14 Haziran 2015 Pazar

Oruç nefsimizi terbiye eder


RAMAZAN AYI KORUYUCUDUR
Mutlaka bunun iç manasında bizi tekrar tekrar hakikate döndürmek, günlük hayatımızın sıkıntı ve nefsani taraflarından korumak ve insanlara hizmeti ve kendinde nefsi mücadeleyi ön plana almak gayesi güdülmüştür. Öyleyse bu ayı ona göre değerlendirmek çok önemlidir çünkü orucun manası çok büyük. Oruç Allah’ın samed sıfatını hiç olmazsa bir gün olsun giyinmek demek. Allah’ın ihtiyaçsızlık, muhtaçsızlık sıfatını kendi nefsinde denemeye çalışmak demek. İnsan oruç tuttuğu zaman, bir gün boyunca belli saatlerde bütün alışkanlıklarını örneğin sabah kahvaltısı, öğle yemeği alışkanlığını yenerek, müptela olduğun yanlış şeylerden de uzak durarak -mesela sigara içmek, Allah korusun daha başka şeyler gibi- kendi nefsini ihtiyaçsız olan Allah’ın nefsi küllüne yakın hissetmek gibi bir değer kazanır. Onun için orucun kelime anlamlarından bir tanesi de kalkandır. Yani koruyucu bir aydır ramazan ayı. Bu yüzden Allah tarafından kutsanmış ve de pozitif enerjinin dağıldığı ve insanların çoğu Allah’a ibadet etme zevkini yaşadığı için Allah tarafından da cevap olarak gökten nurun yağdığı bir aydır. Bu yüzden çok kıymetli bir aydır ramazan ayı.
TEMİZLENMEK İÇİN FIRSATTIR
İnananlar için ramazan ayı ibadet, iman, inanç, Allah’a hizmet ve Allah’tan dolayı da bütün yaratılmışlara hizmet ayı anlamına gelir. Zira bu ayın içinde çok önemli şeyler vardır. Birincisi üç ayların sonuncusu olması hasebiyle ramazan ayı bir hadisin çok özel yorumlanmasıdır. Peygamber Efendimiz “gecenin son üçte birinde Allah kalplere gelir ve ne istiyorsan cevap vereceğim der” buyururlar. Bu hadisin Ramazandaki manası üç ayın üçüncüsü olan Ramazanın insan tekamülünde gece gibi olan zor ve sıkıntılı ve nurun çekildiği yani zorlukların olduğu bir ay olmasıyla alakalıdır. Ama onun son üçte biri nefsin en zorlandığı andır. Bu yüzden de Allah’ın manası olan Kur’an-ı Kerim kalplere nefsin en zorlandığı anda yani Ramazanın son üçte birinde mana olarak iner. Şeklen Kur’an’ın inmesi gece olarak Ramazan’ın son üçte birinde olduğu gibi, gönüllere de Kur’an’ın hakikatinin inmesi, orucunu Allah’ın istediği şekilde tutan ve orucun hakikatine eren kişiler içindir. Yani gelin gibi olan Kuran nefsinden yüz görümlüğü vermiş olan oruçluya peçesini açar.  Ayrıca ramazan ayı Allah’a olan aşkımızdan dolayı halka hizmet, yani zekât verme ayıdır.  Gerek iftarlarla, gerek malımızın kırkta birini vererek, gerekse fitrelerle fakiri doyurarak, fakire eşlik etmenin zevkini yaşar ve kendini temizler, ulvileştirir. Bu yüzden de Ramazanı sadece gün içinde sabahtan akşama kadar aç kalarak değil de kalp kırmadan, kimseye kötü muamele etmeden, Allah’ın ahlakıyla ahlaklanarak yaşanma fırsatı olarak idrak edersek ramazan ayı çok kıymetli bir ay olur. Dolayısıyla temizlenmek için, hizmet için, insanlığa faydalı olmak için ramazan ayı en büyük fırsattır.
DEDİKODUYU TERK ETME AYI
Bir kere farkında olmadığımız alışkanlıklarımızı terk ederiz. Nesefî Hazretleri alışkanlıkların akıllı insanların cehennemi olduğunu söyler. Dinde bile bir şeyi alışkanlık haline getirmek, ibadette dahi alışkanlık haline getirmek, insanı cehenneme sokar. Halbuki ibadetleri aşka yolculuk halinde idrak etmek gerekir. Yani ben orucumu alışkanlık için değil, sevgilimi memnun etmek için tutuyorum. Ben fark ediyorum ki eskiden uyandığım zaman ilk düşündüğüm şey sabah kahvaltısıyken şimdi çok şükür orucumu tutuyorum diye bakıyorum. Öğlen yemeği için plan yapmıyorum. Sigara veya kötü alışkanlıklarım aklıma bile gelmiyor. Bunların hepsinden vazgeçebileceğimi öğreniyorum ve görüyorum. İkincisi paramın kırkta birini vermekle yetinmiyorum, ben iftarlar veriyorum. Halkı doyurmaya gayret ediyorum. İftar fakire ikram açısından çok önemli iken, kurbiyet ve yakınlık açısından akrabalara iftar vermek ve onlarla manevi yolda birleşmek, beraber namaz kılmak, birlikte ibadet etme zevkini yaşamak açısından da çok önemlidir. O halde Ramazan ayı nefsimizin bütün kötü huylarını, yanlış ahlaklarını, öfkelenmeyi, sinirlenmeyi, kalp kırmayı, başkalarının dedikodusunu yapmayı terk etmemiz gereken bir aydır. Bunu otuz gün yapar ve alışkanlık haline getirirsek Bayram bizim için olur. Aksi takdirde Bayramı hak ediyor olmayız.
ALLAH SEVDİĞİNİ AÇLIKLA TERBİYE EDER
Oruç hayvani ruh olan nefsimizi terbiye eder. Çünkü oruç nefisimizi zapt u rapta alır. Nefis isteklerinden vazgeçer, acıkır, yiyemez, susar. Çok uzun süreli tutuyoruz şimdi fakat çok güzel bir hikaye anlatmak isterim burada. Bir mürid mürşidiyle çölde gidiyormuş o sırada yiyecekleri bitmiş, su da bitmiş. Mürid büyük bir telaşla demiş ki, Eyvah efendim öleceğiz çünkü yemeğimiz de bitti, suyumuz da bitti. Mürşid gülmüş ve buyurmuş; “Sen ölmezsin.” Neden demiş mürid? Çünkü Allah sevdiğini açlıkla terbiye eder, sen ümit kesmişsin, sana bir şey olmaz demiş. Demek ki bu bir terbiye şeklidir. Az konuşmak, az yemek ve az uyumak Ramazanın en büyük özelliğidir. Bu özelliği uyguladığımız zaman bu bizde hal haline geçer ve diğer aylara da uygulayabiliriz. Namazları vaktinde kılmaya çalışırız Ramazandaki orucumuzu desteklesin diye. İkram etmeye çalışırız Ramazanda. Bunların hepsi bizim nefsani terbiyemizde çok büyük rol oynayacaktır.
FAKİRİ DOYURUN
Allah’ın emridir bu, sağlık daha ön planda olduğu için. Bazen sağlıklarının düzelme ihtimali varsa, düzeldikleri zaman oruç tutarlar. Fakat kesinlikle tutamıyorlarsa Allah’ın emrettiği şekilde fakiri doyurmak, başkalarına bütün gün faydalı olmak, onların zorluklarına, sıkıntılarına ortak olmak, bu şekilde onları rahatlatmak şeklinde o günü yarı oruçlu geçirebilirler. Ayrıca bunun bir fırsat olduğunu düşünerek çektikleri vicdan azabından dolayı da hizmeti arttırırlar. Kendi kötü huylarını düzeltmeye çalışarak oruç tutarlar yani dedikodularını, benliklerini, kızgınlıklarını, öfkelerini yenerek oruç tutarlar ve tabi ki zeâtlarını arttırırlar. Bu da çok faydalı olur. En önemli oruç susma orucudur.
ORUÇ ÖFKEYİ YOK EDER
Oruç öfkeyi yok eder, etmelidir. Eder mi bilmiyorum. Şunu katiyen anlamış değilim: “oruçluyum sinirliyim, sigaramı içmiyorum yanımda durmayın.” O zaman orucu makbul mü Allah bilir çünkü bu oruç faydalı bir oruç değildir. Şeriatta orucun belli özellikleri vardır, işte belli saatler içinde, içmeyecek, yemeyecek, gibi. Tarikatta orucun daha başka özellikleri vardır. Kesinlikle kalp kırmayacak, kesinlikle dedikodu etmeyecek. Bunların hepsi oruç bozucu şeylerdir. Dolaysıyla oruç nefsi terbiye etmek olduğu için de mutlaka öfkeyi yenmesi lazım. Yani bir insan oruçluyken küfür ederse, oruçluyken kalp kırarsa orucunun sakatlanacağını bilmelidir.
İBADETLERİN EN BÜYÜĞÜ ŞÜKRETMEK
Şikâyet etmemek ve şükretmek ibadetlerin en büyüğüdür çünkü Allah’tan başka bir fail olmadığına inanır tasavvuf ehli. Yapanın yaptıranın Allah olduğuna, her şeyin Allah tarafından yapıldığına... O bakımdan da kimi şikâyet edeceksin. Yapan yaptıran Allah ise, sen Allah’ı mı şikâyet ediyorsun, diye düşünür. Kalp kırdığında da Allah’ın bir ismi olduğunu düşünür. Hatta yine bir hadisi şerif var: “Senin fakire verdiğin para önce Allah’ın eline düşer.” Bu hadisi şerifi düşünür ve geliştirirsen senin başkalarına söylediğin sözler de önce Allah’a çarpıyor demektir. Dolayısıyla çok dikkatli konuşmak gerektiğini öğretir bize. Şükrü öğretir. Aç kalarak fakire eşlik ettiğimiz için yani her şeyimizin olduğunu ve ne kadar şanslı olduğumuzu öğretir. Sonra az yemenin insan ruhunu nasıl gıdalandırdığını öğretir. İnsan az yediği zaman enerjisi farklı bir enerji olduğu için, o enerji öfkeye yönelmiyor. Bunun için de iftarlarda çok fazla yememek, daha çok çorba, sulu şeyler gibi gıdalarla beslenmek gerektiğine inanıyorum.
İÇİNİZDE CEHENNEM KURULMUYORSA
Allah’ın bizden razı olduğunu anlamanın tek bir yolu vardır. Bizdeki kesilmeyen huzur. O huzur sabitse, geçici değilse... Çünkü bazı geçici şeyler de geçici olarak bize huzur verebilir onlar hakiki huzur değildir. Ama devamlı bir huzur varsa ve hiçbir şey, hiçbir hadise sizin huzurunuzu bozamıyorsa biraz üzülebilirsiniz, sıkılabilirsiniz ama içinizde cehennemler kurulmuyorsa o zaman Allah’ın bizden razı olduğunu anlarız ve çok seviniriz. Bizde Allah’ın devamlı tecelli ettiğini, zaten şah damarımızdan da yakın olan Allah’ı ruhumuzun ve beynimizin idrak ettiğini anlarız. Allah herkese nasip etsin.
YALANA EŞLİK ETMEK
Başkasında gördüğümüz bütün kötü huylar mutlaka bizde vardır. Hatta ben Kur’an-ı Kerim hocama sormuştum; ben pek kıskanç gözükmüyorum yani şu ana kadar hiç öyle kimseyi çok kıskanmadım. Ama kıskancı tanıyorum deyince, yapmaya meylin vardır demişti. Demek ki kötü huylar bizim tanıdığımız huylardır. Onun için biri yalan söylüyorsa ve biz onu görüyorsak yalanı tanıyoruz demektir. Ama yalana eşlik etmek de, onun yalanına ne güzel söyledin aferin demek de çok yanlış bir yoldur. Çünkü o zaman zalimin zulmüne eşlik ederek Peygamber’in istediği şeyden uzaklaşmış oluyoruz. Öyleyse güzellikle üçe kadar yalan söyleyene yalanının yanlış olduğunu ve ilerde o yalanın kendisine döneceğini hatırlatmak lazım. Ama bunu yaparken de kendimizin de her an onun gibi yapabileceğini de idrak etmek lazım. Bu şekilde başkalarında gördüğümüz kötü huylar bizi terbiye eder. Bizi terbiye ederken de onlara güzel tesir eder inşallah

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder