13 Haziran 2016 Pazartesi

Yavuz Sultan Selim' in verdiği büyük ders

Yavuz Sultan Selim Han döneminde, 


İran hükümdarı Şah İsmail, kıymetli mücevherler ile dolu bir hediye sandığı gönderiyor, hünkâra.
Sandık açılır. İçinden çeşit,çeşit 
değerli taşlar, kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkar. 
Fakat, sandık açılır açılmaz, etrafa pek fena 
bir koku yayılır.Önce, hiç kimse bir anlam veremez, nadide mücevherler ile dolu sandıktaki bu fena kokuya.
Sonra, mesele anlaşılır.Sandığın dibine insan dışkısı doldurulmuş.
Yani, Şah İsmail, aklı sıra, cihan padişahına hakaret ediyor… (!)Cihan padişahı emir verir,
"herkes düşünsün, bu edepsizliğe, Osmanlı'nın şanına yakışacak şekilde bir mukabelede bulunmalıyız.“
Ve çözümü yine kendisi bulur
Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatılır. Sandığın içine, o zamanın en nefis gül kokulu lokumlarından hazırlanmış bir kutu yerleştirilir. Kutunun altına da, bir satırlık yazıdan ibaret pusula (not) iliştirilir.. 
Hediye sandığı, itina ile süslendikten sonra, 
Şah İsmail'e gönderilir.Sandık, Şah'ın huzurunda açılır. 
Sandık açılır açılmaz, etrafa mis gibi gül kokusu yayılır. Mücevher vs. gibi hediyeler takdim edildikten sonra, Osmanlı Elçisi –Şah’ın tedirgin olmaması için, önce kendisi tatmak kaydıyla- büyük bir saygı ve nezaketle,Şah İsmail'e lokumdan ikram eder.
Bilâhare, görevliler,huzurda bulunanlara teker,teker 
ikram etmeye başlarlar, lokumdan. Şah, bütün bu olup bitenlere bir anlam veremez.
Osmanlı Elçisi, Şah'ın şaşkınlığını gidermek için, Lokum kutusunun altına iliştirilmiş mütevazı pusulayı uzatır.Pusulayı okuyan Şah'ın yüzünde, 
bu sefer, şaşkınlığın yerini büyük bir utanç ifâdesi alır;

"İSMAİL HERKES YEDİĞİNDEN İKRAM EDER!!..."

Yavuz Sultan Selimİran Seferi'ne çıkmak için 19 Mart 1514 tarihinde Edirne'den İstanbul'a hareket etmişti. Bir ay sonra Üsküdar'a geldiğinde, Şah İsmail'in halifelerinden olan Kılıç adında biri vasıtası ile Şah'a Farsça name gönderdi. Sultan Selim, İzmit'ten gönderdiği hicri takvime göre 920 Safer tarihli namesinde: Şah'ın Müslümanlığa uygun olmayan hareketlerinden, mezaliminden bahis ile kendisinin Müslümanlığı takviye ve mezalimi kaldırmak için faaliyete geçtiğini, yaptığı işler nedeniyle katline fetva verildiğini ve kılıçtan evvel İslamiyeti kabul etmesi lazım geldiğini ve atlarının Safer ayında İstanbul'dan hareket ettiğini ve bizzat muharebeye hazır olacağını bildirmişti. Yavuz namesinde şöyle diyordu: "Fitneler çıkardınız, İslam büyüklerine küfürler ediyorsunuz, bunun cezası katlidir, üzerinize geliyorum, işgal ettiğiniz Osmanlı memleketlerini geri veriniz." Elçi Kılıç, Şah İsmail'i Hemedan'da bularak nameyi vermiş, o da muharebeye hazır olduğunu bildirmiştir. Şahın bu cevabı Osmanlı ordusuErzincan'a geldiği sırada alınmıştır. Lütfi Paşa tarihine göre Şah İsmail, nameyi getiren Kılıç'ı öldürtmüştür.
Şah İsmail, muharebeye hazır olduğunu belirten namesinde: "Er isen meydana gelsin, biz de intizardan kurtuluruz" demiş ve Yavuz'a bir kadın elbisesiyle, yaşmak yollamıştır. Yavuz bu nameye cevabını 920 Cemaziyelevvel sonunda Erzincan'dan yollamıştır. Yavuz bu namesinde Şah İsmail er meydanına davet ediliyor ve hala kendisinden bir eser olmadığı beyan ediliyordu. Şah İsmail bu nameye cevap olarak; gerek II. Bayezid zamanındaki ve gerek kendisinin Trabzon valiliğindeki dostluklarından bahsederek aradaki düşmanlığın neden ileri geldiğinin bilinmediğini, Osmanlı Hanedanıyla kadim dostluklarından ötürü Timur zamanındaki gibi fena bir neticenin olmasını istemediğini beyan etmektedir. Ayrıca Yavuz'un namesinde hakaretvari tabirlerden şikayet ile name yazan katiplerin yazılarını afyon tesiriyle yazdıkları için bir altın hokka ile afyon macunu yolladığını da namesinde belirtmiştir. Şah İsmail'in afyon macunu yollaması yoluyla, II. Bayezid'ın afyonkeşliği sebebiyle oğlunun da babası gibi olduğu ima edilmektedir.

Yavuz Sultan Selim bu ağır nameye yine ağır bir nameyle cevap vermiştir. Namesinde şöyle demiştir: "Davete icabet edip uzun yolları kat ile memleketine girdik; fakat sen meydanda görünmüyorsun. Padişahların ellerindeki memleket onların nikahlısı gibidir; erkek ve yiğit olanlar kendisinden başkasının ona elini dokundurtmazlar; halbuki bunca gündür askerimle memlektine girip yürüyorum, hala senden bir haber yok. Seni korkutmamak için askerimden 40.000 kişiyi ayırıp Sivas ile Kayseri arasında bıraktım; hasma mürüvvet ancak bu kadar olur. Bundan sonra da saklanıp gözükmezsen erkeklik sana haramdır, miğfer yerine yaşmak ve zırh yerine çarşaf ihtiyar eyleyip serdarlık ve şahlık sevdasından vaz geçesin." Yavuz bu namesiyle beraber Şah İsmail'in gönderdiklerine karşılık kendisinin kökenini telmihen hırka, şal, asa, misvak ve şedden (kuşak) ibaret tarikat levazımı yollamıştır. Böylece Yavuz, Şah İsmail'in dervişlikten geldiğine gönderme yapmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder