16 Şubat 2014 Pazar

Cemaat okullari ve Afrika


İHH Afrika Masası Koordinatörü Serhat Orakçı kardeşimle gerçekleştirdiğimiz Uganda seyahatimiz hem son derece yoğun hem de oldukça verimli geçiyor.
ÜÇ KİŞİNİN İSMİ AFRİKALILARI HEYECANLANDIRMAYA YETİYOR
Uganda seyahati izlenimlerimi ve gözlemlerimi bir kaç yazıya sığdırmam mümkün değil. Ama yazının başında şu canalıcı ve çarpıcı gözlemimi sizlerle paylaşmadan yazıya girmek istemiyorum.
Kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına kadar seyahat ettiğim bütün Afrika ülkelerinde görüştüğüm elitler de, halktan insanlar da Türkiye'ye bel bağlamış durumdalar.
Üç kişinin ismi istisnasız her yerde ve herkes tarafından hayırla ve hayranlık dolu ifadelerle zikrediliyor: Sultan Abdülhamid Han, rahmetli Erbakan ve Başbakan Erdoğan.
Afrika'nın herhangi bir ülkesine ya da Müslümanların yoğun olarak yaşadıkları bir Afrika ülkesine gelen Türkler, sürekli olarak bu üç ismi duyuyorlar ve biraz seküler kimlikli iseler tam anlamıyla şok geçiriyorlar! Bu da bizim traji-komedimiz!
AFRİKALILAR, CEMAAT'İN ERDOĞAN'I DURDURMASINA ANLAM VEREMİYORLAR!
Uganda'da da görüştüğümüz bütün elitler, entelektüeller, kanaat önderleri ve halktan kimseler, Erdoğan'la birlikte Türkiye'nin yakaladığı ivmenin durmadan, duraksamadan hız kazanması için dua ediyorlar.
O yüzden Müslüman bir cemaatin tam da Erdoğan Türkiyesi'nin yürüyüşünün yeni bir evreye gireceği bir süreçte karıştırılmasına, durdurulmasına hiç bir anlam veremiyorlar ve kelimenin tam anlamıyla kahroluyorlar.
'Nasıl yani?' diye soruyorlar, 'Erdoğan'ın İslâm dünyasının kendine güven duymasını sağladığı ve İslâm dünyasının Türkiye'ye umutla baktığı bir zaman diliminde, nasıl olur da Müslüman bir oluşum, Türkiye'nin bu büyük yürüyüşüne çelme takabilir, bunu anlamakta zorlanıyoruz.'
YAPI'NIN FAALİYETLERİ AFRİKA'DA ŞÜPHEYLE KARŞILANIYOR!
Uganda'da sadece Ugandalılarla değil, Uganda'da bulunan Afrika'nın ve İslâm dünyasının başka ülkelerinden buraya gidip gelen çeşitli Müslüman akademisyenlerle, elitlerle, kanaat önderleriyle de tanışma, sohbet etme ve fikir alış verişinde bulunma imkânı bulduk.
Beklemediğim bir şeyle karşılaştım: Yapı'nın okullarına, faaliyetlerine karşı hemen her yerde büyük tepkiyle ve şüpheyle yaklaşmaya başlamış Müslümanlar. Uganda'da da, Ruanda'da da, Tanzanya'da ve daha pek çok Afrika ülkesinde Türkiye'yi karıştıran yapı, çok büyük itibar kaybına uğramış.
Açıkçası bu kadarını beklemiyordum. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye'nin yürüyüşüne bu kadar büyük anlam yüklendiği gerçeğini Türkiye'deki gerilim, çok daha açık seçik bir şekilde gözler önüne seriyor.
Mesela Uganda'nın en saygın entelektüellerinden ve kanaat önderlerinden Dr. Şeyh Anes Abdunoor Kaliisa, şunları söyledi bize: 'Bu oluşumun okulları, Uganda şartlarında çok pahalı olan okul paralarını ödeyemedikleri için bizim çocuklarımızı kaldırıp atıyor. Hıristiyanları bağrına basıyor.'
Bu sadece Şeyh Kaliisa'dan duyduğum bir şikâyet değil. Görüştüğümüz bütün Ugandalı Müslüman önderler, entelektüeller, yapı'nın okullarından açık açık şikâyet ediyorlar.
Ve yapı'nın Uganda'daki Müslümanlarla, Müslüman kurumlarla ve cemaatlerle değil, sadece hükümetle ve güçlü Hıristiyan örgütleriyle iyi ilişkiler kurma kaygısı içinde olmasını eleştiriyorlar.
PARALEL YAPI'NIN TEHLİKELİ AFRİKA OYUNU!
Bu arada Afrika'daki paralel yapı'nın Afrika'daki Türk hâriciyesini de kuşattığı izlenimi edindim.
Mesela Türk emniyetinin çeşitli Afrika ülkelerinin polislerini eğitme projesi, bu kuşatmanın bir parçası.
İlk bakışta, Türk emniyetinin çeşitli ülkelerin polisini eğitmesi kulağa hoş geliyor. Türkiye'nin daha başka stratejik alanlarda Afrika'da etkin olması durumunda işe yarayacak çok önemli bir proje bu.
Ama çeşitli Afrika ülkelerinde gördüğümüz gibi bu proje, Türkiye'yi hedef hâline getiren, terör örgütlerinin Türkiye'nin Afrika açılımını yerle bir etmelerine yol açacak son derece tehlikeli bir proje.
İHH, TÜRKİYE'NİN VE İSLÂM DÜNYASININ GURUR KAYNAĞI
Yazıyı bitirirken bir kaç küçük ama önemli noktaya dikkat çekmek istiyorum: İHH'nın Afrika Masası Şefi Serhat Orakçı, Türkiye'de Afrika'yı hem teorik hem de pratik olarak en iyi bilen tek isim belki de. Türkiye'nin Orakçı'dan gereği gibi yararlanması gerekiyor.
İkinci olarak da İHH'nın Uganda'daki faaliyetlerinin sorumlusu Uganda Müslüman Gençlik Konseyi'nin ikinci başkanı İmam Kasozi, ne kadar donanımlı ve ne kadar duyarlı bir Müslüman önder öyle!
İHH'nın çalışmalarını bu tür insanlarla yürütmesi, hem faaliyet gösterdiği bütün ülkelerin yönetimleri, elitleri ve entelektüelleri tarafından hem de halkları tarafından takdirle, şükranla ve hayırla anılmasına yol açıyor.
Türk hükümeti, İHH'nin hem yatay hem de dikey düzlemlerde yani hem elitlerle ve entelektüellerle hem de halklarla bu kadar samimi, yakından ve doğrudan ilişki kuran çalışmalarını gereği gibi değerlendirmeli artık. Ortada çeyrek asırlık bir sahici ve samimi bir birikim var çünkü.
Ve en önemlisi de şu: İHH, faaliyet gösterdiği her yerde Türkiye'den gelen -aralarında Cemaat de olmak üzere- pek çok hayır ve eğitim faaliyeti yapan kuruma gerekli yardımı ve desteği vermekten hiç bir zaman çekinmedi şimdiye kadar.
Dahası cemaat-hükümet geriliminde, -Cemaat mensuplarının aksine- hiç bir yerde Cemaat'in yaptıkları konusunda Cemaat'in aleyhine açıklamalarda bulunmadı, bulunmuyor, bu kadar düşmüyor yani. Bunu da bir yere not etmekte fayda var diye düşünüyorum.
Uganda izlenimlerimi yarın daha da derinleştirerek sürdüreceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder