15 Aralık 2015 Salı

Mitoloji Kahramanlar: Pindos

Kendi halkınca da çok sevilen ve ülkesi Makedonya’ya kendi adını veren kral Makedon’un üç oğlu vardı. “Pindos” adlı olanı; çok sevilen, yetenekli bir delikanlıydı.. Çeşitli spor etkinliklerinde olduğu gibi, hemen hemen bütün sanat dallarından hangisine el atsa, kolayca onun da üstesinden gelebiliyordu.
Ne var ki bu durum, diğer iki kardeşin kıskançlık duygularını şahlandırdı ve Pindos’u ortadan kaldırmak üzere aralarında anlaştılar. Bu anlaşmadan sonra da onu sık sık tartaklamaya, dövmeye başladılar! 
Kardeşlerinin düşmanca davranışlarından bıkıp usanan bu çok sevecen delikanlı Pindos, saraydan kaçıp kendini kırlara, dağlara attı... Yaşamsal gereksinimlerini karşılayabilmek için de avcılığa başladı. Bu uğraş, artık onun iş ve ekmek kapısına da dönüştü...
Yöre halkı ve oralardaki avcılarla da kaynaşıp dost oldu...

AV YARIŞI DÜZENLEDİLER
Pindos’un ava çıktığı bölgede, bol geyik yaşamasına karşın hiçbir avcı; daha bir tek geyik bile avlayamamıştı o zamana dek! Çünkü o yörede geyiklerin izini süren avcılar, bir daha geri dönemiyorlardı! Geyikleri avcılardan koruyan bir tanrı var gibiydi... O yüzden “geyik” sözcüğünü anmak bile onları derinden ürpertiyordu... 
Pindos avcıların geyik konusundaki korkularını büyük ölçüde yatıştırdı. Ve hep birlikte bir geyik avı yarışı düzenlediler. Pindos; arkadaşlarıyla birlikte at üstünde yarışa başladı. Bir süre sonra bütün yarışçıları gerilerde bırakıp tek başına atını, geyiklerin ardı sıra dörtnala koşturmaya başladı. Ne var ki izini sürdüğü geyikler, sanki yer yarılıp yok oluyorlardı! Pindos, ne olursa olsun hiç olmazsa bir geyik avlayıp hem adını duyurmak, hem de bu geyik konusundaki gizemi çözmek istiyordu... Ertesi gün tek başına bir geyiği kovalamaya başladı.

SAKIN GEYİKLERİME DOKUNMA!
Uzun bir koşudan sonra atı yorulunca onu bir ağaca bağladı; yaya olarak geyiğin izini sürmeye başladı. Çok geçmeden bir uyarıyla irkildi: “Sakın geyiklerime dokunma!” diyordu bir ses. Pindos, sağını solunu bakışlarıyla yokladı büyük bir tedirginlikle... Bir şey göremedi. Ertesi gün bütün korkusuna karşın, yeniden atıyla yollara düştü. Bu kez tek başınaydı. Yolu üstünde rastladığı keklik, bıldırcın gibi hayvanlardan birkaçını avlaya avlaya aynı yere geldi. Orada dik bir yamacın olduğunu ve az ötesindeki vadiden de bir ırmak aktığını gördü. İzini sürdüğü geyiklerin oralarda biryerlere gizlendiğini anladı. Ama yamacı inme yürekliliğini gösteremedi. Tam o anda dev bir yılanın kendisine doğru gelmekte olduğunu gördü. Hemen yolda avlayıp beline astığı keklikleri yılanın önüne attı... Yılan da iki kekliği yuttu. Pindos’un çevresinde birkaç kez dolandıktan sonra, az ötedeki vadiye doğru gitti...
Pindos’un kanı birden ısındı yılana!..
Daha sonraki günlerde de ona avladığı kekliklerden getirdi hep. Artık yılanın dostları olan geyiklerin izini sürmüyor; yalnızca kuş cinsinden avladıklarını da yılanla ve köyündeki yoksul komşularıyla paylaşıyordu. Onun hem avcılıktaki becerikliliği, hem de avladıklarını bölüşme özelliğ, haliyle bütün çevrede duyuldu. Artık geyikler bile onun çevresinde koşuşturup oynaşmaya başladı.
Bu arada köyün genç kızları da hep onun yolunu izler oldular...

PİNDOS IRMAĞI ADINI ONDAN ALDI
Gene bir gün Pindos; candan bağlandığı yılanın yaşadığı vadiye gittiğinde, iki kardeşinin kurduğu tuzağa düştü. Kardeşleri acımasızca canına kıyarlarken Pindos, çok keskin bir çığlık attı. Bu sesi duyup tanıyan dev yılan, canhıraş sürünerekten dostunun yanına ulaştı hemen.
Pindos’u öldüren iki kardeşi, burgaçları arasına alarak boğdu. Sonra da Pindos’un başucuna gelip dolam dolam çöreklendi...
Pindos’un babası kral Makedon ve anası kraliçe, kısa sürede oğullarının ölüsüne ulaştılar. Pindos’un başucuna çöreklenmiş yılanı görünce de çok duygulandılar. Bir süre sonra yılan, oradaki ırmağa doğru sağılıp gitti...
Pindos’un ölüsünü kral ailesi ve avcılar, görkemli ateşler üstünde yaktılar ve küllerini; dostu dev yılanın çekip gittiği ırmağa doğru savurdular...
Ondan sonra da oraların halkı bu akarsuya, “Pindos Irmağı” demeye başladı...
Kral Makedon da oğlu Pindos’la dostu yılanın büyük bir heykelini diktirdi sarayının bahçesine...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder