5 Haziran 2016 Pazar

Soykırım uzmanları

Almanya Federal Meclisi'nin Ermeni iddialarına ilişkin kararı, tarihte Almanların işlediği soykırım ve katliamları akla getirdi. 2. Dünya Savaşı sırasında milyonlarca Yahudi'nin yanısıra çingeneleri, Rusları ve Polonyalıları toplama kamplarında öldüren Almanya, 1904-1907 yıllarında Afrika'nın günümüzde Namibya olan güneybatı bölgesinde yerel halka karşı da katliam yaptı.

SÖMÜRGELEŞTİRDİLER

İklim ve coğrafi özellikleri nedeniyle, 17. yüzyıla kadar yerleşimin olmadığı Namibya'nın ilk halkları Herero, Nama, Orlam ve Ovambo kabileleriydi. Bölge, 1884 yılında Almanya İmparatorluğu himayesine girdi ve Alman Güneybatı Afrikası olarak sömürgeleştirildi. Yerlilere borç karşılığı Avrupa'dan getirilen malların satılması, borcunu ödemeyenlerin topraklarına el konulması, halkın köleleştirilmesi isyana yol açtı. Almanlara karşı ilk isyan eden, Nama kabilesi oldu. 1903'te ayaklanan Namalar, yaklaşık 60 Almanı öldürdü. 12 Ocak 1904'te de Samuel Maharero idaresindeki Hererolar da Alman sömürgesine karşı isyan etti.

'BÜTÜN YERLİLERİ VURUN'

Almanya'nın bölgeye gönderdiği General Lothar von Trotha, 11-12 Ağustos 1904'teki Waterberg Savaşı'nda isyanı bastırdı ve binlerce Herero ile Namayı çöle sürdü. Çöle gönderilenler, açlık ve susuzluktan yaşamını yitirdi. General Trotha, sömürge sınırları içinde görülen yerlilerin vurularak öldürülmesi emrini verdi. O dönem Almanlara kılavuzluk eden Jan Cloete anılarında, “Geçen erkekler, kadınlar ve çocuklar acımasızca öldürüldü. Daha sonra Almanlar, kaçanların peşine düştü. Yakaladıklarını vurarak ya da süngüyle öldürdüler” diye yazdı.



KABUS: KÖPEKBALIĞI ADASI


Katliamdan kurtulmayı başaran ve çoğu çocuk ve kadınlardan oluşan yerliler, toplama kamplarına gönderildi. Alman yerleşimcilerin köleleri olarak son derece ağır koşullar altında çalışmaya zorlanan yerlilerin büyük bir kısmı, hastalık ve kötü beslenme nedeniyle yaşamını yitirdi. Erkeklerini katliamda yitiren ve savunmasız kalan Herero ve Nama kadınları, Almanların tecavüzüne uğradı. Bu kadınların dünyaya getirdiği çocuklar da kamplarda kaderlerine terk edildi. 'Köpekbalığı Adası', bu kamplar arasında en korkuncu olarak ün saldı. Kayalık adada kaderine terk edilen yerliler, birer birer öldü. Ölenlerin cesetleri, bilimsel deneyler için kullanıldı. Deney için Almanya'ya gönderilen 300 kafatasından bazıları, iki ülke arasında varılan anlaşma sonucu 2011'de defnedilmek üzere Namibya'ya yollandı.

Namibya'yı katlettiler



Birleşmiş Milletler'in (BM) 1985'te yayımladığı Whitaker Raporu'nda Heroro nüfusunun yüzde 80'i ve Nama nüfusunun da yüzde 50'si 1904-1907 yılları arasında yaşanan sürgünler ve toplama kamplarında yaşamını yitirdi. Raporda Almanların Herero ve Namalara karşı işlediği katliam, 20'nci yüzyılın ilk soykırımı olarak nitelendi. Bölge, Birinci Dünya Savaşı'nda Almanya'nın mağlup olmasının ardından, 1918'de imzalanan anlaşmayla Güney Afrika'nın egemenliği altına girdi. Namibya, ancak 1990'da bağımsızlığına kavuştu. Almanların Namibya'daki soykırımı şimdiye dek birçok kitaba ve filme de konu oldu

Alman Meclisi'nden geçen Ermeni tasarısında oyunu çekimser yönde kullanan Oliver Wittke, kararı eleştirdi.

Alman Meclisi'nde 1915 Olayları'nı 'soykırım' olarak adlandıran karar tasarısı oylamasında çekimser oy kullanan Alman milletvekili Oliver Wittke, yaptığı açıklamada, “Oylamayı, akıllıca olmayan bir adım olarak değerlendiriyorum" ifadelerini kullandı.

Bu yargıya Türkiye-Ermenistan varmalı

Almanya Şansölyesi Angela Merkel'in lideri olduğu Hıristiyan Demokratlar Birliği (CDU) üyesi Wittke, “Oylamayı, akıllıca olmayan bir adım olarak değerlendiriyorum. Alman Meclisi'ndeki oylamanın şu andaki duruma bir katkısı olacağını düşünmüyorum. Bununla Türkiye-Ermenistan ve Türkiye-Almanya arasındaki ilişkileri kastediyorum. 100 sene önce meydana gelmiş bir olayla ilgili tarihsel yargıya Türkiye ve Ermenistan arasında varılmalıdır" dedi.

Türkiye ile direkt bağlantısı yok

Milliyet'te yer alan habere göre, Alman vekil "Bu oylama Türkiye'ye karşı yürütülen bir oylama değildi. 100 sene önce meydana gelmiş, direkt olarak Türkiye ile bağlantısı olmayan bir oylama olduğunu düşünüyorum" şeklinde konuştu.

Benim gibi düşünen vekiller benim gibi oy vermedi

1915 tasarısı, Federal Meclis'e tüm partilerin metin üzerinde uzlaşmasının ardından getirildi. Milletvekilleri partilerinin kararı doğrultusunda oy kullanırken, bazı vekillerin üzerinde baskı oluştuğu iddia edilmişti. Konu hakkında görüşünü sorduğumuz Wittke, “Benimle benzer şekilde düşünen vekilleri tanıyorum. Ancak onlar, baskı altında oldukları için başka şekilde oy kullanmayı tercih etti" dedi.


Almanya Federal Meclisinin Ermeni iddialarına ilişkin kararı, tarihte Almanların işlediği soykırım ve katliamları akla getirdi.

2. Dünya Savaşı sırasında milyonlarca Yahudi'nin yanı sıra çingeneleri, Rusları ve Polonyalıları toplama kamplarında öldüren Almanya, 1904-1907 yıllarında Afrika'nın günümüzde Namibya olan güneybatı bölgesinde yerel halka karşı da katliam yaptı.

Afrika'nın sömürgeleştirilmesi

Avrupalı ülkeler, 19. yüzyılın sonlarına doğru yer altı zenginliklerine göz koydukları Afrika kıtasını sömürgeleştirmeye başladı.

İngiltere, Fransa, Portekiz, İspanya, İtalya ve Belçika'nın paylaştıkları Afrika'ya geç kalan Almanya, günümüzde Kamerun, Togo ve Namibya olan bölgeleri 1880'lerde sömürgeleştirdi.

İklim ve coğrafi özellikleri nedeniyle, 17. yüzyıla kadar yerleşimin olmadığı Namibya'nın ilk halkları Herero, Nama, Orlam ve Ovambo kabileleriydi.

Bölge, 1884'ün sonlarına doğru Almanya İmparatorluğu himayesine girdi ve Alman Güneybatı Afrikası olarak sömürgeleştirildi.

İlk Alman toplulukları, 1885'te bölgeye geldi ve yerel halklardan Hererolar ile diğer kabilelere karşı anlaşma yaptı. Daha sonra Hereroların anlaşmayı iptal etmesi üzerine Almanya, bölgeye küçük bir askeri birlik gönderdi.

Yerel halkın sayıca üstün olması Almanya'yı kabile liderleriyle yeniden anlaşma yapmaya zorladı.

Yerel halk, geçimini hayvancılıktan sağlıyordu. Hayvanlarının veba yüzünden ölmesi yerlileri, Almanların yanında çalışmak zorunda bıraktı. Yerlilere borç karşılığı Avrupa'dan getirilen malların satılması, borcunu ödemeyenlerin topraklarına el konulması, halkın köleleştirilmesi isyana yol açtı.

20. yüzyılın ilk soykırımı

Almanlara karşı ilk isyan eden, Nama kabilesi oldu. 1903'te ayaklanan Namalar, yaklaşık 60 Almanı öldürdü. 12 Ocak 1904'te de Samuel Maharero idaresindeki Hererolar, Alman sömürgesine karşı isyan etti.

Almanya'nın bölgeye gönderdiği General Lothar von Trotha, 11-12 Ağustos 1904'teki Waterberg Savaşı'nda isyanı bastırdı ve binlerce Herero ile Namayı çöle sürdü.

Çöle gönderilenler, açlık ve susuzluktan yaşamını yitirdi. General Trotha, sömürge sınırları içinde görülen yerlilerin vurularak öldürülmesi emrini verdi.

O dönem bölgede bulunan ve Almanlara kılavuzluk eden Jan Cloete, gördüklerini yazdığı mektupta şöyle anlattı:

"Hererolar Waterberg'teki savaşta mağlup edildiğinde ben de oradaydım. Savaşın ardından Almanların eline geçen erkekler, kadınlar ve çocuklar acımasızca öldürüldü. Daha sonra Almanlar, kaçanların peşine düştü. Yakaladıklarını vurarak ya da süngüyle öldürdüler. Heroro erkeklerinin büyük bir kısmı silahsız olduğu için Almanlara karşı koyamadılar."

Almanlardan kaçan Hereroların bazıları, İngiliz sömürgesi Bechuanaland bölgesine ulaşabilmek için Omaheke Çölü'ne gitti. Bunlardan sadece bin kadarı, Bechuanaland'a ulaşabildi.

General Trotha, kaçan Hereroların geri dönmesini engellemek için sınırlara çok sayıda asker yerleştirdi. Devriye gezen askerler, yerlilerin su bulmak için kazdığı çukurlarda çok sayıda iskelet buldu.

Vali Theodor Leutwein, Şansölye Bernhard von Bülow'a yazdığı mektupta General Trotha'nın eylemlerinden duyduğu rahatsızlığı dile getirerek şikayet etti. Ordu üzerinde herhangi bir otoritesi bulunmayan Şansölye von Bülow da İmparator II. Wilhelm'e Trotha'nın eylemlerinin "Hristiyanlığa ve insanlığa aykırı olduğunu, Almanya'nın uluslararası saygınlığına zarar verdiğini" yazdı.

Katliamdan kurtulanlar kamplara gönderildi

Katliamdan kurtulmayı başaran ve çoğu çocuk ve kadınlardan oluşan yerliler, toplama kamplarına gönderildi. Alman yerleşimcilerin köleleri olarak son derece ağır koşullar altında çalışmaya zorlanan yerlilerin büyük bir kısmı, hastalık ve kötü beslenme nedeniyle yaşamını yitirdi.

Tarihçiler, kamplardakilere yiyecek olarak pişmemiş pirinç ve ölü hayvanların etlerinin dağıtıldığını, Alman idaresinin 1908'de yeniden kurulmasına dek yaklaşık 100 yerlinin öldüğünü ileri sürdü.

Erkeklerini katliamda yitiren ve savunmasız kalan Herero ve Nama kadınları, Almanların tecavüzüne uğradı. Bu kadınların dünyaya getirdiği çocuklar da kamplarda kaderlerine terk edildi.

"Köpekbalığı Adası", bu kamplar arasında en korkuncu olarak ün saldı. Kayalık adada kaderine terk edilen yerliler, açlık ve susuzluğun yanı sıra bölgede etkili olan şiddetli rüzgarlara da maruz kalıyordu.

Hayatını kaybedenlerin cesetleri bilimsel deneylerde kullanıldı
Kamplarda hayatını kaybedenlerin cesetleri, bilimsel deneyler için kullanıldı. Alman zoolog Leopard Schultze, deneylerde kullanılmak üzere yerlilerin cesetlerinden parça almasına izin verildiğini yazdı.

Deneylerde kullanılmak üzere Almanya'ya gönderilen 300 kafatasından bazıları, iki ülke arasında varılan anlaşma sonucu 2011'de defnedilmek üzere Namibya'ya yollandı.

Birleşmiş Milletler'in (BM) 1985'te yayımladığı Whitaker Raporu'nda Heroro nüfusunun yüzde 80'i ve Nama nüfusunun da yüzde 50'si 1904-1907 yılları arasında yaşanan sürgünler ve toplama kamplarında yaşamını yitirdi.

Raporda Almanların Herero ve Namalara karşı işlediği katliam, 20. yüzyılın ilk soykırımı olarak nitelendi.

Bölge, 1. Dünya Savaşı'nda Almanya'nın mağlup olmasının olmasının ardından, 1918'de imzalanan anlaşmayla Güney Afrika'nın egemenliği altına girdi. Namibya, ancak 1990'da bağımsızlığına kavuştu.

100 yıl sonra gelen özür

Dönemin Almanya Cumhurbaşkanı Roman Herzog, 1998'te Namibya'yı ziyaret etti ve Herero lideriyle bir araya geldi. Kabile lideri Munjuku Nguvauva, Almanya'nın resmen özür dilemesi ve tazminat ödemesi gerektiğini vurguladı.

Herzog, olaylardan duyduğu üzüntüyü dile getirdi ve tazminat ödenmesini öngören uluslararası yasanın 1907'de var olmadığını savundu.

Herero kabilesi, 2001'de ABD'de açtığı davada Alman hükümetinden ve sömürge döneminde Alman şirketlerine finanse eden Deutsche Bank'tan tazminat talebinde bulundu.

Yerel halkın katliamının 100. yıl dönümünde, 16 Ağustos 2004'te Almanya Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Bakanı Heidemarie Wieczorek-Zeul, resmen özür diledi ve "Biz Almanlar, dönemin Almanya'sının işlediği suçların tarihi ve ahlaki sorumluluğunu kabul ediyoruz." açıklamasını yaptı.

Almanya, hiçbir zaman tazminat ödemedi, sadece Namibya'ya yılda yaklaşık 14 milyon dolar ekonomik yardım yapma sözü verdi.

Edebiyatta ve sinemada Herero katliamı

Almanların, yerli halka karşı işlediği suçlar, romanlara ve filmlere de konu oldu.

Mari Serebrov, "Mama Namibia" adlı romanında ailesi Almanlar tarafından öldürülen 12 yaşındaki Herero yerlisi Jahohora'nın çölde hayatta kalmak için verdiği mücadeleyi anlattı.

Thomas Pynchon da 1963'te yayımladığı "V." adlı romanının bir bölümünde 1904'te Köpekbalığı Adası'ndaki toplama kampından söz etti.

İngiliz yayın kuruluşu BBC, "Namibya - Soykırım" adlı belgeselinde Herero ve Namaların katliamını anlatırken, Halfdan Muurholm ve Casper Erichse, "100 Yıllık Sessizlik" adlı belgesel filmlerinde büyük annesi Alman askerlerinin tecavüzüne uğrayan 23 yaşındaki Herero kadınının öyküsünü paylaştı
Rekor başvuru

Alman Meclisi'nin 1915 Olayları'nın 'soykırım' olarak nitelemesinin ardından, Almanya'da yaşayan Türk kökenli Alman Vatandaşlarının, kararın iptali için Almanya Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yapması planlanıyor. Almanya'da 1.5 milyonun üzerinde Türk kökenli Alman vatandaşı bulunurken, kampanyaya rekor sayıda başvuru yapılması gündemde.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 'soykırım suçu işlemiş ilgili ülke ve mahkemesi ya da Uluslararası Ceza Mahkemesi soykırıma hükmedebilir' kararının, Almanya Anayasa Mahkemesi'ne meclis kararının 'yasal temeli' olmadığı yönünde örnek olarak gösterilebileceği belirtiliyor. Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek, İsviçre Parlamentosu'nun aldığı 'soykırım' kararının ardından, 1915 Olayları'na ilişkin açıklamaları nedeniyle ceza almış, daha sonra bu kararı AİHM'e taşımıştı.

AİHM, 1915 Olayları'nın meşru bir tartışma konusu olup, bu tarihte yaşananlara ilişkin farklı görüşlerin ifade özgürlüğünü koruması altında olduğunu açıklamıştı. Alman Meclisi'nin kararının ardından konuşan Perinçek, Türkiye'nin AİHM kararlarını emsal göstererek Almanya aleyhine Avrupa Konseyi'ne şikâyette bulunması gerektiğini söylemişti. Milliyet'e konuşan Türk Alman Toplumu Başkanı Gökay Sofuoğlu, Almanya'da milletvekilleriyle görüşme yapacaklarını zira 1915 Olayları'nın 'soykırım' adı altında Almanya'daki eyaletlerde öğretilme planı yapıldığını ifade etti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder