Açılışı da Fener Rum Patriği Bartholomeos ve Rahmi Koç ile birlikte yaptı.
Babası Necdet Bey, 2. Dünya Savaşı sırasında Marsilya'da Büyükelçiydi.
80 Yahudi'yi Türk pasaportu vererek Nazilerin elinden kurtardı.
Ona "Türklerin Schindler'i" ünvanı verildi.
Yahudilerden şükran plaketi alan Necdet Bey oğlunu İngiltere'nin Hull Üniversitesi'ne gönderdi.
Ardından London City'de yüksek ihtisas yaptırdı.
İngiliz eğitiminden sonra ABD'ye amcasının yanına gönderildi. CocaCola'da işe başlatıldı.
Basamakları çok hızlı yükseldi Muhtar Kent.
Ve kapitalizmin mabedi olarak anılan Coca Cola'nın en tepesine oturdu.
CEO oldu. Babadan kalma bir avantajı vardı.
Yahudi lobisi babasına olan sevgisini ona da yağmur olup akıtmıştı.
2012'de Coca Cola Londra Olimpiyat Parkı'na yerleştirdiği rozet değişim merkezinde bir haritaya yer veriyordu.
Bu haritada Yunanistan ve Türkiye yoktu.
Biz uyuduk ama Yunanistan ayağa kalktı.
Yunan öfkesi üzerine bir özür yayınladı Coca Cola. "Yunanistan ve diğerlerinden özür dileriz" diye.
Muhtar Kent beyefendi hem memleketi Türkiye'yi "DİĞER" sınıfa koymuş hem de haritada bile bir yere koyamamıştı.
İşte o Muhtar Kent'in ABD'de Ekmeleddin Bey'e verdiği çok özel partiyi Ergün Diler yazdı geçtiğimiz günlerde
Muhtar Kent, The Coca-Cola Company'nin zirvesine çıkıyor, medya da bundan Türkiye'ye ve Türklere kıvanç payı çıkartıyor. Peki ortada sevinilecek, övünülecek birşey var mı? Varsa, ne?
Gazeteler bugün bir “başarı öyküsü”nü manşetlerine taşıdılar. Çünkü bir Türk, Muhtar Kent, dünya kapitalizminin simge şirketlerinden birinin, Coca-Cola’nın birinci ismi oluyor. Muhtar Kent’in kişisel bir başarısından, profesyonel yöneticilik kariyerinde bir zirveye çıktığından şüphe etmiyoruz. Peki ama Kent’in kariyerindeki yeni kısmeti, onu Türkler ve Türkiy için bir iftihar kaynağı yapabilir mi?
Coca-Cola kapitalizmin 20. yüzyıldaki simgelerinden biri, belki en büyüğü. Dolayısıyla da, günah defteri en kabarık olanlarından. Muhtar Kent’in Coca Cola’nın başına geçmesi bir başarı destanı yapılacak, Türkiye’yi ve Türkleri de bu günahlara ortak edecekse, vay halimize! Aklı selim ancak “Böyle başarı düşman başına!” diyebilir.
Piyasa değeri 140 milyar doları, marka değeri 65 milyar doları aşan uluslararası içecek devi Coca-Cola’nın, Türkiye’nin de ortak edilmek istendiği görülen “başarı”larından bazılarını anımsayalım mı?
ÇOCUKLARIN SIRTINDAN SERVET
MAHKUMLARIN ALIN TERİNİ İÇİRDİ
Coca-Cola çocuk emeğini sömürmekle kalmadı, 1970’de Güney Afrika’da ırkçı rejimin hapse attığı siyah mahkumları ayda 7.5 dolara çalıştırdı.
UYGUN ADIM SATIŞ - PAZARLAMA
İkinci Dünya savaşına giden ABD askerlerinin yanlarında, pazar genişletmek için Coca-Cola temsilcileri de gidiyordu. COKE temsilcileri teknik gözlemci unvanı altında savaşta resmi üniforma giyiyorlardı. Bu arada Alman ve Japon savaş esirleri de Coca-Cola fabrikalarında çalışıyorlardı. Bu “yurtsever” şirket Nazi Almanya’sında iş yaparken gamalı haç ile Coca-Cola arması yan yana asılıyordu. 1930’larda Coca-Cola, Hitler Gençliği üyelerini yıllarca kendi kamyonları ile mitinglere taşımıştı.
DARBELERİN RESMİ İÇECEĞİ
1954’te Coca Cola’nın yerel şişeleme şirketi United Fruit Co., Guetamala’daKİ faşist askeri darbeyi destekledi.
İSRAİL’E DONANMA YARDIMI
Ve hepsinden önemlisi Coca-Cola gelirlerinin bir kısmını İsrail donanmasına aktardığını açıkladı.
Coca-Cola’nın günahları, siyasi tercihlerinden veya izlediği istihdam politikasından ibaret değil. Coca-Cola’nın bizzat kimyası bozuk! Coca-Cola, bütün kârını hayır işlerine harcayacak bile olsa, insanların onu içerek gördükleri zararı karşılayacak durumda değil.
İşte, başına bir Türk’ün geçmesiyle övünmemiz istenilen şirketin ürettiği zararlı maddenin bazı marifetleri:
-Bir kutu Coca-Cola’yı klozetin içine dökünüz. Bir saat kadar bekleyiniz ve sifonu çekiniz. Sitrik asit klozet başındaki lekeleri yok edecektir.
- Arabanın tamponunu Cola’ya batırılmış bir sigara paketinin içindeki alüminyum folyosuyla iyice ovunuz. Tertemiz olacaktır.
- Bir kutu Cola’yı kutup başlarına dokun ve bütün çapak yok olsun.
- Cola’ya batırılmış bir bezi birkaç dakika paslı cıvatayı uygulayınız. Bir kaç dakika sonra rahatlıkla dönecek ve çıkacaktır.
- Bir kutu Cola’yı lekeli giyeceklerin üstüne boşaltın, deterjanı ekleyin ve her zaman yıkadığınız gibi yıkayın. Cola yağ lekelerinin yok olmasına yardım edecektir.
- Ayrıca araba ön camlarındaki her türlü kuş pisliği yapışan sinekler veya ağaçlardan dökülen toz, polen, yapışkan maddelerin çıkarılması en iyi madde Cola’dır.
Peki nedir bu Cola'nın bu kadar etkileyici temizliklerde bile kullanılabilmesinin sebebi?
Yapılan çalışmalar sonucu Cola olarak adlandırılan içeceklerin ortalama pH değerinin 3.4 olduğu biliniyor. Bu asidin de dişleri ve kemikleri eritmek için yeterli olduğunu belirten uzmanlar, kolanın temizliklerde bu kadar etkili olmasının sebebini bu şekilde açıklıyor.
2001 yılında Delhi Üniversitesinde "kim daha fazla Cola içecek" diye bir yarışma yapıldığında, sekiz litre Cola içerek kazanan ve 10 dakika içerisinde herkesin gözü önünde ölen kişinin haberini duymuşsunuzdur. Neden öldü? Çünkü çok fazla karbondioksit almıştı ve kanında yeterli oksijen yoktu.
Coca-Cola kapitalizmin 20. yüzyıldaki simgelerinden biri, belki en büyüğü. Dolayısıyla da, günah defteri en kabarık olanlarından. Muhtar Kent’in Coca Cola’nın başına geçmesi bir başarı destanı yapılacak, Türkiye’yi ve Türkleri de bu günahlara ortak edecekse, vay halimize! Aklı selim ancak “Böyle başarı düşman başına!” diyebilir.
Piyasa değeri 140 milyar doları, marka değeri 65 milyar doları aşan uluslararası içecek devi Coca-Cola’nın, Türkiye’nin de ortak edilmek istendiği görülen “başarı”larından bazılarını anımsayalım mı?
ÇOCUKLARIN SIRTINDAN SERVET
MUHTAR KENT kimdir?
1941 - 1944 arasında Türkiye'nin Marsilya Başkonsolosuluğunu yaparken, birçok Yahudi'ye Türk pasaportu vererek hayatlarını kurtaran ve bu nedenle "Türk Schindler'i" olarak tanınan Necdet Kent'in oğludur. New York'ta doğmuştur. Tarsus Amerikan Kolejinin ardından, İngiltere Hull Üniversitesi Ekonomi Bölümünden mezun olmuştur. London City Üniversitesi'nde İdari İlimler konusunda yüksek lisans yapmıştır. Askerlikten sonra, söylendiğine göre, cebinde bin dolarla ABD'ye gitmiştirve New York'ta oturan bir amcasının evine yerleşmiştir. Gazete ilanı üzerine başvurduğu Coca-Cola'da 1979'da çalışmaya başlamıştır. Kent, 2008 Temmuz ayından itibaren Coca-Cola'nın CEO'luğunu üstlenecek.
Coca-Cola ilk olarak ABD’nin Georgia eyaletinde üretilmeye başlandı. Georgia, çocuk işçi kullanımını yasaklayan yasayı en son imzalayan ABD eyaletidir. Coca-Cola’nın ilk patronu ASA CHANDLER çocukları köle gibi kullanmayı savunuyordu. “Çocuk emeği dünya üzerindeki bütün ülkelerde başarının ölçüsüdür” diyor ve ekliyordu: “çocuk ne kadar erken çalışmaya başlarsa hayatı o kadar güzel ve yararlı olur.” 1941 - 1944 arasında Türkiye'nin Marsilya Başkonsolosuluğunu yaparken, birçok Yahudi'ye Türk pasaportu vererek hayatlarını kurtaran ve bu nedenle "Türk Schindler'i" olarak tanınan Necdet Kent'in oğludur. New York'ta doğmuştur. Tarsus Amerikan Kolejinin ardından, İngiltere Hull Üniversitesi Ekonomi Bölümünden mezun olmuştur. London City Üniversitesi'nde İdari İlimler konusunda yüksek lisans yapmıştır. Askerlikten sonra, söylendiğine göre, cebinde bin dolarla ABD'ye gitmiştirve New York'ta oturan bir amcasının evine yerleşmiştir. Gazete ilanı üzerine başvurduğu Coca-Cola'da 1979'da çalışmaya başlamıştır. Kent, 2008 Temmuz ayından itibaren Coca-Cola'nın CEO'luğunu üstlenecek.
MAHKUMLARIN ALIN TERİNİ İÇİRDİ
Coca-Cola çocuk emeğini sömürmekle kalmadı, 1970’de Güney Afrika’da ırkçı rejimin hapse attığı siyah mahkumları ayda 7.5 dolara çalıştırdı.
UYGUN ADIM SATIŞ - PAZARLAMA
İkinci Dünya savaşına giden ABD askerlerinin yanlarında, pazar genişletmek için Coca-Cola temsilcileri de gidiyordu. COKE temsilcileri teknik gözlemci unvanı altında savaşta resmi üniforma giyiyorlardı. Bu arada Alman ve Japon savaş esirleri de Coca-Cola fabrikalarında çalışıyorlardı. Bu “yurtsever” şirket Nazi Almanya’sında iş yaparken gamalı haç ile Coca-Cola arması yan yana asılıyordu. 1930’larda Coca-Cola, Hitler Gençliği üyelerini yıllarca kendi kamyonları ile mitinglere taşımıştı.
DARBELERİN RESMİ İÇECEĞİ
1954’te Coca Cola’nın yerel şişeleme şirketi United Fruit Co., Guetamala’daKİ faşist askeri darbeyi destekledi.
İSRAİL’E DONANMA YARDIMI
Ve hepsinden önemlisi Coca-Cola gelirlerinin bir kısmını İsrail donanmasına aktardığını açıkladı.
Coca-Cola’nın günahları, siyasi tercihlerinden veya izlediği istihdam politikasından ibaret değil. Coca-Cola’nın bizzat kimyası bozuk! Coca-Cola, bütün kârını hayır işlerine harcayacak bile olsa, insanların onu içerek gördükleri zararı karşılayacak durumda değil.
İşte, başına bir Türk’ün geçmesiyle övünmemiz istenilen şirketin ürettiği zararlı maddenin bazı marifetleri:
-Bir kutu Coca-Cola’yı klozetin içine dökünüz. Bir saat kadar bekleyiniz ve sifonu çekiniz. Sitrik asit klozet başındaki lekeleri yok edecektir.
- Arabanın tamponunu Cola’ya batırılmış bir sigara paketinin içindeki alüminyum folyosuyla iyice ovunuz. Tertemiz olacaktır.
- Bir kutu Cola’yı kutup başlarına dokun ve bütün çapak yok olsun.
- Cola’ya batırılmış bir bezi birkaç dakika paslı cıvatayı uygulayınız. Bir kaç dakika sonra rahatlıkla dönecek ve çıkacaktır.
- Bir kutu Cola’yı lekeli giyeceklerin üstüne boşaltın, deterjanı ekleyin ve her zaman yıkadığınız gibi yıkayın. Cola yağ lekelerinin yok olmasına yardım edecektir.
- Ayrıca araba ön camlarındaki her türlü kuş pisliği yapışan sinekler veya ağaçlardan dökülen toz, polen, yapışkan maddelerin çıkarılması en iyi madde Cola’dır.
Peki nedir bu Cola'nın bu kadar etkileyici temizliklerde bile kullanılabilmesinin sebebi?
Yapılan çalışmalar sonucu Cola olarak adlandırılan içeceklerin ortalama pH değerinin 3.4 olduğu biliniyor. Bu asidin de dişleri ve kemikleri eritmek için yeterli olduğunu belirten uzmanlar, kolanın temizliklerde bu kadar etkili olmasının sebebini bu şekilde açıklıyor.
2001 yılında Delhi Üniversitesinde "kim daha fazla Cola içecek" diye bir yarışma yapıldığında, sekiz litre Cola içerek kazanan ve 10 dakika içerisinde herkesin gözü önünde ölen kişinin haberini duymuşsunuzdur. Neden öldü? Çünkü çok fazla karbondioksit almıştı ve kanında yeterli oksijen yoktu.
HABER
140 milyar dolarlık Coca-Cola’nın zirvesinde artık Muhtar Bey var
Hürriyet 7 Aralık 2007
Piyasa değeri 140 milyar doları, marka değeri 65 milyar doları aşan uluslararası içecek devi The Coca-Cola Company, en tepe noktasına bir Türk yöneticiyi, Muhtar Kent’i çıkardı. Dünya çapında dev bir şirketin CEO’luğuna atanan ilk Türk yönetici olan Muhtar Kent, 1 Temmuz 2008’den itibaren Coca-Cola’nın zirvesindeki koltuğa oturacak.
Dünya çapında bir başarı öyküsü
ULUSLARARASI içecek devi The Coca-Cola Company, şirketin en tepe noktasına Türk yöneticiyi çıkardı. Piyasa değeri 140 milyar doların üzerinde olan ve 65 milyar dolarlık marka değeriyle dünyanın en büyük alkolsüz içecek üreticisi olan The Coca-Cola Company’nin başına Muhtar Kent getirildi. Böylece 27 milyar dolar cirolu, 70 binin üzerinde çalışana sahip içecek devi Coca-Cola, bir Türk’ün profesyonel yönettiği en büyük uluslararası şirket oldu. The Coca-Cola Company, 1 Temmuz 2008’den itibaren Coca-Cola’nın CEO’luğuna halen İcra’dan Sorumlu Başkanlık görevini yürüten Türk yöneticisi Muhtar Kent’in yürüteceğini açıkladı. Coca-Cola’nın şu andaki CEO’su Neville Isdell ise nisan 2009’daki yıllık hissedarlar toplantısına kadar şirketin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı sürdürecek.
BUGÜNKÜ CEO ÖNERDİ: Coca-Cola Yönetim Kurulu, CEO ve Yönetim Kurulu Başkanı Neville Isdell’in, 1 Temmuz 2008’de görevini Muhtar Kent’e devretmesine ilişkin öneriyi onayladı. Halen şirketin İcradan Sorumlu Başkanı olan Muhtar Kent, 1 Temmuz 2008’de Coca-Cola Company’nin CEO’su ünvanını alacak. Isdell ve Kent, bu geçiş döneminde şu andaki ünvanları ile görevlerine devam edecek.
HABER
Coca-Cola'nın Muhtar'ı
29 Mart 2013
Coca-Cola Üst Yöneticisi Kent, ''Bir yöneticinin, kendini yöneten kişilerin, herkesin bir yerde sorumluluğu, başarıyı tekrarlamak için tüm şartları yerine getirmektir'' dedi.
Coca-Cola Üst Yöneticisi (CEO) Muhtar Kent, ''Bir yöneticinin, bir ülkeyi yöneten, kendini yöneten kişilerin, herkesin bir yerde sorumluluğu, başarıyı tekrarlamak için tüm şartları yerine getirmektir'' dedi.
Kent, Anadolu Ajansı'nın ana yayın sponsoru olduğu ''Uludağ Ekonomi Zirvesi'' kapsamında düzenlenen ''Benim Hikayem'' başlıklı oturumda yaptığı konuşmada, dünyanın çok hızlı geliştiğini belirterek, okullaşma oranının, kadınların ekonomiye katkılarının, şehirleşmenin, iletişimin, çevreye duyarlılığın, online alışverişin arttığını söyledi.
Büyüyen ama aynı zamanda da küçülen dünyada en iyi bilinen markaya sahip, 16 tane milyar doları aşan markası bulunan, dünyadaki en büyük tüketici sistemi ve 770 bin de çalışanı bulunan bir sitemin başında olup güvenin matematiğini, cebrini çözmenin nasıl olduğunu anlatacağını ifade eden Kent, ''Büyüme öyle bir şey ki yükseldikçe hava azalıyor, zorlaşıyor. Bir yerde şöyle, başarıyı elde etmek zor ama başarıyı tekrarlamak çok çok daha zor. Bir yöneticinin, bir ülkeyi yöneten, kendini yöneten kişilerin, herkesin bir yerde sorumluluğu, başarıyı tekrarlamak için tüm şartları yerine getirmektir'' diye konuştu.
-''Kariyerime kamyon yükleyerek başladım''-
Kent, kariyerine 1979'da Atlanta'da başladığını dile getirerek, şöyle konuştu:
''İlk 10 ayımı kamyonlarda geçirdim. Sabah saat 4'te kalktım, kamyonları yükledim ve kamyonlarda Coca-Cola sattım, marketlere ve büyük satış noktalarına. Böyle başladım kariyerime. Bir gazete ilanında buldum bu işi. Amerika'ya 1978'in sonunda gittim, cebimde bir diploma vardı, İngiltere üniversitesinden, bir de Amerika'da doğduğuma dair bir sertifika vardı ve 2-3 ay sonra bir ilan gördüm ve bu iş hayatına başladım. Benim için çok önemli bir dokuz aydır o. Çünkü hiçbir zaman unutmadım o dokuz ayı.''
-''Markanın 'söz' olduğunu, iyi bir markanın tutulmuş 'söz' olduğunu öğrendim''-
Kamyonlarla piyasayı ve satış noktalarını dolaşmaktan hala çok zevk aldığını ve her hafta bunu yaptığını belirten Kent, şunları kaydetti:
''12 aylık dönem sonunda reklam müdürü olarak Roma'ya tayin oldum. Orada markanın ilk defa 'söz' olduğunu ve iyi bir markanın tutulmuş bir 'söz' olduğunu öğrendim. Orada yaklaşık 2 sene geçirdim ve 1981'de Hollanda'ya yeni bir iş kurmak için atandım ve o sıralarda Türkiye'nin çok ufak bir yeri vardı Coca-Cola'da, ilk 50'ye bile girmiyordu ülkeler içinde. Hemen hemen hiç Türk de yoktu şirketin içinde.
Hollanda'ya gittiğimde tek yabancı bendim, Hollandaca da konuşuyordum ama orada ilişkilerin, yenilikçiliğin, girişimciliğin ne kadar önemli olduğunu öğrendim ve ilk defa Avrupa boyutunda 4 patronum vardı. 4 ayrı genel müdüre rapor veriyordum, yeni bir iş kuruyorduk. Bütün seyahat piyasasına Coca-Cola ve benzer mamulleri, meyve sularımızı yeni bir ambalajda sunma işiydi ve yetkilenmenin, girişimciliğin ne kadar önemi olduğunu öğrendim.''
-''Coca-Cola'nın İlk Türkiye genel müdürü bendim''-
Daha sonra 1985'te Türkiye genel müdürü olarak atandığını anlatan Kent, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Türkiye genel merkezi, İzmir'deydi. Coca-Cola'nın Türkiye'de başladığı andan itibaren ilk genel müdürü bendim. Çok sorunlu bir işti, her satılan şişeden zarar ediyordu Coca-Cola. Kısıtlayıcı bir ekonomi olmasından dolayı. O zamanlar döviz olmadığı için bir salça fabrikamız vardı Manisa'da. Salça üretip, satıp karşılığında döviz üretiyorduk ve karşılığında Coca-Cola ve benzeri ürünleri ithal ediyorduk. Böyle işimizi yönetiyorduk ama bunların hepsi 1985-86'da değişti ve 4 yılda yaklaşık 450 milyon şişeden 1 buçuk milyar şişelik bir hale geldi Türkiye ve büyümeye başladı Türkiye'deki iş.''
Kent, ''altın üçgen'' diye tabir ettiği kurallar olduğunu ifade ederek, ''İş alemi, hükümet, devletler ve sivil toplum örgütlerinin dünyada daha yakın gelişmenin içinde olmaları kadar önemli bir şey yok bana göre. Dünyanın geleceği buna bağlı'' diye konuştu.
-''Risk olmadan başarı olmaz''-
Viyana'ya 1989'da, Doğu Avrupa'dan sorumlu olarak atandığını kaydeden Kent, şöyle devam etti:
''30 ayda 22 fabrika kurduk. Orada hızlı hareket etmenin, risk almanın, risk olmayan yerde başarının olmadığını, inandığına ısrarcı olmanın ve çok kültürlü olmanın sentezinden çıkan bir kararın her zaman daha doğru olduğunu öğrendim. Benim için o yıllar kariyerimde dönüm noktası oldu. 1997'de Türkiye'ye geri döndüm ve Efes İçeçecek Grubu'nun Başkanı oldum. Yakalaşık 6 yıl çalıştım. O zamanlar atılım içindeydi Türkiye. Bir Türk şirketin dışarıya açılmasının içinde olmak benim için enteresan ve etkileyici bir zamandı. Yerelden beynel milele geçişlerde neler gerektiğini anladım ve vizyonun önemini anladım. Adriyatik'ten Çin'e bir vizyon koyduk.
Daha sonra 2005'te Coca-Cola'ya tekrar döndüm ve Asya sorumlusu olarak atandım. Orada dünyadaki dengelerin değişeceğini gördüm. Artık Asya'nın dünyada çok daha fazla söz sahibi olacağını gördüm. 2008'de genel merkeze döndüm, CEO ve başkan olarak atandım. Bu zamanda her şey bu kadar basit olmadı. Hiçbir zaman kariyer çizgisinin hep yukarı çıkmadığını gördüm.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder