Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Güven Dinç, bazı batılı ülkelerin Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde Ortadoğu'da petrol arama çalışmalarını gizlemek için arkeolojik araştırmalar adı altında faaliyet yürüttüklerini belirtti.
Dinç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "19. Yüzyılda Osmanlı Devleti'nde eski eser anlayışının doğuşu ve bu alanda uygulanan politikalar" konulu Fatma Şimşek ile yürüttüğü çalışmalar kapsamında çok ilginç bilgilere ulaştıklarını söyledi.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yaptıkları kapsamlı incelemede o dönemde eski eserlere ilginin ve çalışmaların ortaya çıkarıldığını anlatan Dinç, Osmanlı Devleti'nin kendine özgü eski eseri tanımlama ve değerlendirme biçimi bulunduğunu kaydetti.
İngiliz ve Almanların gizli amaçları
Dinç, araştırmaları sırasında Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti üzerindeki çıkarlarını korumak için her türlü yola başvurduklarını gördüklerini dile getirerek, şöyle konuştu:
"Bu devletler, genellikle asıl amaçlarını perdeleyen görüntüler sergileyerek faaliyetlerini yürütüyordu. İngiltere ve Almanya başta olmak üzere bazı ülkelerin özellikle Musul ve Kerkük bölgelerinde petrol arama çalışmalarını gizlemek amacıyla arkeolojik araştırmalar adı altında Osmanlı Devleti'nden aldıkları izin belgelerine ulaştık. Yani amaçlarını gizlemek için kullandıkları önemli unsurlardan biri, eski eser araştırmaları adı altında izin almaktı. İngiliz ve Alman araştırmacılar, eski eser arama bahanesiyle özellikle Musul ve Bağdat bölgelerinde petrol arama faaliyetleri yapıyordu. Dönemin Padişahı Abdülhamit, bu devletlerin asıl niyetlerinin petrol aramak olduğunu sonradan fark ederek gerekli tedbirleri aldı. Abdülhamit, dost ve müttefik olarak gördüğü Almanların bu tavrı karşısında şaşkınlığa uğramış, ayrıca kendisi de eski eserlerden ziyade petrole önem verdiğini göstermiştir."
Osmanlı'da eski eserlerin korunması için yapılan çalışmalar
Yrd. Doç. Dr. Dinç, Osmanlı Devleti'nde eski eserler konusunda ilk bilinçli uygulamaların ancak Tanzimat sonrası görüldüğünü, eskiye duyulan ilginin eski eserlerin sanatsal, ekonomik, kullanım değerlerine veya dini kökenli korku saygı gibi faktörlere dayandığını kaydetti.
Eski eserler bakımından oldukça zengin olan Osmanlı coğrafyasının hem hukuki eksiklikler hem de yöneticilerin ve halkın bu konuda yeterli bilince sahip olmamasından dolayı talan edilmeye müsait bir durumda bulunduğunu ifade eden Dinç, Tanzimat döneminde Ali Paşa tarafından yayımlanan Müze ve ilk Asar-i Atika Nizamnamesi ile kazı izinleri belirli bir düzene oturtularak eski eser kaçakçılığının önlenmeye çalışıldığını ancak görevlilerin keyfi davranışları, büyük Avrupa devletlerinin İstanbul'daki elçilerin yaptıkları baskılar sonucunda nizamnamenin zaman zaman istismar edildiğini vurguladı.
Osman Hamdi Bey'in Müze-i Hümayun Müdürlüğünü atanmasıyla bu alanda yeni düzenlemeler yapıldığını ve devletin eski eserler üzerinde mülkiyet hakkı ve korumacılığının güçlendirildiğini belirten Dinç, "Yabancı araştırmacıların suistimallerinde akla gelen ilk isim Heinrich Schliemann'dı. Schliemann'ın suistimalleri bilindiğinden çalışmaları esnasında yanında bir gözetmen memur bulundurulmasına özen gösteriliyordu ama yaptığı kazıların sürekli takip edilebilmesi de mümkün değildi. Schliemann, Truva bölgesindeki kazılarda bulduğu eserleri ülke dışına çıkarmıştı. Truva hazinesini İngiltere'ye götürmesi nedeniyle Osmanlı Devleti kendisine dava açmıştı" dedi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder