30 Mart 2014 Pazar

Almanyadan Bir Hayat Hikayesi


BABASI Metin Duruk, uyuşturucu bağımlısıydı, işlediği suçlar nedeniyle sınır dışı edilmişti, İzmir Devlet Hastanesi’nde AIDS’ten öldü. Annesi Gül Uslu, Almanya’daki pavyonlarda şarkı söylüyordu. Anneannesi Zeliha Öztürk de. Gökay Frankfurt’ta doğduğu gün babaannesi alıp Ankara’ya getirdi. 7 ay sonra kazada ölünce annesi Gökhan’ı alıp Almanya’ya götürdü, kiliseye bıraktı. Rahibelerin yanında 3 buçuk yaşına kadar kaldıktan sonra Münih’te bakıcı bir Alman aile bulundu. Ailenin reisi, IBM’in Avrupa koordinatörüydü. Gökay’ı kendi çocuklarından ayırmadılar. İtalya tatilleri, ünlü kayak merkezleri...
NASIL TÜRK’SÜN
Gökay 10 yaşına geldiğinde mükemmel bir çocuk olarak yetiştirilmişti. Bir gün okuldaki birkaç Türk öğrenci, “Tek kelime Türkçe bilmiyorsun. Sen ne biçim Türk’sün” dedi. Anne babasına sorduğunda, üvey çocuk olduğunu öğrendi. Türklerden duyduğu nefret, ilgiye dönüştü. “Serseri Ferit”le arkadaş oldu. Artık saldırgan ve kavgacı bir çocuktu. Alman ailesi, Gökay’ı psikoloğa gönderdi. Gökhan eve geç geliyordu. Ailesi artık onu istemiyordu. Öz annesiyle birlikte Amsterdam’a gitti.

MÜNİH’TE TEK BAŞINA
İşsiz annesi ile üvey babası, 4 üvey kardeşiyle dağınık, kirli, dayağın ve küfrün bol olduğu bir evde yaşıyordu artık. Hiçbiri de Almanca ve İngilizce bilmiyordu, kendisi de Türkçe. Okuldaki dersler, Hollandaca olduğu için anlamıyordu. 12 yaşındaydı artık. Okulda kavga etmediği gün yoktu. Ağlıyor, Almanya’daki ailesinin yanına dönmek istiyordu. Bir gün annesi elinden tuttu, cebine 75 Gulden (100 TL) koyup Münih uçağına bindirdi. Münih Havaalanı’nda birkaç saat şaşkın şaşkın dolaştı, polisin dikkatini çekti. Geceyi yanlarında geçirdi. Eski sosyal Hizmetler uzmanının adını hatırladı. Sabah Gökay’ı alıp kilisedeki rahibelere teslim etti.

BELALI YURTLARDA
Belalı çocukların kaldığı yurda gönderildi. İki ay sonra kaçıp bakıcı ailesinin yaşadığı evin bahçesine gitti. Şömine odunlarıyla çimlerin üstüne ismini yazdı, kalp çizdi. Gönderildiği okulun öğretmeni ağlayarak yurda geldi, “Alın ne olur” dedi. Yurt da istemedi Gökay’ı.
13’ÜNDE ÇETE LİDERİ
Daha kötü bir yurda gönderildi. Psikopatlara karşı kendisi de psikopatlaşınca Münih merkezindeki eroinman ve alkoliklerin kaldığı yurda gönderildi. En küçüğü kendisiydi. Orijinal Münih Gangsterleri çetesine Münih’in en genç lideri olduğunda 13 yaşındaydı. Kilolarca eroin ve kokaini Münih’ten Berlin’e götürüyordu. Münih’in eğlencemerkezlerinin toplandığı alandaki uyuşturucu trafiğini eline geçirmek istediğinde 14 yaşındaydı. 35 elemanı ve diğer çetelerden topladığı 300 kişiyle 150 bodyguard’a savaş açtı. Oranın Extacy, esrar ve kokain pazarını ele geçirdi.
Almanya’ya dava açacağım
“Yaşadıklarımı Allah yolunda insanlara anlatmak için hayatımı kitap haline getirmek istiyorum. Beni bir paket gibi Türkiye’ye bırakan Alman devletine dava açacağım. Evlere kapatması da insan ve çocuk haklarına aykırı.”


Cezaevine girmesem ölecektim
İki Alman polisiyle birlikte Antalya uçağından indiğimde şaşkındım. İçmeye başladım. Her gün bir başka kadınla beraber oldum. Büyük ve ünlü otellerde animatörlük yapıyor, kovuluyordum. 161 otelde çalıştım. Erzurum’da askerlik yaparken kemik kanseri oldum. Antalya’da eroine başladım. Manisa AMATEM’de tedavi görürken kaçtım. Hollandalı bir sevgilim oldu. 9 ayda 150 bin Euro’sunu harcadım, iki otomobilini kullanılmaz hale getirdim. Beni terk etti, sokağa düştüm. Kış geliyor, geceler soğuyordu.
KIŞI HAPİSTE GEÇİRDİM
Ölürdüm. Üç kez hırsızlık yapıp Kepez E Tipi Cezaevi’ne girdim. Koğuşta namaz kılanları gördüm. Hıristiyan olarak büyümüştüm ama sünnetliydim. Sureleri ezberledim, namaza başladım. Dua ederken vücudumda öyle bir adrenalin yükseliyordu ki bunu hiçbir madde bana verememişti. Dinimi öğrenmeye karar verdim.
SANDRA İLE TARİKATE
Kundu’da, aksakallı bir müminin hediyelik eşya mağazası vardı. Durumumu anlattım. Bana iş verdi. Adıyaman’daki Menzil’i, gidip tövbekar olan binlerce insanı anlattı. Gitmeye niyet etmiştim. 2010 Şubat’ının sonunda, İngiliz psikolog ve başhekim Sandra geldi mağazaya. Ağlayarak Müslüman olduğunu, ama dini öğrenemediğini söyledi. Ertesi gün otomobil kiralayıp 20 saatlik bir yolculuktan sonra Menzil’e vardık. Tövbe edip 8 adabı yerine getirdik. Sandra namaz öğrendi.

Lafla peynir gemisi nin hikayesi


'Aksi Yusuf'un hikâyesini bilirsiniz.
Hani bir zamanlar İstanbul'da peynir
tüccarlığı yapan Yusuf'un hikâyesini!
Trakya'dan getirdiği peynirleri satar,
bir kısmını da deniz yoluyla İzmir'e
gönderirmiş ticaret için…
Yalnız 'aksi' değil, aynı zamanda
hayli 'dalavereci' imiş de…
Navlun parasını peşin ödememek için
türlü mazeretler icat eder, kaptanları;
'Hele peynirler sağ salim adrese
bir varsın, sonra öderim!' diye
her defasında atlatır dururmuş!
Uzatmayalım, nihayet kaptanın biri,
günün birinde dayanamayıp patlamış;
'Tayfalara para ödenecek…
Geminin yürümesi için kömür,
motor yağı alınacak…
Yolda yeme-içme için yine para
gerek!' dedikten sonra da eklemiş;
Lâfla peynir gemisi yürümez!

Hoca MIT e sizamadi,ezber bozan açıklamalar

Türkiye le tanıştı.  ve örgütünün derinlikleri, gün yüzüne çıktı. Bir dönem Gülen'in yanından ayrılmayan, danışmanlığını yapan ve bütün imamların üzerinde olan , TAKVİM'e çok önemli açıklamalar yaptı. İşte Güney'in ezber bozan açıklamaları. 



CUNTA DESTEKLEDİ 
 ORDU: Türkiye'de Gülen'i keşfetmek gibi bir kavram türedi. Oysa Gülen'in ilk diriliş hareketi 1980'lere dayanır. Cemal Madanoğlu, Cemal Gürsel ve Alparslan Türkeş'in de içinde olduğu bir hareket 1980'de Gülen iyle hareket etmeye başladı. Cunta, eğitimli ya da eğitilecek kadrolarını, eski ülkücüleri ya da milliyetçi gençleri ve hocanın vaazlarını dinleyenleri cemaate yönlerdirdi. Yani askerler Gülen'e 'ordu içinde örgütlenelim" dedi. 

 POLİS: Ama asıl örgütlenme polisteydi. Bu da ANAVATAN dönemine dayanır. Cemaat 1984-1986 yılları arasında eski ülkücüler sayesinde poliste güçlendi. Bugün cemaate bakarsanız ya Devlet Planlama Teşkilatı'ndan, ya devlet kadrolarında çalışmış ülkücü hareketten ya da komando kamplarından gelmiş olan kimselerle karşılaşırsınız. 

 TURGUT ÖZAL: Özal döneminde Milli Güvenlik Kurulu'nun gizli kararı vardı. Ki o dönem Gülen aranıyordu ama aslında aranmıyordu. Bu bir Milli Güvenlik Kurumu projesiydi. Bugün devlet, cemaatin her şeyini biliyor ve dosyalıyor. Eğer bir cemaate bir operasyon yapılacaksa bir gazetecinin veyahutta cemaatten ayrılmış birisinin konuşmasına gerek yok. 

 PARALAR DUBAİ'DEN: Şimdi birileri çıkıp cemaat okullarının nasıl açıldığını paraların nasıl döndüğünü anlatıyor. Buna himmet ya da bağış diyorlar. Böyle bir şey yok. Cemaatin paraları Yahudi sermayesinin bankaları tarafından değerlendiriliyordu. Son 15 yıldır ise paralar Dubai üzerinden değerlendiriliyor. 28 şubat döneminde ise zarar görmeyen tek finans kuruluşu Asya Finans'tır. 

 BANK ASYA: Türkiyede üst düzey bir iş adamı Yahudi bankasından kredi çekerek fon aldı. Kağıtla oynanarak bu borç ödendi. Hoca İstanbul'da Altunizade'deyken bu karar alındı. Bank Asya işte böyle kuruldu. 

 İSRAİLİYATÇILIK: Fetullah Hoca İslam postunda İsrailiyatçılık yapıyor. Bunu 30 yıldır yapıyor. Bütün islamı tarikat cemaat ve grupları hoca için "İçimizdeki Yahudi" ifadesini kullanır. İsrail ile cemaati yan yana getiren kurum ya da işadamları, bu irtibatları çok uzun yıllar önce sağlamıştı. Gülen'in İsrail'e ve ABD'ye açılmasına ön ayak olmuş kişiler küresel sermayenin Türkiye'deki sahipleridir. Hocanın İsrail ve ABD'ye açılmasını sağlayan bu kişilerden birisi sağ. 

 PKK İLE PAZARLIK: Cemaat Doğu'da rahat hareket edemiyordu. O dönemde bölgede devlet yok bürokratik engeli aşmak için il jandarma alay komutanlığına gitmeye gerek yok. Bunun için PKK ile görüştük. Böylece Zaman gazetesinin dağıtılması için izin aldık. PKK'lılara "Eğer Zaman'ın dağıtılmasını engellerseniz Avrupa ve Amerika üzerinden örgüte gelen paralara el koyarız" dedik. 

 MASONLAR:  ilk kez FEM dershanesinin Çemberlitaş'taki yerinde kuruldu. Klübü'nün onursal başkanı Ali Müezzinoğlu, Çemberlitaş'a geldi. Onlarla Orta Asya'daki çalışmalar için anlaşma imzalandı. lar'la bir görüşme de Altunizade'de yapıldı. İşadamı statüsündeki Masonlar'ın hocayı ziyaret ettiğini biliyorum. 

 İMAMLAR: Evet imam olayı var. ABD'den Çin'e kadar her ülkenin imamı var. Ayrıca Türkiye'de tüm meslek gruplarının imamları var. Bütün bölgelerin bölge imamı var. Ancak eski imamlar, Ankara'dan gelen yeni imamlardan çok rahatsız oldu. 

 CEMAAT kendinden olmayan hiç kimseye güvenmez. Bu nedenle herkesin hayatını kaydedip arşivlerler. Sizi polisteki dosyanızdan yargılandığımız mahkemedeki bilgilerinize kadar her şeyinize sahiptirler. Poliste sorgulanmışsanız, bunun hemen kaydını alırlar. Bu arada İngilizler, Gülen'e Hoca Fethullah diyor. Ben de o yüzden bu ifadeyi kullanıyorum. 


PARTİ KURUYOR 
Pensilvanya'dan paralel hareketi yürüten Gülen, siyasete resmen atılmak üzere kolları sıvadı! Fethullah Gülen ve örgütü, parti çatısı altında toplanmaya karar verdi. Partinin adı olarak Hür ve Laikler Partisi seçildi. Partinin tüzük ve amblem çalışması için düğmeye basıldı.

RİSALE-İ NUR

 Cemal Gürsel döneminden beri Türkiye de  basmak yasaktı. Peki Türkiye'ye Risale-i Nur nereden ve nasıl geliyordu! Risale-i Nur Amerika'da bir petrol firması tarafından basılıyordu. Cemaat, kitabı Türkiye'ye kaçak yollarla sokarken Arslanlı Lojistik firmasının sahibi Kemal Keçer'den rica etti Ama o kabul etmedi. Bunun üzerine İhsan Kalkavan, gemileriyle Risale-i Nur'u Türkiye'ye taşıdı. 

DPT'Lİ VAİZ
 Gülen'in birkaç tane Devlet Planlama Teşkilatı'ndan gelen danışmanı vardır. Bunlar derin devlet kadrolarındandır. 30 yıldır da birlikteler. Hiç kimsenin karşısında Hoca Efendi ayağa kalkmamışken bu kişilerin karşısında ayağa kalkmış ve ceketinin önünü iliklemiştir. Ben buna şahit oldum. Bu ekip 5 yıl önce de Türkiye'de büyük bir operasyon için düğmeye bastı. 

17 ARALIK
 17 Aralık Operasyonu başarılı olsaydı, bugün birçok iş adamının mal varlıklarına el konulacaktı. Fethullah Gülen, bütün Türkiye'yi yönetmek istiyor. Artık kendilerinden birinin Türkiye'yi yönetmesi gerektiğine inanıyorlar. Kendilerinin istediklerini birini başbakan yapmak istiyorlar. Ancak diğer İslami gruplar bundan çok rahatsızdı. 

KANADA'YA KAÇMAK İSTEDİ

 FETHULLAH 
Gülen, 1.5 ay önce Kanada'ya iltica talebinde bulundu. Ancak Kanada bunu kabul etmedi. Hoca yeni bir ülke arayışına girdi. Amerikalı yetkililer ise "Biz sizi göndermiyeceğiz. Zaten oturum hakkınız var" dedi. Bu arada Gülen cemaati, terör listesinde sanılıyor. Ama herkes kendini kandırıyor. Gülen ve grubu, ikinci dereceden tehlikeli İslamcı grup olarak fişlenmişlerdir. 

HAKAN FİDAN RAHATSIZLIĞI
 Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan, Türk İstihbaratını globalleştirmeye çalışıyor. Ancak bu bazılarını çok rahatsız ediyor. Çünkü hiçbiri Hakan Fidan'ın çizgisini bilmiyor. İşte bu bilinmemezlik Gülen örgütünü ve yabancı servisleri çıldırtıyor. Gülen, Turgut Özal zamanında parmakla sayılacak kadar çok az insanı MİT'e sokabilmişti. MİT biliyosunuz yüz yüze görüşme de yapıyor. Sizinle ve çok ince araştırma yaptıklarından dolayı içeriye sızmak biraz zor oluyor tabi. Bu nedenle Fethullah Gülen ve örgütünün tek örgütlenemediği yer MİT'ti. Zaten MİT'i yönetirseniz MİT'in başında sizden birisi olursa siz Türkiye'yi yönetirsiniz. Yani istihbarat her şeye hakimdir... 

DHKP-C

 Belçika'dan Ahmet bey diye biri terör örgütü DHKP-C'ye geldi. Bu örgüt o zamanlarda çok güçlü. Önüne gelen herkesi durmadan tehdit ediyor. İşin en kötü tarafı, bunlardan biri de Fethullah Gülen cemaatinin 5 kasasından birisi... Herkesten yardım istedik. Sonuç alamadık. Ardından "Ekimciler" diye bir örgüt bulduk.Onların aracılığıyla DHKP-C ile görüştük. Birkaç görüşmeden sonra yüklü bir ödeme yaptık. Böylece 5 kasadan biri olan o abinin canını kurtardık. 

KADIN SERViSi

 Cemaat paralel istihbaratı 30 yıl önce kurmuştu. Bu kapsamda pilot bölgeler seçiliyordu. Ancak Kırşehir'de ev açmak imkansızdı. Çünkü vali çok ters biri. Valinin zayıf noktasının kadınlar olduğunu öğrendik. Ordaki bir mafya babasının yardımıyla valiye Rus kadın gönderdik. Böylece Kırşehir'de okulu açtık. 

ESKİDEN BERİ DİNLEME VAR
 Cemaatte dinleme çok eskiden beri var. Cemaatteki bütün ağabeyler yani üst düzeydekilerin hepsi dinleniyor. Son dönemde polis istihbarat şubesini ele geçirdikten sonra dinlemeler globalleşti. Bundan önce mekan dinlemeleri vardı. Mesela bir toplantı oluyor. Mekana bizden önce birisi gidiyor ve dinleme cihazını yerleştiriyor. Sonra da ortam dinlemeleri yapıyorlar. Eskiden dinlemeler küçük kameralar ve Çin'den getirilen kravat iğneli kameralar ile yapılıyordu. 

PASAPORT

 Bunu devlet içinde devlet olanlara sormak lazım. Yani onun yıllardır birlikte hareket ettiği arkadaşlarına sormak lazım ama ben size başından da söyledim. Bu bir cunta hareketi. Askeri cunta hareketinin kendisini desteklemesiyle bugünlere gelmiş bir harekettir. Cemaatin bir şeyler yapabilmesi için ya kamu daki adamlarını kullanması gerekiyor. 

ONU İYİ TANIRIM

 Fethullah Hoca'nın saat kaçtta yattığını, kaçta kalktığını, kaçta çamaşırını aldığını, (her çamaşırını değil tabi) bilirim. İç çamaşırlarını kendi gider elleriyle yıkar. Orada sekreteri var Asım... Hoca'nın eli ayağıdır. Allah bana yardım ettti de ben erkenden uyandım. Yaşayarak bunların yaptıklarına uyandım. 

SUİKAST İDDİASI
 SOLDA öldürülecek adam kalmadı, en son Hrant Dink... Şimdi sağa geçecekler.
Pensilvanya'da güvenliği arttırarak "Sağda ölümleri başlatın" diyorlar. Bundan 1 yıl sonraki genel seçimlerde yapılmak istenen şu. CHP-MHP ittifakı için Türkiye'de faili meçhul cinayetler, yürüyüşler, olaylar oluşsun. Mısır'daki gibi ordu duruma el koysun.
Demokrasi ve insan hakları olmasın. Yani kaos olsun.
Tüm istedikleri bu. Bunlar Türkiye'nin büyümesini 

ILICAK

 GAZETECİ 'ı ve CHP'lileri Fethullah Gülen'e götüren benim. Kapıda karşılayan ve davet eden bizzat benim. Gelelim Twitter meselesine... Twitter, Türkiye'yi Muz Cumhuriyeti olarak görüyor. Bu nedenle Türkiye'nin aleyhine çalışıyor. 


TÜRK AJANLAR

 SİZ Türkiye'de adı Robert olan, Simon olan, David olan MOSSAD ajanı arıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Türkiye'de MOSSAD ve CIA ajanı olanlarının adı Hacı Murat abi, Sofi Kemal abi, Derviş Kemal gibidir. Bunların hepsi de Türkiye'de doğmuş ajanlardır. 

29 Mart 2014 Cumartesi

Montrö ve Paraleller


2016'da Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin yenileneceğini hatırlatarak "Başbakan istenilen sözleşmeye imza atmayacaktır" dedi. 31 Mart seçimlerinin çok önemli olduğunun altını çizen Sofuoğlu Başbakan Erdoğan'ı diktatörlükle suçlayanları eleştirerek "Aptal aydınlar Başbakan'ın ufkunu anlamıyor" ifadesini kullandı.

31 MART İLE 17 ARALIK ARASINDA PEK ÇOK PARALELLİK VAR

Bugün yaşanan olaylar 31 Mart'a çok benziyor. Tek 31 Mart değil. Küresel güçler siz güçlendikçe sizin ayağınızı tökezletmekten vazgeçmez. Osmanlı tarihinde kesintiler olmuş. Padişahlardan bağımsız düşünürsek sadece padişahlar dersek Fatih, Yavuz Kanuni geliyor. Çok büyük sadrazamlar geçmiş Osmanlı tarihinden. Başbakan'ın konumu bugün Sadrazamlık konumu. Osmanlı tarihinde büyük devlet adamları pasifize edilip ortadan kaldırıldıktan sonra bir yenisi gelene kadar Osmanlı büyümesini durdurdu. 1402 Ankara Savaşı'ndan sonra 42 yıl beklendi. Osmanlı tökezletildi bu tür operasyonlarla. Başka bir örnek, Gedik Ahmet Paşa, muhteşem bir sadrazam, Kırım'ı almış, Otranto'yu almış, ne yazık ki 1482'de öldürülmüş, Yavuz gelene kadar bekledi Osmanlı Sokullu Mehmet Paşa muhteşem bir sadrazamdır, ufukların sadrazamıdır. Karadeniz ve Hazar'ı birleştirme projesi vardır, çalışmayı başlatmış, Süveyş'i açtırmak istemiş, Mursi'yi de bu açıdan değerlendirebiliriz. Cebeli Tarık Boğazı'na ulaşmış, Arap Baharı'nın geçtiği yerlere nüfuz etmiş ve öldürülmüş. Liderler kolay gelmiyor. Sokullu'dan sonra Köprülüler gelmiş 27 yıldır. Bürokrasi en kudretli sadrazamı Merzifonlu'yu öldürtmüş. Osmanlı bir 150 yıl dört devletle savaşmış Merzifonlu'dan sonra. Liderler pasifize edilirse o devlet bekleyecek. Birebir baktığınızda o kadar çok denk düşen noktalar var ki. Abdulhamit'e diktatör deniyordu. Abdulhamit'e isyan Taksim'de başladı. Gezi Parkı'nı unutmayın.Diktatör diyenler asıl diktatörü sonra gördüler. Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok cinayetleri bu dönemde mi oldu, asit kuyuları bu dönemde mi oldu. Abdulhamit'in bir kişiyi öldürdüğü vaki değildir. Abdulhamit en azıllı muhaliflerini cebine para koyup Avrupa'ya gönderdi. İttihat Terakki iktidara gelince faili meçhuller, idamlar olmuştur. Diktatör nasıl olunur İttihat Terakki gösterdi. 

ABDULHAMİT DÜŞÜRÜLDÜ, KURŞUN ATMADAN 5 DEVLET KAYBEDİLDİ

Şimdi 31 Mart İsyanı tezgahlandığında, 2. Meşrutiyet'in ilanı için 30 yıl Abdulhamit ile uğraşıldığında bekledikleri hürriyet, kardeşlik, eşitlikti. Meşrutiyet ilan edilirse ülkede birlik bütünlük sağlanacaktı. Bunlarla Jön Türk kongrelerini yaparken Taşnak Sutyün gibi terör örgütleriyle kongre yaptılar. Derler ki biz bütünlüğü sağladık. Abdulhamit'in arabasına bomba koyan terör örgütleriyle işbirliği yaptılar. Prens Sabahattin, Ahmet Rıza grubu ile ayrılığa düştüler. Tüm hedef Abdulhamit'i düşürmekti. Sonra ne oldu, İkinci Meşrutiyet ilan edilir edilmez, tek kurşun atılmadan, 5 devlet toprağı kaybedildi.Girit, Kıbrıs, Bosna, Doğu Rumeli. 1908'e kadar biz Adriyatik'e kıyısı olan devlettik. 


BU BAŞBAKAN'A 2016'DA MONTRÖ'YÜ İMZALATAMAZLAR

Abdulhamit tahta çıkar çıkmaz onların istediği padişah olmadığı anlaşılınca borcunu bir defada ödeyeceksin tek şartımız Mithat Paşa'yı affetmeniz dediler. Mithat Paşa üzerine niye düşüyorlar? Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin imzalanması yakınlaşıyor 2016, Kırım Ruslarca ilhak edildi. Bunlar tesadüfi değil. Bir müteahhit bir arsayı beğenir, satın alır, arsa sahibi satmak istemez, bu satmıyor ama çocuğu satmak istiyor. Der ki ben bunun babasını öldürürsem ben bu araziyi alırım der. Abdulhamit ülkeyi Birinci Dünya Savaşı'na sokmayacaktı. Mithat Paşa ülkeyi 93 Harbi'ne soktu. Abdulhamit sokmayacaktı. Birinci Dünya Savaşı öncesi Mithat Paşa muktedirdi, ülkeyi savaşa sokacak kişiyi aradılar. Almanlar ülkeyi savaşa sokacak kişiyi iktidara getirmek istedi. Abdulhamit ülkeyi Birinci Dünya Savaşı'na sokmayacağı için düşürüldü. 2016'da Montrö Anlaşmasını bu Başbakan'a imzalatamazlar. Rusya'nın sıcak denizlere inme manevrasıdır. resmin büyüğünü göremezseniz kaybedersiniz. Ortadoğu kaynakları Türkiye'ye akıyor. Kaynaklar eskiden Amsterdam, Brüksel'e akıyordu. Batı'daki krizleri başka türlü değerlendirmeyin Ağaoğlu'nun ofisinden açıklama yapıldı, şunu diyor, "iki üç günlük gözaltı sürecinde Ağaoğlu ofisinden üç dört milyar Dolar ya da Euro değerinde satış yapıldı" Ortadoğu'ya. Ağaoğlu gibi işadamları Ortadoğu'ya satış yapıp, Ortadoğu'dan sermaye çekiyor. Başbakan bu yüzden tehlikeli. O paralar Avrupa'ya gidiyordu. Yağmurun altında ıslanan araziyi alacak diye El Maktum için kıyamet koparıldı. El Makdum İngiltere'de Kraliçe tarafından karşılandı. 
Mursi indirildi çünkü Süveyş'i Türkiye'ye kullandıracaktı. Abdulnasır, Süveyş'i millileştirdi, savaş açıldı kendisine. Süveyş şah damarıdır. birinci Dünya Savaşı Süveyş yüzünden çıkmıştır. Abdulhamit Hicaz Demiryolu ihalesini Almanya' ya verince İngiltere Süveyş'i işgal etti. Mursi'yi bundan bağımsız düşünemeyiz. istediğiniz kadar fabrikanız olsun, satamazsanız olmaz. Başbakan da bunu yaptı artık satacak imkanlara kavuşacaksınız. Toros tünelleri, Hicaz Demiryolları bugün yapılanlara bakın, hızlı trenler, bölünmüş yollar, yollar ticaret için önemli.

APTAL AYDINLAR BAŞBAKAN'IN UFKUNU ANLAMIYOR

Başbakan'ın aptal aydınlar tarafından anlaşılamayan ufku, Kanal İstanbul'dur. Panama ikinci kanalı atıyor. Büyük resmi görmeyip "rüşvet yolsuzluk" diyorlar. Neresi rüşvet yolsuzluk? Ülke kuşatılmış halde. Genelkurmay, Cumhurbaşkanılğı Başbakanlık dinleniyor. Senin dik duran bir liderin var. Davos neyi ifade ediyor, Türkiye'nin onurunu, haysiyetini ifade eden bir Başbakan var. Yunan gazetesi bile "bunu birisi İsrail'e yapmalıydı" diye yazdı. Diplomasi kuralları efendi ülkelere şöyle itaat edeceksiniz denilen teşrifat kuralıdır. İsrail uluslararası Madrid Görüşmeleri'ni "Cumartesi benim Şabat'ım" deyip çekip gidiyor. 

BAŞBAKAN ANA CADDEDE BİR YÜRÜDÜ O İŞ BİTTİ

Arap Baharı bir projedir. Condoliza Rice'ın makalesini okuyun. 22 ülkenin rejimleri, coğrafyası, sınırları değişecek. Washington Post'a yazmış. İngiltere Mursi'yi o yüzden devirdi. "Arap Baharı" denildi, bu kadar operasyon yapıldı. Başbakan'ın bütün gayretleri Tunus ve Mısır'da Türkiye dostu kişiler seçildi. Türkiye dost elini uzattı. Yunus Emre ve Yurt Dışı Türkler kuruldu. Arap ülkelerinde altı büyükelçilik vardı. Bunun neresi diplomasi? Kırım'da çalıştım bir yıl. Kırım Tatarların Rus mafyası öldürüyordu, Başbakan geldi Kırım'ın ana caddesinde yürüdü o iş bitti. Şimdi Türkiye eski tarihi kodlarını hatırladı. Montrö'yü ihmal etmeyin, Kırım Ruslara hediye edildi. Batı'nın Kırım'ın Ruslarla işgali karşısındaki cümlelerine bir bakın, çok komik. ABD, Ukrayna'da daha fazla ileriye gitme diye açıklama yapıyor. Ruslar Güney'e iniyor. Türkiye tarihi kodlarını hatırladığı için. Mursi iktidarda kalsaydı, Suriye Türkiye'nin istediği gibi dönüşseydi ne olacaktı? Sizinle işbirliği yaparlarsa bütün Arap ülkeleri buna uyar. Batılılar bunu iyi bildiği için Dubai'de bu ülkenin ileri gelenlerini toplayıp, "Türkiye güçlenirse sizin petrollerinizden pay alır" dendi. Türkiye'nin güçlendiğini Türkiye'dekiler göremiyor. Başbakan gibi bir lider kaybedilirse Türkiye içine kapanacak. 

BAŞBAKAN ARABASINA GAZ VERİLEREK ÖLDÜRÜLMEYE ÇALIŞILDI

Bu hadiselerin rüşvet ve yolsuzlukla ilgisi olmadığı açık . MİT tırlarına yapılan operasyonla rüşvet ve yolsuzluğun ne ilgisi var. Bu ülkenin başbakanı arabasında öldürülmeye çalışılmadı mı? Niye öldürmeye çalıştınız? Arabası uydudan kilitlendi ve gaz verildi ve arabasının camı balyozla kırıldı. Büyük bir şanstı. 60 saniye sonra Başbakan'a ulaşılsaydı Başbakan ölmüş olacaktı. MİT tırlarına yapılan saldırın rüşvet ve yolsuzlukla ne ilgisi var. CIA aracına operasyon yapılabilir mi?

O kadar aptal var ki karşımızda. Rüşvet Yolsuzluk diyor, MİT tırları ile alakasını kur. IHH deposuna yapılan baskınla ne ilgisi var. Buyrun bunu anlatın. Dışişleri Bakanlığı'nın dinlenmesinin rüşvet ve yolsuzlukla ne alakası var. İçine kapanacaksın, liderin kaybolacak. Bir öğretim görevlisiyim, tarihte bunları çok gördüm. Bir Sokullu Paşa'nın daha kaybına bu milletin tahammülü yok. Ey sevgili vatanseverler, çıkartmalar yapıştırıyorsunuz, bu vatan değil mi, bu kuşatılma değil mi? Argela Merkel'e de yapıldı. Başbakan'ın miting miting bağırıp söylemeye çalıştığı buydu. Sözüm ona bazı aydınlar Başbakan'ın üslubunu aşırı buluyoruz. Herkes size saldırıyor Başbakan'ın psikolojisini düşünün. Niye Başbakan bu kadar agresif, herkes size saldırıyor, sessiz sakin konuşacaksınız. Dinleme olayı Başbakan'ın haklı olduğunu ortaya koyuyor. Feryat ediyor. 31 Mart öncesinde Abdulhamit çok uyardı. 31 Mart isyanında aydınlar Abdulhamit aleyhinde yürüdü. Millet artık bu küresel operasyonu anladı. Tahttan indirilme fermanını, gayrimüslimler verdi, bu kadar zulüm olur mu? Emanuel Karasu kimdi biliyor musun, padişahın huzuruna gelen, Filistin ile teklif getiren kişiydi. Bu 31 Mart çok önemli.

Bir hoca sahtekarlik yaparmi?

Bu belgeyle yesil pasaport almis.Ancak vatan hainleri,devletini satanlar,ceza yemis ückagitcilar,hirsizlar,ugursuzlar,tecavüzcüler,teröristler ,mafya ....bu islere müracaat eder.Bu resmin altini doldurabilirsiniz dilediginizce ama düsününki ticaret yapan isyerisahipleri normal bir vize almak icin konsolosluklarin kapisinda saatlerce bekleyecek lakin bizim mübarek!hoca lakapli bu sahis devletini satmak icin devletinden yesilpasaportu binbir tazgahla,birde yalan söyleyerek aliyor.Yuhhh size  Canak anten gibi yönünüz sabitlenmis uydusu belli(israil)güvendigi ülkenin usaklari.(usak diye bizum orda hemsehriye denir).O anteni sökün artik,icinize ,bedeninize,kendi vataninizin ruhuna dönün;dinlemek icin fetva almaya gerek yok,Kitabimiz(Kuràn)herseyi zaten acikliyor.Meyve üretildigi arazide farkli,aracilar dan alininca farkli fiyat uygulanir,aracilardan alindiginda hic ucuza alinmaz,cebiniz zarar görür.Simdi ise Ruhunuz zarar görüyor,farkinda olun!!!

Lawrencenin dügmeleri

Bugün Türk SUBAYLARININ üniformasından DÜĞMEkoparmak için birileri kendini SATIYOR.
O bir askeri stratejist ve Yarbay...
Londra'dan kalktı, Osmanlı topraklarına geldi.
Büyük bir arayışa girdi.
Bulmak istediği Hıristiyan veya Yahudi değildi.O SATIN alabileceği Müslümanların peşindeydi.
Cebinde PARA çoktu.
Gitti SATIN almaya müsait bazı Müslümanlar buldu.Osmanlı subaylarının üniforma düğmelerini gündeme getirdi.
Osmanlı subayları altın kaplama düğme takıyordu o zamanlar. "Kim ki bir Osmanlı subayının üniformasından beş düğme getirirse onu PARA'ya boğacağım" dedi Londralı Yarbay.
HAİNLER bulmak hiç zor değildi bu topraklarda. "Allah ve Peygamber" diyenler, Kelime-i Şehadet getirenler kendilerini sattı bu DÜĞMECİ'ye...
Düğmecinin adı Lawrence'di.
1930'larda Kürt isyanını örgütlemeye çalışan da oydu. İran'la Türkiye'nin arasına fitne sokmak için ÖRGÜT kuran da...
Şam'da HAİNLERİ kullanarak oluk oluk TÜRK KANI akıtan da... "Evet onları isyana ben teşvik ettim...
Böylesine VAHŞİLEŞECEKLERİNİ hiç düşünmemiştim" 
diyen de oydu. "Yerlerdeki Türk cesetlerine bakamadım" diye anılarına yazan da Lawrence'di.
İşbirlikçi HAİNLERDEN biri ona mavzer hediye edip "Al bunu TÜRKLER üzerinde dene" dedi.
Lawrence o mavzerle bir Türk Generalini öldürdü ve mavzerin üzerine çentik attı.
Anılarına bir olayı daha ekledi; "Elde ettiğim HAİNLERİN zehirlediği bir kuyudan su içen Türk askerleri ölmek üzereydi.
Mavzeri üzerlerinde denedim.
Kuyu başında kaç Türk askeri varsa, onların sayısı kadar mavzerime ÇENTİK attım." 
İşte bu şerefsiz Lawrence, ecdadımızın kan verdiği topraklarda DÜĞME Operasyonuna da girişiyordu Osmanlı'nın MİLLİ GÜVENLİĞİ'ne tehdit oluşturmak için içeriden "MÜSLÜMANIM" diyenlerden ÖRGÜT kuruyordu.
O hem secdeye giden hem de kendini İNGİLİZ'e satanlar, Osmanlı subaylarının peşine düştü o dönemde.
Gizli gizli, adım adım takip etti.
Issız yerlerde SUBAYLARIMIZI öldürüp DÜĞME topladı üniformalardan.
Hedef Türk ASKERİNİ İTİBARSIZLAŞTIRMAKTI.
Nitekim "Müslümanım" deyip kendini İNGİLİZ'e satan HAİNLERE karşı TEDBİR amacıyla Osmanlı SubaylarıDÜĞMESİZ gezmeye başladı sokaklarda.
Düğmesiz subay, "Saygınlığı olmayan ASKER" demekti.
Düğmelerin koparılması demek, bazı bölgelerin bu topraklardan koparılması demekti.
PROJE buydu.
Hain İmamlar buldular. İHANET çemberine giren şeyhlere ulaştılar.
Vatanını SATAN MÜDERRİSLER tavladılar.
Ve DÜĞMELERİ birer birer kopardılar.
Bugün DÜĞMECİLER aramızda, her yerden geliyorlar.
Durmaksızın koparmak için PUSULAR kuruyorlar.
Ne yapacağız?
DÜĞMESİZ mi gezeceğiz?