Bazen hayatın gerçekleriyle yüzleşmek çok zordur. Eğriye eğri, doğruya doğru tanımında bulunmak çok elzemdir. Bu topraklarda özellikle Kemalist rejimin bekçisi olan sözde aydınların önemli bir kısmında hiçbir zaman vicdan olmadı. Gerçeği kabul etmedikleri gibi yalanları hayatlarının düsturu yaptılar. Ne yazık ki sendroma dönüşen bu illetten hiçbir zaman kurtulamadılar.

Bu sendroma Galileo Etkisi deniyor. Orta Çağ'da tıpkı kendisinden önceki Bruno gibi Galileo Dünya'nın Güneş'in etrafında döndüğünü söyledi. O dönemde kardinaller, papazlar, seçkinler kıyameti kopardılar. Onlara göre Dünya sabit, Güneş dönüyordu. Bütün baskılara rağmen Galileo, 'Dünya yine de dönüyor' diyerek gerçeği haykırdı.
Bizim en büyük sorunumuz Galileo Etkisi'ydi. Gerçeği biliyor ama söylemiyorduk. Halbuki meseleleri hasıraltı etmek gerçeği değiştirmiyordu. Aynen 1915 Ermeni Tehciri'nde olduğu gibi. Tarihte meydana gelmiş olayları yok saymak, olmamış kabul etmek bizim devletin kodlarında hep vardı. Kemalizm'i matah bir ideoloji gibi benimseyenlerin Orta Çağ'daki din adamlarından bir farkı yoktu. Ama ne yaparsanız yapın, hasıraltı ettiğiniz o gerçek bir gün geliyor başını çıkarıp tüm varlığıyla kendisini hissettiriyor.
Dün Türkiye Cumhuriyeti tarihi günlerinden birini yaşadı. Başbakan Erdoğan Kürt meselesinin çözümünde olduğu gibi Ermeni meselesinde de tarihe bir not düştü. 23 Nisan bundan sonra yepyeni bir anlayışın miladı olacak. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir Başabakan kısmen de olsa 1915'de yaşananlarla ilgili özür diledi ve Ermeni kardeşlerimize acınızı anlıyor ve paylaşıyoruz dedi.
'Kadim ve eşsiz bir coğrafyanın benzer gelenek ve göreneklere sahip halklarının, geçmişlerini olgunlukla konuşabileceklerine, kayıplarını kendilerine yakışır yöntemlerle ve birlikte anacaklarına dair umut ve inançla, 20.Yüzyıl'ın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz.' Bu cümleler hiçe sayılan bir dönemi anlamaya yönelik çarpıcı ifadelerdir. Artık 1915'de yaşananlar yeniden ele alınacak ve meselenin bir suistimal aracı olması önlenecektir.
1915'de yaşananları kimse inkar edemez. O dönem İttihat ve Terakki'nin yaptıkları asla mazur görülemez. Günümüzün en sağlam aydınlarından gerçek bir entelektüel Etyen Mahçupyan'ın dün bir televizyon ekranında dediği gibi, eğer Halepçe'de, Bosna'da, Ruanda'da yaşananların adı neyse1915'de yaşananların adı da odur. Bu gerçek inkar edilemez. Kemalist rejimin gerçekleri inkar etme siyasetinin artık hiçbir anlamı yok. Bu konuda en önemli sorumluluk muhafazakar-dindar kesime düşüyor.
Son 12 yıldır yaşananlar sayesinde bu denli çarpıcı bir açıklama yapıldı. Muhafazakar dünya görüşüne sahip insanların ne kadar özgürlükçü olabileceği ve siyaset alanını mümkün mertebe açabileceği herkes tarafından bir kez daha görülmüş oldu.
Markar Esayan'ın olağanüstü anlatımıyla bizim ülkemizin karakutusu Ermeni meselesiydi. Bu karakutu açıldı, üstelik dönülmez bir şekilde. Türkiye Cumhuriyeti devleti 1915 çıkışıyla Avrupa, ABD ve Ermeni diasporasının elinden bütün kozları almış oldu. Bu mesele bizim, hepimizin. Eğer devletimizin üzerine düşen başka şeyler de varsa, bunların hepsi yerine getirilir.
Vicdan ötelenebilen bir kavram değildir. 1915'de zalim İttihat ve Terakki yönetiminin bu akılalmaz uygulamasına direnen devlet görevlilerimiz vardı. Kütahya Valisi Faik Ali Bey, Ankara Valisi Hasan Mazhar Bey, Kastamonu Valisi Reşit Paşa, Basra Valisi Ferit Bey, Yozgat Valisi Cemal Bey, Lice Kaymakamı Hüseyin Nesimi Bey ve Batman Kaymakam Vekili Sabit Bey'i hala saygıyla anıyoruz.
Bu ülke Kürt meselesinde nasıl yol aldı ve çözüm sürecine girdiyse, Ermeni meselesini de çözecektir. Bunu şu anda AK Parti iktidarından başka yapacak bir parti de ne yazık ki yoktur. Keşke olsa. 1923'de Cumhuriyet kurulduktan sonra gayri Müslimlere hayatı dar eden, mallarına el koyan, Alevileri katleden, dindarları sindiren, Kürtleri dışlayan, yani kendisi gibi olmayan herkesi ezen Kemalist sistem ve savunucuları yok olup gidecektir. Faşizm bu toprakların sesi değildir. Yıllardır Kemalist vesayete bel bağlayan herkes de bu kafayla bir yere gidilemeyeceğini umarım artık anlamıştır. Ama birkaç gün sonra gazetelerde 'Türkiye Doğu'yu PKK'ya verdi, şimdi de ülkenin bir kısmını Ermenilere verdi' haberleri okuyacağınızdan şüpheniz olmasın.
2013 Ocak'ında Türkiye açtığı yeni sayfaya 2014 Nisan'ıyla bir beyaz sayfa daha eklemiştir. Türkiye'yi girdiği bu değişim sürecinden hiçbir yerli ya da yabancı güç geri döndüremez. Döndürmek isteyenler elbettte olacaktır ama tarih onları affetmeyecek ve adlarını kara leke olarak kaydedecektir.
Diktatör denilen Tayyip Erdoğan Kürt meselesini çözüm yoluna koydu. Ermeni tehciri dolayısıyla özür diledi. Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası Alevilik konusunda da gerekli adımları atacaktır. Erdoğan'ın reformcu ve dönüştürücü bu tür siyasi hamleleri bizlerin en büyük güvencesi. Şimdi sıra Alevilik meselesinde. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Alevilik'le ilgili de Erdoğan'dan herkesi şaşırtacak yepyeni hamleler gelebilir. Buna tüm Türkiye hazır olsun. Galileo Etkisi'nden kimse kurtulamaz, çünkü gerçek yok edilemez.
Twitter.com/cemkucuk55