30 Ekim 2016 Pazar

Kars Cumhuriyeti


Güneybatı Kafkas Geçici Milli Hükûmeti (Osmanlıca: Cenub-ı Garbi Kafkas Hükümet-i Muvakkate-i Milliyesi) veya Kars Cumhuriyeti
17-18 Ocak 1919 tarihleri arasında gerçekleştirilen Büyük Kars Kongresi’nin sonucunda kurulan ve 12 Nisan’da İngilizlerin Kars’ı işgal etmeleriyle son bulan geçici hükûmet. Elviye-i Selâse’nin tamamını kapsamakta birlikte Kars (hükümet merkezi), Batum, Ahıska, Ahılkelek, Artvin, Ardahan, Acara, Posof, Çıldır, Göle, Oltu, Karakurt, Sarıkamış, Karapınar, Kağızman, Kulp, Iğdır, Serdarabat, Aralık, Nuraşen, Nahcivan, Culfa ve Orduabat gibi yerleri kapsamaktaydı.
9 Ekim 1918’de Ahıska Hükümet-i Muvakkatası, 3 Kasım’da Aras Türk Hükümeti, 5 Kasım’da Kars İslâm Şurası kurulmuştur. 15 Kasım’da Birinci Kars Kongresi düzenlenmiş ve sekiz kişilik Muvakkat Heyeti seçilmiştir. 30 Kasım’da İkinci Kars Kongresi (Kars İslâm Şurası Büyük Kongresi) düzenlenmiş ve Millî Şura Hükümeti kurulmuştur. Aras ve Ahıska’daki hükümetlerini birer şubesi sayarak Millî Şura Hükümetine katılmıştir.
I. Dünya Savaşı sonunda 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi, Osmanlı Devleti ordusu birliklerinin Güney Kafkasya’dan çekilmesini öngörmüştür. Osmanlı Devleti bu hükme uyarak 4 Aralık 1918 tarihinde askerlerini 1877 yılından önceki Rusya sınırına aynı uzaklıktaki yere çekecektir. Fakat Kars’tan askerlerini 2 ay sonra çekme kararı almıştır.
Bu kararın nedeni halkın bölgede bir hükümet kurmasına zaman vermektir. Çünkü askerlerin geri çekilmesi ile Elviye-i Selase denen Kars, Batum ve Ardahan, Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti işgaline açık bir hale gelecektir. Bunun üzerine 29 Ekim 1918 tarihinde Ahıska ve Ahılkelek çevresinde Ahıska Hükümet-i Muvakkatası (Ahıska Geçici Hükümeti), 3 Kasım 1918 tarihinde Emir Bey Ekberzâde başkanlığında, merkezi Iğdır olmak üzere Araş Türk Hükümeti ve 5 Kasım 1918’de Kepenkçi Emin Ağa ve Piroğlu Fahreddin Bey başkanlıklarında merkezi Kars olmak üzere Kars İslâm Şûrası kurulmuştur. 30 Kasım 1918 tarihinde Kars’ta toplanan kongrede bu üç hükümet Kars Millî İslâm Şûrası Merkez-i Umumisi adı altında birleşmiştir. Başkanlığına Cihangirzade İbrahim Bey seçilmiştir. 60 yöresel temsilcinin katıldığı bu kongre ile Kars, Oltu, Kağızman, Igdır, Sarıkamış, Ardahan ile Türklerin veya Müslümanların yaşadığı Ahılkelek, Ahıska ve Batum gibi şehirlerde yaşayan halk örgütlenmiştir. 17 Ocak 1919 ve 18 Ocak 1919 tarihlerinde Dr. Esat Oktay Bey başkanlığında Kars’ta toplanan kongereye 131 temsilci katılmış ve kongrede Kars Millî İslâm Şûrası’nın adı Cenûb-i Garbî Kafkas Hükûmet-i Muvakkata-i Milliyesi (Güneybatı Kafkasya Milli Geçici Hükümeti) olarak değiştirilmiştir. Başkanlığına yine Cihangirzade İbrahim Bey seçilmiştir. Bu geçici hükümet, 18 maddeden oluşan anayasası ve yeşil ve kırmızı zemin üzerinde bulunan ay-yıldızlı bayrağı kabul edip; 12 üyeli bir bakanlar kurulu ve halkın oyu ile seçilen 131 milletvekilli bir parlamento kurmuştur. 25 Mart 1919 tarihinde bu meclis Cenûb-i Garbî Kafkas Hükümet-i Cumhuriyesi adını almıştır. Hükümet Kars’ın dışında Artvin, Ardahan, Batum, Gümrü, Sarıkamış, Nahcivan, Ordubad ve Iğdır’ı sınırları içinde saymıştır.
Tarihte kurulan ilk Türk Cumhuriyetini biliyor muydunuz? Kars Cumhuriyeti’ni daha önce duymuş muydunuz? Peki ilk Türk sivil anayasasının bu hükümete ait olduğundan haberdar mıydınız? Peki ya kadınlara seçme ve seçilme hakkını ilk olarak bu hükümetin verdiğinden?
Buyrun o zaman…

Güneybatı Kafkas Geçici Hükümeti ya da…

guney-bati-kafkas-cumhuriyeti

Cenub-ı Garbi Kafkas Hükümeti olarak bilinir

cenub-i-garbi-kafkas-hukumeti

Mondros Ateşkes Antlaşması sonunda ‘Elviye-i Selase’ dışarıda kalınca 5 Kasım 1918’de Kars İslam Şurası kurulur

kars-islam-surasi

Elviye-i Selase, Kars, Ardahan ve Batum illerinin ortak adıdır

kars-ardaha-batum

Iğdır’ı merkez seçen Aras Türk Cumhuriyeti ve… (3 Kasım 1918)

turk-aras-cumhuriyeti

Ahıska Hükümet-i Muvakkata’sı da kendi bölgelerini savunmak adına faaliyete geçmiştir (29 Ekim 1918)

ahiska

Bu kuruluşların amacı bölgelerini düşman işgaline açık hale getirmemekti

ingiliz-isgali

Kars İslam Şurası 15 Kasım’da Birinci Kars Kongresi düzenler, 8 kişilik geçici heyet belirlenir ve 30 Kasım’da İkinci Kars Kongresinin düzenlenmesine karar verilir

kars-islam-kongresi

30 Kasım geldiğinde Milli Şura Hükümeti kurulur

kars-kongresi-2

60 yöresel temsilcinin katılımıyla hükümetin başkanlığına Cihangirzade İbrahim Bey seçilir

cihangirzade-ibrahim-bey

Aras Türk Cumhuriyeti ve Ahıska Hükümet-i Muvakkata’sı da bu hükümete katılır

yasain-turkistan

Milli Şura Hükümeti’nin ilk askeri sınavı Batum’da gerçekleşecekti

ingiltere-batum-isgali

Gürcüler 7 Aralık’da Batum’a saldırır ancak Türk askerinin savunması onları geri püskürtür

gurcu-batum

24 Aralık 1918’de İngilizler Batum’u işgal eder ve Türk askeri geri çekilmek zorunda kalır

isgal-batum

17-18 Ocak 1919 tarihlerinde Kars’ta Doktor Esat Oktay Bey önderliğinde bir kongre daha düzenlenir

doktor-esat-bey

131 temsilcinin katıldığı kongrede Milli Şura Hükümeti’nin adı Cenub-ı Garbi Kafkas Hükümeti olarak değiştirilir

kars-cumhuriyeti2

Başkanlığına yine Cihangirzade İbrahim Bey seçilir

cihangirzade-ibram-bey

Hükümet, Kars, Ardahan, Batum, Ahıska, Ahılkelek’in batısı, Eçmiadzin ve güneybatısı, Erivan’ın güneyi, Nahçıvan, Kağızman ve Oltu bölgelerini kapsar.

batum-ardahan

Yeşil ve kırmızı zemin üzerinde bulunan ay-yıldızlı bayrak kabul edilir

kars-cumhuriyeti

Parlemento 12 üyeli Bakanlar Kurulu ve 131 milletvekilinden oluşmuştur

sivas-kongresi

Kabinede iki de Rum bakan vardı (Pablo Camus ve Stefani Vafiades)

iki-rum-bakan

18 maddelik Anayasa ilk sivil anayasa niteliğindeydi

ilk-sivil-anayasa

1921’deki anayasamızın temelini oluşturan yasada Türkiye kelimesi ilk kez kullanıldı ve Türkçe resmi dil olarak kabul edildi

ilk-turkce

Günümüz şartları değerlendirildiğinde öne çıkan en önemli madde ise, 18 yaşını tamamlamış kadın ve erkeklerin oy kullanma hakkına sahip olmasıydı

turk-kadinlar-gunu

Bölgede bulunan İngilizler hükümetin varlığına ilk zamanlarında pek fazla ses çıkarmasalar da…

ingilizler

İstenilen imtiyazlar yerine getirilmeyince 13 Nisan 1919’da Kars’ı işgal ederek son verirler

ingiliz-ingiliz

Bakanlar Kurulu’nun dolayısıyla hükümetin 12 üyesini önce Batum’a, daha sonra Malta’ya sürerler

malta-surgunu
“Güneybatı Kafkas Geçici Millî Hükûmeti”, “Cenub-ı Garbi Kafkas Hükümet-i Muvakkate-i Milliyesi” ya da nam-ı diğer Kars İslam Cumhuriyeti.. İlk Cumhurbaşkanı Cihangirzade İbrahim bey 1 Aralık 1918’de seçildi ve 19 Nisan 1919’da İngilizler tarafından devrildi ve İbrahim bey sürgüne gönderildi.
Bu Cumhuriyet konferatif bir yönetim olup, başkanlıkla yönetiliyordu. Anayasası, ordusu, parası, bayrağı her şeyi vardı. İbrahim bey 60 yöresel temsilcinin katıldığı kongrede seçilmişti.
Kars İslam Cumhuriyeti 17-18 Ocak 1919 tarihleri arasında gerçekleştirilen Büyük Kars Kongresi’nin sonucunda kuruldu. 12 Nisan’da İngilizlerin Kars’ı işgal etmeye başlaması ile 19 Nisan’da İbrahim beyin sürgüne gönderilmesi ile son buldu. Yani, tam da Mustafa Kemal’in Samsuna çıkmasından bir ay önce. Bu hükûmet Elviye-i Selâse’nin tamamı ile birlikte Kars Batum, Ahıska, Ahılkelek, Artvin, Ardahan, Acara, Posof, Çıldır, Göle, Oltu, Karakurt, Sarıkamış, Karapınar, Kağızman, Kulp, Iğdır, Serdarabat, Aralık, Nuraşen, Nahçıvan, Culfa ve Ordubad gibi yerleri kapsamaktaydı. Esasen daha önce buralarda çok daha önceden işgalcilerden kurtarılan topraklarda kongre/şura hükümetleri kuruluyordu. Kars İslam Cumhuriyeti, bu şura/kongre hükümetinin konfederasyonudur. Bu hükümet İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Somerset Arthur Gough-Calthorpe tarafından yıkılmıştır. Hükümetin 12 üyesini tutuklayarak önce Batum’a, sonra da Malta’ya sürdüler.
9 Ekim 1918’de Ahıska Hükümet-i Muvakkatası, 3 Kasım’da Aras Türk Hükümeti, 5 Kasım’da Kars İslâm Şurası kurulmuştur. 15 Kasım’da 1. Kars Kongresi, 30 Kasım’da 2. Kars Kongresi (Kars İslâm Şurası Büyük Kongresi)düzenlenmiş ve “Millî Şura Hükumeti” kurulmuştur. 17 Ocak 1919 ve 18 Ocak 1919 tarihlerinde Dr. Esat Oktay Bey başkanlığındaKars’ta toplanan kongreye 131 temsilci katıldı ve kongrede Kars Millî İslâm Şûrası’nın adıCenûb-i Garbî Kafkas Hükûmet-i Muvakkata-i Milliyesi olarak değiştirilmiştir. Başkanlığına Cihangirzade İbrahim Bey tekrar seçilmiştir. Bu geçici hükumet, 18 maddeden oluşan anayasası ve yeşil ve kırmızı zemin üzerinde bulunan ay-yıldızlı bayrağı kabul edip; 12 üyeli bir bakanlar kurulu ve halkın oyu ile seçilen 131 milletvekilli bir parlamento kurmuştur. 25 Mart 1919 tarihinde bu meclis “Cenûb-i Garbî Kafkas Hükümet-i Cumhuriyesi” adını almıştır. Cem Uzan’ın genç partisinin amblemi, bir dönem bu federasyonun üyelerinden birinin bayrağıdır. Bu hükümette Stefani Vafiades, Pavlo Camusev ve Matyev Radjinsky gibi Hristiyan kökenli milletvekilleri ve bakanlar da vardı. Bu anlamda, katılımcı, çoğulcu ve şeffaf, yurttaşların seçme ve seçilme hakkına sahip olduğu bir yönetime sahipti. Sivas Kongresi’ne sonradan katılanlarla birlikte delege sayısının 41’i bulduğu söylense de farklı kaynaklarda bu rakam 31, 33, 38 olarak da verilmektedir. Erzurum Kongresi’ne katılanların sayısı ise 62’dir. Her iki kongredeki delege sayısı 100 civarında iken 2. Kars Şurası’na 131 delege katılmıştır.
Örgütlenme sürecine kronolojik olarak tekrar bakacak olursak I. Dünya Savaşı sonunda 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı’nın Güney Kafkasya’dan çekilmesi şart koşulmuştu.. Kars’tan ise askerlerini 2 ay sonra çekme kararı almıştı. Bu kararın sebebi halkın bölgede bir hükümet kurmasına zaman vermekti. Yani İstanbul bu bölgedeki Şura ve Cumhuriyet oluşumuna destek vermektedir. İstanbul’un endişesi Ermenistan’ın işgaline açık bir hale gelmesidir. Bunun üzerine 29 Ekim 1918 tarihinde Ahıska ve Ahılkelek çevresinde “Ahıska Hükümet-i Muvakkatası” 3 Kasım 1918 tarihinde Emir Bey Ekberzâde başkanlığında, merkezi Iğdır olmak üzere “Araş Türk Hükümeti“ ve 5 Kasım 1918’de Kepenkçi Emin Ağa ve Piroğlu Fahreddin Bey başkanlıklarında merkezi Kars olmak üzere “Kars İslâm Şûrası” kurulmuştur. 30 Kasım 1918 tarihinde Kars’ta toplanan kongrede bu üç hükümet “Kars Millî İslâm Şûrası Merkez-i Umumisi” adı altında birleşmiştir. İngilizlerin daha sonra Ermenilere devrettiği Kars, 1920 sonbaharında Kâzım Karabekirkomutasındaki Türk birliklerinin bölgeyi ele geçirmesine kadar bir buçuk yıl Ermenilerin işgali altında kaldı. Şimdi sormak gerek, resmi tarih yazarları, Sivas ve Erzurum kongreleri bu kadar öne çıkartılırken, Kars İslam Cumhuriyeti’ni neden görmezden gelmişlerdir.. Mustafa Kemalin Samsun’a çıkmasından bir an önce İngilizlerin buradaki oluşuma karşı askeri bir harekat düzenlerken, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışına neden sessiz kaldıklarını anlamak çok kolay değildir..
Batı Trakya Bağımsız Hükûmeti / Garbî Trakya Hükûmet-i Muvakkatesi / Batı Trakya Geçici Hükûmeti, dahasonra Garbî Trakya Hükûmet-i Müstakilesiveya Batı Trakya Türk Cumhuriyeti31 Ağustos 1913 tarihinde Batı Trakya’da kuruldu. 3 ay yaşadı. Batı Trakya Bağımsız Hükûmeti’nin milli marşını Süleyman Askeri Bey yazdı. Posta pulu ve pasaport bastı. 30.000 kişilik bir askeri güce sahipti. Osmanlı yasa ve tüzükleri aynen kabul edilerek davalara da Garbi Trakya Adliyesi bakmaya başlamıştı. Milli marşından şehidlikten ve mücahidlerden söz edilirken Selanik doğumlu bir Yahudi olan Emanuel Karasu tarafından resmi bir haber ajansı kurulmuş; Fransızca ve Türkçe olarak Müstakil-Indépendant adında bir gazete çıkarılmıştır. Bu ilk Türk Cumhuriyeti, Batı Trakya’da İttihatçılar tarafından kurulmuştu. Başkenti Gümülcine olanı bu yeni Türk devleti rejim olarak Cumhuriyeti benimsemişti. 
Gümülcine’nin de geri alınmasıyla burada Garbi Trakya Hükümet-i Muvakkatesi adıyla Batı Trakya geçici hükümeti kuruldu. Başkanlığına da Salih Hoca getirildi. 12 Eylül 1913’te Batı Trakya Türk Cumhuriyeti adıyla bağımsız bir devlet kurdukların dünyaya ilan ettiler. 
Bu arada; “Türkiye” adını ilk kim kullandı derseniz, onun da ilginç bir hikâyesi var.. “Türkiye” adını Osmanlı’da ilk kullanan da yine İttihatçılar ve İngilizler. Hem de yıllar öncesinden.
Türkiye Milli Bankası, İttihat Terakki tarafından İngilizlerle birlikte 1908 darbesinden 1 yıl sonra 1909’da kuruldu. Milli ticaret, sanayi, madencilik, kamu hizmetleri ve yatırımları teşvik edeceklerdi. O dönemde bilinen tüm bankacılık enstrümanlarını kullanmaları hedefleniyordu. Bankanın sermayesi 1.100.000 lira idi. Sermayesi 3.300.00 TL’ye kadar artırılabilecekti. 12 veya 16 kişilik yönetim kurulu üyelerinin en az 3’ü Osmanlı teb’asından olacaktı. Bankanın ilk yönetim kurulu üyeleri şu isimlerden oluşuyordu: Sir Henry Babington Simith, F.E. Whittall, Hugo Baring, Henry Birghenough, K.S. Gülbenkyan, Sir Adam Black, N.Meyer, Gazeteci Cahid, Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Reşit Sadi bey, Nail bey. Bu yönetim kurulunun 6 üyesi Londra’da ikamet ediyordu ve bu grup çoğunluğu oluşturuyordu. Yani “Türkiye” isimli bu banka aslında İngiltere’den yönetiliyordu. “Türkiye” ismi, Türkiye devletinden 11 yıl önceden İngilizler tarafından kullanılıyordu. 1912’de Irak petrol yataklarını işletmek üzere, Royal Dutch Shell’in % 25, Almanların % 25,Türkiye Milli Bankası’nın % 35 ve Kalust Sarkis Gülbenkyan’ın da % 15’ine sahip olacağı Turkish Petroleum Company (T.P.C.) kurulmuştur. 

Dünya haritası sürekli değişiyor. Yaşadığımız coğrafyada bu, daha önce de görülmüş bir olgudur. Anadolu’da kurulan ilk hükümet, meclis ve cumhuriyet Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti de bu topraklarda böylesi bir deneme idi. Batı’nın Ortadoğu-yakın Şark üzerindeki belirleyicilik hırsı tükenmiyor. Kars havalesinde kurulan bu kısa ömürlü devletin hikâyesi şöyle:
Avrupa emperyalizminin meseleye taraf olmasıyla…1913 senesi Elviye-i Selase Müslümanları
1877- 1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonrası Elviye-i Selâse denilen üç liva (Kars, Ardahan, Batum) Ruslara bırakıldı. 3 Mart 1878’de Yeşilköy’de imzalanan Ayastefenos Anlaşması ile Rusya 1. Osmanlı Devleti’ne bağlı bir Bulgaristan Prensliği kurulmasını, (Prensliğin sınırları Tuna’dan Ege’ye, Trakya’dan Arnavutluk’a uzanacak), 2. Bosna-Hersek’e iç işlerinde bağımsızlık verilmesini, 3. Sırbistan, Karadağ ve Romanya’ya tam bağımsızlık verilmesini, 4. Kars, Ardahan, Batum ve Doğubeyazıt’ın Rusya’ya bırakılmasını sağlamış; ayrıca Ermeniler lehine ıslahat yapılmasını anlaşmaya dâhil etmişti.
Bu anlaşma ile Rusya bir taraftan Akdeniz’e çıkmış oluyor (Bulgaristan üzerinden), diğer yandan da Kars- Ardahan- Batum’u ele geçirerek İngiltere’nin Hindistan üzerindeki emperyalist çıkarlarını tehdit eder hale gelmiş bulunuyordu. Aynı zamanda bu üç liva, Rusya’nın İskenderun’a inmesi için stratejik bir zemine dönüşüyordu. Doğu Anadolu bölgesinde Rus inisiyatifini tek başına bırakmamak için İngiltere, Avusturya, Almanya ve İtalya Berlin’de yeni bir anlaşmayı zorladılar ve konunun tarafı oldular. Berlin Anlaşması gereği Rusya’ya savaş tazminatı olarak bırakılan yerler; o zamanın Oltu, Olur, Şenkaya, Ardanuç ve Şavsat ilçelerini ihtiva eden Kars ve Ardahan vilayetleri ile günümüz Artvin merkez ve Borçka ilçeleri idi. Ayrıca günümüz Türkiye sınırları dışındaki Acara ve Çürüksu’yu da içine alan Batum sancağı Ruslara bırakılmıştı.
Avrupa emperyalizminin meseleye taraf olmasıyla 8 Şubat 1879’da İstanbul’da Muahede-i Katiye Anlaşması imzalandı. Anlaşma ile Rus işgali altındaki Elviye-i Selâse’deki Müslüman halka Anadolu içlerine göç etmesi için 3 yıllık süre tanınmıştır. Bu süre içinde göç etmeyen halk Rus vatandaşı sayılacaktı. 3 yıl içinde bölgeden 120 bin Türk Anadolu’ya göç etmiştir. 1855 tarihli Rus Arazi Nizâmnâmesi'ne göre, bu üç vilâyette bulunan halkın toprak mülkiyeti kaldırıldı. Bütün arazi devlet malı sayıldı. Bu yüzden, buralardan göçen Türkler, tapulu arazilerini satamadıkları gibi, işletme hakkını da devredemediler. Rusya istimlak bedeli de ödememiştir. Ayrıca yerel halkı Ruslaştırma politikalarını Yusuf Ziya Bey - İslam Şurası Üyesiyürürlüğe koymuş, İslam’ın şiarı olan kimlik izleri cami, mescit, medrese yıkılmış, İslamî ilimler tahsil edilen medreseler/ rüşdiyeler kapatılmıştır. Türkiye’den matbuat getirilmesine izin verilmemiştir. Ekonomik manada da geçim zorlaştırılmış, Türklerin meslek sahibi olmasına izin verilmemiştir.
“Demokrasi”kavramı anayasada yer aldı
1905’te Rusya’da bir devrim denemesi oldu. Bu karışıklıklar Kafkasya’da Türkler üzerindeki Rus baskısını nispeten azalttı. 1905 yılında bütün Rusya’da patlak veren isyanlar ve ihtilal hareketi Kafkasya’da da görüldü. Yeniden bir kültür hareketi doğdu.  Merkezi Bakü’de olan “İslam Nesr-i Maarif Cemiyeti” 1909’da Kars’ta şube açarak bölgede okuma yazma seferberliği başlattı. 1917’de Bolşevik İhtilâli, Rusya’nın I. Dünya Savaşı’ndan çekilmesine neden oldu. 3 Mart 1918’de Osmanlı Devleti, Rusya ile Brest-Litovsk Antlaşması’nı imza etti. Antlaşma ile Elviye-i Selâse’nin Türkiye’ye bırakıldığı bildirildi. Antlaşma’ya göre, Rusya, Doğu Anadolu illerini (Ardahan, Kars ve Batum) gecikmeksizin boşaltacaktı. Rusya, gerek amme, gerekse devlet hukuku bakımından oradaki yeni duruma karışmayacaktı. Bu yeni statü Rusya ordusunun dağılmasının sonucu idi.
Osmanlı’nın Elviye-i Selâse’yi geri alması ise şeklî bir durumdu. Çünkü Ruslar çekildikçe, yerlerini Ermeni ve Gürcü birlikleri almakta idi. Kars, Erzurum, Erzincan’da katliamlar başladı. Osmanlı Ordusu 12 Şubat 1918’de harekete geçti ve Kars- Batum’a kadar ilerledi. Bu haliyle Osmanlı sınırı 93 Harbi öncesi sınırlarına ulaştı. Brest-Litovsk Antlaşması uyarınca Rus nüfus kayıtlarına göre halk oylaması yapıldı. Üç livada da Osmanlı’ya katılma kararı çıktı. Ancak Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Elviye-i Selâse’nin boşaltılmasına mecbur bırakıldı. Osmanlı ordusu 1914 sınırlarına çekilecekti. Osmanlı ordusunun çekilmesi ile bölgenin İngilizler tarafından işgal edileceği düşünüldüğünden hızlı bir örgütlenmeye gidildi. Ahıska Hükümet-i Muvakkata’sı (29 Ekim 1918), Iğdır merkezli Aras Türk Cumhuriyeti (3 Kasım 1918) ve Kars İslam Şurası (5 Kasım 1918) kuruldu.
21 Ekim 1918’de Osmanlı ordusu Kafkasya’dan geri çekilmeye başladı. Kars İslam Şurası, 14 Kasım 1918’de “Milli İslam Şurası Merkezi Umumisi” adıyla bir yönetim kurdu. 30 Kasım 1918’de II. Kars Kongresi’nde Kars Milli Şura Hükümeti’nin kurulmasına karar verildi. Kongrede Ahıska Hükümet-i Muvakkata’sı ve Aras Türk Cumhuriyeti de Milli Şura Hükümeti’ne katıldılar. Kars Milli Şura Hükümeti 18 Ocak 1919’da Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti Muvakkata-i Milliyesi adını aldı. Kars’ın dışında Artvin, Ardahan, Batum, Gümrü, Sarıkamış, Nahcivan, Ordubad ve Iğdır bu cumhuriyetin sınırları içindeydi.Kazım Karabekir
18 maddelik anayasa belirlendi. Anayasanın ilkeleri Osmanlı toprakları üzerinde demokratik Meclis Hükümeti sisteminin ilk örneğidir. 1923 Türkiye Cumhuriyeti’nden önce, “anayasa”, “demokrasi”, “Türkiye Devleti” “Cumhuriyet” gibi kavramlar bu anayasada yer aldı. 18 maddelik “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu”nu kabul eden kongrede Hükümet reisliğine Cihangiroğlu İbrahim Beğ, Parlamento reisliğine Çıldırlı Dr. Esat Beğ, Dahiliye Nezareti’ne Kağızmanlı Ali Rıza Beğ, Hariciye Nezareti’ne Divriğili Piroğlu Fahreddin Beğ getirildi. 8000 kişilik ordu kuruldu. 25 Mart 1919’da Cenûb-i Garbi Kafkas Hükümet-i Muvakkata-i Milliyesi tam bağımsızlığını ilan ederek Cenûb-i Garbi Kafkas Hükümeti adını aldı. Bölgede Müslüman nüfus 1.534.824, Rus, Rum, Malakan, Ermeni nüfus 227.324 idi. Anayasasının 11. maddesinde “İtilaf devletleri, doğu Türkiye illerini alıp başka bir millete vermek isterse Cumhuriyetimiz Türkiye’den ayrılmamayı kesin olarak kabul etmiştir” hükmünü getiren bu devletin Osmanlı’nın himayesine muhtaç olduğu şüphesizdir.
“Türkiye” ibaresi ilk kez kullanıldı
İngilizlerin bölgeyi işgali ile 19 Nisan 1919’da hükümete son verildi. Cenûb-i Garbi Kafkas Hükümeti bir kelebek misali yaşadı. Hükümetin 12 üyesi de tutuklanarak önce Batum ve sonra Malta’ya sürüldü. İngilizler hükümetin yerine kukla bir şura kurdu. İngilizlerin Ermenilere devrettiği Kars, 1920 yılında Kazım Karabekir komutasındaki Türk birlikleri tarafından tekrar geri alındı. Bu hadise devletlerin kurulmasının yeterli olmadığını, onların yaşamasının dünya sistemine bağlı olduğunu göstermektedir. Ancak hadisenin bizim tarihimiz açısından önemi, bu kısa ömürlü devletin anayasasının Türkiye’nin anayasal sisteminin isim ve esaslarına öncülük etmesidir. Cenubi Garbi Kafkasya Cumhuriyeti’nin anayasası “Türkiye” ibaresinin ilk kez kullanıldığı bir metin oldu. Türkiye’nin isim manasında mehazı bu metindir.
Kısa ömürlü bu devletin anayasası şöyleydi:
1. Hükümet “Cenubi Garbi Kafkasya Cumhuriyeti” adını taşıyacaktır.
2. Cenubi garbi Kafkasya Cumhuriyeti hükümeti hududunu, Batum’dan Nahcivan’a kadar ulaştırarak, bu sınır içinin barışın sonuna kadar korunmasını bilfiil üzerine almıştır.
3. Hükümet bayrağını, kamutay üzerine dikilen ayyıldızlı Türk bayrağı olarak kabul etmiştir.
4. Cenub-i Garbi Kafkasya Cumhuriyeti hükümetinin resmi dili Türkçe’dir. Bütün resmi ve gayrıresmi muamelat ve tedrisat Türkçe olacaktır.
5. Milletvekilleri seçimi için 18 yaştan yukarı kadın ve erkek oy vermek salahiyetini haizdir. 10.000 kişi bir milletvekili seçer.
6. Her vilayet ve kasabada, Milli Şura’nın şubeleri açılarak, halkımızdan her türlü yardım görecektir.
7. Türk millet ve hükümetini rencide edecek her türlü muameleden kati surette çekinilecektir.
8. Umumi asker teşkilatımız da, cumhuriyetimizin kabul ettiği usul dairesinde, Türkiye devleti ile irtibatı temin için daimi bir heyetimiz Türkiye’de bulunacaktır.
9. Mülki teşkilatımızda da 8 maddedeki zikredilen usul aynen kabul edilecektir.
10. Komşu hükümetler ile daima dostça geçinmeyi Cumhuriyet Hükümetimiz düstur olarak kabul etmiştir. Milletvekilleri seçildikten sonra bu husus hakkında ayrıca bir kanun çıkarılacaktır.
11. İtilaf devletleri, doğu Türkiye illerini alıp başka bir millete vermek isterse Cumhuriyetimiz Türkiye’den ayrılmamayı kesin olarak kabul etmiştir.
12. Azınlıkların hürriyetleri ve hakları muhafaza edilecektir.
13. Müslümanlar arasındaki mezhep ayrılıklarına hürmet edilecek, dini ayinlerin bir arada yapılması sağlanacaktır.
14. Demokrasi esaslarına riayet edilerek seçimler tarafsız ve tesirsiz olacak, Türkün şan ve şerefine yaraşacak bir şekilde yapılmasına azami surette dikkat edilecektir.
15. Vali ve komutanların işe başlamaları ve işten el çektirilmeleri kamutayın kararıyla olacaktır.
16. Cumhuriyet Hükümetimiz milletvekillerinin seçilip de kamutayın çalışmaya başlayışından sonra kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesini teklif etmeye yetkilidir.
17. Milletvekili olmak için yaş haddi 25’ten yukarı olacaktır.
18. Bu kanunun yürürlüğe girdikten sonra icrasına nazırlar heyeti ile cumhur reisi memurdur.
Türkiye'ye Katılma - Sancak Heyeti



28 Ekim 2016 Cuma

246.şehit Kahraman Faslı

Terör örgütü FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimine kendilerini siper eden şehitlerden biri de Faslı Jadoid Merroune’ydi. Faslı Marroune 2 yıl gibi bir süredir İstanbul’da kalıyordu. 5 dil bilen Merroune geçimini turistlere rehberlik yaparak sağlıyordu. Adeta Türkiye aşığıydı. 2 yıldır Turimci arkadaşı Ömer Kaya ile birlikte aynı evi paylaşan Faslı genç, 15 Temmuz gecesi televizyonda izlediği görüntüler sonrasında hiç düşünmeden soluğu sokaklarda almış. 
O geceyi AKŞAM’a anlatan Kaya, ”Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla sokaklara çıktık. Merroune benden daha istekliydi. O da demokrasinin olduğu bir ülkede mutlu olarak çalışıyordu. Tankları durdurmak için Boğaziçi köprüsüne gittik. Görüntüler çok kötüydü. Asker rastgele ateş açıyordu. O sırada Merroune’nin vurulduğunu gördüm. Vatandaşların yardımıyla hastaneye götürdük. Ancak tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı” diye konuştu.   
Önce vatandaşlık sonra şehitlik  
Şehit olanların listesini hazırlayan yetkililer ismi ‘Şehit’ listesinde olmasına rağmen bu yardımlardan yararlanamayan Merroune’nin ailesinin izini sürdü. Devletin şehit ailelerine tanıdığı haklardan faydalanabilmesi için ağabey Mohammed Merroune İstanbul’a geldi.
246'NCI İSİM JADOID
Merroune, kaymakamlığa Türk vatandaşlığı başvurusu yapacak. Bu başvurunun ardından Marroune ailesine bir ev ve İçişleri Bakanlığı ve İller İdaresi Müdürlüğü’nün belirlediği maddi yardımı aileye teslim edecek. Marroune’nin ailesine de 3 bin 200 lira civarında maaş bağlanacak Marroune 246'ncı 15 Temmuz şehidi unvanını alacak.  

24 Ekim 2016 Pazartesi

Fetönün kodlari

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve mahkemeye sunulan iddianamede, darbe girişiminin ABD'nin Pensilvanya eyaletinde bulunan örgüt elebaşı Fetullah Gülen tarafından organize edildiğine dair önemli gizli tanık ifadeleri yer aldı.

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcısı Berkant Karakaya tarafından hazırlanan ve İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesine sunulan bin 300 sayfalık, FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin İzmir'deki kapsamlı ilk iddianame, örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in ABD'den iadesi için gönderilen belgelerin önemli bir dayanağını oluşturuyor. İddianamedeki gizli tanık beyanlarının ve ortaya konan delillerin, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın Fetullah Gülen'in iadesine ilişkin "elimize ilk somut deliller geldi" sözüne temel oluşturduğu bildirildi.

Darbe girişimi öncesi Ankara'da toplantı yapılmış

Gizli tanık ifadelerine de yer verilen iddianamede, örgütün "Hava Kuvvetleri İmamı"olarak bilinen Adil Öksüz'ün Ankara'daki bir villada darbe girişiminden önce Kurmay Albay Bilal Akyüz, Kurmay Yarbay Barış Avıalan, Tuğgeneral Mehmet Partigöç, Havacı Tümgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş, Denizci Koramiral Ömer Faruk Harmancık ile toplantı yaptığı, yeni bilgiler ve ifadeler doğrultusunda Öksüz'ün örgütün "Türk Silahlı Kuvvetleri İmamı"olduğu bilgisi yer aldı.

"Kuzgun" ve "Şapka" kod adlı gizli tanıkların ifadelerine yer verilen iddianamede, Öksüz'ün villanın diğer katlarında gezerek içeride bulunan ve yapılacak darbe ile ilgili çalışmaları yürüten örgütün sözde üst düzey "imam"ları ile görüşmeler yaptığı ifade edildi.

Gizli tanığın "Adil Öksüz, darbe yapılacak olan 15 Temmuz akşamını kastederek, 'ilk işlerden bir tanesi görevlendirme verilecek kuvvetlerle halen cezaevlerinde tutuklu bulunan FETÖ mensubu kişileri vakit kaybetmeksizin çıkartmak olacak' dedi" ifadeleri de iddianamede yer aldı.

Darbe planını örgüt elebaşı Gülen'e onaylatmış

"Kuzgun" kod adlı gizli tanık ifadesinde, Adil Öksüz'ün darbe planlarını Fetullah Gülen'e götürerek onayını alacağını açıkça belirttiğini, planın Öksüz tarafından 12 Temmuz Salı günü ABD'ye götürülerek Gülen'in onayından sonra devreye sokulduğunu belirtti.

Adil Öksüz'ün yine başka bir konuşmasında "Arkadaşlar biraz önce içerideki odadan büyüğümüzle görüştüm. Sizlere selamı var." dediğini anlatan gizli tanık, "Adil Öksüz'ün bu konuşmasında büyüğümüz diye bahsetmiş olduğu kişi Fetullah Gülen'di. Başka bir konuşmasında ise yine Adil Öksüz'ün 'Arkadaşlar ben cumartesi veya pazar İstanbul'da olacağım, oradan yurt dışına uçacağım, bir aksilik olmazsa salı günü büyüğümüzle görüşüp çarşamba veya perşembe döneceğim' dedi. Orada bulunan herkes büyüğümüz sözünden kastedilenin Fetullah Gülen olduğunu biliyordu. Öksüz, 12 Temmuz Salı günü Amerika'ya darbe planlarını götürüp Fetullah Gülen'e sundu ve onun onayı ile planları devreye soktu." dedi.

Kritik konumda bulunan kamu kurum ve kuruluşlarına kod ismi verilmiş

İzmir Cumhuriyet Savcısı Berkant Karakaya tarafından hazırlanıp İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesine sunulan ve 267 şüpheli hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, silahlı terör örgütüne üye olma, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" suçlamalarının yer aldığı iddianamede, FETÖ mensuplarının Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) bağlı komutanlıklar, Polis Akademisi ve Milli İstihbarat Teşkilatı ile Adalet Bakanlığı bünyesindeki bazı meslek gruplarına kod isim verdikleri, bunu da gizlilik içerisinde yürüttüğü bilgisi yer aldı.

Fetullah Gülen'in "bir numaralı şüpheli" olduğu iddianamede, TSK'ya bağlı komutanlık ve üslerin yanında örgütün açtığı "eğitim kurumları"nda Silahlı Kuvvetler personeline güncel dersler verildiği, dersi veren üst düzey "abilere" "Doktor" kod adının verildiği belirtildi.

FETÖ'den MİT, Emniyet ve TSK'ya kod isimler 

İddianamede, "Örgütün, 'Kara Kuvvetleri Komutanlığı: Kürşat Bey, Hava Kuvvetleri Komutanlığı: Hüseyin Bey, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı: Dursun Bey, Jandarma Genel Komutanlığı: Cüneyt Bey, Milli İstihbarat Teşkilatı: Simit, Polis Akademisi Başkanlığı: Pa, hakim ve savcı: Hasan Bey, fetih okutmak: Sınav sorularının verileceği örgüt üyesi, BBTM: Büyük bölge talebe mesulleri, BTM: Bölge talebe mesulü, erkek zabıt katibi: Zekai Bey, bayan zabıt katibi: Zekiye Hanım, mübaşir: Beşir Bey, infaz koruma memuru: Nafiz Bey' gibi kod isimleri kullandığı belirlendi." ifadeleri yer aldı.

İzmir Cumhuriyet Savcısı Berkant Karakaya tarafından hazırlanan ve  ekleriyle bin 300 sayfalık FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin iddianame, örgütün  TSK içinde hakimiyet kurma çabası ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik  suikast girişimi ileİzmir Çiğli'deki 2. Ana Jet Üssü'nün darbedeki rolüne ilişkin bilgiler içeriyor.
Darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik suikasti  gerçekleştirmek üzere görevlendirilen MAK timlerinin kuruluşu ve üstlendiği role  ilişkin ifadelere yer verilen iddianamede, bu timlerin yıllar öncesinden örgüt  hakimiyetindeki etkili bir "vurucu güç" olarak hazırlandığı tespitinde bulunuldu.
"Ordu içinde ordu"
 Hava Kuvvetleri Komutanlığına bağlı tüm üs komutanlıklarında bulunan  arama kurtarma timlerinin, darbe girişimi şüphelilerinden Akın Öztürk'ün Hava  Kuvvetleri Komutanlığı yaptığı 2014 yılında, "MAK timleri" adıyla İzmir ve  Konya'da toplanarak örgüt hakimiyetinin sağlandığına dikkati çekilen iddianamede,  E.E. isimli tanığın şu beyanına yer verildi:
"Benim görev yaptığım arama kurtarma camiası içerisindeki FETÖ  militanları, 2007 yılından itibaren organize olmaya başlamışlardır. 2014-2016  yılları arasında bu yapı zirve yapmış, güçlerine güvenerek istedikleri her türlü  teşkilatlanmayı fütursuzca gerçekleştirmişlerdir. Birlikleri 2 merkezde  birleştirip militanları aynı çatı altında toplayarak, tüm silah ve teçhizatı  buralara toplayarak planlı ve organize bir şekilde kendi özel ordularını kurarak,  ordu içerisinde ordu olmuşlardır. Birliklerin birleştirilmesi tamamen bu amaçla  bilinçli olarak yapılmıştır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast planı
 İddianamede, FETÖ'nün Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik kaçırma ve  suikast planlarını da deşifre eden bilgilere yer verildi.

