16 Şubat 2014 Pazar

İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım


Bülent Yıldırım "Baskın yapan polislerden birinin itirafı var, bize 'El Kaide' diye söylediler, 'Gittik İHH'yı görünce buraya baskın yapmak istemedik. Fakat 3-4 gün içinde hükümet gidecek burada bu baskını yaparsanız görevinizde yükselir eğer yapmazsanız başka bir yere gidersiniz diye tehdit edildik' diyor" dedi.
Yıldırım, kentte faaliyet gösteren yaklaşık 70 sivil toplum kuruluşu temsilcisinin katılımıyla Kervanhan Tesisleri'nde yapılan istişare toplantısında, 17 Aralık operasyonunun ardından MİT'e ait bir tırın, İHH'ya aitmiş gibi gösterildiğini ayrıca "El Kaide örgütü" diye İHH'ya baskın yapıldığını söyledi.
Konuşmasında, Kilis'teki İHH Şubesi'ne yönelik operasyonda görev alan polislerden birinin itirafına yer veren Yıldırım, şunları söyledi:
"Baskın yapan polislerden birinin itirafı var, bize 'El Kaide' diye söylediler, 'Gittik İHH'yı görünce buraya baskın yapmak istemedik. Fakat 3-4 gün içinde hükümet gidecek burada bu baskını yaparsanız görevinizde yükselir eğer yapmazsanız başka bir yere gidersiniz diye tehdit edildik' diyor. Şimdi bu tehditlerle yapılan baskınla karşı karşıyayız. Sonuçta bütün dünyaya İHH'nın Kilis'teki şubesinin resmi gösterdiler. Doğrusu bizi mutlu eden bir sonuçla karşılaştık. Halk bize sahip çıktı. Dış dünya bize sahip çıktı. Yardımlarımız o günden beri artarak devam ediyor. Geçen yılın bu ayına göre yardımlarda yüzde 60'lık artış görüyoruz."
Baskının ardından hayırseverlerin Suriye'ye yönelik yardımları artırdığını, dış dünyadaki yardım kuruluşlarından İHH ile çalışmak isteyenlerin sayısının arttığına işaret etti.
Kayseri'de görülen dava
Yıldırım, İsrail ile en iyi ilişkinin "sıfır ilişki" olduğunu, Yahudilerin bir kısmının bile bu ülkeye güvenmediği iddia etti.
Yahudilerden çok Yahudilerin sevdalılarının siyonizme daha çok güvendiğini savunan Yıldırım, şöyle devam etti
"Bazı Yahudiler, İsrail Devleti'nin olmaması gerektiğine inanıyor. Burada basket takımı protesto edildi, burada bazı siyonistseverler arkadaşlarımıza dava açtılar. Şimdi o siyonist severden bir tanesi de Kayseri'de rahmetli Furkan Doğan için açılan davada hakim kalktı dediki (İsrail yargılanmaz) davayı reddetti. Tebligat gitmiş İsrail kabul etmiş, İsral diyor beni yargılayabilirsin ama burdan bir tanesi diyor ki 'İsrail yargılanmaz'. Kraldan çok kralcı işte. Siyonizmi bela gören Yahudilerin sayısı siyonizmi kabul eden Yahudilerin sayısından daha fazla. Çoğu kişi bunu bilmez."
İsrail televizyonlarında 2010'daki bozulan ilişkilerden sonra Türkiye'nin verdiği karar üzerine yeni teknolojiler üretildiğinin açıklandığını dile getiren Yıldırım, "Türkiye kendi silah sanayisindeki bağımsızlaşma kararını aldı ve yürüyor. Mavi Marmara'dan sonra gerçek bağımsızlığa doğru bir adım attı aslında Türkiye. Onun için İsrail şu anda paniklemiş durumda. İsrail sevenlerde paniklediler. Aman bir an önce barış olsun. Neden? Eskisi gibi Türkiye'nin hücrelerine girelim silah sanayisinde, teknolojide, kalkınmada ve başka alanlarda ileri gitmek isteyen gerçek bağımsız ve vatanseverlerin önünü geçmişte nasıl tıkadıysak yine aynı şekilde tıkayalım" dedi.
 "Başbakanın bu tavrının yanında olmak lazım"
Mavi Marmara davasına ilişkin görüşlerini de aktaran Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: "Allah Mavi Marmara'yı vesile kıldı, şu anda Türkiye'nin geldiği nokta bu. İşte bu çerçevede şimdi diyorlar ki bir an önce özür de diledik tazminatta ödeyceğiz, 25 milyon dolar, hemen büyükelçileri gönderelim. Allah razı olsun sayın başbakan çok doğru bir tavır ortaya koydu. Bu nedenle sayın başbakanın bu tavrının yanında olmak lazım. Başbakan 'hayır' dedi. Buradaki mesele ambargo ve ablukadır. En azından Türkiye'nin bütün yardımları götürebilecek kadar bu ablukanın delinmesi lazım. Bunun da protokole bağlanması lazım. Fakat İsrail şimdi bunu kabul etmek istemiyor. Niye? Çünkü İsrail diyorki ben istediğim zaman gideyim Filistinli bir çocuğu öldüreyim. Türkçesi budur."
Yıldırım, İHH Mavi Marmara katılımcıları olarak asla bu davalardan vazgeçmeyeceklerini vurguladı.
Konuşmaların ardından, Suriye'e gönderilmek üzere hazırlanan yardım malzemesi taşıyan tır dualarla Kilis'e gönderildi.
Kaynak: AA

MİT daha önce kurumlar arası koordinasyonunsağlanması ve güçlü iletişim tesis edilmesi amacıyla Genel Müdürlüğü'nden aralarında emniyet müdürü, komiser, başkomiser gibi farklı rütbelere sahip 10 kişilik personel alımı yaptı. Alınan kişiler teknik uzmanlıkları sebebiyle MİT'e geçici olarak görevlendirildi. Ancak zaman içinde bu kişilerden 8'inin çalışmalarından şüphelenildi. 10 kişilik ekip incelemeye alındı ve teşkilatın çıkarları ve gündemi doğrultusunda çalışmadıkları tespit edildi. 8 emniyetçinin teşkilat ile ilişkisi kesildi ve Emniyet Genel Müdürlüğü'ne iade edildi. 'in kendi içinde inceleme yapmasında, Adana'da 'ların durdurulması ile başlayan sürecin etkisi olduğu öğrenildi. Her gün yüzlerce TIR'ın geçtiği yolda, MİT'in gizlilik içinde yürüttüğü operasyondaki TIR'ların savcılar tarafından elle konulmuş gibi bulunması teşkilat içinde "köstebek" olduğu düşüncesini güçlendirdi. 

SIRA ÜST KADEMEDE Emniyetçilerle başlayan inceleme sürecinin derinleştirileceği öğrenilirken, MİT'in kendi içinde ülkenin çıkarları ve teşkilatın hedefleri dışında çalışan tüm yapılardan arındırılması konusunda kararlı olunduğu belirtildi. MİT'teki bilgilere göreincelemenin daha üst görevlerde bulunan isimlere kadar ilerleyeceği öğrenildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder