30 Haziran 2014 Pazartesi

Ben gittimmi....

Bir gün para, ilim ve şeref uzun bir yolculuğa çıkmak için anlaşmışlar.Gün gelmiş ve yolculuğa çıkmışlar derken 
ileride bir yol ayrımı çıkmış ve yol ayrımının sonunda 
büyük bir saray varmış. Para demiş ki 
-Benim şu sarayda biraz işim var gidip
 tekrar geri döneceğim demiş ve 
yanlarından ayrılarak saraya gitmiş. Aradan belli bir süre 
geçtikten sonra tekrar onu bekleyen ilim ve şerefin yanına gelerek yola devam etmişler.
Bir müddet sonra bir yol ayrımı daha çıkmış ve
 bu yol ayrımının sonunda büyük bir üniversite 
varmış.İlim demiş ki 
-Benim biraz işim var beni bekleyin sakın bir yere gitmeyin tekrar geri döneceğim demiş 
ve üniversiteye gitmiş. Bir müddet sonra 
ilim para ve şerefin yanına gitmiş.
Tekrar beraber yola devam etmişler.
Uzun süre yürüdükten sonra bir yol ayrımı daha çıkmış 
önlerine ama bu yol ayrımının sonunda bir şey yokmuş. 
Bu kez şeref sözünü söylemiş ve demiş ki 
-Bakın ben bu yol ayrımından ayrılıyorum ama beni beklemeyin geri dönerim diye çünkü ben gittim mi bir daha geri dönmem demiş.

29 Haziran 2014 Pazar

Hutbeye kılıçla çıkma geleneğini sürdürüyorlar

Rivayete göre, ilçe fethedildiğinde kilise ya da manastırdan camiye çevrilen ibadethanede cuma namazı kılan komutan ve askerlerin kılıçlarını tedbir amaçlı bırakmamaları üzerine başlayan gelenek günümüzde de yaşatılıyor.

Cuma Cami'nde yaklaşık 3 yıldır görev yapan imam hatip Erdoğan Zilelioğlu, AA muhabirine kılıç ile hutbeye çıkma geleneğinin yüzyıllardır sürdürüldüğünü söyledi.

Caminin, 14. yüzyılda ilçe fethedildiğinde kilise ya da manastır olarak faaliyet gösterdiğinin bilindiğini ifade eden Zilelioğlu, "Bu camide yüzyıllardır kılıç ile hutbeye çıkma geleneği devam etmektedir. 1943 yılına kadar camimizde kılıç varmış ancak meydana gelen deprem sonrası kaybolmuş. Restore edildikten sonra camimize bir vatandaş eski bir kılıç hediye etmiş. Bu kılıcı o zamandan bu zamana hutbeye çıkarken elimize alıyoruz ve geleneği sürdürüyoruz" dedi.

Geleneğin nasıl başladığına ilişkin bilgiler veren Zilelioğlu, "Osmanlı İmparatorluğu'na memleketimiz katıldığı zaman bir cuma gününe rast gelmiş. Asker komutan cuma namazı kılmaya yer ararken burada kilise veya manastırı görmüş. Bu belli değil tam olarak bilinmiyor. Burayı camiye çevirmişler ve burada ilk cuma namazı kılınmış. Komutan cuma namazında rivayet edildiğine göre, hutbeye kılıç ile çıkmış askere de 'düşmandan dolayı kılıçlarınızı çıkarmayın' demiş. O adet memleketimizde süre gelip gidiyor" ifadelerini kullandı.

Kılıcı nasıl kullandığını da anlatan Zilelioğlu, cuma hutbesinde minbere çıkarken kılıcı eline aldığını ve merdivenleri kılıç ile çıktığını, hutbeyi tamamladıktan sonra yine kılıç ile inerek duasını tamamlayıp kılıcı minberdeki yerine astığını belirtti.

Geleneği ilk defa görenler şaşırıyor

Cuma Camisi'nde ilk kez cuma namazı kılan vatandaşların geleneği ilgi ve aşkınlıkla izlediğini belirten Zilelioğlu, şunları kaydetti:

"Geleneği ilk kez gören vatandaşlar şaşırıyorlar ve caminin tarihçesini soruyorlar. Biz de bildiğimiz, öğrendiğimiz kadarıyla ziyaretçilerimize anlatıyoruz. Vatandaşımız bu geleneği gördüğünde çok memnun oluyor, ecdadımızı hatırlıyor. Onların bize ne şartlarda hizmet ettiğini hatırlıyor. Ecdadın camilere, cuma namazına ne kadar önem verdiğini görüyor. Ecdadımız savaş halindeyken bile namazını bırakmamış ve kılıcını yanından ayırmamış. Bu gelenek temkinli olmayı düşmana karşı hazır olmayı da temsil ediyor. İslam da tevekkül anlayışını, tedbiri alıp takdiri Allah'a bırakmayı da gösteriyor."

550 milyon dolarlık uçak bakım üssü


İstanbul Anadolu yakasında Sabiha Gökçen Havalimanı sınırları içinde yapımı tamamlanan ve tüm global müşterilere motor bakım, tamir, revizyon hizmeti sunacak olan Hava Bakım Onarım Modifikasyon (HABOM) tesisleri bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından törenle açılacak. 550 milyon dolarlık bir yatırımla kurulan Turkish HABOM sadece THY’ye ait uçakları değil Türkiye’nin çevresindeki hava yollarına da hizmet verecek. Bakım üssü tamamen faaliyete girdiğinde 7 bin kişiye de istihdam sağlayacak. Dünyada ilk üç arasına girmeyi hedef alan HABOM’un Sabiha Gökçen Havaalanı’ndaki modern tesislerin kapılarını THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu ilk olarak STAR’a açtı.
Bölgenin merkezi olacağız
Yer hizmetlerinden bakım onarıma, uçak içi aksesuar ve koltuk üretiminden yakıt teminine kadar pek çok alanda faaliyet gösteren 15 iştirakleri olduğunu belirten Topçu, İstanbul’u havacılık sektörünün bölgesel lojistik hizmet üssü yapma yolunda emin adımlarla ilerlediklerini ve HABOM da bu yönde atılan en büyük adımı olduğunu söyledi. HABOM projesinin finansmanının tamamının THY’nin kendi öz kaynakları ile gerçekleştirildiğinin altını çizen Topçu  “İstanbul’a 3.5 saatlik uçuş mesafesinde bulunan 55 ülkede, tüm dünya ticari uçak filosunun yüzde 39’u bulunmaktadır. Bu durum THY ve dolayısı ile ülkemize sağlayacağı katkının yanı sıra, tüm dünya havacılığı açısından da önemli bir değer oluşturacak. Bölge ülkelerinin uçaklarının da bakım merkezi olacağız. 380 bin m2 kapalı alana sahip olan ve dünyanın en büyük ilk 3 uçak bakım merkezinden birine sahip olacak THY Teknik, HABOM ile farklı coğrafyalardan havayollarına hizmet vermeyi hedefliyor’’ dedi.
Yatırım 4 yılda tamamlandı
HABOM’un 4 yıl içerisinde tamamlandığını, 550 milyon dolarlık bir yatırımla gerçekleştirildiğini vurgulayan Hamdi Topçu “ HABOM, Türk Hava Yolları’nın yüzde 100 iştiraki olan Türk Hava Yolları Teknik A.Ş’nin teknik bakım onarım kapasite ve kabiliyetini önemli ölçüde artıracaktır” diye konuştu. Operasyonel anlamda kusursuz bir merkez olarak kendini gösteren HABOM tesisi, en son teknolojiler dikkate alınarak yapılmış. En modern bakım ekipmanlarıyla donatılmış ve sosyal olanakları da bulunan modern bir havacılık kampüsü şeklinde yapılandırılmış olan HABOM aynı zamanda çevre ve insan sağlığını ön planda tutan standartları ile de dikkat çekiyor.
Yıllık 500 milyon ciro
HABOM Projesi yatırımının iki bölüm olarak öngörüldüğünü ifade eden Topçu, projenin 1. bölümümnün dar gövdeli uçakların bakımının yapıldığı hangar ve tesisler, 2. bölümün ise geniş gövdeli uçak bakım hangarı ve ilgili tesislerden oluştuğunu kaydetti. Topçu “ HABOM tam kapasite faaliyete geçtiğinde 7 bin kişinin bu tesislerde çalışmasını ve yıllık 500 milyon doların üzerinde bir ciroya ulaşılmayı hedefliyoruz” dedi.
Çevreye duyarlı bir tesis
Turkish HABOM aynı zamanda ilk defa bir havalanı tesisinin her yönüyle güneş enerjisinden faydalanıldığı bir tesisi olarak da dikkat çekiyor. HABOM’da kışın ısıtma, yazın ise soğutma işlemi güneş enerjisinden faydalanarak gerçekleştirilecek aynı zamnada tesisi ihtiyaco olan enerjiyi de yine güneşten sağlayacak. Dünya’da bir ilk olarak ilk defa havaalanında hayata geçirilen bu sisitem ile atmosfere yılda 3 bin ton karbondioksit salınımının da önüne geçilecek

Türk bilim adamı sağırlığı bitirdi

Türk bilim adamı Prof. Dr. Çağlar Batman, Türkiye'ye uyarladığı biyonik kulak yöntemiyle işitme kaybı yaşayanların ve doğuştan sağır çocukların sorunlarını çözdü. Academik Hospital'da görev yapan Prof. Dr. Batman, SGK'nın ödediği bu operasyonla sağırlık sorununun tarihe karıştığını söyledi. Benzer tekniklerin yurtdışında 40 bin euro civarında olduğu bilgisini paylaşan Batman, Türkiye'de ise rakamın 20 bin liraya düştüğünü belirtti. Tek kulakta yapılan operasyonla işitme kayıbının bittiğini söyleyen Batman, "Türkiye'deki ilk biyonik kulak ameliyatını gerçekleştirdim. Ardında da ilk yarı implant cihazı, yüksek frekansa bağlı işitme kaybı yaşayan 2 hastaya uyguladım" diye konuştu. 

AB'DEN YOĞUN TALEP 

Bu tekniğin önemli bir de sağlık turizmi yarattığını söyleyen Batman, AB ülkelerinden birçok hastanın kurumlarına gelerek ameliyat olduğunu anlattı. Yurtdışında bu ameliyatların hem pahalı olduğunu hem de çok sıra beklenildiğini söyleyen Batman, "Konuşmayı öğrenmiş biri bizim tekniğimizle yeniden duyabiliyor" dedi.

Appleden Hırsızları korkutan tuş

iPhone sahiplerinin korkulu rüyası olan çalınmatarihe karışıyor. Apple'nin kaybolan veya çalınan telefonlara karşı geliştirdiği uygulama hırsızlığı ciddi anlamda düşürdü. Uygulama sayesinde telefonun nerede olduğunu haritada gösterilirken, ekrana istenilen mesaj ve telefonun çalıntı olduğu bilgisi yazılıyor. Geçen yıl Apple iPhone'un başlattığı "Kill Switch" yani telefonu silme tuşu hırsızlıkların büyük oranda düşmesini sağladı. 2014'ün ilk 5 ayında telefon hırsızlığı Londra'da yüzde 24, NewYork'ta 17, SanFrancisco'da ise yüzde 38 oranında düştü. 

2013'TE KAYIP İHBARI 33 BİN 
Çalıntı veya kayıp telefon her dönem için büyük bir sorun oluyor. Akıllı telefon ve tablet fiyatlarının yüksek olması bu cihazların ikinci elini de hırsızlar için cazip kılıyor. Telefon ve tablet üreticileri ise teknolojik yenilikleri kullanarak hırsızları caydırmaya çalışıyor. Ancak en büyük sorun telefonla birlikte uçan bilgiler. Akıllı telefonların bu sorunu Türkiye'de EMEI numaralarının kayıt altına alınmasıyla kısmen değişti fakat çalıntı telefonlarda pek düşüş görülmedi. 2013'te 33 bin kayıp çalıntı telefon ihbarı geldi. 

TELEFONUMU BULUR MUSUN? 

Consumer Reports dergisi, 2013'te ABD'de 3 milyon civarında telefonun çalındığını ortaya koymuştu. Teknoloji firmalarının hayata geçirdiği 'telefonumu bul' uygulamasıyla çalıntı telefonlarda ciddi gerileme görüldü. Apple'ın iPhone ve iPad için duyurduğu 'Find my iPhone' telefona uzaktan müdahale etme imkânı sağladı. Uygulamanın ardından Apple ürünleri hırsızlar için cazip bir cihaz olmaktan çıktı. Samsung da nisanda benzer bir uygulamayı devreye aldı. Google ve Microsoft'un Android ve Windows işletim sisteminde de aynı uygulamalar kullanılabilecek. HTC bu servisi birkaş yıl önce sunmuştu. 

KAYBOLAN İPHONE 'BURADAYIM' DİYOR
Apple iOS cihazınızı takside unuttunuz ya da çaldırdıysanız, hemen başka bir bilgisayardan uygulamayı çalıştırın. Ardından iCloud hesanızı girerek aktif durumda bulunan tüm cihazlarınızı görme imkânınız var. Sadece mobil cihazları değil, masaüstü ya da dizüstü bilgisayarınızı da benzer şekilde kullanabilirsiniz. Bilgisayar ya da mobil cihazınızı biri açtığında mesajınız görülüyor ve haritada nerede olduğu tespit ediliyor.

Sirkenin faydaları saymakla bitmiyor

15 gr. kıyılmış sarımsak
10 gr. kıyılmış soğan
30 gr. Pelin otu
15 gr. biberiye
15 gr. sedef otu
15 gr. adaçayı
10 gr. lavanta
8 gr. tarçın
3 gr. muskat
1 lt. beyaz üzüm veya elma sirkesi

ADAÇAYI SİRKESİ 150gr. adaçayı l 1 lt. sirke Adaçayını sirkenin içine ekleyip bir ay boyunca dinlendirin. Bu sirke diyabete, hormonal sorunlara, yorgunluğa, aşırı terlemeye, mide ağrılarına, depresyona ve sıcak basmasına karşı bire birdir.
BÖBREK TAŞI Sütlü ürün (süt, peynir) tüketiminizi azaltmanız gereklidir. Bolca az mineralli (yumuşak) su için. ayrıca günde iki-üç defa bir çorba kaşığı elma sirkesini ılık suyla karıştırıp için.
ASTIM ve SOLUNUM HASTALIKLARI Tüm vakalarda bal (doğal, işlenmemiş ve ısıtılmamış olmalı) ve elma sirkesi karışımı iyi sonuç vermektedir. Buğday balı daha etkili olabilmektedir. -Bir kaşık sirke bir kaşık balla karıştırılıp ılık suya eklenir. Günde 3-4 defa içilir. ABD'de sıklıkla uygulanan yöntemde, bir mendil veya tülbent sirkeye batırılıp, bileklerin iç tarafına yerleştirilir ve bir bantla sabitlenir.


mayis-2012-saglik-6-1

Salataları tatlandırmak için ya da turşu kurarken koruyucu olarak kullandığımız sirke aslında kullanım alanı son derece geniş, her derde deva bir ürün. Bu ay sirke şişelerini market raflarından seçtik ve mercek altına yatırdık…

BASİT VE UCUZ BİR İKSİR
Meyvelerin ekşi suyu olarak da tanımlayabileceğimiz sirke; şarabın veya şekerli, nişastalı çözeltilerin mayalanmasıyla meydana geliyor ve sirke asidi bakterileri olan “asetik asit” bakterileri içeriyor. Doğal yöntemlerle elde edilmiş bir sirke meyvenin tüm niteliklerini içinde barındırıyor ve bu nedenle mineraller, vitaminler ve enzimler yönünden son derece zengin. Sirkenin üretim tarzı ve içeriğine göre birçok farklı çeşidi bulunuyor. Elma, üzüm, beyaz ve kırmızı şarap sirkeleri gibi yaygın olarak tüketilen çeşitlerin yanı sıra şampanya, bal, nar, enginar, tahıl, pirinç, alıç sirkesi gibi çeşitler de farklı amaçlarla kullanılıyor. Temizlikten cilt bakımına, hastalıkların doğal yollarla tedavisinden yemekleri tatlandırmaya onlarca farklı amaçla kullanılan sirke her zaman elimizin altında olması gereken basit ve ucuz bir iksir. Ancak konunun uzmanları, işlemlerle hızlandırılmış sıradan sirkeler yerine organik ve doğal üretim yöntemleriyle elde edilmiş sirke kullanılmasını ve sirkenin cam şişelerde saklanılmasını öneriyor.

1- Kemal Kükrer Ballı Elma Sirkesi
Bal, su ve sirke karışımı birçok derde deva olarak zaten kullanılıyor. Ancak bu yeni ürün sadece bir karışım değil, bal ve elmanın birlikte fermantasyonu sonucunda sirke haline getiriliyor. Kilo kontrolüne yardımcı olarak tok karnına ılık bir bardak suyun içine ya da maden suyuna 1/4 oranında ilave edilerek tüketilmesi öneriliyor. Ayrıca bağırsak hareketlerini düzenleyici bir etkisi bulunuyor ve kabızlığa iyi geliyor. Bağışıklığı destekleyen ürün cilt temizliğinde de kullanılabiliyor. 500 ml, cam şişe, 14.50 TL.

2- TA-ZE Kırmızı Şarap Sirkesi
Mersin yöresi Horozkarası üzümlerinden elde edilen kırmızı şarabın fermantasyonundan üretiliyor. Meyve salatalarında, salata soslarında, sebze ve et yemeklerinde kullanılması öneriliyor. 250 ml, cam şişe, 5.90 TL.

3- Yakatarla Organik Elma Sirkesi
Elma sirkesi neredeyse bir iksir kadar faydalı. Hele bir de yapımında tamamen organik meyveler kullanılınca antioksidan madde miktarı da artıyor. Aroma ve besin öğeleri bakımından son derece zengin olan organik sirke, pH değeri, cilt pH’ına yakın olduğundan cilt temizliğinde de kullanılabiliyor. Mevsimsel olarak toplanan meyvelerden elde ediliyor. Ürün ECOCERT tarafından sertifikalandırılmış. 250 ml, cam şişe, 7 TL.

4- Nar Gurme Organik Mandalina Sirkesi
Mandalinanın doğal mayalanmasıyla elde ediliyor ve üretiminin her aşaması organik kriterlere göre gerçekleştiriliyor. Yeşil salatalarla, özellikle semizotu salatasıyla çok yakışıyor. Beyaz ve kırmızı etlerle kullanılabiliyor. 250 ml, cam şişe, 14 TL.

5- Kemal Kükrer Balzamik Sirke
İtalya’nın Modena şehrine özgü balzamik sirke, hammaddesi Modena’dan getirilerek Kemal Kükrer’in kendi tesislerinde üretiliyor. Balzamik, yıllandıkça, bekletildikçe kalitesi artan bir sirke. Kemal Kükrer’in, balzamik sirkesi beş yıl bekletilerek hazırlanıyor. 500 ml, cam şişe, 16.90 TL.
mayis-2012-saglik-6-2
6- Ralila Organik Talkım Elma Sirkesi
Batı Karadeniz bölgesinde doğal olarak yetişen aşısız elmalar doğal yollarla fermente ediliyor. Birçok yararlı vitamin ve fosfor, potasyum, magnezyum, demir gibi mineraller ve birçok izmineral içeren elmada bulunan bütün bu yararlı maddeler organik sirkede de yer alıyor. Elma sirkesi arındırıcı ve temizleyici güçlü bir ajan olarak biliniyor. Vücuttaki yağ, mukus ve balgam depo maddelerini parçalayarak organların daha sağlıklı çalışmasını sağlıyor. 250 ml, cam şişe, 14 TL.

7- TA-ZE Beyaz Şarap Sirkesi
Sultaniye üzümlerinden elde edilen beyaz şarabın fermantasyonundan üretiliyor. Salatalar, soslar, çorbalar, balık yemekleri ve fırında pişirilen ya da marine edilmek istenen etler için kullanılması öneriliyor. 250 ml, cam şişe, 5.90 TL.

8- Nar Gurme Organik Nar Sirkesi
Narın doğal mayalanmasıyla elde ediyor ve organik kriterlere uygun üretiliyor. Yeşil salataların soslarına çok yakışıyor. Dengeli asidik yapısı, meyve kullanılan tarifler kadar peynir, deniz mahsullerinde yaygın bir kullanıma sahip. Güçlü bir antioksidan olan nar, sirke olarak da aynı faydalara sahip, örneğin yüksek tansiyon ve kolesterolün baş düşmanı olduğu biliniyor. 250 ml, cam şişe, 14 TL.

9- Yakatarla Organik Vişne Sirkesi
Afyon yöresinde yetişen vişnelerin suyunun sıkılması ve ardından katkı maddesi kullanılmaksızın organik yollarla fermentasyona bırakılması ile elde ediliyor. Salata ve soslar ile beraber tüketilmesi öneriliyor. 250 ml, cam şişe, 9 TL.

10- TA-ZE Modena Balzamik Sirke
Balzamik sirke İtalya’nın Modena bölgesinde geleneksel yöntemlerle yıllandırılarak üretiliyor. Ne kadar uzun süre yıllandırılırsa o kadar kıvamlı oluyor. Ahşap fıçılarda bekletilme süresine göre değeri artıyor. 30-40 yıl yıllandırılan özel ürünler hatırı sayılır fiyatlara alıcı buluyor. Tatlı ve ekşisi dengelenmiş, mayhoş bir tadı bulunuyor. TA-ZE’nin balzamik sirkesi de Modena’dan ithal edilmiş. 250 ml, cam şişe, 37.50 TL.

11- Doğanay Elma Sirkesi
Akdeniz, Niğde ve Konya yörelerinden toplanan elmaların suları doğal yöntemlerle fermente ediliyor. Üründe herhangi bir yapay aroma ve katkı maddesi kullanılmıyor. Şişelerde “% 100 elmadan üretilmiştir” ibaresi yer alıyor. Elma sirkesi yağ yakıcı özellikleriyle biliniyor ve seyreltilerek zayıflamaya yardımcı olarak da tüketilebiliyor. 500 ml, cam şişe, 3.15 TL.

12- City Farm Organik Üzüm Sirkesi
Organik üzümlerden yine organik esaslara göre üretiliyor. Herhangi bir katkı maddesi içermiyor. IMO CONTROL sertifikasına sahip. 500 ml, cam şişe, 9.25 TL.

13- Furkan Enginar Sirkesi
Yüzde yüz enginardan doğal fermantasyon yöntemi ile üretiliyor. Enginar özellikle karaciğer dostu bir sebze olarak biliniyor. Aktarlarda satılan bu ürün sulandırılarak tüketiliyor ve karaciğer yağlanması ve safra kesesi rahatsızlıklarında yardımcı olarak başvuruluyor, kanı temizliyor. 500 ml, cam şişe, 15 TL.

14- Kemal Kükrer Organik Elma Sirkesi
Organik olarak yetiştirilen elmalar, yine organik üretim esaslarına göre, 5 ayı aşkın fermantasyon sonunda sirke haline getiriliyor. Etko tarafından kontrol edilip sertifikalandırılan ürün cam şişede satışa sunuluyor. 500 ml, cam şişe, 10 TL.
mayis-2012-saglik-6-3

mayis-2012-saglik-6-4
SİRKENİN FAYDALARI
● Sirkeler genel olarak besinlerin verimli kullanımını, metabolizmanın sağlıklı işleyişini, vücudun asit alkali dengesini korumasını sağlıyor.
● Sodyumun etkisini azaltarak yüksek tansiyondan koruyor.
● Kolesterolü düşürüyor. İçerdiği doğal asitler ve enzimler kanın daha sağlıklı ve ince akmasını sağlıyor.
● Başta damarlar, karaciğer, böbrekler olmak üzere vücudu detoksifiye ediyor.
● İçerdiği yoğun potasyum sayesinde hücre büyümesini destekliyor


Bir Portre: Gönlü zengin Erdal Acar

Ünlü işadamı Erdal Acar da modacı eşi Emel Hanım gibi yardımsever çıktı. Geçtiğimiz aylarda kanserle mücadele eden 6 yaşındaki Deniz Gülmez'in parasızlık nedeniyle tedavisini yaptıramadığını öğrenen Emel Hanım, hemen devreye girmişti. Ünlü modacı, minik Deniz'in tedavisi için 500 bin Euro bağış yaparak büyük takdir kazanmıştı. 

HER YERDE CÖMERT 
Kalbi de güzel olan Emel Hanım'dan sonra eşi Erdal Acar'ın da gizlice etrafına yardım yaptığı ortaya çıktı. Yıllardır, gittiği mekanlarda ödediği hesaplar ve attığı yüksek bahşişlerle bilinen 'ın önceki gece yine cömertliği üstündeydi. Şoförüyle birlikte Eminönü ve Sultanahmet'te gezintiye çıkan Acar, yolda gördüğü dilencileri zengin etti. 

GİZLEMEK İSTEDİ Özellikle dilenen Suriye'li çocuklara çok üzülen işadamı gece boyunca 10 bin dolar yardımda bulundu. Yaptığı yardımların her zaman gizli kalmasına özen gösteren Acar, tüm çabalarına rağmen bu yardım gecesinin duyulmasınıengelleyemedi. Ünlü işadamının cömert yardımını gören vatandaşlar da tebrik etti. Acar'ın birçok çocuğun eğitim masraflarını da üstlendiği biliniyor.

28 Haziran 2014 Cumartesi

ÇAYKUR, sıfır kalorili şeker bitkisi üretti

ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Çay ve Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü bahçesinde, Arjantin'den getirilen fidelerle deneme amacıyla yetiştirilen ilk ürünlerin hasadını yaptı.

Hasat sonrası basın mensuplarına açıklama yapan Sütlüoğlu, stevya bitkisinin ana vatanının Güney Amerika olduğunu ifade ederek, ''Yaptığımız çalışmalara göre stevya, normal şekere göre 10-15 kat daha tatlandırıcı özelliğe sahip. Bazı işlemlerden geçirilip sıvı hale getirildiğinde ise 300-350 kat daha fazla tatlandırıcı özelliği olan bir bitki. Şeker olmayan, şekerin olumsuz özelliklerini taşımayan, kalorisi, protein değerleri sıfır çıkan çok sağlıklı bir tatlandırıcı. Kimyevi tatlandırıcıların birçok yan etkisi oluyor. Stevya, herhangi bir olumsuzluğu olmayan, geniş kapsamlı kullanılabilecek bir bitki" dedi.

Bu bitkinin soğuğa dayanıklı olduğunu tespit ettiklerini anlatan Sütlüoğlu, "Doğu Karadeniz bölgesinde, çayın yetiştiği alanlarda rahatça yetişiyor. Bir yıllık çalışma sonucunda önemli değerler elde ettik. Yaprak değerlerini tahlil ettirdik ve çok güzel değerler elde ettik. Diğer bölgelere göre sıcaklığın az olması da avantaj. Son derece güzel ve eksi 6-7 dereceye kadar dayanabiliyor. Kış şartlarını da tahlil ettik ve güzel sonuç elde ettik" diye konuştu.

Sütlüoğlu, yapılan denemelerin bölge insanının geleceği için önemli olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Geçmişte çayda ve kivide yaptığımız gibi stevyada da öncülük yapmak istiyoruz. Sonuçlar umut verici, çalışmalarımız devam edecek. Stevya ile ilgili her şeyi tam olarak bilmiyoruz. Çaya göre üretimi çok daha kolay yapılıyor. Fabrika işlemleri de sadece kurutulduğu için çok daha kolay. Kurutulduktan sonra öğütülerek toz halinde veya likit olarak kullanılabiliyor. Çok geniş kullanım alanı var ve değeri dünya piyasalarında çok yüksek. Sağlıklı olduğu için tercih edilen, dünyanın yeni yeni tanıdığı ve ilgi duyduğu bir bitki."

"BÖLGE ÜRETİCİLERİ İÇİN YENİ BİR EK GELİR KAYNAĞI OLABİLİR"

Stevyanın bölge üreticileri için yeni bir ek gelir kaynağı olabileceğine dikkati çeken Sütlüoğlu, "Arazilerimiz çok daraldı ve küçüldü. Küçük arazilerde insanımızı geçindirebilme arayışı içindeyiz. Stevya buna çok önemli katkı sağlayabilir. Gelecekte çayda olduğu gibi çok büyük sonuçlar doğurabilir. Bölgeye büyük kaynaklar, stevya üzerinden akabilir" ifadesini kullandı.

Sütlüoğlu, stevya deneme üretim çalışmalarının sürdüğünü belirterek, şunları söyledi:

"Dünyada da çok fazla örneği yok. Stevya ile ilgili sanayi ürünlerini inceleyeceğiz. Çaylıklarımız 60-70 yıllık, verimli ömürlerini doldurdu. Çaylıklarımızı yenilememiz gerekiyor. Bunu, verimli klonlarla yenileyeceğiz. Çaylıklar 4-5 yılda yenilendiği için bu ara dönemde stevya ile tarlalarımızı değerlendirebiliriz. Vatandaşımız bu dönemde gelir kaybına uğramaz, daha çok gelir elde edebilir. Deneyerek değerlendirme yapacağız. Çayla ilgili denemeler 30 yıl sürdü. Stevyada da aşama aşama yapılması gerekenleri gerçekleştireceğiz."

De,ki;


Tahrir'de konuş! Tarihi değiştir! De ki;
Ortadoğu toplumlarına, Müslüman dünyaya, insanlığa güçlü sözler söyle..
Mısır halkına, Filistin halkına, Irak halkına, Suriye'ye, Cezayir'e, Somali'ye, Endonezya'ya, Hazar'ın doğusuna, Afrika'nın derinliklerine, Atlantik'ten Pasifik Okyanusu'na uzanan o geniş coğrafyanın öfkeli ve acılı insanlarına o çağrıyı yap.
Yirminci Yüzyıl'ın ezilenlerine, horlananlarına, kıyıma uğratılanlarına, çaresizlerine, her çıkış yolu denediklerinde tekrar tekrar aldatılanlarına, yüzyılın öfkesini içinde biriktirenlerine o diriliş çağrısını yap! Onlara bir çıkış yolu çiz, gidebilecekleri yeri göster, ne istemeleri gerektiğini anlat..
De ki;
Artık vesayet dönemi bitmiştir. Sizi yönetmek için atananların dönemi, sizden değil başkalarından talimat alanların, sizi onlar adına yönetenlerin dönemi bitmiştir.
Özgürlüğünüzü elinizden alanların, zenginliğinizi çalanların, onurunuzla oynayanların, tarihinize küfredenlerin, kimliğinizle alay edenlerin dönemi bitmiştir.
Size rağmen iktidar, size rağmen zenginlik, sadece kendileri için özgürlük, sadece kendileri için adalet isteyenleri ayakta tutma, her ne gerekçeyle olursa olsun, destekleme dönemi bitmiştir.
Sizi bu gezegenin yoksulları, kimsesizleri yapanların, adam yerine koymayanların, sizi alıp satanların, köleleştirenlerin, susturanların dönemi bitmiştir.
Size tarihinizi, güçlü olduğunuzu unutturanların, bir geleceğiniz olduğuna dair umutlarınızı yok edenlerin, sizi duvarlar arasına sıkıştırıp çaresiz bırakanların dönemi bitmiştir.
Korku dönemi, silahla hizaya sokma dönemi, sizinle hiçbir gönül bağı olmayanların dönemi bitmiştir.
De ki;
Mısırlılar, Filistinliler, Iraklılar, Afrikalılar..
Birinci Dünya Savaşı'nı hatırlayın. Bu coğrafyanın nasıl paramparça edildiğini, yüzlerce yıl bir arada yaşayanların nasıl azılı düşmanlara dönüştürüldüğünü, birbirine boğazlatıldığını, topraklarınızın nasıl şirketlere pazarlandığını, kişiliklerinizle nasıl oynandığını, siz açlıktan kırılırken kaynaklarınızla nasıl saltanat sürüldüğünü, nasıl öldürüldüğünüzü, topraklarınızdan sürüldüğünüzü hatırlayın.
Size kadermiş gibi gösterilen fakirliğin, geri kalmışlığın aslında bir oyun olduğunu, neden hep sizin ülkelerinizin işgal edildiğini, neden hep sizin öldüğünüzü, neden hep sizin iç savaşlar yaşadığınızı sorgulayın.
Ebu Gureyblerin, Bağram hapishanelerinin, esir kamplarının, gizli işkence merkezlerinin neden sizlerle dolu olduğunun, esir ticaretinin, din ve kimliğinizi ayaklar altına alarak işkence yapanların neden sizi hedef aldığının hesabını sorun.
De ki;
Ey Atlantik'ten Pasifik Okyanusu'na uzanan geniş coğrafyanın insanları! Sizler, size kabul ettirildiği gibi, onların anlattığı gibi değilsiniz. Uyanın, ayağa kalkın, direnin, intikam hırsıyla değil, adalet için uzun bir yürüyüş başlatın. Siz, yirminci yüzyılın kurbanları ilan edenlere imkan tanımayın, onların topraklarınızdan kovun. Adalet, özgürlük, refah, onur için topyekun mücadele edin, artık susmayın!
Mezhepleriniz, etnik kimlikleriniz sizi bölmesin, yine kardeş olun. Bilin ki, kimlikler üzerinden yürüttüğünüz bu savaş, düşmanlık sizin savaşınız değil. Onlar için kan akıtıyorsunuz, onlar için ölüyorsunuz. Siz birbirinizle savaşırken onlar ülkelerinizi talan ediyor, kaynaklarınızla 21. Yüzyıl'ın refahına yönelik yatırımlar yapıyor.
De ki;
Ey yüz milyonlar ayağa kalkın, dik durun, hesap sorun, onurunuza, ülkenize ve geleceğinize sahip çıkın. Zaaflarınızdan arının, zaaflarınızı kullanarak ülkelerinize girenlere karşı durun.
Kendinize, ülkenize, dünyaya neler yapabileceğinizi, barış, adalet ve özgürlük yolundan geri adım atmayacağınızı, artık başkalarının hesaplarının parçası olmayacağınızı haykırın!
Ey Afrikalılar, Araplar, Türkler, İranlılar, Kürtler, Malaylar.. Gelin hep birlikte yeni bir dünya inşa edelim, geleceğimizi aydınlatalım. Yüz yıldır bu coğrafyayı kan gölüne dökenlerin ellerindeki bütün kozları boşa çıkaralım, dünyayı şaşırtalım.
Bir tarihi kapatıp, yeni bir tarih başlatalım!
Bugün Mısır halkı bunu yapıyor. Direniyor, ölüyor, can veriyor. Bu yüzyılın da, bu toprakların da onurunu ayakta tutuyor.
Diktatörler çağı bitti sandık, bitmemiş. Özgürlük çağı başladı sandık, öyle bir şey yokmuş. Tahrir ruhu adalet ruhudur dedik, darbe çağrısıymış. Dünya böyle ayıpları artık kaldıramaz dedik, dünya aynı utanmaz dünyaymış.
Ama bizim sözümüz hep bu olacak. Bugün bu çağrı çok daha değerli. Bugün bu çağrıyı çok daha güçlü çığlıklarla haykırmalıyız. Çünkü bu söz bizim sözümüz, bizim duruşumuz.
Bir önceki yüzyılda kaldığı sandığımız kötülükleri bugüne çağırıyorlar. Önümüze yeni diktatörler dikiyorlar. Washington'dan, Brüksel'den, Riyad'dan Körfez'den, Londra'dan saldırılar yapıyorlar. Coğrafyayı kan denizine boğuyorlar.
O zaman 'Başbakan keşke bu çağrıyı seslendirse' demiştim.
Bugün bu çağrıyı Kahire'den, Şam'dan, bu zulme alkış tutan tiranların hüküm sürdüğü bütün ülkelerden, şehirlerden duymak istiyoruz.
Bu çağrıyı seslendirmeden coğrafya özgürleşmeyecek. Bu çağrı şehirleri inletmeden tarih değişmeyecek.
Ölsek de, ezilsek de, üzerimize bütün dünya gelse de bu çağrı zaferle sonuçlanacak. Bu uzun bir yol, acılı bir yol, yürünecek.
Bu coğrafya bir daha 20. Yüzyıl'ı yaşamayacak. Acının öfkeye dönüşeceği gün, yıkım sizin üzerinize ulaşacak.

TAV'layacak


5 milyon euro yatırımla Cakes&Bakes'in üretim kapasitesini beşe katlayan TAV'ın şirketi BTA'nın gözü 3. havalimanının yeme-içme'sinde. Saadettin Cesur, "Tekliflere açığız" dedi.

Havalimanları ve İDO'larda 225'e ulaşan kafe, bar ve restoranlarda günde yaklaşık 90 bin yolcuya hizmet veren BTA, yeni üretim tesisine 5 milyon euro yatırım yaptı. TAV Grubu bünyesinde faaliyet gösteren şirket, bu yatırımla Cakes&Bakes'in üretim kapasitesini beşe katladı. BTA İcra Kurulu Başkanı Sadettin Cesur, "Artık BTA olarak şehir merkezindeki büyük ölçekli projelerde de bulunmayı hedefliyoruz. Maslak'taki yeni yaşam ve kültür-sanat merkezi UNIQ İstanbul'un, yiyecek-içecek alanlarının bir bölümünün işletmesini üstlendik. Burada kendi markalarımızın yanında dünyanın önde gelen zincir markaları da olacak" ifadelerini kullandı.
MİLAS'LA 11 HAVALİMANINA ULAŞACAĞIZ

Milas-Bodrum Havalimanı'nda da dört noktada hizmet verecek şekilde hazırlandıklarını anlatan Cesur, şöyle devam etti: "Burada, Tadında Anadolu, Seferi gibi markalarımızla yer alacağız. Böylece hizmet sunduğumuz havalimanı sayısı 11'e ulaşacak. Dünyanın her yerinde operasyon kabiliyetimiz var. Yurtdışında Gürcistan, Makedonya ve Tunus'un yanı sıra Medine Havalimanı'nda da faaliyete başladık. Zagreb Havalimanı'nda danışmanlık veriyoruz, 2015 başında ise Riga Havalimanı'nda olacağız. Eğer 3. havalimanından teklif gelirse buna açığız." 
'SAATLİK KONAKLAMA' TUTTU
Cesur, İstanbul Atatürk Havalimanı içinde yer alan TAV Airport Hotel'deki saatlik konaklama imkanının yolculardan yoğun ilgi gördüğünü, aynı konsepti İzmir Adnan Menderes Havalimanı'na da taşıyacaklarını belirtti.  
LOKUMUN 37 ÇEŞİDİNİ YAPTIK
Yeme-içme sektörüne 10 marka hediye ettiklerini söyleyen Cesur, "Gıda gruplarından ayda 5 milyon adet üretim yapıyoruz. Duty Free mağazalarında satışlarımızın ilk 5 ana kaleminden biri de lokum. Bu nedenle lokum yapmaya karar verdik ve önemli ustalarla çalışmaya başladık. Günde 3 tondan ayda 90 ton kadar 37 çeşit lokum üretiyoruz. Bu rakam Türkiye pazarının yüzde 6'sını oluşturuyor" dedi. 
İLK ÜÇ AYDA CİRO &25 ARTTI
Yılın ilk üç ayında yüzde 25 ciro artışı kaydettiklerini ve liderliğe oynadıklarını söyleyen Cesur, 2013'te yaklaşık 127 milyon euro ciroya ulaşan BTA'nın, 2014'te de bu büyüme grafiğini sürdürmeyi planladığını vurguladı. Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Gürcistan, Tunus, Makedonya gibi ülkelere de ihraç yaptıklarını belirten Cesur, cirolarının "Şimdilik ihracat cironun yüzde 2'sini oluşturuyor. Ancak 2014 ve sonrası için çıtayı yükselttik" diye konuştu.

26 Haziran 2014 Perşembe

Benin'i uçuracak ziyaret


İzmir Ticaret Odası (İTO), Afrika ülkelerinden Benin'e 28 kişilik bir heyet ile çıkarma yaptı. Benin Cumhurbaşkanı Boni Yayi, İzmirli işadamlarını bölgeye yatırım yapmaya davet etti
İTO Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, Meclis Başkanı Rebii Akdurak, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Akın Kazançoğlu ve yönetim kurulu üyeleri, İstanbul'dan Benin'in Cotonou kentine düzenlen ilk Türk Hava Yolları seferi ile 21 Haziran Pazartesi akşamı Benin'e gitti. Görüşmeler kapsamında, Benin'de '2. Türkiye Benin İş Forumu' düzenlendi. Foruma, Benin tarafından 7 bakan ile çok sayıda işadamı katıldı. Benin Cumhurbaşkanı Boni Yayi, geçen yıl Türkiye'ye yaptığı ziyarette, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın iki ülke arasında uçak seferlerinin başlayacağı ve Benin'de Türk işadamlarının katılımıyla ilk ziyaret sırasında Türk - İş Forumu'nun gerçekleştirileceği sözünü verdiklerini hatırlattı. Benin'in devamlı büyüyen bir ekonomisi olduğunu belirten Yayi, "Ülkemde 2006'da 400 dolar olan kişi başı gelir, 2012 yılında 800 dolara yükseldi. Bunu şimdi sizlerle birlikte 1200 dolara çıkartmak istiyoruz" dedi. Benin'e uluslararası piyasada duyulan güvenin istikrar nedeniyle arttığını belirten Yayi, "Büyümeyi sizinle başarmak istiyoruz. Petrolden altına çok büyük zenginliklerimiz var, yakında petrol ihracatına da başlayacağız. Artık dostluğumuzu takip eden somut adımlar görmek istiyoruz. Siz ülkemize gelen ilk işadamlarındansınız. Burada kalıcı olmak için çalışmalısınız ve ben sizi tüm gücümle destekliyorum. Bence dünyanın en büyük 5-6 ekonomisinden birisi olan Türkiye ile büyük zenginlikleri olan Benin güçlerini birleştirmeli" diye konuştu. İTO Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, Benin'in altyapı yatırımlarını tamamlaması halinde çok rahatlıkla Afrika'nın Singapur'u olabileceğini belirtti. Demirtaş, "Elimizden gelen desteği vermeye hazırız. Serbest bölgenizi ziyaret edeceğiz, nasıl geliştirebileceğimize bakacağız. Deneyimlerimizi paylaşmak, birlikte zenginleşmek için geldik" dedi. Demirtaş'a, "Benin Ödül Nişanı" verildi

Icimizdeki Ester ler

Yüzyıllar önce Pers Kralı Ahaşveroş'un sarayında bir şölen vardı.
Kralın emrine rağmen Kraliçe Vaşti o şölene katılmadı.
Pers Kralı Ahaşveroş öfkelendi ve Kraliçe'yi boşadı.
Hemen yeni bir Kraliçe adayı aradılar.
Çok sayıda aday arasından ESTER'i seçtiler.
Yeni Kraliçe Ester Yahudi'ydi ama bunu gizliyordu.
Kuzeni Mordehay, bir gün başvezirin huzuruna çağrıldı.
İçeri girdi.
Başvezir Haman'ın önünde saygıyla eğilmedi.
Tarihi bir kırılma noktasıydı bu buluşma.
Başvezir Haman öfkelendi.
Bu büyük saygısızlıktı.
Kraliçe'nin kuzeni de olsa fark etmezdi.
Önünde saygıyla eğilmek zorundaydı.
Bu ne menem bir küstahlıktı.
Üstelik aldığı istihbarata göre adam gizli bir Yahudi'ydi.
Başvezie Haman tüm Yahudiler'i katlederek intikam alma kararı aldı.
İlk iş olarak Kral Ahaşveroş'u doldurdu. "Sınırlarımız içinde sizin yasalarınıza uymayan bir halk var" diye ihbar etti.
O halk ülkedeki Yahudiler'di.
Kraldan soykırım fermanı aldı.
İşte bu olayı öğrenen gizli Yahudi Kraliçe Ester devreye girdi.
Başvezirin kendi ailesine entrika kurduğunu ihbar etti.
Kralı doldurdu.
Ve Başvezir Haman ve oğulları, Kraliçe'nin kuzenini asmak için yaptırdığı elli arşın yüksekliğindeki darağacında asıldılar.
Kraliçe'nin saygısız kuzeni de sarayda Başvezirlik makamına oturdu.
Ve saraya sızma beraberinde LOBİ'ciliği getirdi.
Saray'da Kraliçe ve kuzeni yeni Başvezir'in lobi çalışmaları sonucu Kral'ın "Yahudileri öldürün" fermanı iptal edildi.
Tarihin ilk LOBİ'cilik olayı ESTER'in Kitabı olarak çıktı karşımıza.
Dünyaca ünlü Yahudi müzisyen Gilad Atzmon, Siyonizm'i anlattığı "GÖÇEBE KİMLİK" adlı kitabında bu konuya geniş yer veriyor. "Ester kitabı dünyadaki Siyonistler'in ve onlara hizmet eden ailelerin iktidar gücüdür, el kitabıdır" diyor ve ekliyor; "Ester kitabında kendilerine, kendi öz güçlerine, eşitsizliklerine, bilgeliklerine, entrika çevirme hünerlerine, krallıkları ele geçirme becerilerine ve kendilerini koruyabilme yeteneklerine inananlar Yahudiler'dir.
Bu kitap bütünüyle güçlenme hakkındadır. Yahudi iktidarının özünü ifade etmektedir."
Ve bir tespiti daha var; "Obama kesinlikle Yahudi sermayesinin ülkeyi yönetme alışkanlığını bitirme emri veren Kral Ahaşveroş'tur.
Ama etrafını çevreleyen Neo-Conlar, onun karısı Ester olabilir." 
İsrail-Amerikan medyası baronlarından mültimilyarder Haim Saban, Tel Aviv'deki bir konferansta, "Amerikan siyasetinde başarılı olmanın üç yolu şunlardır; Siyasi partilere bağış yap, düşünce kuruluşları kur ve medya pazarını kontrol et."Yahudi Gilad kardeşimiz, "Haim Saban, Ester kitabını içselleştirmişti" diyor.
Saban'ın bu formülü bugün tüm dünyada kullanılıyor.
Haliyle bize de pay düşüyor.
İçimizde ESTER'ler kol geziyor.
Amerikan düşünce kuruluşlarına çalışan binlerce ESTER'imiz var.
Onlara bağışlar yağdıran yalı sakini ailelerimiz, PARALELEL güçlerimiz de...
Ve her fırsatta kendi ülkesine çakan, kavga ve entrikalara gaz veren medyamız...
Türkiye'yi yurt dışında şikayet eden muhalefetimiz...
Ortalık ESTER kaynıyor.

24 Haziran 2014 Salı

Kazankaya Kanyonu turizme kazandırılacak


Kanyonu gezen Yozgat Valisi Abdülkadir Yazıcı, daha önce hazırlanıp, uygulamaya konulan 'Kazankaya Kanyonu Turizm Altyapısı Geliştirme Projesi' kapsamında yapılanların yetersiz olduğunu, doğal yapıyı bozmadan iç kısımlara yürüyerek gidilebilecek parkurların yapılması için proje hazırlanmasını istedi. Hititler döneminde avlak olarak kullanılan ve iç bölgedeki kaya üzerine kazınmış av tanrıçası kabartmasının bulunduğu Kazankaya Kanyonu'nun turizme kazandırılması amacıyla önceki yıllarda birden fazla çalışma yapılıp, bölgenin özellikleri ortaya çıkartıldı. Kanyonun turizme kazandırılması amacıyla hazırlanan proje kapsamında kanyon girişine, kanyonu gezmek üzere gelen konukların kalabilmeleri için konaklama tesisi yapıldı. Kanyonda gerçekleştirilen bilimsel araştırma ve incelemeler sonucunda, geçmişte burada yoğun olarak yaşadıkları belirlenen su samurlarının sayısının, bilinçsiz avlanma yüzünden giderek azaldığının belirlenmesi üzerine önlem alındı. KUŞ TÜRLERİ Yapılan araştırmalar sonucunda hazırlanan raporda kanyonun, rafting, trekking ve kanyon yürüyüşü için çok uygun doğal alan olduğu, çok sayıda değişik kuş türünün bulunduğuna vurgu yapıldı. Raporda, "Yamaç kayaları üzerine işlenmiş 1,5 metre yükseklikte, bereketi ve bolluğu simgeleyen 'Av Tanrıçası' kabartmasından, bölgenin, M.Ö. 2'nci yüzyılda avlak olarak kullanıldığı da tespit edilmiştir" görüşüne yer verildi. Kanyonda tespit edilen kuş türleri ise şöyle sıralandı: "Kızıl gagalı dağ kargası, kızıl akbaba, küçük kerkenez, kaya kiraz kuşu, saka, ispinoz, kara kızılkuyruk, gökardıç, kocabaş, küçük akbaba, sığırcık, kızıl şahin, kerkenez, kara leylek, akkarınlı sağan, ev kırlangıcı, kaya kırlangıcı, kuzgun, sarıasma, kiraz kuşu, kayasıvacı kuşu, karakulaklı kuyrukkokan, karakızılkuyruk, kaya serçesi, ibibik, akkuyruk sallayan, kızıl sırtlı örümcek kuşu, puhu, kara akbaba, karatavuk, ökseardıcı, büyükbaştankara, bülbül, küçük kartal, sakallı akbaba." DOĞA TURİZMİNE ELVERİŞLİ Yozgat Valisi Abdülkadir Yazıcı, bazı il yöneticileri ile birlikte kanyonda gerçekleştirdiği yürüyüş ile birlikte yaptığı inceleme sonucunda, kanyonun Türkiye'nin nadide doğal güzelliklerinden birisi olduğunu, buranın keşfedilebilmesi için tanıtımının önemli olduğunu vurguladı. Balık, tilki, tavşan gibi hayvanların yanı sıra kartal, su samuru, akbaba gibi kanyona ve bölgeye has hayvanların varlığının ayrı bir güzellik kattığını ifade eden Vali Yazıcı, kanyonun bitki türleri açısından da oldukça zengin olduğunu, menengiçten, incir ağaçlarına kadar birçok bitki türünü de bünyesinde barındırdığını kaydetti. Doğal yapısından dolayı kanyonun iç kesimlerinde doğa yürüyüşü, dağcılık gibi doğa sporlarının yapılabileceği ortamın sağladığını anlatan Vali Yazıcı, "Kazankaya Kanyonu'nda gerekli altyapı çalışmalarını yapmak istiyoruz. Ziyaretçilere doğal güzelliklerin yanında konaklamadan çocuk oyun parkına, piknik alanından spor alanlarına kadar çeşitli sosyal yaşam alanları sağlamak istiyoruz. İlin ve yörenin markalaşması yolunda yürütülen çalışmalara pozitif katkısı olacaktır. Proje sonucunda altyapı eksiklikleri giderilecek ve Kazankaya Kanyonu, dışarıdan ziyarete gelecek yerli ve yabancı turistler için alternatif bir turistik mekan olacaktır" dedi.

Kadın Azmağı'na turist akını

25 yıl öncesine kadar kimsenin bilmediği küçük bir balıkçı köyü olan ve Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesi tarafından 2011'in Haziran ayında Sakin Şehir ilan edilen Akyaka Mahallesi, Kadın Azmağı'na gerçekleştirilen tekne gezileriyle cazibe merkezi oldu. Farklı hayvan türleri, bitki yapısının çeşitliliği ve berrak akan suyu ile doğal bir akvaryumu andıran Kadın Azmağı'nı 5 yılda yaklaşık 1 milyonun üzerinde yerli ve yabancı turist gezdi. Gökova Körfezi'nde denizden içeriye doğru 1.5 kilometre uzunluğundaki doğa harikası azmağı teknelerle gezen turistler, değişik bitki ve hayvan türlerini görme fırsatı buluyor. Birbirlerine yakın yüzlerce tatlı su kaynağından oluşan Kadın Azmağı, bir ana kolun yanı sıra Gökova Sazlığı'na doğru uzanan birçok yan kola da sahip. Yan kolların bazı bölümlerinde ise sazlıkların oluşturduğu tüneller bulunuyor. Denize yakın olmasına karşın berrak, derin ve yüksek debili akan derede yetişen tatlı su bitkilerinin boyları ise bazen 4- 5 metreyi buluyor. Kadın Azmağı'nı görmek için her yıl binlerce turistin yöreye geldiğini belirten Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Osman Gürün, bu doğa harikasına herkesin sahip çıkması gerektiğini söyledi. Başkan Gürün, "Kadın Azmağı, içinde barındırdığı canlılar ve ekolojik yapısı bakımından tam anlamıyla bir doğa harikasıdır. Her yıl binlerce turist, sadece burayı görmek, tekne turlarına katılmak ve azmak üzerinde bulunan restoranlarda balık yemek için yöremize geliyor. Azmağı korumamız gerekiyor. Herkes duyarlı olmalı" dedi

GAZETECİLİK YA DA ‘BEYAZ ADAM’IN SOYTARISI OLMAK

Özelde Almanya’nın ve genel olarak Batı’nın bir taktiği vardır hedef aldıkları ülkelerin yönetimlerini yıpratmak için.
Onları kendilerine benzeyenlerle ya da mesaj olarak algılanacak isimlerle vurmak.
Son örnek Almanya’nın en çok satan dergisi Der Spiegel’den.
Ve onun İstanbul muhabiri Hasnain Kazim.
Hani şu  “Cehenneme Git Erdoğan” başlığıyla bir makale kaleme alan muhabir. Şii kökenli bir Arap olduğunu ama Almanya’da bir Proteston köyünde yetiştiğini söylüyor.
Nerede?
Son birkaç yıldır Erdoğan ve Hükümet karşıtı oldukları için “sıkıntı yaşayan zavallı insanları” aklamayı misyon edinen Hürriyet gazetesinde ve bu işler için görevlendirdiği Cansu Çamlıbel’in röportajında.
Hasnain Kazim, “Cehenneme Git Erdoğan” başlığından dolayı çok tehdit aldığını ve İstanbul’u terk etmek zorunda kaldığını belirterek kendisi için epey mağduriyet çıkarıyor. Ama ardından da ekliyor:
“Bugün olsa yine aynı başlığı atardım”
Efendim o sözü bir Somalı madenci söylemiş meğer.
Severim böyle “gazeteci kıvraklıkları”nı ama yutmam.
Röportaj tam bir aklama, yağlama yıkama…
Kritik hiçbir soru yöneltmiyor Cansu Çamlıbel ona. Misal, “Almanya Başbakanı Merkel döneminde faili meçhul 3000’den fazla cinayetin 746’sının ırkçı nedenlerle işlendiği ortaya çıktı. Üstelik Seninle aynı ten rengine sahip oldukları için. Yıllarca dönerci cinayetleri diye adlandırdıkları NSU cinayetlerini saymıyoruz bile. Acaba ona da Cehenneme Git Merkel diyebilir miydin?” diye sorabilirdi.
Hasnain Kazim, Almanya’nın üzerine vazife ya, o konuya da dalmış. “Ben üçüncü havalimanına ağaçlar kesildiği için karşıyım” diyor. Çevre en kolay taraftar toplama yöntemi malum. 
“Şu anda Avrupa’nın en büyük Hab’ı olan Frankfurt havalimanı inşa edilirken bir orman yok edildi. Ama sessiz kaldınız. Neden?”
Bunun cevabını beklerdim.
Sanırım “Sahip Beyaz Adam” bu kadarına izin veriyor.
Yine de Cansu Çamlıbel’i kutluyorum.
Çöplükleri eşelemekteki başarısı nedeniyle.
Tabii en başta da gazetesi Hürriyet’i.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Köln konuşması sonrasında bir başka örneği Hürriyet’in ortağı Bild gazetesinde görmüştük.
Alman Sosyal Demokrat Partisi(SPD)nin eski Avrupa Parlamentosu milletvekili ve hâlâ bu partinin önde gelen isimlerinden biri olan Ozan Ceyhun ile ilgili yazdırdığı yazının başlığı:
“Warum darf dieser Stinkstiefel noch SPD-Mitglied sein?”
Yani:
“Bu Pislik SPD’de kalmaya devam edecek mi?”
Haberi yazana bakalım:
Von Radoslav Rajlıc adlı bir Sırp kökenli yazar.
Bosnalı on binlerce Müslümanı katleden bir etnisiteye mensup soykırımcı milislerin ülkesinden bir Sırp.
Ozan Ceyhun’un suçu Cumhurbaşkanları Gauck hakkında benim programımda (Avrupa’da Gündem) “Ucuz Kahramanlık yaptı” demesiydi…
Mesaj çok açık!
EKMEL BEY VE ÖRTÜLÜ GERÇEKLİK
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun entelektüel niteliklerini övebiliriz.
Birden fazla yabancı dil konuşmasını ya da muhafazakâr bir kökten geliyor olmasını da.
Ama bunlardan yola çıkarak “İşte bakın böylesine değerli bir insan ve üstelik muhafazakâr. CHP de sonunda Türkiye gerçeğini fark etti ve bir muhafazakârı aday göstermek zorunda kaldı” demek, bir başka gerçekliğin üstünü, bilmeden de olsa örtmektir.