bazılarını rahatsız ediyor. Tabi ki bazılarının gözüne iğne gibi batıyor. Ama Türkiye'deki insanlar kadar, Balkanlar'daki Müslümanlar açısından da bu ülkenin başarısı önemli. Bu yüzden dua edeceğiz, çünkü duanın ne kadar güçlü bir silah olduğunu biliyoruz. Allah bütün komplo, bütün hileleri bozar.''


24 Aralık 2013 Salı

Padisaha yüzünü göstermeyen

Yıl 1546...
Yusuf diye bir genç...
İslam alimlerinden İbrahim Gülşeni Hazretleri'nden ders alıyor.
Tasavvuf yolunda ilerliyor.
Edirne'ye geçip Mevlevi Dergahı'na geliyor.
İnsanlara İslamiyet'i anlatıyor.
Onu çekemeyenler oluyor. "Cinayet işledi" diye iftira atıyorlar.
Yapılan araştırmada "Yalan" olduğu ortaya çıkıyor.
Mevleviyye yolunun büyüklerinden olan Yusuf Sinaneddin-i Sineçak Hazretleri'nden halk özür diliyor.
Yalvarıp Edirne'de kalmasını istiyorlar.
Ancak o İstanbul'a geliyor.
Sütlüce'ye yerleşiyor.
İnsanlara iyiliği ve Allah yolunu anlatıyor.
Dünya ve ahiret saadeti kazanmaları için ömrünü adıyor.
Zamanın Padişahı Kanuni Sultan Süleyman...
Sineçak Hazretleri'nin hizmetlerini ve tasavvufta katettiği yolu öğreniyor.
Sohbet edip, hayır duasını almak için İslam Alimi'ni saraya davet ediyor.
Yusuf Sineçak Hazretleri; Sultanlardan, devlet adamlarından, devlet ve siyaset işlerinde olanlardan ve dünya adamlarından uzak durmayı prensip edindiği için "SARAYA DAVET"i kabul etmiyor.
Kanuni üç defa daveti yineliyor.
Üçünde de "DUALARIMIZ SİZİNLE ama bizim devletle işimiz olmaz" denilerek reddediliyor.
Kanuni "O gelmezse biz gideriz" diyor.
Saltanat kayığına atladığı gibi soluğu Sütlüce'de alıyor.
Talebeleri Sineçak Hazretleri'ne durumu haber verip "Ne olur Padişahı kabul edin" diyorlar.
Gelen cevap "Söyleyin gelmesin" oluyor.
Padişah kapıya dayanıyor.
Talebeler yalvaran gözlerle Sineçak Hazretleri'ne bakıyor.
Sineçak Yusuf Baba oturduğu yerden kalkıyor.
Tatlı tatlı gülümseyip; "Pekala o gelirse biz gideriz" diyor.
Çilehaneye giriyor.
Talebeler kapıyı açıp Kanuni'yi içeri alıyor.
Cihan İmparatoru Kanuni, Sineçak Hazretleri'nin yanına geldiğinde şoka giriyor. Zira yere uzanmış ve ölmüş bir adamla karşılaşıyor.
Hatta Sineçak Hazretleri'nin, elleriyle yüzünü de kapattığına şahit oluyor.
Ertesi gün tüm İstanbul halkının katıldığı büyük törenle defnediliyor cenaze.
Ve Yusuf Sinaneddin-i Sineçak Hazretleri "Padişaha yüzünü bile göstermeyen Mevlevi ALİMİ" olarak tarihe geçiyor.

22 Aralık 2013 Pazar

Türkiye'nin yolları artık asfalt olmayacak!


''Çağ atlayan Türkiye artık beton yollara geçmeli. Beton yol hem daha ekonomik, hem daha uzun ömürlü hem de daha çevreci" dedi
AA muhabirine beton yolların ekonomiye katkısı hakkında bilgi veren Işık, gerek şehirlerarası, gerekse şehir içi karayollarının son yıllarda giderek artan bakım, onarım giderlerinin, Türkiye'nin bu sorunu kendi kaynaklarını kullanarak çözme zorunluluğunu ortaya koyduğunu söyledi.
Işık, Türkiye'nin, çimento üretiminde dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olduğunu, beton üretiminde son dört yıldır Avrupa'da birinci sırada yer aldığını, uygulama teknolojisinde ise gelişmiş ülkeler düzeyinde bulunduğunu belirterek, Türkiye'nin bu potansiyelini ağır taşıt trafiğinin yoğun olduğu bölgelerde beton yollar seçeneğini dikkate alarak kullanması gerektiğini kaydetti.
Avrupa Hazır Beton Birliği üyesi THBB'nin, Avrupa'daki gelişmeleri yakından takip ettiğini anlatan Işık, Avrupa'da yapılan araştırmaların, beton yolun ömrünün 34, asfalt yolun ömrünün ise 17 yıl olduğunu gösterdiğini, aynı iklim koşullarında asfalt ve beton yol uygulanarak yapılan birçok araştırmada performans açısından beton yolun asfalt yola karşı üstün olduğunun görüldüğünü belirtti.
Işık, beton yollar konusunda karayollarını ikna etmeyi başardıklarını ifade ederek, beton yolun asfalt yola karşı avantajlarını şu şeklide sıraladı:
"Beton yolların taşıma gücü yüksektir. Beton yol, üzerine gelen yükleri asfalta göre çok daha geniş bir alana yayarak, taban zeminine iletir. Bu nedenle beton yol, zayıf taban zeminleri üstünde asfalt yollara göre daha iyi sonuç veriyor. Dayanma bakımından her türlü etkiye karşı koyacak şekilde hazırlanabiliyor. Günümüzde petrol fiyatlarındaki ani artış nedeniyle asfalt betonun birim fiyatı yükselmeye başlamışken, beton birim fiyatında bu kadar keskin değişiklikler meydana gelmiyor. Bu da beton yolun bir diğer artısı haline gelmeye başladı. Beton yolların ilk yapım maliyeti asfalt yolun altında ve bakım masrafı da daha az.Ayrıca çağ atlayan Türkiye artık beton yollara geçmeli. Beton yol hem daha ekonomik, hem daha uzun ömürlü hem de daha çevreci."
Işık, beton yolların asfalt yollara göre daha az mevsimsel hasara uğradığını belirterek, "Betonun dayanıklılığının en çok önem kazandığı mevsim ilkbahardır. Amerikan Devlet Karayolu ve Taşımacılık İdareleri Birliği tarafından Kanada'da yapılan bir araştırmaya göre, asfalt yolların yüzde 61'i bahar koşullarında bozuluyor. Oysa aynı koşullarda betonda bozulma oranı sadece yüzde 5,5'tir" dedi.
Beton yolların her mevsimde ve her koşulda yapılabildiğini dile getiren Işık, asfalt uygulamasının düşük sıcaklıkta ve yağışlı havalarda yapılamadığından yapım ve onarım mevsiminin kısa olduğunu, beton yol uygulamasının ise ıslak zeminde dahil olmak üzere her iklim koşulunda yapıldığını kaydetti.
- "Beton yol için yaşlanma söz konusu değil"
Işık, beton yolun doğal ve kentsel çevreye zarar vermediğini, asfalt yollarda bağlayıcı olarak kullanılan asfalt malzemesinin, bünyesinde çeşitli uçucu maddeler içerdiğini ve bu maddelerin zamanla kaybolması sonucunda, kaplamada "yaşlanma" adı verilen bir tür gevrekleşme ile eskime görüldüğünü vurgulayarak, "Beton yolların bağlayıcı maddesi çimento ise herhangi bir uçucu madde içermiyor. Bu nedenle beton yol için yaşlanma, gevrekleşme söz konusu değil. Yaz aylarında şehir içi sıcaklığın artmasına da neden olmuyor" diye konuştu.
Beton yolların daha kısa durma mesafesi sağladığına işaret eden Işık, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Beton kaplamaların kayma sürtünme katsayıları yüksektir. Yol yüzeyi düzgün olduğundan yağış suları kolay akar ve yüzey çabuk kurur. Sürücülerin güvenliği düşünülürse, beton yolun yapısı daha da önem kazanır. Asfaltta oluşan tümsek ve çukurlar yağışlı havalarda fazladan su tutar. Bu da su kızağı tehlikesi için büyük bir potansiyel oluşturur. Beton yollar gece görüşünü kolaylaştırır. Beton yollar doğal olarak açık renklidir ve araçlardan veya sokak lambalarından gelen ışıkları, koyu asfalt kaplamalara göre daha az emerler. Böylece gece görüşü artar. Yapılan araştırmalar beton yolların birçok açıdan üstünlüğe sahip olduğunu kanıtlandı. Amerika'da 100, Avrupa'da ise 75 yılı aşkın süredir kullanılan beton yolların oranı, bazı ülkelerin otoyollarında yüzde 70'dir. Türkiye'de az sayıdaki bazı şehir içi ve köy yolları dışında ne yazık ki bugüne kadar uygulanmadı, Ülkemiz beton yol yapımına başlayacak altyapıya sahiptir."
Beton yollar konusunda çalışmaların başlayacağını, sektör olarak duruma hazırlıklı olduklarını, Türkiye'nin gerek kaynak, gerekse mühendislik açısından beton yol yapımında son derece avantajlı ve yeterli bir ülke olduğuna vurgu yapan Işık, "THBB üyesi olan her firma Avrupa kriterlerine uygun üretim yapıyor. Bu nedenle bizim üyelerimiz beton yollar projesi tamamen hayata geçtiğinde karayollarına beton sağlayabilecek kapasite ve bilgiye sahiptir. Bazı üyelerimiz beton yol yapımında kullanılan finisher adlı makinaya sahip" değerlendirmesinde bulundu

21 Aralık 2013 Cumartesi

altin tepsileri

Onlar, İngiltere Kraliyet Madenleri'nin sahibi ve işleticisiydiler.
Madem işin içinde altın vardı, bu iş bankasız olur muydu?
Bank of England'ın da altın acenteliği Kraliçe tarafından törenle ceplerine kondu.
Günlük cirosu 30-40 milyon ons altın (11 trilyon dolar) olanLBMA diye bir şey vardı.
Ona London Bullion Market Association diyorlardı.
Yani Londra Külçe Altın Kurumu...
Ve LBMA'nın kontrolü de onlara verildi.
Durumlar "KRALİÇEM ÇOK YAŞA" idi.
Sadece altın piyasasından haftalık komisyonları milyonlarca doları buluyordu.
Londra demek "ALTIN" demekti.
Dünya Altın Borsası Kraliçe'nin başkentinden yeryüzünü yönetiyordu.
Durum "OH MY GOD" idi.
Kraliçe dünya altın piyasasını yönetme şerefine onlarıGARK etmişti.
Bu ne büyük şeref, bu ne büyük ALTIN TEPSİ'ydi. Yahudi Reuters Ajansı bile yüzlerce ofisiyle önce onlara çalışıyordu.
Haberi ilk alan onlardı. Kaç saat içinde Altın'ın "DİP"yapacağını çok önceden biliyorlardı. Satıyorlardı kazanıyorlardı.
Alıyorlardı kazanıyorlardı.
Yaşasın "ALTIN"dı.
Yer altılarına mahzenlere kurulan KASA ODALARI ağzına kadar doluydu.
Harcayacak yer aradılar.
Gittiler Dutch Shell'i kurdular.
Bizim bildiğimiz petrol şirketiydi bu.
ALTIN ile PETROL'ü buluşturursan dünyayı yönetirdin.
Üzerine bir de BANKALAR kurarsan yeme de yanında yat idi.
Nitekim öyle yaptılar.
Onların adı Yahudi ROTSCHİLD ailesiydi. "Eee napalım, bunun bizim koyunlara ne faydası var?" diyenleriniz vardır mutlaka. Anlatalım.
İran'dan doğalgaz petrol aldık.
Ambargo nedeniyle İran petrolüne dolar veremiyoruz. İran'a Altın ithal ederek kapatıyoruz hesabı. Halkbank da aracı...
Yani zaruretten dolayı İran PETROLÜ ile ALTIN'ı buluşturduk.
Vay sen misin bunu yapan?
Hem de sadece 2012 senesinde 16 milyar doları aşkın ALTIN ihraç ederek.
Of aman of... Dünyada ALTIN ve PETROLÜ buluşturan tek GÜÇ vardır.
Onlara Rotschildler derler.
Sen kim oluyorsun Türkiye?
AIPAC yani ABD-İSRAİL kamu yönetimi kurumunu devreye soktular.
ABD'nin en büyük YAHUDİ lobisiydi.
Bir yıl önce bu lobiye bağlı 47 milletvekili kongreye mektup yazdı. "Uyanın Millet, Türkler İran'da Altın ile Petrolü buluşturdu" diye yaygara kopardı.
Bir yıldır HALKBANK-İRAN-ALTIN üçgeninde operasyon varmış bu arada.
Tesadüf İşte. Hayata bak yahu.
17 Aralık'ta İran Cumhurbaşkanı Türkiye'ye gelecekti.
17 Aralık'ta operasyon yapıldı, gelemedi.
Ve 15 Ocak'ta da Başbakan Erdoğan İran'a gidecek. 9 Ekim 2013... Cari açıktaki düşüşte önemli rol oynayan İran'la altın ticareti sona eriyor.
Çünkü ABD'deki Yahudi lobisi istemiyor.
ABD lobi baskıları sonucu "1 Temmuz'da Altın yasağı" koyuyor.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "İran ile bundan sonraki dönemde altın ticareti olmayacak, ya da çok kısıtlı olacak" diyor.
Ve ABD İran'la nükleer anlaşma yapıyor.
Dünyada tüm analistler "En karlı
Türkiye, ALTIN'dan ve BANKACILIKTAN parayı çuvalla götürecek" 
diye haykırıyor.
25 Kasım 20013...
İran ile Batı'nın anlaşmasıyla altın ticaretinin yeniden başlayacağını açıklayan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan,"Ambargolar nedeniyle İran'da haksız gerekçelerle önümüze konulan altın ticareti yeniden başlayacak. Altın ve kıymetle madenler başta olmak üzere İran'a altın yeniden sevk edilebilecektir. Bankacılık sistemi de rahatlamış oldu" diyor.
Rotschild, Kraliçe, Londra-New York-Tel Aviv...
BANKA ALTIN ve PETROL artı İRAN...
Koyun fotoğrafları alt alta...
Daha ne diyeyim!!!

'Para ajanı' olarak tanınan ABD'li David Cohen..

Dünyanın en büyük 100 bankasından 99'unun 'de şubesi olduğu ortaya çıktı. ABD'de şube açmayı kabul etmeyen tek banka ise Halkbank... 'Tesadüfün böylesi' operasyonun yapıldığı banka da İşte Halkbank gerçeğini öğrenmek için önceki gün Türkiye'ye çok ilginç bir kişi geldi. Amerikan Hazine Bakanlığı Terör ve Mali İstihbarattan Sorumlu Müsteşarı David Cohen,İstanbul ve Ankara'da çok özel görüşmeler yaptı. Amaç İran, Hindistan ve Pakistan arasındaki enerji anlaşmasında önemli bir rol oynayan Halkbank'ın mali yapısı. Cohen, Türk yetkililerle yaptığı görüşmelerde Halkbank üzerinden İran'la sürdürülen doğalgaz ticaretinden duyulan rahatsızlığı aktardı. 

TÜRK İŞADAMININ YAKININA REFERANS OLDU Türkiye'de çok önemli bir işadamı ile kişisel dostluğu bulunan David Cohen'in, beraber yıllar önce bir Mavi Tur'a da çıktığı iddia edildi. New York'ta da yatırımları olan Türk işadamının, birçok kez Cohen'le bir araya geldiği belirtildi. Hatta bu işadamının bir yakınının ABD'de okuması için referansın David Cohen tarafından verildiği iddia edildi. Türk baronun da ABD'de yatırım yapmadan önce, Cohen'e danıştığı iddialar arasında. 

ÖNCE İSTANBUL SONRA TEL AVİV
Amerikan Kongresi'ne bir hafta önce özel bilgi veren Cohen, İran'la varılan anlaşma sonrasında da ambargo uygulamasının sertleştiğini, hatta İran'la ticareti sürdüren, dünyadan 19 kuruluşun Amerikan hazinesinin kara listesine alındığını söyledi. 'Para ajanı' olarak gösterilen Cohen'in bundan sonraki durağı ise Tel Aviv. Aynı zamanda bir Yahudi olan Cohen'in, Tel Aviv'de yapacağı çok özel görüşmelerde Halkbank'la ilgili bilgiler vereceği iddia edildi. 

3 TÜRK COHEN'E ÇALIŞIYOR
'in en önemli özelliği, dünyanın birçok ülkesinde sadece kendisine çalışan finansal casuslarının olması. Türkiye'de de birbirini tanımayan 3 kişinin, Cohen'in casusu olduğu iddia edildi. Ancak bu 3 kişinin birbirlerinden haberi olmasa da, Türk istihbaratının bu kişileri izlediği ve gerekli araştırmaları da birkaç hafta önce tamamladığı belirtildi.