Darbe girişimine ilişkin örgütün Ankara'da planlama için karargah  olarak kullandığı villada yapılan görüşmelere ilişkin bilgilerin bulunduğu  iddianamede, "Şapka" kod adlı gizli tanık beyanlarından, başlangıçta darbe  girişimine karşı çıkacak generallerin derdest edildikten sonra tutulacakları yer  olarak belirlenen Çiğli'deki 2. Ana Jet Üs Komutanlığının, Cumhurbaşkanı  Erdoğan'ın Marmaris'te olduğunun öğrenilmesiyle "saldırı üssü" haline geldiği  tespitine yer verilerek, şunlar kaydedildi:

"Muhtemelen Sayın Cumhurbaşkanımız İstanbul ilinde bulunmadığından ve  yerinin tespiti Cumhurbaşkanı yaverliğinde görevli bulunan şahıslar ve darbeyi  yöneten FETÖ/PDY terör örgütü üyelerinin iş birliği yaptığı yabancı istihbarat  elemanları tarafından yapılamadığından, ilerleyen süreçte Antalya ilindeki  uluslararası futbol etkinliğine Cumhurbaşkanımızın katılacağı kamuoyunca  bilindiğinden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kontrolünde olan İzmir  ili dahilindeki Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığının suikasti gerçekleştirecek  saldırı timleri için toplanma yeri olarak belirlendiği, Marmaris ilçesine  gönderilmek üzere saldırı timlerinin oluşturulduğu, üssün saldırı amaçlı  kullanılmasından mütevellit 'Şapka' kodlu gizli tanığın ifadesinde belirttiği  şekilde, 'derdest edilen paşaları, Çiğli 2. Ana Jet Üssüne götüreceklerini daha  sonra ise Çiğli 2. Ana Jet üssüne götürülmeleri konusunun iptal olduğunu'  şeklindeki beyanlardan anlaşılmıştır."
"FETÖ, dünyanın en tehlikeli silahlı örgütü"
 İddianamede, FETÖ "dünyanın en tehlikeli silahlı terör örgütü" olarak  tanımlandı. Örgütün hedefleri doğrultusunda önünde engel olarak gördüğü her şeyi  yakıp yıktığı, iftiralarda bulunduğu, karalama kampanyasına girdiği, nihayetinde  darbe girişimi gecesi karşısına çıkan savunmasız ve silahsız ama yürekli halka,  ordunun en ağır silahları ile ateş açacak kadar gaddarlaşabildiği belirtilen  iddianamede, şu ifadelere yer verildi:
 "Bir kısım gizli tanık ifadelerinden de açıkça anlaşılacağı üzere,  üniversite düzeyinde dört yıllık lisans eğitim alan, akabinde kurmaylık eğitimi  alan ve vurucu gücü oldukça şiddetli birliklere komuta eden kurmay subayların,  silahlı darbe girişimi öncesi çok kısa bir süre aralığında yapılacak darbeden  haberdar edildikleri, bir anlamda mecbur kalınan, 'yangından mal kaçırma' olarak  halk arasında bilinen bir özdeyişe benzer şekilde planlanan, bütün ülkeyi  kapsayan bir darbe planının, zamanlama, koordinasyon, bilgi akışı, taktik ve sair  konularda ne kadar eksik olduğunu görmelerine karşın, kendilerine bu emri tebliğ  eden, askeri konularda yetersiz, sivil olan örgüt içinde ağabey olarak nitelenen  üstlerinin direktiflerini nasıl sorgulamadan kabul ederek, kendi hayatları, çoluk çocukları ve ailelerinin geleceğini mahveden böyle bir girişime sorgusuz, sualsiz  girmiş olmaları, örgütteki biat kültürünü ve dolayısıyla örgütün geldiği dehşet verici tehlikelilik düzeyini göstermektedir."
Gülen'in örgüt mensupları üzerindeki etkisi iddianamede

 Örgütteki, elebaşı Fetullah Gülen'e karşı mutlak itaatin vurgulandığı  iddianamede, üst düzey rütbeli bir subayla ilgili ilginç bir detaya da yer  verildi.
İddianamede, "Kara Harp Okulunu bitiren, daha sonra kurmaylık eğitimi  alan yüksek rütbeli bir subayın ifadesinin sonunda ağlayarak, ifadeyi alan  cumhuriyet savcısına artık sorulara cevap vermek istemediğini, bu hayatının  mahvolduğunu, hocası Fetullah Gülen'in bu ifadeleri duyması halinde ise kendisine  beddua etmesi sonucu artık ahiret hayatının da mahvolması ihtimalinin  bulunduğunu, bundan korktuğunu söylemektedir." denildi.
 "Örgütün başkenti İzmir"

 "Örgütün kuralları" başlığı altında, FETÖ'nün İzmir'i "başkent" olarak  kabul ettiği bilgisine yer verilen iddianamede, "Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel  Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) İzmir ilini başkent olarak kabul etmesindeki  sebep, örgüt lideri olan Fetullah Gülen'in uzun yıllar İzmir ilinde görev  yaptığı, bu zaman zarfında örgütün üst kademesini belirleyerek, ilk  faaliyetlerine İzmir ilinde başlaması münasebetiyledir." ifadeleri kullanıldı.
Örgütün şifreli dili
Örgüt hiyerarşisinde kullanılan şifreli dilin de deşifre edildiği  iddianamede, "himmet"in örgütün üst düzeyinde "kira", bursun "aidat", kurbanın  "hisse", bayramın "Bayram bey", KDV'nin "Merkez ve Yurtdışı Ödemesi" olarak  şifrelendiği ve toplanan para, çek ve senetlerin yıllık cirosunun yüzde 13'üne  karşılık gelen "KDV"nin "başkent" olarak görülen İzmir haricindeki tüm Türkiye'de  uygulandığı belirtildi.
İddianamede, örgütün en önemli gelir kalemlerinden birinin de "himmet"  olduğuna işaret edilerek, bunu ödemeyenlerin dışlandığı, örgüt lideri Gülen için  verilen paranın "Kutsal Hoca Payı" olarak adlandırıldığı ve bu paraya hiç  dokunulmadan bağlı bulundukları merkeze gönderildiği, bu payın il, ilçe ve büyük  bölgelere göre değişkenlik gösterebildiğinin anlaşıldığı kaydedildi.
Kurban ibadetinin örgütün gelir elde ettiği ve en çok suistimal ettiği  alanlardan biri olduğuna dikkat çekilen iddianamede, kurban bedeli verip et  isteyenler için arife günü göstermelik kurban kesildiği ve bunun etinden  verildiği, FETÖ elebaşı Gülen'in "örgütün başından eksik olmaması" ve "hiç  ölmemesi" için de nafile kurban kesildiği tespiti yer aldı.
İzmir'de FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin soruşturma  kapsamında İzmir Cumhuriyet Savcısı Berkant Karakaya tarafından hazırlanan bin 300 sayfalık iddianame, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesine sunulmuştu.

  
İddianamede, Fetullah Gülen'in "birinci" şüpheli olduğu 267 şüpheli  hakkında, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, silahlı terör örgütüne  üye olma, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini  yapmasını engellemeye teşebbüs" suçlamaları yer alıyordu.

Kayseri'deki FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin iddianamede, örgüte bağlı vakıflardan üniversite öğrencilerine verilen bursların hangi yollarla FETÖ'ye aktarıldığına ilişkin bilgiler yer aldı.
ÖĞRENCİLERİN BİLGİSİ YOK
Bank Asya'da öğrenciler adına açtırılan hesaplara Kılıçaslan Eğitim Vakfı'nca her ay burs yatırıldığı, bu paraların da örgüt üyelerince ATM'lerden çekildiği belirlendi. Ancak isimlerine hesap açılan öğrencilerin hesaplar ve burs aldıklarından haberdar olmadıkları anlaşıldı. Yöneticiliğini FETÖ'den tutuklanan Ümit Özen'in yaptığı vakıf tarafından öğrencilere verilmiş gibi gösterilen ancak gerçekte FETÖ/PDY mensuplarınca alınan burs miktarının 117 bin 665 lira olduğu tespit edildi.
BURSLAR PENSİLVANYA'YA
İddianamede "Kılıçaslan Eğitim Vakfı yetkilileri ile kamuoyunda FETÖ mensuplarının birliktelik içerisinde öğrencilerin dini inanç ve güven duygularını istismar ettikleri, bu doğrultuda vakıf yetkilileri ve FETÖ üyelerinin burs paralarını örgüte aktararak finans sağladıkları değerlendirilmiştir"
esnaf ve iş adamlarından himmet toplanmasına ilişkin soruşturmanın detayları da paylaşıldı.
Mağdurlardan Ö.F.B. ifadesinde 2000'li yıllardan itibaren "Fetullah Gülen cemaati"nin toplantılarına katıldığını, bu toplantılara Halit Gazezoğlu'nun yanı sıra Mehmet Yıldız ve dönemin "il imamı" Mehmet Kocatürk'ün de katıldığını belirtti.
Genelde birkaç toplantıdan sonra bağış ve yardım konularının açıldığını dile getiren Ö.F.B, şu bilgileri verdi:
"O dönem cami yaptırdığım için yardım yapamayacağımı, faizi ve NT isimli kırtasiyede açık yayınlar satılmasını eleştirdiğim için dışlandım. Bu nedenle ben de cemaatle olan irtibatımı kestim. 2005 yılında kayınbabam hacca gittiği için kendisine ait kesimhaneye kayınbiraderim ile baktık. Kurban Bayramı'nda kesimhaneye gelen cemaate bağlı öğrencilerle izinsiz deri toplamaları nedeniyle münakaşa ettik. Bu olaydan sonra cemaatin ilimizdeki ağabeylerinden Mehmet Çetin ve Mehmet Fındık yanlarında bir kişiyle daha kesimhaneye gelerek öğrencilere izin vermememiz dolayısıyla bizimle tartıştılar ve 'zorla alırız' şeklinde sözler sarf ettiler."
Ö.F.B, kendisinin o dönem Kayseri'nin tüm sarraflarına toptan altın sattığını, yıllık 18 milyon lira cirosu olduğunu vurgulayarak, bu olay sonrası kayınbiraderi hakkında altın kaçakçılığı yaptığı suçlamasıyla soruşturma açıldığını söyledi.
Hem kayınbiraderinin hem de kendisinin ikamet ve iş yerinde aramalar yapıldığını, iş yerlerindeki altınlara el konulduğunu ancak yapılan inceleme sonrası altınların tekrar iade edildiğini anlatan Ö.F.B, "İkametimde fazla mermi bulundurduğum gerekçesiyle tutuklandım ve iki gün sonra serbest bırakıldım. Hakkımda yapılan karalama operasyonu nedeniyle ticari itibarım zedelendi. Hakkımda hayvan, silah ve insan kaçakçılığı yaptığım iddiasıyla soruşturma açıldı ancak açılan kamu davalarından beraat ettim. Bu süreçte maliye tarafından da hesaplarımızda inceleme yapıldı. Kayınbiraderime vergi incelemesi neticesi 12 milyon lira ceza yazıldı. Mehmet Fındık, bu incelemede bilirkişi olarak görevlendirildi. Bu kişinin kayınbiraderime '50 tane burs verirsen bu olayı düzeltiriz' dediğini duydum." ifadelerini kullandı.
Bilgi sahibi olarak ifadesine başvurulan N.E ise Halit Gazezoğlu'nun daveti üzerine 2000 yılından itibaren "Fetullah Gülen cemaati"nin toplantılarına katıldığını aktardı.
"Cemaate" mensup şahısların yardım konusundaki istek ve taleplerinin ağırlığından ve bitip tükenmek bilmeyen taleplerini karşılayamadığı için 2003'te bu kişilerin bir araya geldiği "oturma grubundan" ayrıldığını ifade eden N.E, yapılan yardımlara karşılık herhangi makbuz veya yerine geçer bir belge verilmediğini, bu yardımların akıbetini sorgulayan esnafın da dışlandığını söyledi.
ÇEK, SENET VE TAKSİTLE HİMMET TOPLAMIŞLAR
S.F. ise 2002 yılından önce bu yapının sohbet toplantılarına katıldığını ve Allah rızası için elinden geldiğince yardımda bulunduğunu ifade etti.
Yardımlarını nakit, çek, senet olarak yaptığını ve kurban bağışında bulunduğunu vurgulayan S.F, "2002 yılında ekonomik krize girdik ve battık. Bu tarihten sonra paralel yapının önde gelen kişileri herhangi bir yardım alamayacaklarını anladıkları için bizimle irtibatı kestiler. Şu an ekonomik durumumuz iyi. Bu nedenle olsa gerek, tahminen 3-4 yıl önce Halit Gazezoğlu, iş yerime gelerek beni yeniden sohbet toplantılarına davet etti. Ben de daveti kabul ettim ve geleceğimi söyledim ama 2002 yılında yaşadığımız ekonomik kriz sonrası bunların amacının bizden sadece para ve bağış almak olduğunu anladığım için oturmalarına gitmedim ve her aradıklarında bir şekilde atlattım." diye konuştu.
Ş.Ö. de bilgi sahibi olarak verdiği ifadesinde, 2004-2005 yıllarında "cemaatin" oturmalarına katıldığını, bu toplantılarda dini sohbetler yapılmasına rağmen daha çok burs, himmet, yardım gibi konuların konuşulduğunu kaydetti.
Oturmalara kendisi gibi yeni katılan kişilerden Zaman gazetesine abone olmalarının istendiğine dikkati çeken Ş.Ö, "Ben bir gazeteye abone olurum dedim ancak 'Olmaz abi, en az 10 gazete sana yazalım hatta sen parasını ver biz gazeteleri alıp dağıtacağız' dediler. Günlük 10 gazeteden yıllık hesaplanan miktarı oturmada elden nakit olarak verdim. Her oturma sonunda ortaya bir kutu konulup 'hepimiz yola gidiyoruz, kazalardan korunmak için sadakamız olsun' diye yol sadakası adı altında para toplanırdı. 50-100 lira ne varsa veriyorduk." dedi.
Halit Gazezoğlu'nun 2011-2012 yıllarında yanında bir kişi ile iş yerine geldiklerini ve Melikşah Üniversitesine yurt yapmasını istediklerini belirten Ş.Ö, şöyle devam etti:
"Benim etim ne, budum ne, benim yurt yaptıracak kadar gücüm yok dedim. Bu şahıs da 'Ağabey, benden yaptığın ticaretin cirosu belli, niye ağlıyorsun, o zaman sana 500-600 bin lira yazalım' dedi. 'Siz ne yapıyorsunuz, ben o kadar veremem' dediğimde pazarlık yapmaya başladılar. Sonunda 50 bin lira yurt yapımı için para vermeyi kabul etmek zorunda kaldım. Birkaç gün sonra şirketinin muhasebe servisinde çalışan elamanla birlikte bir müşteriden aldığımız 50 bin lira değerindeki çeki, Melikşah Üniversitesi yönetimine gönderdim. Yaklaşık 4 yıl önce de bu şahıslarla irtibatımı kestim ve bir daha bir araya gelmedim ve görüşmedim."
M.B. de 2001 yılında Mehmet Çetin'in daveti üzerine "Fetullah Gülen cemaati"nin oturmalarına katıldığını, bu oturmalarda Halit Gazezoğlu, Necmi Somtaş, Mehmet Çetin ve Hamdi Kınaş'ın da olduğunu söyledi.
Her oturmada farklı bir kişinin hocalık yaptığını aktaran M.B, şunları anlattı;
"2001 yılından 2013 yılı aralık ayına kadar yani 17/25 Aralık sürecine kadar kesintisiz olarak bu cemaatin Kayseri ilindeki oturmalarına sırf Allah rızası için katıldım. Oturmalarda ramazan ayı içerisinde himmet durumu belirlenirdi. Hocalık yapan şahıs oturmaya katılan kişinin bir sene önce ödemiş olduğu miktarı söyleyerek o yıl ki vereceği himmeti belirlerdi. Bu himmet geçen senekinden daha fazla belirlenirdi. Himmet verecek kişi kendisine biçilen bedeli çok bulursa sohbet hocası ile pazarlık yapardı. Himmet bedeli şahsın maddi gücüne göre bazen peşin, bazen de taksitler halinde, oturmalara katılan cemaatin kendi içerisinde muhasebeci olarak nitelendirdiği şahıslara teslim edilirdi. 2001 yılından 2013 yılına kadar 250-300 bin lira arasında himmet vermişliğim olmuştur."
SINAV SORULARINI FETÖ YURTLARINA DAĞITMIŞLAR
"Ayaz" kod adlı gizli tanık ise ifadesinde, şüphelilerden Mehmet Fındık'ın muhasebe bürosunda 1993'te stajyer olarak işe başladığını ve 2010'a kadar çalıştığını anlattı.
Mehmet Fındık'ın, FETÖ'nün Kayseri yapılanmasında maliye, emniyet ve himmetten sorumlu kişi olduğunu ifade eden tanık, şu bilgileri verdi:
"1993 yılında Mehmet Fındık'ın yanında çalışırken polislik sınavına girmek istedim. Sınav öncesinde Mehmet Fındık'ın yönlendirmesiyle Ankara'ya giderek bu yapı bünyesindeki Samanyolu Koleji yetkilisinden 150-200 sayfalık soru alarak Kayseri'ye getirdim ve kendisine teslim ettim. Bu soruların da son iki yılda sınavda çıkan ve yeni çıkacak sorulardan oluştuğunu gördüm. Mehmet Fındık bu soruları çoğaltarak bana verdi, Keykubat ve Milenyum öğrenci yurtları ile ismini hatırlamadığım iki ayrı yurda daha gönderdi. 1993 yılı nisan veya mayıs ayında girmiş olduğum polis okulu sınavında bana verilen sorulardan 20-30 tanesi çıktı ancak sınavı kazanamadım."
Mehmet Fındık'ın Kayseri Emniyet Müdürlüğünde çok etkili olduğunu ve her istediğini yaptırdığını öne süren gizli tanık, bu kişinin bürosunda yapılan istişare toplantıları öncesi emniyetteki örgüt üyesi polislerin gelerek odada dinleme cihazı araması yaptıklarını anlattı.
Emniyetteki "cemaat" mensuplarıyla sohbet toplantıları düzenleyen Fındık'ın bu kişilerden öğrenci evleri için de himmet topladığını belirten gizli tanık, "Mehmet Fındık aynı zamanda Kayseri Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığında görevliydi. 2009 yılında Hamdi Kınaş'ın sahibi olduğu inşaat şirketine 1 milyon 250 bin lira vergi usulsüzlüğü cezası kesildi. Hamdi Kınaş maliye ile uzlaşamayınca Mehmet Fındık maliyede irtibatlı olduğu şahıs üzerinden bu cezayı usulsüz olarak 250 bin liraya düşürttü. Bunun karşılığında Hamdi Kınaş da Fetullah Gülen örgütüne 350-400 bin lira civarında bağış yaptı." ifadelerini kullandı.
Gizli tanık, Mehmet Fındık, Necmi Somtaş, Halit Gazezoğlu ve adını hatırlayamadığı il imamı ile bazı kişilerin 2008-2011 yılları arasında ABD'deki örgüt lideri Fetullah Gülen'i ziyaret ettiklerini ve aldıkları talimatları Mehmet Fındık'a ait ofiste istişare ettiklerini anlattı.
Kayseri'de, Fetullah Gülen örgütünün mahalli imamları tarafından himmet ve burs adı altında toplanan tüm gelirlerin Necmi Somtaş'a ait sarraf dükkanına teslim edildiğini öne süren "Ayaz", şu bilgileri verdi:
"Fetullah Gülen örgütünün yaptığı harcama ve ödemelerinin yüzde 80'i örgütün kasası olan Necmi Somtaş'tan alınarak harcanır. Fetullah Gülen örgütünün mali anlamda yönetim kadrosunun tamamı Kayseri'dedir. Çünkü yurt dışında açılan tüm okulların masraflarının tamamı Kayseri üzerinden aktarılır. Özellikle Kayseri'de bulunan Bank Asya şubelerinin yurt dışı para akışları incelendiğinde diğer illere göre farklılık gösterdiği tespit edilebilir. 17/25 Aralık olaylarından sonra Necmi Somtaş kendinde zimmetli olan makbuz ve tutanakları, iş yerinin yakınındaki geçitte bir teneke içerisinde yakarak imha etmiştir. Bu konu çevre esnaf tarafından da dile getirilmektedir." 

Fişlemelere 63 basamaklı şifre

FETÖ'cü teröristlerin, himmet bilgilerini korumak için, disk şifreleme programı Truecrypt'ı kullandığı ortaya çıktı. 63 basamaklı güvenlik duvarı bulunan programda, Gülen’in görüntülerinin yüklendiği Youtube’taki konuşmalarının linklerinin şifre olarak kullanıldığı saptandı.

Dünyanın bir çok ülkesinde, hacker guruplarının kullandığı açık kaynak kodlu disk şifremele programı TrueCrypt'ın FETÖ tarafından da kullanıldığı ortaya çıktı. 63 basamaklı şireleme yöntemiyle korunan disklerde, örgüte ait gizli bilgilerin bulunduğu tahmin ediliyor.  Ayrıca, yazılımın şifrelerinin, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in Youtube'daki videolarının linklerinden oluştuğu öğrenildi.
TÜM YAZIŞMALAR VAR 
İzmir’de, FETÖ soruşturması kapsamında, ’Yeğen’ rumuzuyla itirafçı olan örgüt yöneticisinin anlattıkları ve yanında getirdiği ’Muhtakip’ adlı özel muhasebe programı, örgüte dair pek çok karanlıkta kalan konuyu aydınlattı. İddianameden edinilen bilgiye göre, 63 şifreyle korunan disklerde, Örgütün himmet ve kurban bağışlarından gizli yazışmaları, belgelerine, tüm kamu personeli fişleme kayıtlarına kadar yazışmalar yer alıyor.     FETÖ’nün ilk temellerinin atıldığı illerden birisi durumundaki İzmir’de örgütün işleyişi, gelecekteki planları ve faaliyetlerine yönelik dikkat çeken ayrıntıları ifadesinde anlatan gizli tanık, yanında getirdiği muhasebe kayıtlarıyla da, karanlıkta kalan pek çok noktayı aydınlattı. Kentte uzun yıllar örgütün üst düzey yöneticiliğini yapan gizli tanık, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ndeki itirafları sırasında, ’muhtakip’ olarak isimlendirdikleri şifreli muhasebe kayıtlarını da teslim etti
PARA AKIŞI YAZILIMDA 
Bu programın açılmasıyla, içerisinde sadece örgüte ait para kalıtlarının yer almadığı, yine şifreli olarak girilen Word, Excel, Power Point program dosyalarının da bulunduğu ortaya çıktı. Programda, örgütün para kaynakları, kimlerden himmet ve kurban bağışı adı altında para toplandığı, bu paraların kimlere verildiği, Pensilvanya’ya nasıl transfer edildiğine dair bilgilerin yer aldığı belirtildi.
PARANIN %13’Ü PENSİLVANYA’YA
Gizli tanığın getirdiği kayıtlara göre, ’himmet’ adı altında ve kurban parası olarak toplanan yardımlara ilişkin bilgilere de ulaşıldı. Bu yardımların, kentteki imamlardan kim tarafından toplandığına, nerelere aktarıldığına dair bilgiler, yeni kayıtlarda bulundu. Buna göre, toplanan yardımların yüzde 13’ünün Pensilvanya’ya, yüzde 30’unun örgütün etkin olduğu yabancı ülkelerin imamlarına, geri kalanlarının ise örgüte yakın ülke içindeki kurumlara dağıtılmasının kurala bağlandığı tespit edildi.