3 Şubat 2015 Salı

İLİMİZİN ARKEOLOJİK DEĞERLERİ ve Kaşkalar



Eski çağlarda yaşamış bir topluluk olan Kaşkalar hakkında kısa bilgi. Kaşkaların savaşları ve yurtları hakkında bilgi.

İlkçağda Orta Karadeniz’de yaşamış yarı yerleşik bir topluluk. Yaşamlarına ilişkin bilgiler Hitit yazılı belgelerinden öğrenilir. Hitit Devleti, kuruluşundan yıkılışına kadar bu yırtıcı toplulukla uğraşmak zorunda kaldı. Merkezi bir yetkiye bağlı olmaksızın bağımsız boylar halinde yaşayan Kaşkalar bazen Hititlerin başkenti Hattuşa’ya (Boğazköy)kadar inmişlerdir.
Hitit Kralı I. Murşili döneminde M.Ö. 1590’da Kaşkaların İç Anadoluya akınlar yaparak kentleri yağmaladıklarıKral Hantili döneminde de kutsal Nerik Kenti’ni ele geçirdikleri görülür. Bu boyları askeri güçle durduramayan Hititler, Kaşka beylerine toprak bağışlayarak Hititlere dost bir topluluk haline dönüştürmeyi ve ekonomik açıdan Hitit ülkesine bağımlı kılmayı da denediler ve bunda da bir dereceye kadar başarılı oldular. Büyük Hitit Kralı Şuppiluiuma (M.Ö. 1380-1345) babası döneminde Kaşkalarla yapılan savaşlarda büyük yararlıklar gösterdi. Şappiluiuma’nın saltanatı süresince de Kaşkalar zaman zaman Hitit topraklarına saldırdılar. Oğlu II. Murşili’nin de Kaşkalarla uğraşmak zorunda olduğu yazılı belgelerden bilinmektedir.
II. Murşili döneminde Kaşkalar ağır bir yenilgiye uğradılar ve kralları tutsak edildi. Muwatalli (M.Ö. 1310-1282), döneminde kardeşi III. Hattuşili (daha sonra kral, M.Ö 1275-1250), Kaşka topraklarına yakın olan Hakmiş (bugün Amasya) Kenti’nde hüküm sürerken, Kaşkaları sürekli yenilgiye uğrattığı gibi ellerinde bulunan kutsal Nerik Kenti’ni de geriye aldı. Kadeş Savaşı’nı yapan Hitit Ordusunun askerleri arasında Kaşkaların da bulunduğu, Mısır Firavunu II. Ramses’in savaşı anlatan yazıtlarında söz edilir.
Kadeş Savaşı nedeniyleIII.Hattuşili Hakmiş’ten uzak kalınca Kaşkalar kısa sürede bu bölgeyi yeniden ele geçirdiler. Savaş dönüşünde III. Hattuşili bir kez daha yenilgiye uğratarak yitirilen toprakları geriye aldı. III. Hattuşili’nin oğlu IV. Tuthaliya dönemine ait bölgelerde Kaşkaların Hitit topraklarına birçok kez saldırdıkları ancak fazla zarar vermeden püskürtüldükleri görülmektedir.
Bugün ilimizin de için de bulunduğu Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nin –bilinen- tarihçesine kısaca değinmek istiyorum. Daha önce de sözünü etmiştim. Karadeniz Bölgesi’nde, arazi yapısı ve bitki örtüsü nedeniyle Samsun dışında etraflıca arkeolojik araştırma ve kazı yapılamamıştır.
1950-60’lı yıllarda yapılan yüzey üstü araştırmaları, bölgede Paleolitik Dönemde yerleşildiğine dair münferit buluntular vermiştir. Ünye civarında bulunan çakmak taşı el aletleri de bu kapsamdadır. Karadeniz’de ilk yerleşik düzenin (köy yaşamının) başladığı Neolitik Döneme ait herhangi bir buluntu saptanamamıştır şimdiye kadar.
Uzmanlara göre bölgede sürekli yerleşim İ.Ö.5 000-3 000 yılları arasını kapsayan Kalkolitik (bakır taş)Dönemden itibaren olmuştur. Samsun sınırları içindeki İkiztepe’de yapılan bilimsel kazılarda bu döneme ait çok sayıda buluntu ortaya çıkmıştır.    
Araç -gereç ve silah yapımında bakır ve kalay alaşımının çoğunlukla kullanıldığı Tunç Dönemine (İ.Ö.3000-1200) ait bölgenin her yerinde çıkan buluntular, madenciliğe bağlı olarak daha çok yüksek kesimlerde beylikler halinde pek çok yerleşimin varlığını kanıtlar. Erken Tunç Döneminin sonlarında (İ.Ö.2000’ler)Orta Karadeniz’de madeni ustalıkla işleyen toplulukların varlığı bilinmektedir. Samsun Tekkeköy’de Tunç Dönemi buluntuları veren mağaranın, o dönemde bakır çıkarılan bir maden ocağı olduğunu belirtmekte uzmanlar. 1980’li yıllarda Ordu’da bir köyde son derece iyi bir işçilik gösteren tunç bir balta ağzı bulunmuştu. Halen Ordu müzesinde olduğunu sandığım baltayla ilgili rapor düzenlediğimi hatırlıyorum. Ayrıca araştırma yapabildiğimiz köylerdeki fındık bahçelerinde yer yer demir ve bakır cürufları olduğuna da tanık olmuştuk. 
Orta Anadolu’da muhteşem bir uygarlık oluşturmuş olan Hitit kitabelerinden, İ.Ö.1650-700 yılları arasında Orta Karadeniz’de Kaşka adı verilen Anadolu kökenli halkın yaşadığını öğreniyoruz. Metinlerde Kaşkalara ilişkin çok somut bilgiler verilmemiş olmasına rağmen beylikler halinde yaşadıkları, hayvancılık yaptıkları ve dokumacılıkla uğraştıkları anlaşılmaktadır. Kaşkaların Hitit yazıtlarına girmesinin asıl nedeni, onlar yüzünden Karadeniz kıyılarına çıkamadıkları gibi onlar tarafından sürekli baskına uğramış olmalarıdır. Hititler yıkılışlarına kadar Kaşkalarla uğraşmak zorunda kalmışlar. (Yine Hitit metinlerinde, düşman belledikleri Kaşkaların gazabından korunmak için oluşturulmuş “kaşka duaları” bulunmaktadır.)
İ.Ö.800’lü yıllardan itibaren Ege’den Karadeniz’e, bölgenin doğal kaynaklarından yararlanmak amacıyla kolonistler gelmeye başlamış. Doğal kaynakların başında değerli madenler gelmekte. Yoğun orman örtüsüne bağlı olarak kereste ve bol balık çeşidi yararlanılmak istenen diğer doğal zenginlikler.
Kurulan ilk koloni kenti Sinop. Sinop’tan sonra batıdan doğuya sırasıyla ticari amaçla kurulan kentler Amisos (Samsun), Kotyora (Ordu), Kerasos(Giresun) ve Trapezos (Trabzon). Bu kentler, diğerleri Ege bölgesinde olan 12 İyon kenti arasında sayılmakta. İlk kolonistlerin Ege’nin önemli kenti Miletos’tan geldiği bilinmekte. İlimizi yakından ilgilendiren İason (Yason) mitolojik söylencesine göre, ilimize ve bölgeye doğal kaynakların saptanması amacıyla gelen ilk Egelilerin Yason ve arkadaşları olduğunu söyleyebiliriz.


Ünye’de tarih sahnesinde görülen ilk kavim Gaşkalar’dır. Gaskalar’ın, ilk Türkler olduğu yönünde tarihçilerin büyük çoğunluğu ittifak içindedirler.. 
Gaşkalar, (Kaşkalar veya Gaslar da denilmektedir), MÖ. 2000-1200 son Tunç Çağı’nda yıllarında yaşamışlardır. Gaşkalardan sonra Ünye’de sırası ile Hititler, Frigler, İonlar, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Helenler, Pontuslar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar hüküm sürmüşlerdir.. 
Tarih öncesi çağlarda Ünye’nin ilk sakinleri Gaşkalar’dan sonra yöreye hakim olan Hititler de Firigler tarafından yıkılmışlardır. 1200-700 tarihleri arasında hüküm sürmüş olan Frigler’in bölgesel ismi “Paflagonyalılar” diye de bilinir. Firig’ler MÖ. 700 tarihinde Kimmer’ lerin hakimiyeti altına girerler. Kimmer hakimiyetine Lidyalılar son verir. MÖ. 547 yılında Orta Karadeniz, İranlıların idaresi altına girer. M.Ö.279 yılında Pontus Kralı Ariobarnes tarafından tüm Orta Karadeniz işgal edilir. MÖ.73-72 Romalılar, Pontus Krallığını yıkarak idareyi ele alır..Pontus’a son veren Bizans idaresi altında uzun zaman kalan Ünye Danişment Melik Gazi’nin Samsun’dan Ordu’ya kadar olan bölgeyi Bizanslılardan alması ile Türklere geçer..Bölge daha sonra1400 lü yıllarda Osmanlılara katılır.

Kaşgalar
Milattan onbeş bin yıl önce yerleşimin başladığı Ünye’de yazılı tarihin bize ulaştırdığı ilk bilinen yerleşik kavim “Gaskalar” veye “Kaşkalar” dır. Hititler'in başkenti Boğazköy'de bulunan tabletlerden öğrenildiğine göre de Son Tunç Çağı'nda M.Ö. 2000-1200 arası bu bölgede yabani bir kavim olan Gaskalar'ın oturduğu belirtilmektedir.
Gas veya Gasgas ismi verilen kavime ait günümüzde çok az bilgi bulunmaktadır. Kaynaklar, Mezopotamya’da oturan ve M.Ö. 2000 yıllarında Sümerlerin kuzeyindeki dağlık bölgede Gasi Devletini kuran Gasgas’ların çok iyi ata binmeleri, savaşçı olmaları ve deri ile kürklerden oluşan giysiler giymeleri nedeniyle bir Türk olduklarını yazmaktadır. Gasgaslar, Etiler’in Anadolu’da hüküm sürdükleri devirlerde, batıda Bolu ve Adapazarı, doğuda Samsun ve Ünye havalisinde yerleşmişti. 
Gaşkalar sadece Hitit dönemine ait kaynaklarda konu edilmiş ve Hitit döneminden sonra tarih sahnesinden çekilmişler, yaşamları boyunca konar-göçer bir hayat sürdürmüşlerdir. Gaşkalarla ilgili tüm bilgiler, Hitit kaynaklarına dayanmaktadır. Hatti (Hitit) tabletleri bu bölgede, Kaşkalar adıyla anılan bir halkın oturduğunu yazar. Cesur, haşin ve savaşçı insanlar olarak tasvir edilen Gaşkalar'ın ırklarını belirten bir kayıt bulunamamıştır.. Hitit belgelerinde Gaşka dilinin Hitit diline yakın olduğu yazılıdır.. Gaşkalar'ın "Gasys" adı verilen bir dil konuştukları, Amasyalı Strobon tarafından belirtilmiştir. Kaşgay Türkleri'nin ön ataları kabul edilen Gaşka "Alnı beyaz lekeli at" anlamına gelen "Kaşka" sözcüğünden türetilmiştir. 

Kaşgalar’da ölü gömme

İlkel insanlar ölümde ruhun bedeni geçici olarak terk ettiğine inanırdı. Kaşgalar’da bazen ruh geri dönsün diye ceset gömülmez ıssız bir yere bırakılır ve orada çürürdü. Bu türlü inanışlar çağlar boyu değişik ölü gömme şekilleri ortaya çıkarmıştır.
Tüm toplumlarda ölümün bir son olmadığı, inancı vardır. İlkel kavimlerde birbirine çok benzeyen ölü gömme usulleri görmekteyiz. Hatta yatağı yorganı ile birlikte ölü gömme adetlerine rastlamak mümkündür. Mezara yemek bırakma, su bırakma gibi adetler bazen günümüze kadar gelmiştir. Mezarlara su dökme bu ilk çağlardan gelen adetlerden biridir.
İlkel insanlarda henüz bizim bildiğimiz şekilde mezar taşı ve toplu mezarlık kültürü oluşmamıştır. Mezar taşına ilk defa Kaşgalar’da ve Hititler’de rastlamaktayız. Kaşgalar mezarlaına iri taşlar koyarlardı. Toplu mezarlık kültürü ve mezartaşı bir iki sayı sonra geleceğimiz yine bir Türk kavmi olan Kimmerler’de “Ölü Dağları” olarak karşımıza çıkacaktır. 
Kaşkalara ait bütün bilgileri Hititlerden öğrendiğimiz gibi, ölü gömme, mezar ve mezarlık kültürlerini de aynı kaynaklardan öğrenmekteyiz. Kaşkalar’ın ölü gömme usulleri kendilerinden bin yıl sonra ortaya çıkacak olan Ortaasya Türklerinin ölü gömme usullerine çok benzemektedir. Kaşkalar’ın ölülerini kimi yerlerde höyüklere, kimi bölgelerde kuyu biçimli kazılmış yerlere, özel küplere, odacıklara, kimi kesimlerde de taştan oyulmuş mezarlara gömdüğünü gösteren kanıtlar vardır. Cesetler, toprağa dik gömülen küplerin içerisine konarak yanlarına veya yakınlarına sunular bırakılıyordu. Yaygın mezar türleri, taş sandık ve küp mezarlardır. 
Kaşkalar ölülerini bazen yakmış, ağaca asmış, bazen de toprağa gömmüştür. Doğadaki çok iri şeylerin, (taş, kaya ve ağaç gibi) diplerine ve yüksek tepelere gömmüşler, etrafına sıra sıra taşlar dizmişler, baş taraflarına ise yuvarlak iri bir kaya koymuşlar ve bir daha o bölgeye uğramamışlardır. Bazen kuyu biçiminde taştan oyuluş yerlere, eti yakıp kemiği gömmüşler bugün olduğu gibi hayvanlar kurban etmişler, ölüye içki ve yemek sunmuşlardır. 
Ölü yakılacağı zaman bir araba üzerinde odun yığınının bulunduğu meydana götürülerek akşam üzeri yakılmaktadır. Ertesi sabah köz yığını bira ve şarapla söndürüldükten sonra kadınlar geride kalan kemik artıklarını külün içinden ayıklayarak kokulu yağ dolu gümüş bir kaba yerleştirip, ardından bir keten bezine bohçalayıp gömerlerdi. 
Bugüne kadar Ünye ve çevresinde bilinen bir Kaşka mezarı ve Kaşgalar’a ait bir iz tespit edilememiştir. Samsun Tekkeköy’de Sinopta, Devrek’te, Gaşka mezarları bulunmuştur. 
Gaşkalar veya Kaşkalar’dan sonra bölgeye Hititler gelecektir. 
Gelecek hafta: Hititler Ünye’de

KAYNAKLAR
Adem Işık, Antik Kaynaklarda Karadeniz Bölgesi, TTK yay., Ankara 2001.
Beyhan Palancı, Anadoluda Ölüm Ritüelleri
Nilgün Çıplak” Anadoluda ölüm sonrası mezarlıklar çevresinde oluşan inaç ve pratikler” 
Berkay Dinçer "Türkiye'nin Tarihöncesinden Bir Kesit
Stroban, Antik Anadolu Coğrafyası, çev: Prof. Adnan Pekmen,
Vikipedia, Meydan Larousse



M.Ö.1450- Çerkeslerin en eski ataları olarak tespit edilen Kaslar(Kaskalar)’dan ilk defa Hitit Kralı Hantili II dönemindeki yazılı kaynaklarda Kaskas adıyla bahsedildi.Kökenlerinin Marmara Denizi’nin(Propontis) doğu sahilleri olduğu ve Hatti halkı ile akraba oldukları tespit edildi. (Toumanoff, Cyril (1967). Hristiyan Kafkas Tarihi Hakkında Çalışmalar, pp. 55–56. Georgetown University Press.)
M.Ö.1430- Hitit Kralı Ttudhaliya II, Kaska başkenti ve kutsal kenti Nerik’e karşı 3 saldırı denemesine girişti ancak başarısız oldu. (Nerit-Nart Destanları Çerkes-Kasog mitolojisi kahramanlık destanları olmakla birlikte, eski dini inanışlarıda içinde barındıran bir kutsiyete sahiptir.S.DAUR)
M.Ö.1350- 12 Kaska kabilesi Piyapili önderliğinde birleşerek güçlü bir devlet haline geldiler ve Orta-Doğu Karadeniz’in dağlık ve sahil bölgelerinde hüküm sürdüler.
M.Ö.1330- Orta ve doğu Karadeniz bölgesinde yaşayan Kaslar doğudaki komşuları Hayassa-Azzi (Muhtemel Ermeni ilişkisi?) ve Isuwa halkı ile ittifak ederek Hitit Başkenti Hattuşa’yı, sonradan diğer başkentlerinden biri olan Sapinuwa’yı ele geçirip yaktılar.
M.Ö.1323- Kaska Kralı İssupita isyan ederek Hitit şehri Kammama üzerine saldırıya geçti. Kıdemli kumandan Hannutti onu karşıladı, fakat savaşta hayatını kaybetti. Issupita Hatti’den ayrıldığında Hitit Kralı Arnuwanda ölmüştü.Ondan sonra başa geçen Murşili II’nin bu isyanı ve sonradan birçok saldırıyı engellediği Hitit kaynaklarında yazılıdır.
M.Ö.1300- Hitit kaynaklarına göre Murşili başarılı savunma stratejileri sonucu birçok saldırıyı önledi ve en sonunda Kaska Kralı Pihhuniya’yı ele geçirip esir ederek Başkent Hattuşa’ya getirdi. (kyn: Matthews)

M.Ö.13.yy- Kaslar Murşili’den sonra başa geçen oğlu Hatti ülkesi Hittit Kralı Muwatalli II döneminde misilleme amaçlı Hattuşaş’a saldırarak şehri yağmaladılar. Kral Muwatalli II , Tarhuntassa kentine kaçtı.Kardeşi Hattuşili III Kaslara saldırıya geçerek Kaska başkenti Nerik’i işgal etti ve krallığı ele geçirdikten sonra Hattuşa’ya geri döndü.
M.Ö.1250- Kaslar bir Hitit şehri olan Nenassa kentini, müttefikleri olan Hayassa-Azzililer de 1300 lerde önceleri kendilerine ait olan Samuha kentini ele geçirdiler.(Hitit Kralı Hattuşili III’ün yazdığı kabul edilen tabletler)
M.Ö.1170- Kaslar Hitit İmparatorluğunun yıkılmasında diğer deniz halkları ile birlikte büyük rol oynadılar ve Hitit İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Doğu Anadolu’dan Asur topraklarına doğru harekete geçtiler.Asur Kralı Tiglath-Pileser I’in yazıtlarında o dönemler Kaskaların ve ilk defa Asur kaynaklarında adı geçen müttefikleri Mushkilerin(Gürcü kabilesi Meshkiler) Hatti topraklarında söz sahibi oldukları ve Hurri-Urartu(Çeçen?) halkları ile ittifak halinde oldukları yazılıydı.
M.Ö.1.yy- Asur kralının saldırıları sonucu Kaslar ağır bir yenilgiye uğrayarak dağıldılar.
M.Ö.750- Asur yenilgisinden sonra Kaska(Çerkes) ve Mushki(Gürcü) halklarının bir kısmının Kuzey Kafkasya bölgesine geçtiği birçok kaynakta belirtilmektedir.Diğer bir kısmının da güneye, Kapadokya bölgesine geçtiği ve M.Ö.8.yy’larda Asur İmparatorluğuna bağlı olarak birçok anadolu kentini yönetmeye devam ettikleri yazılmaktadır. Asur Kralı 800 kadar Kaska atlı savaşçısı ve 200 kadar Abeşla okçusunu ordusuna katarak ayrı bir alay kurdu.(Toumanoff, Cyril (1967). Studies in Christian Caucasian History, pp. 55–56. Georgetown University Press.)- Çerkeslere eski Gürcü kaynaklarında Kaski, Ermeni kaynaklarında Kasklar, Orta Çağ Rus kaynaklarında Kasog, Oset dilinde halen Kaşag, Bizans-Grek kaynaklarında Kasak, ülkelerinden de Kasakhia olarak bahsedilmektedir. (George Hewitt,Çerkes-Abhaz halkları ile Kask-Abesla akrabalığı üzerine.s.46)
Araştırma, Çeviri: Soner DAUR
KASKA-SAVAŞÇIKAS-ABESLA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder