30 Haziran 2015 Salı

Biltaciden Tarihi konusma

Mısır'da darbe ile yönetime gelen cuntanın mahkemesince yargılandıktan sonra
 idama mahkum edilen Muhammed Biltaci mahkeme salonunda tarihi bir konuşma yaptı
.İşte o tarihi konuşma:
Hakimin yanındaki: "Neden ona böyle bir izin verdin.Hakim: Onun hakkı en azıdnan konuşşsun. Biltaci: Allah'ın adıyla, Allah Resulüne selat ve selam olsun. Çok basit ve mantıklı anlatacağım. Ben, Muhammed Bedi ve Safvet Hicazi 25 cinayetten yargılanıyoruz. Siz bizim hakkımızda beraat hükmü çıkarsanız bile.
Hakim:Hüküm ancak Allah'ındır. Sen bize söyleyeceklerini söyle, Allah hakkını verecek. 
Biltaci: Demem o ki; heyetinizin beraat kararı verirse, vallahi bu bizi değil size kurtaracaktır. Bu ülkeyi yöneten kişi (Sisi) bizi idam etmek için başka heyetleri, başka kuruluşları görevlendirecektir. Allah bizi bu şekilde onurlandırırsa ne mutlu bize. Vatanımız uğruna idam edilmişiz şehitlerimizin yanına katılmamız bizi onurlandıracaktır. Allah'u Teala şahidimiz olsun ki; bundan sonra idam etsenizde bizim için fark etmeyecek çünkü biz ruhlarımızı Allah'a adadık.Buna rağmen bu konuşmayı burada yapmamın nededi, Allah katında kıyamet gününde bir kanıt olması içindir.Sadece ahiret için de değil, dünya döndüğü müttedçe bütün insanlığa kanıt olsun diye yapıyorum bu konuşmayı. Kimin Hakkın safında kimin ise batıl safında olduğunu bilsinler diye yapıyorum bu konuşmayı.İki nokta üzerinde duracağım. Birincisi rejimin bana ve arkadaşlarıma karşı nefret beslemesi konusu. Çünkü polis savcılık ve devlet kurumlarında bulunan bazı yetkililer, hem siyasi hemde kişisel olarak bizden nefret ediyor. Ben Muhammed Biltaci, 51 yaşındayım. Ezher Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde öğretim üyesiyim. 50 yaşıma kadar hiçbir suç işlememişken son sekiz ay içinde birden ülkemde bana mayfa mafya muamelesi yapılmaya başlandı. Bir çok cinayetle suçlanır oldum. Böyle saçmalık olur mu? Mısır'da yaşadım 50 yıl boyunca farklı başarılarım oldu. Üniversite yerleştirme sınavında üçüncü oldum. Sonrasında üniversite hayatım boyunca tıp fakültesinde hep bölüm birincisi oldum.eğitimim bittiğinde ise hayatıma eğitim görevlisi olarak devam ettim. Allah'ın bütün bu nimetlerinden sonra insanlara faydalı olmak adına Tıp Fakültesi'nin başarılı bir öğretim üyesi olarak klinik açtım.
Hakim: Taleplerini söyle
Biltaci: Esas önemli noktaya geldim. 50 yıl boyunca bu şekilde yaşam süren biri olarak, son 8 ay içinde otomatik silahlarla insanları tarayıp öldürmekle suçlanıyorum...Bu nasıl izah edilir? Sizin mantığınıza uyuyor mu?Hakim: Taleplerin nelerdir?Biltaci: Allah (cc) bize bu asılsız suçlamayı yöneltenlerden hakkımızı alacaktır. And olsun ki bizim hakkımızı alacak ve herşey düzelecek. Ve bu yıllar sonra değil belki birkaç ay sonra gerçekleşecek. Allah bunun hesabını sizden soracak. Bana ait tıbbi malzemelerle donatılmış kliniğimi yakıp tahrip ettiler. Bunu savcılık ve polis müdürü denetiminde yaptılar.Hakim: Taleplerine gelBiltaci: İzin verin konuşayım. Kızım 10 ay önce öldürüldü, hiçbir soruşturma açılmadığı gibi kızımın ölümünden tek bir kelime dahi söz edilmedi.
Hakim: Taleplerini söyle yoksa mikrofonu alacağız
Biltaci: Bütün bunlara rağmen yargılanan biz oluyoruz, bunu anlamak mümün değil.Benim birtek talebim var ve bunun tarihe geçmesini istiyorum. Allah (cc) Kur'an'da sizin oturduğunuz yerde oturan Hz. Davut (as)'a hitaben buyuruyor ki; ''Ey Davut biz seni yeryüzüne halife kıldık. O halde insanlar arasında adaletli hükmet. Nefis ve hevesine uyma, sonra bu seni Allah'ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah'ın yolundan sapanlara...Hakim: Biltaci bu son...Biltaci: Hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır'' Sizden hiçbir şey talep etmiyorum. Vatanım için beni idam etmeniz, benim için büyük bir şereftir. Artık benim için vereceğiniz hükmün hiçbir değeri yoktur

.


Biltacinin Kizina mektubu....iŞTE O SATIRLAR:
"Pak ruhunun, tarihte gerçekleşen Büyük Kerbela günü ve Uhud Ashabı'nın yanına, herkesin gözü önünde yıldızlar gibi şehitlerin arasında yaratıcısına ulaştığı günün üzerinden bir yıl geçti. Temiz ruhlar her türlü kahır, zulüm ve isyana karşı çıkarak imanla ve bağlılıkla sebat içinde hakla göğe yükseldi. Üste çıkma, alçak görme, hakaret, zulüm ve zalimlerin üstüne yükselişle yükseldi.
SENİN YERİNE ARKADAŞLARINI TEBRİK ETMEK İSTERDİM
Sevgili kızım, geçtiğimiz günlerde lise bitirme sınavlarının sonuçları açıklandı, her zaman başarıda önlerinde olduğun kız arkadaşların adına mutlu oldum.
Senin yerine onları tebrik etmeyi temenni ederdim. Ancak, Allah'a yemin olsun ki, çoğu önceki ümmetlerden, birazı da sonrakilerden olan grubun içinde (Allah isterse) olman için seni seçtiğinde Allah'ın fazlı keremiyle daha da sevinçliydim."
SEN ARAMIZDA YAŞIYORSUN
Biltaci, kızı Esma'ya duyduğu özlemi şu satırlarla dile getiriyor:
"Sevgili kızım, güzel yüzüne, güleç dudaklarına, ince duruşuna ve olgun karakterine iştiyakımın ne kadar olduğunu ancak Allah bilir. Buna karşı sabrı da ancak Allah verir. Ancak sen aynı zamanda bizlerin arasında yaşıyorsun ve bizleri hiç terketmedin. Hatta annenin hapisane ziyaretlerinden birinde Allah'a yemin ederek "Esma aramızda yaşıyor" sözüne karşılık "doğru söylüyorsun" dedim.
SIKINTIYA DÜŞEN ARKADAŞLARININ RÜYALARINDASIN
Evet onlar Rablerinin katında rızıklanırlar. Bana annen, "o aramızda" sözleriyle, yaptıklarıyla gerçekten de yaşıyor. Cihadımızda ve hayatımızda bizlere katılıyor. Annen, kızlı erkekli gençlerle bir araya geldiğinde kendilerinin birçok sorunla karşılaştıklarını ve rüyalarında Esma'yı gördüklerini onları müjdelediğini, öğüt verdiğini ve sıkıntılarını atlatana kadar hayır işleri yapmaları konusunda yönlendirdiğini söylediklerini anlatıyor.
Kendi kendime dedim ki, ne de güzel yapıyorsun benim güzel kızım, şehadetinden önce de sonra da uğraşların ne de güzeldi." Kızı Esma'nın askeri bir kanas tarafından öldürüldüğünü hatırlatan Biltaci, kızının savunduğu davanın haklı olduğunu şu satırlarla anlatıyor:
SAVUNDUĞUN DAVA DOĞRU BİR DAVA
"Kızım ve hocam, senin özellikle askeri bir kanas tarafından ödürülmen, askerin vatana altmış yıl boyunca yıkım, yolsuzluk, gerilik ve tabi olmakla sürüklediği durumun sonlandırılması için çıkan Ocak Devrimi'nden sonra askeri yönetimin yeniden geri dönmesine karşıtlığın yolunda öldürülmüş olman, savunduğun davanın doğru olduğunun bir delilidir.
CEMAATLE FARKLI DÜŞÜNÜYORDUN
Özellikle senin öldürülmen, askeri darbeye karşı çıkanların ne bir cemaat ne de bir kişinin dönmesi için çıkmamış olduğunun güçlü bir delilidir. Hayatımda bir cemaate, bir partiye ya da bir kişiye bağlı olacak kişi olarak seni tanıdım. Bilakis, devrimdeki şehitlerin kısas haklarının alınması ve askere karşı gerekçesiz yumuşak davranıştan dolayı cemaatle farklı düşünüyordun.
SENİN ÖLDÜRÜLMEN KARŞI KOYUŞUNUN HAKLI BİR DELİLİ
Yine senin ne bir silah ne de bir taş dahi atmaksızın öldürülmen zulme ve karanlıklara karşı, darbeye karşı duranları hedef aldıklarının bir delilidir. Yine senin öldürülmen, başının üzerinde uçan askeri helikopter ve meydanı dolduran askeri kanas, onların ne kadar alçak ve adi olduklarının delilidir. Askeri birlikleriyle kibirli ve firavunlaşmış bu askeri isyankarlığa karşı koyanların ne kadar haklı, doğru ve adaletli olduklarının delilidir.
ASKER SİYONİSTLERİ DEĞİL KENDİ VATAN EVLADINI EZİYOR
Oysa ki halk suçsuz vatan evlatlarını öldürmeleri için değil, siyonistlere karşı kullanmaları için kendi gücünden bu askere harcamalarda bulunmuştu. Bir de bakıyoruz ki askerin kendisi bu gücü halkı öldürmek, ezmek ve vesayet sistemini güçlendirmek için kullanıyor."
GÖZÜMÜN NURU KIZIM
Biltaci, darbeden sonra başına gelenlere rağmen kendisini unutmadığını, kızı Esma'ya şu sözlerle ifade ediyor:
"Kızım, hocam ve gözümün nuru, ciğer parelerimizin katledilmesi, onlarca davanın sırtımıza yüklenmesi, mallarımıza el konulması, akademik görevlerimizden el çektirilmemiz, doğru olmayan yargı tarafından idam ve müebbet hapis kararlarının çıkması, evlatlarımızdan geri kalanlarımızın cezaevlerine tıkılması ve asılsız davalarla suçlanmaları, Allah'a yemin olsun ki ne seni ne de ak pak şehit kardeşlerini bir an için dahi unutturmaya yetmedi.
BAŞIMIZA GELENLERE ÜZÜLMEDİK
Bir an dahi uğrunda feda ettiğinizi unutmadık. Bilakis, Allah'a yemin olsun ki,  başımıza gelenden dolayı ne hüzünlendik, ne zayıfladık, ne de rehavete uğradık. İşte bizler sizlerin yolunda ilerliyoruz. İki güzel şeyden birine ulaşmadan rahat etmeyeceğiz. Darbecilerin geçen yıl boyunca, ihanet, katil, kahır, talan, yakıp yıkma, ortalığa saldıkları korku ve sessizlik; hile, yalan, sapıklık ve kalleşlik; vatanın tüm topraklarına yaydıkları aç bırakma ve isyan bizlerde sadece, bizlerin hak üzere olduğumuz, onların ise batıl üzere olduğu konusundaki eminliğimizi arttırmaktan başka bir şey yapmadı. İşte bundan dolayı hiç şüphesiz zafer gelecektir."    
Biltaci, kızının şehit edilmesinden sonra geçen bir yılda, kendilerini hapis, gardiyan, ölüm ve idam gibi kelimelerin korkutmadığını ifade ederek, mektubuna şu satırlarla son veriyor:
FEDAKARLIĞI TEMİZ RUHLARDAN ÖĞRENDİK
"Bizler hürriyet, adalet ve hakkın değerlerinin gerçekleşmesi için Allah yolunda fedakarlığın nasıl olması gerektiğini sizlerin temiz mümin, güzel ruhlarınızdan öğrendik. 
Son olarak, senin ve şehit kardeşlerin için her namazda derecelerinizi arttırması ve sizi kendisine yakın şahitlerden kılması için dua ediyoruz. Allah'a Muhammed'in (SAV) havz-ı kevserindeki salih kullarına ve sizlere katılana dek bizlere sabır ve sebat vermesi için duacıyız. O havz-ı kevser ki, orada sahabileriyle birlikte olalım. Onlar da bizlerin bu durumundan dolayı mutlu olsunlar. Şunu bilsinler ki arkalarından gelenlerin Allah'a verilmiş sözü yerine getiren, hiçbir şeyi değiştirmeyen sapasağlam adamların olduğundan emin olsunlar." 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder