28 Haziran 2014 Cumartesi

De,ki;


Tahrir'de konuş! Tarihi değiştir! De ki;
Ortadoğu toplumlarına, Müslüman dünyaya, insanlığa güçlü sözler söyle..
Mısır halkına, Filistin halkına, Irak halkına, Suriye'ye, Cezayir'e, Somali'ye, Endonezya'ya, Hazar'ın doğusuna, Afrika'nın derinliklerine, Atlantik'ten Pasifik Okyanusu'na uzanan o geniş coğrafyanın öfkeli ve acılı insanlarına o çağrıyı yap.
Yirminci Yüzyıl'ın ezilenlerine, horlananlarına, kıyıma uğratılanlarına, çaresizlerine, her çıkış yolu denediklerinde tekrar tekrar aldatılanlarına, yüzyılın öfkesini içinde biriktirenlerine o diriliş çağrısını yap! Onlara bir çıkış yolu çiz, gidebilecekleri yeri göster, ne istemeleri gerektiğini anlat..
De ki;
Artık vesayet dönemi bitmiştir. Sizi yönetmek için atananların dönemi, sizden değil başkalarından talimat alanların, sizi onlar adına yönetenlerin dönemi bitmiştir.
Özgürlüğünüzü elinizden alanların, zenginliğinizi çalanların, onurunuzla oynayanların, tarihinize küfredenlerin, kimliğinizle alay edenlerin dönemi bitmiştir.
Size rağmen iktidar, size rağmen zenginlik, sadece kendileri için özgürlük, sadece kendileri için adalet isteyenleri ayakta tutma, her ne gerekçeyle olursa olsun, destekleme dönemi bitmiştir.
Sizi bu gezegenin yoksulları, kimsesizleri yapanların, adam yerine koymayanların, sizi alıp satanların, köleleştirenlerin, susturanların dönemi bitmiştir.
Size tarihinizi, güçlü olduğunuzu unutturanların, bir geleceğiniz olduğuna dair umutlarınızı yok edenlerin, sizi duvarlar arasına sıkıştırıp çaresiz bırakanların dönemi bitmiştir.
Korku dönemi, silahla hizaya sokma dönemi, sizinle hiçbir gönül bağı olmayanların dönemi bitmiştir.
De ki;
Mısırlılar, Filistinliler, Iraklılar, Afrikalılar..
Birinci Dünya Savaşı'nı hatırlayın. Bu coğrafyanın nasıl paramparça edildiğini, yüzlerce yıl bir arada yaşayanların nasıl azılı düşmanlara dönüştürüldüğünü, birbirine boğazlatıldığını, topraklarınızın nasıl şirketlere pazarlandığını, kişiliklerinizle nasıl oynandığını, siz açlıktan kırılırken kaynaklarınızla nasıl saltanat sürüldüğünü, nasıl öldürüldüğünüzü, topraklarınızdan sürüldüğünüzü hatırlayın.
Size kadermiş gibi gösterilen fakirliğin, geri kalmışlığın aslında bir oyun olduğunu, neden hep sizin ülkelerinizin işgal edildiğini, neden hep sizin öldüğünüzü, neden hep sizin iç savaşlar yaşadığınızı sorgulayın.
Ebu Gureyblerin, Bağram hapishanelerinin, esir kamplarının, gizli işkence merkezlerinin neden sizlerle dolu olduğunun, esir ticaretinin, din ve kimliğinizi ayaklar altına alarak işkence yapanların neden sizi hedef aldığının hesabını sorun.
De ki;
Ey Atlantik'ten Pasifik Okyanusu'na uzanan geniş coğrafyanın insanları! Sizler, size kabul ettirildiği gibi, onların anlattığı gibi değilsiniz. Uyanın, ayağa kalkın, direnin, intikam hırsıyla değil, adalet için uzun bir yürüyüş başlatın. Siz, yirminci yüzyılın kurbanları ilan edenlere imkan tanımayın, onların topraklarınızdan kovun. Adalet, özgürlük, refah, onur için topyekun mücadele edin, artık susmayın!
Mezhepleriniz, etnik kimlikleriniz sizi bölmesin, yine kardeş olun. Bilin ki, kimlikler üzerinden yürüttüğünüz bu savaş, düşmanlık sizin savaşınız değil. Onlar için kan akıtıyorsunuz, onlar için ölüyorsunuz. Siz birbirinizle savaşırken onlar ülkelerinizi talan ediyor, kaynaklarınızla 21. Yüzyıl'ın refahına yönelik yatırımlar yapıyor.
De ki;
Ey yüz milyonlar ayağa kalkın, dik durun, hesap sorun, onurunuza, ülkenize ve geleceğinize sahip çıkın. Zaaflarınızdan arının, zaaflarınızı kullanarak ülkelerinize girenlere karşı durun.
Kendinize, ülkenize, dünyaya neler yapabileceğinizi, barış, adalet ve özgürlük yolundan geri adım atmayacağınızı, artık başkalarının hesaplarının parçası olmayacağınızı haykırın!
Ey Afrikalılar, Araplar, Türkler, İranlılar, Kürtler, Malaylar.. Gelin hep birlikte yeni bir dünya inşa edelim, geleceğimizi aydınlatalım. Yüz yıldır bu coğrafyayı kan gölüne dökenlerin ellerindeki bütün kozları boşa çıkaralım, dünyayı şaşırtalım.
Bir tarihi kapatıp, yeni bir tarih başlatalım!
Bugün Mısır halkı bunu yapıyor. Direniyor, ölüyor, can veriyor. Bu yüzyılın da, bu toprakların da onurunu ayakta tutuyor.
Diktatörler çağı bitti sandık, bitmemiş. Özgürlük çağı başladı sandık, öyle bir şey yokmuş. Tahrir ruhu adalet ruhudur dedik, darbe çağrısıymış. Dünya böyle ayıpları artık kaldıramaz dedik, dünya aynı utanmaz dünyaymış.
Ama bizim sözümüz hep bu olacak. Bugün bu çağrı çok daha değerli. Bugün bu çağrıyı çok daha güçlü çığlıklarla haykırmalıyız. Çünkü bu söz bizim sözümüz, bizim duruşumuz.
Bir önceki yüzyılda kaldığı sandığımız kötülükleri bugüne çağırıyorlar. Önümüze yeni diktatörler dikiyorlar. Washington'dan, Brüksel'den, Riyad'dan Körfez'den, Londra'dan saldırılar yapıyorlar. Coğrafyayı kan denizine boğuyorlar.
O zaman 'Başbakan keşke bu çağrıyı seslendirse' demiştim.
Bugün bu çağrıyı Kahire'den, Şam'dan, bu zulme alkış tutan tiranların hüküm sürdüğü bütün ülkelerden, şehirlerden duymak istiyoruz.
Bu çağrıyı seslendirmeden coğrafya özgürleşmeyecek. Bu çağrı şehirleri inletmeden tarih değişmeyecek.
Ölsek de, ezilsek de, üzerimize bütün dünya gelse de bu çağrı zaferle sonuçlanacak. Bu uzun bir yol, acılı bir yol, yürünecek.
Bu coğrafya bir daha 20. Yüzyıl'ı yaşamayacak. Acının öfkeye dönüşeceği gün, yıkım sizin üzerinize ulaşacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder