18 Eylül 2013 Çarşamba

İMAM-I GAZALİ'DEN ÖĞÜTLER

"Ey Oğul! Allah'tan nasıl korkulması gerekiyorsa öyle kork. Ona kulluk görevini gereği gibi yap. Haram kıldığı şeylerden mümkün olduğu nispette kaçın. Allah'ın saadete uzanan yolundan ayrılma. Hayatını düzene sokan emirlerini sakın ihmal etme ki¸ yaşayışın sıhhat bulsun¸ gözlerin aydın olsun."


İmam-ı Gazalî¸ Horasan'ın Tûs şehrinde M. 1058 tarihinde doğmuş¸ yine Tûs'un yakınlarındaki Tabira kasabasında 1111'de 55 yaşında vefat etmiştir.
Ömrünün ilk seneleri ilim tahsiliyle geçmiş¸ orta yaşlarında ilmin zirvesine çıkmış¸ itibar ve hürmetin en muhteşemini görmüş¸ sonraki senelerinde ise büyük bir fikri inkılap geçirerek iç âlemine dönmüş¸ ihlâs ve tasavvuf mertebelerinde mesafe katetmiş¸ on bir seneyi bulan bir inzivaya girmiş. Bundan sonra eski Gazali'yi bırakıp yeni Gazali olarak meydana çıkmıştır. Son nefesine kadar da bu yeni Gazali'nin tamamen âhirete müteveccih niyet ve ihlâsı içinde devam etmiştir.
Olağanüstü gayret ve azmi sayesinde kısa zamanda yaşadığı devir ve muhitin tek âlimi olmaya namzet hale gelen Gazali¸ Tûs'tan ayrılıp Bağdad'da¸ Nizamiye medresesine gelir. Burada meşhur Nizamülmülk'ün dikkatini çeker. Nihayet en yüksek payeye erişerek Nizamiyye medresesinin baş müderrisliğine tayin edilir.
Dört yıllık Nizamiye baş müderrisliği esnasında kendisini gölgede bırakacak bir başka âlim çıkamaz. İtibar¸ nüfuz¸ makam¸ mevki... Devlet büyükleri nezdinde hürmet ve saygı en yüksek noktadadır.
İşte tam bu sırada Gazali'den müthiş bir ruhî inkılâp meydana gelir. Herkesin¸ gıpta ve imrenme ile baktığı zirvedeki halini¸ o aldatıcı¸ oyalayıcı bir ihlâssız hâl olarak değerlendirmeye başlar.
Bu sebeple dört yıldır süren meşhur baş müderrislik vazifesinden istifa ederek Şam'a doğru yola çıkar. Mana büyüklerini ziyaret edip¸ tasavvuf ehlinin hâllerini inceledikten sonra Şam'ın meşhur Camii Emeviye'sinin geniş minaresi içinde inzivaya çekilir ve bu inziva¸ tam on bir yıl sürer.
Bu sırada zaman zaman mütevazı gruplara vaazlar verip¸ sohbetler yapan Gazali¸ eserler yazıp¸ tefekküre de dalmış¸ insanların hâlini¸ iltifat ve ikramlarının faniliğini¸ insanı gerçeğin tatmin etmesi gereğini pek açık seçik anlamış¸ derin feyizlere¸ ilhamlara mazhar olmuştur. Tabiri câizse işte asıl mürşid Gazali¸ bundan sonra meydana gelmiştir.
Elli beş senelik ömür içine sıkıştırdığı beşyüzü geçen eserin içinde İhyâü'l-Ulûm¸ El-Münkızü mine'd-Dalâl¸ Kimyâ'yı Saadet gibi değerli eserleri vardır¸ Kelâm¸ felsefe¸ usül-ü fıkıh ilimlerine ait eserleri de kıymetlidir. İslâm âleminin halen her yanında okunan İhyâü'l-Ulûm çeşitli dillere¸ bu arada Türkçeye de tercüme edilmiştir.
Eserlerinde bulunan nasihat ve tavsiyelerinden bazıları şu şekildedir:
http://www.sapitanlar.com/wp-content/uploads/imami-azam.jpg

"Ey Oğul! Allah'tan nasıl korkulması gerekiyorsa öyle kork. Ona kulluk görevini gereği gibi yap. Haram kıldığı şeylerden mümkün olduğu nispette kaçın. Allah'ın saadete uzanan yolundan ayrılma. Hayatını düzene sokan emirlerini sakın ihmal etme ki¸ yaşayışın sıhhat bulsun¸ gözlerin aydın olsun."
"Ey oğul! Aklının hemen kabul etmeyeceği şeyi söyleme. Lüzumsuz lâftan¸ çok gülmekten¸ şaka ve alaya almaktan¸ din kardeşinle tartışmaktan sakın. Böyle yapmak saygıdeğerliği götürür¸ kin ve düşmanlık kapılan açar."
"Ey oğul! Ağırbaşlı¸ terbiyeli¸ saygılı ve nezaketli olmaya çok dikkat et ve itina göster. Ancak böyle yaparken gurura kapılma. Halka tepeden bakma. Sonra senden bu sıfatla söz edilir."
"Ey oğul! Bütün işlerinde ortayolu tut. Çünkü işlerin en hayırlısı orta yoldur. Az konuş. Karşılaştığın her Müslümana selâm ver. Yürüyüşüne dikkat et."
"Ey Oğul!  Uğradığın bir toplantıda yer alanların üzerine dikilip durma. Sokak ve caddeleri meclis gibi kullanma. Dükkânları sohbet yeri olarak seçme.  Fikrî tartışmada kendini haklı çıkarmak için inat gösterme. Edep ve terbiyesini yitirmiş patavatsız kimselerle tartışma. Bir hüküm verirken �şahsî görüşümdür' de."
"Ey oğul! Fayda sağlayacak fırsatları kaçırma. Muhtaç olduğun şeylere iyice sahip çık. Görülmesini acele ettiğin işlerinde dikkatini başka taraflara dağıtma. İçinde bulunduğun toplumun âdet ve geleneklerine saygılı ol. Ahirette seni rüsvay edecek çirkin âdet ve geleneklerden sakın. Bir şeyin neticesini iyice düşünüp hesaba katmadan yapmakta acele etme."
"Ey oğul! Mümin kardeşini sevindir. Peygamber Efendimiz (s.a.v..) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse dünyada bir mümin kardeşini sevindirirse¸ Cenab-ı Hak kıyamet gününde onun kalbini ferahlatır." Mümin kardeşinin ihtiyacını gör. Eğer kardeşin senden küçük ise¸ ona edep ve terbiyeyi öğret. Okut ve tahsil yapmasını temin et. Tatlı sözlerle öğüt ver¸ fena hallere düşmesine mâni ol."

İmam Gazali’nin oğluna nasihatleri 
- Oğlum! Şu üç ibâdetinde mutlak sûrette kalbini teyakkuz hâlinde bulundur, aklın ve kalbin başka yerde olmasın! Bunlar, Kur'ân-ı Kerîm okurken, Rabbini zikrederken ve namaz kılarken. Bu üç hâlde bir an bile aklını ve gönlünü başka yere verme. Allâh'ın huzûrunda olduğunu unutma! Yoksa yönünü kıbleye çevirip de, aklın başka şeyler peşinde olursa, bunun değeri zaafa uğrar. Yönünü İslâm'ın doğduğu ilk mâbed olan Kâbe'ye, kalbini de Hazret-i Allâh'a bağla! Ayrıca âriflerden olmak istersen; sükûtun fikir, bakışın ibret ve dileğin tâat olsun. Zîra bu üç haslet, âriflerin alâmetidir.


- Oğlum! Kul borcundan son derece sakın! Bir kuruş borç yüzünden, kabul olmuş pek çok ibâdetin sevabı gider. Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, borçlu olarak ölenlerin namazını kılmazdı. Bundan maksadı, zengini merhamete getirip alacağını bağışlatmaktı. Mümin, borç yaparken fuzûlî yere borca girmez. Lâkin zarûreten borçlanırsa ve ödemek niyetiyle alırsa, Allâh Teâlâ ona yardımcı olur. Hattâ ödemenin gayreti içinde olup da borcunu ödeyemeden ölürse, kıyamette de Allâh yardımcısı olur.

- Belâya da şükretmek lâzımdır. Çünkü küfür ve günahlardan başka belâ yoktur ki, içinde senin bilmediğin bir iyilik olmasın! Allâh, senin iyiliğini, senden daha iyi bilir. Şer zannettiğin çok şey vardır ki senin için hayırdır. Hayır zannettiğin çok şey vardır ki senin için şerdir. En selâmet yol, ilâhî takdîre râzı olman, her hâle şükür diyebilmendir.


- Oğlum! Son derece dikkat edeceğin bir cihet varsa, o da kimler ile düşüp kalktığındır. Şunu iyi bil ki bir sepet sağlam elma, içindeki bir çürük elmayı sağlama çıkartamaz. Fakat bir çürük elma, hepsini çürütür. Bunun için dâima sâlihlerle düşüp kalk!
- İyi arkadaş da, gül yağı satana benzer, ya satın alırsın, ya o sana biraz sürer veya hiç olmazsa yanında bulunduğun müddetçe güzel koku taşırsın. Kişi sevdikleri ile beraberdir. Dünyada kimi sever ve kim ile düşüp kalkarsan kıyamette onunla haşrolunursun. O hâlde ilmi ile amel eden âlimlerin ve sâlihlerin sohbetine devam et!


- Oğlum! Hayatta her şey Allâh'ın taksîmi iledir. Allâh; kimini zengin, kimini yoksul, kimini sağlam, kimini sakat, kimini âlim ve kimini câhil kılmıştır. Dünyanın düzeni ancak böyle sağlanır. Kendinden düşük kimseleri gördüğün vakit, böbürlenip onları hakîr görme! Sen onların yerinde, onlar da senin yerinde olabilirdi. İşte bunu düşünerek yoksullar ile arkadaş ol! Onlara karşı dâima alçak gönüllü olmaya çalış! İnsanlık ve İslâmlık vakârını koru! Saadet ancak böyle elde edilir. Dünya ve âhirette huzur istersen, kimseyi incitme! Senden gencini gördüğün vakit; "Bunun günahı benden az", senden yaşlısını gördüğün vakit; "Bunun sevabı benden çok, bilmediğim tarafları ile benden daha fazîletlidir" düşüncesi ile onlara bak! Bir âlim gördüğünde; "Bunun ilmi var, kendisini kurtarır", senden câhilini gördüğünde; "Bu bilmez, Allâh onu bağışlar", diye düşün! Hattâ bir kâfir gördüğün vakit, son nefes belli olmadığından; "Allâh Teâlâ buna hidâyet nasip ederse, bütün günahları bağışlanmış ve tertemiz olarak ilâhî huzûra çıkabilir. Acaba benim son nefesim ne olur?" diye âkıbetini düşün! Kendini ne kadar tanır ve ne kadar düşük görürsen, Allâh katında o nisbette mevkî kazanırsın.


- Oğlum! Elinden geldiği kadar din kardeşlerinin ihtiyaçlarını karşıla! Zîrâ Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
"Kim mümin kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allâh Teâlâ da onun bir ihtiyacını giderir." (Buhârî, Mezâlim, 3)
Diğer bir hadîs-i şerîfte Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:
"Kim bir müslümanın ayıbını örterse, Allâh Teâlâ da dünya ve âhirette onun ayıbını örter." (Müslim, Birr, 72)

- Aklı olan kimse nefsine demelidir ki: Benim sermâyem, yalnız ömrümdür. Başka bir şeyim yoktur. Bu sermâye, o kadar kıymetlidir ki, verilen her nefes, artık hiçbir şekilde ele geçmez. Nefesler sayılıdır ve azalmaktadır. O hâlde, nefeslerini iyi değerlendir ve bu fânî dünyâya yarın ölecekmiş gibi nazar et. Bütün azâlarını haramdan koru ve takvâya sarıl.

- Allâh'ım! Ömrümüzü saadetle sona erdir. Rızâ-yı ilâhiyyene ve Cemâlullâha nâiliyet nasîb eyle! Sabah-akşam bizi âfiyetten ayırma! Takvâyı bize azık kıl, tevekkül ve güvenimizi sana yönelt! Bizi hak yolda sâbit kıl! İbâdete lâyık ancak Sen'sin. Sen'i noksan sıfatlardan tenzîh ederim. Sana lâyıkıyla kulluk edemediğim için zâlimlerden oldum. 


- Hamd, âlemlerin Rabbi Allâhu Teâlâ'ya; salât ü selâm, Fahr-i Cihân Efendimiz Muhammed Mustafâ (sallahu aleyhı vessalem)'ya olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder