20 Mart 2015 Cuma

Siz hiç yaşlı bir İngiliz’in elinden, kahve içtiniz mi?

80’li yılların sonlarında, üniversite öğrencisi bir genç, yaz döneminde harçlık çıkarmak ve yabancı dilini geliştirmek için Marmaris’te bir otelde çalışır.
Müşterilerin İngiliz olduğu otelde yaşlı bir çift bulunmaktadır.
Adam 90, kadın 80 yaş civarı.
Odalarına çıkmakta zorlandıkları için delikanlı onlara yardımcı olur.
Her ikindi vakti onu odaya çağırır ve kahve ikram ederler.
*
Kahveyi hazırlarken elleri titremektedir.
Bizim genç eleman, kahveyi hazırlamak ister ancak kabul etmezler.
Yaşlı adam, ısrarla kendi elleriyle hazırlamaya çalışır.
Bizimki de mahcubiyet duyar ve otel görevlilerinden kahve isteyebileceğini söyler.
İhtiyar adam, onu da kabul etmez ve bir açıklamada bulunur:
“Oğlum, ben Birleşik Krallık ordusunda Gelibolu savaşına katılmış bir askerim. Bu savaş esnasında Türk milletini tanıma fırsatım oldu. Bütün kalbimle ifade ediyorum ki Türk milleti çok asil millettir ve kesinlikle saygı ve ikramı hak etmektedir. Sana yaptığım bu küçük ikramdaki ısrarımın sebebi budur. Çünkü bu asil milletin torunlarının da bu saygıyı hak ettiğini düşünüyorum. Sana bu ikramı yaparken zorlandığımı düşündün; ben ise bundan büyük keyif alıp şeref duydum.”

    II.ci Hikaye 

90'lı yıllarda, İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden bir hanım profesör, İstanbul'da düzenlenen uluslararası bir konferansa katılan Yeni Zelandalı bir hanım profesörümisafir eder.
Ev sahibi, günlerce ilgilendiği, geleneksel misafirperverliğimizin bütün örneklerini gösterdiği Yeni Zelandalı misafiri, ayrılmadan önce bir de Boğaz turuna çıkarır ve laf arasında kibar bir şekilde sorar: "Nerdeyse bir haftadır sizinle ilgileniyor ve mümkün olduğu kadar rahat etmeniz için gayret ediyorum. Ancak gördüğüm kadarıyla durumdan memnun değilsiniz ki, sürekli somurtuyorsunuz.
Bilmeden kalbinizi kıracak bir şey mi yaptım acaba?" 
Yeni Zelandalı hanım profesör, sert bir tavırla cevap verir: "Dedemin katillerine sempati duymamı beklemeyin!" Şaşıran ev sahibi hanım profesör, sorar: "Dedenizin katili mi?
Ne münasebet..." 
"Dedem 1915'te ANZAK ordusundaydı ve Çanakkale'de hayatını kaybetti. Dolayısıyla onu sizler öldürdünüz..." Türk hanım profesör, bir süre düşündükten sonra sakin bir şekilde şunları söyler: "İyi de hanımefendi, dedenizin Çanakkale'de ne işi vardı? Topraklarımızı işgale gelenleri çiçeklerle mi karşılamalıydık sizce?" Şaşıran misafir, bir süre düşündükten sonra şunları söyler: "Ben hiç bu açıdan düşünmemiştim. Çok haklısınız, özür dilerim." Ne diyorduk? Ülkemizi işgal etmek için çıktıkları yolculukta hayatlarını kaybedenlerin torunlarının çoğu, konuya Büyükelçi Richard Moore gibi değil Yeni Zelandalı hanım profesör gibi yaklaşıyorlardır büyük ihtimalle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder