2013 yılı Osmanlı'nın Afrika'dan çekilip, kıtayı gerisinde bırakmasının 100. Yılı idi. Bundan yola çıkarak çekilen Afrika ve Osmanlı belgeselinin galası geçtiğimiz Cuma akşamı yapıldı. Belgeselin yapımcısı Almanya'da Leipzig Üniversitesi Afrika Araştırmaları enstitüsünde Afrika tarihi üzerine doktora yapan Hatice Uğur. Belgesel fikri de ona ait. Uğur, 100. Yılda Afrika ve Osmanlı tarihinin kesişen noktalarıyla ilgili bir belgeselin bir boşluğu dolduracağını düşündüklerini söylüyor. Uğur, 'Afrika'yı ya National Geographic belgesellerinden ya da gezi programlarından tanıyoruz. Fakat Afrika'nın dünya medeniyetine olan katkılarını bilmiyoruz. Afrika tarihçileri de bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az' diyor.
AFRİKA KARA KUTU DEĞİL
Belgesel çalışmalarına yönetmen Gökhan Yorgancıgil ile 2010 yılı ortalarında başladıklarını anlatan Uğur, 'İçeriği hazırlarken Halil İnalcık, Cemal Kafadar, Mehmet İpşirli gibi çok değerli tarihçilerle çalıştık. Öte yandan Ahmet Kavas, Muhammed Bakiri, Ali Mazruhi gibi Afrika tarihçileri ile de görüştük. Osmanlı arşivinden epeyce belge tarandı" diyor.
OSMANLI ÖZLEMİ BÜYÜK
Çekimler esnasında gittikleri hiçbir zorluk yaşamadıklarını söyleyen Hatice Uğur, projenin başından itibaren Dışişleri bakanlığının çok büyük manevi desteği olduğunu, Afrika'daki büyükelçilerimizin çekimlere eşlik edip güvenliği sağladıklarını anlatıyor. TİKA'nın da desteklerini anan Uğur, "Büyük bir hüsn-ü kabul gördük' diyor. Gittikleri yerler Osmanlı toprağı olmamasına rağmen Osmanlı'ya büyük bir sevgi ve özlem olduğunu anlatan Uğur, buralarda Osmanlı'nın mimari değil insani anlamda izler bıraktığını anlatıyor. Uğur, 'Nijerya Lagos'ta çekimler yaptık. Muhammed Şittabey ailesiyle ilk defa görüştük. Muhammed Şittabey bir cami yaptırıyor ve cami açılışında Osmanlı halifesinden ona hediyeler ve 'Bey' ünvanı gidiyor. Hala Şittabey soyadını taşıyorlar. Güney Afrika'ya Osmanlı ulemasından Ebubekir Efendi gidiyor. Onun mektepleri hala duruyor. Ebubekir Efendi'nin soyundan gelen insanlar Türk vatandaşı olmak istiyor. Osmanlı çok büyük bir özlemle anılıyor gerçekten' diyor.
SULTAN YUNUS'UN TORUNLARI
Agadez'de Türk olduklarını iddia eden İstanbuleva diye bir halk da var. Uğur, "Bu halk Sultan Beyazıt döneminde yardım istemek için Osmanlı'ya elçi göndermişler. Beyazıt da Yunus ismindeki bir şehzadesini Afrika'ya göndermiş. Orada yerleşip evlenen Şehzade Yunus'un soyundan geldiklerini söylüyorlar" diyor. Belgesel araştırması yaparken de göz yaşartıcı belgelere ulaştıklarını kaydeden Hülya Uğur bir tanesini şöyle anlatıyor: 'Zengibar'a Osmanlı elçisi gidiyor ve çok büyük bir hüsn-ü kabulle karşılanıyor. Osmanlı'nın Zengibar'a sabit bir elçilik atamasını istiyorlar. Elçi geri döndükten sonra aylarca gelen her vapura resmi karşılama töreni gönderiyorlar. Çünkü Osmanlı elçisi inecek diye bekliyorlar.'
6 BÖLÜM 5 ÜLKEDE ÇEKİLDİ
Afrika'nın tarih boyunca bütün uygarlığı beslemiş bir kıta olduğunu anlatan Hatice Uğur, 'Afrika dendiği zaman açlık, burnu sümüklü çocuklar, AIDS, yoksulluk, iç savaşlar akla geliyor. Tamam bunlar gerçekler ama biz bu belgeselde Afrika denince sadece bunlar akla gelmemeli diyoruz. Dünyanın genelinde de bu imaj var. Belgesel bu imajı kırmaya çalışıyor, Afrika'nın medeniyetine ve geçmişe vurgu yapıyor' diyor.
Uğur belgeselin ilginç yanının Osmanlı devletinin Afrika'daki en uç temaslarını konu edinmesi olduğunu söylüyor. Osmanlı'nın Afrika varlığı deyince Kuzey Afrika'nın anlaşıldığını ifade eden Uğur, 'Oralardan sadece bahsettik. Genelinde Osmanlı devletinin toprağı olmayan ama Osmanlı'nın çok büyük itibar gördüğü, çok büyük saygınlığı olduğu uç noktalardaki temaslarını anlattık' diyor. Belgesel çekim sürecinin çok uzun bir zamanının sponsor görüşmeleriyle geçtiğini de anlatıyor Uğur ve 'Çok daha kapsamlı bir film yapmayı planlıyorduk. Bütçemiz oranında tekrar düşünüp şu anki haline karar verdik' diyor. Belgesel 6 bölümden oluşuyor. 5 Afrika ülkesinde ve İstanbul'da çekimler yapılmış. Dünya seyircisi hedeflendiği için orijinal dili İngilizce olan belgesel Türkiye'de Türkçe dublajlı olarak izlenecek. Avrupa ve Afrika ülkelerinde de uluslararası kanallarda yayınlanacak.
Medeniyet götürdük diye bakmadık
Belgeselle 100 yıl öncesinin Afrikasındaki ilişkilere göz attıklarını anlatan Uğur, Osmanlı Afrika'ya medeniyet götürmüş gibi bakmadıklarını ifade ediyor. Uğur, '100 yıl önceki Afrika'ya baktığımızda orada Batılılar, yerli halk ve Osmanlı var. Bu üçünün temasları nasıldı ona baktık. Osmanlı'dan Hac yollarının güvence altında tutulması ve Batılı devletlerin sömürgecilik çalışmalarına karşı durması gibi beklentiler var. Batılılar da Osmanlı devletinin yerel halkla kendileri arasında aracı olmalarını istiyorlar. Osmanlı devletinin ise çok sıkıntılı olduğu bir dönem. Adeta Afrika'yı sömürgecilik kıskacından çekip alamıyor. Elçiler gönderiyor. Diplomatik anlamda temsilde bulunuyor. Taht değişikliği vs.de tebrik ediyor' diyor.
21. Yüzyıl Afrika'nın olacak
Afrika'da Türkiye'nin de kabul gördüğünü anlatan Hatice Uğur, 'Nijer başbakanıyla görüştük. Bu ülkeye gelin, yatırımlar yapın, burada sizin Müslüman kardeşleriniz var. Bizi göz ardı etmeyin diyorlar. Türkiye'nin 40 kadar elçiliği var Afrika'da. Onların üstlendiği çok büyük misyonlar var. Afrika 70'den fazla ülkenin olduğu bir kıta. Kültürel anlamda çok zengin. Bizde öğrenciler teşvik edilmeli, uzmanlık alanı Afrika olan insanların sayısı arttırılmalı. Ortaklıklar üzerinden bir anlayış inşa edilmeli. Bugün Afrika'ya iş adamları ya da yardım kuruluşları gidiyor. Bundan ziyade oranın tarihi kültürü ve medeniyetini tanıtarak kültürel şeyleri ön plana çıkarmalıyız. Negatif imajları bertaraf edip aç insanlar diye bakmasak kazanırız. Liderlik sıkıntılarını aşabilirlerse inanılmaz değerli su kaynakları, madenleri, yer altı kaynakları var. 21. Yüzyıl Afrika yüzyılı olacak. Türkiye de dünyaya açılmak istiyorsa Afrika'yla bu temaslarını güçlendirmeli. Zaten tarihten gelen çok güçlü bağlarımız var' diyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder