28 Haziran 2015 Pazar

FOTO IŞIK STÜDYOSU’NUN 80 YILLIK MAZİSİ


ALAMİNÜTTEN BAŞLADI BUGÜN 1 NUMARA
Baba merhum Derviş Şükrü Bey Selanik’ten 1920’li yıllarda mübadele sonucu Ordu’ya gelmiş.
Bir fotoğrafçı dükkânı ki, aslı yaklaşık 80 yıl önceye dayanıyor.. Ordu’da fotoğrafçılık üzerine sanki dev bir çınar… Ve o çınarın ikinci kuşak sahibi Süleyman Düzgören’le beraberiz. O da babası Derviş Şükrü’den aldığı bu mirası yıllardır koruduktan sonra çocukları Ceyhun ve Cesur’a devretmiş..  Şimdi stüdyonun işini 3. kuşak bu gençler sürdürüyor. Süleyman Bey de tecrübesiyle çocuklarına yardımcı olmaya çalışıyor.. Kararlı ve işinin takipçisi olarak dikkatimi çekiyor, hiç boş durmuyor, oradan oraya uzanıp duruyor.
Süleyman Beyin yaşı 65 ve 13 yaşında babası Derviş Şükrü Beyin yanında mesleğe başlamış. Tam 52 yıl önce.
SELANİK’TEN GELMİŞLER
Baba merhum Derviş Şükrü Bey, Selanik’ten 1920’li yıllarda mübadele yolu ile Ordu’ya gelmiş. 3 ayaklı şipşak makinesi (alaminüt) ile fotoğrafçılık yapmış. Makinesini katlayıp, koltuğunun altına alarak yakın ilçelere vesikalık resim çekmeye de gitmiş... Şükrü Bey bu makine ile çalışmalarını 1968 yılına kadar sürdürmüş..
Daha sonra 72 yaşında hacca gitmiş. Hacdan sonra da fotoğrafçı dükkânını çocuklarına bırakmış. Çocukları Süleyman ve Bahri, aldıkları bu mirası korumuş, hatta gelişen teknolojiye uyumlu hale getirerek bu güne kadar getirmişler. Bugün Foto Işık, Ordu’da bir benzeri olmayan teknolojisi ile hizmet veriyor..
SIRRI DİKKATİ
Bu kadar ilgi görmesi ve büyümesinin bir sırrı olup olmadığını soruyorum. Hiç duraksamadan cevap veriyor: “Ben işime çok dikkat ederim. Üzerine titrerim. Yeniliklere açığım. Ve daima ileriye gidebilmek için teknolojiyi de yakından takip ederim. Dürüstlükten taviz vermem. Müşterilerimi hep velinimetim olarak görür, saygı duyarım.”
FOTOĞRAF MAKİNESİNİN İCADI
Bugün birkaç saniyede poz verip çektiğiniz, banyosu son derece kolaylıkla yapılan, gerekirse tez zamanda büyültülüp istediğiniz boyutta kopyası elinize verilen fotoğrafın, aslında yüz yıllarca süren deneme ve çalışmaların sonucu olduğuna inanmak gerçekten güçtür. Aslında, fotoğraf makinesi büyük icatların çoğu gibi bir kişi tarafından icat edilmemiştir. Fikrin doğması, uygulanması, gelişimi, değişik kişilerin çalışmaları ve uzun aralıklı dönemlerin sonucudur.11. ve 16. yüzyıllar arasında, insanlar “karanlık oda” fikriyle ilgili çalışmalar yapmışlardı. Gerçekte kâğıt üzerine bir resmin “alınması” söz konusu değildi.
1568 yılında Daniello Barbaro, “karanlık oda” adı verilen cihaza bir mercek ekledi. İlkel bir objektif niteliğindeki merceğin açılışı, görüntünün daha kesin olabilmesi için değişebiliyordu. 1802 yılında, Thomas Wedgwood ve Sör Humphrey Davy, ışığa karşı duyarlı bir maddeyle kaplı kâğıt üzerine, kontak baskı yoluyla siluet ve görüntüler tespitine muvaffak oldular. Fakat baskı ömürlü değildi.
DEV BİR FOTOĞRAF MAKİNESİ
1816 yılında, Joseph Niepce, bir mücevher kutusu ve bir mikroskoptan alınmış mercekle ilkel bir fotoğraf makinesi yapmayı başardı. Negatif bir görüntüyü tespit etti. William Talbot adındaki İngiliz, 1835 yılında, negatiften alınma ilk pozitif baskıyı yaptı. Görüntünün ömürlü (devamlı) olması sağlanabilmişti.l839’da, Louis Daguerre, gümüş plak üzerine görüntü aldı. Aynı çıkış noktasından temellenen çalışmalar birbirini izledi. Başlangıçta ağır adımlı gelişmeler bir sonrakine zincirlendi.
En sonunda,1888 yılında, kutu fotoğraf makinesi piyasaya sürüldü. Bu makine, Kodak sistemini kullanan Kuru Plak ve Film Şirketi tarafından geliştirildi. Söz konusu makine, 100 pozluk filmle dolu olarak satıldı. Çekimden sonra, makine ve film Rochester’e gönderiliyor, burada film almıyor, banyo işlemi yapılıyor, makineye tekrar film doldurularak sahibine iade ediliyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder