Yani bu soygun olmasaydı devletin toplam borcu bu miktar az olacaktı. Vatandaş bu tutarda az vergi ödeyecekti. Gelelim bu soygunu kimin yaptığına...Bankaların içini boşaltma soygununu TÜSİAD üyesi işadamları yaptı. Peki TÜSİAD banka soyan bu işadamlarını üyelikten çıkartıp ceza verdi mi? Hayır.
Böyle bir uygulama olsaydı duyurmaları gerekirdi. Oysa önceki gün TÜSİAD'ın başkanı "evrensel kabul görmüş normlara uyulmayan, hukukun üstünlüğüne riayet edilmeyen ülkeye yabancı sermaye gelmez" diyor. Şimdi sormak gerekiyor "bankaları hortumlayıp, vatandaşın sırtına yükleyen TÜSİAD üyelerinin bu soygunu hangi evrensel kabul görmüş norma uyuyor?" Bazılarının işine gelmiyor bu soruyu sormak. Halbuki bu soru sorulsa bu ülkeye kimin yabancı sermaye girişini önlediği ortaya çıkacak.
Kendi bankasını soyan, kendi şirketini soyan işadamının olduğu ülkeye doğrudan yabancı sermaye gelmez tabii. O halde doğrudan yabancı sermaye girişini kendi şirketlerini soyan TÜSİAD üyeleri engelliyor diyebiliriz. Gelelim TÜSİAD başkanına sorulmayan ikinci soruya... TÜSİAD Başkanı "ihale yasası onlarca defa değiştirildi" diyor. Oysa kayıt dışını, kendi şirketini soymayı önleyecek ve yolsuzlukları ortadan kaldıracak yasa Türk Ticaret Yasası (TTK) oluyor. Ve Avrupa Birliği'ne uyum yasası olan Prof. Dr. Ünal Tekinalp'in hazırladığı bu yasayı uzun süre TÜSİAD engelledi. Sonra TÜSİAD bir ara Başbakan Erdoğan'a "AB yolunda reformları yavaşlattınız" eleştirisini getirince, bu defa Erdoğan "ben değil TÜSİAD olarak reformları siz yavaşlattınız. Yeni TTK'yı istemediğinizden milletvekillerine ve siyasi partilere baskı yapıyorsunuz, madem öyle kaldırın ambargonuzu yeni TTK geçsin TBMM'den" dedi. Bunun üzerine TÜSİAD ne yapacağını şaşırdı. Mecburen ambargosunu kaldırdı. Ve yeni TTK 1.5 yıl sonra yürürlüğe girmek koşuluyla TBMM'den geçti. Fakat tam yürürlüğe gireceği sırada aynı TÜSİAD, CHP'ye emir vererek yeni TTK'nın şirketten patronların para çekme yasağını, şirketlerin bağımsız denetimini, bilançoların web sitesinde yayınlanma zorunluluğu türünden pek çok evrensel normu yasadan çıkartan bir teklif getirdi. Sözde evrensel norm isteyen TÜSİAD, şirket hortumlamayı serbest bırakan maddeleri yine yasaya koydurttu. Böylece banka ve şirket hortumlamanın yolunu yeniden açtı.
Bildiğiniz gibi şirketler şeffaf olunca devleti soyamazlar, devletten ne aldığı devlete ne verdiği görünür şirketin. Yine şeffaf bilanço ortakların parasının çalınmasını önler.
Anlayacağınız TÜSİAD, ihale yasasındaki değişiklikleri öne sürüp vatandaşı aldatacağına, şirketlere şeffaflık getiren TTK'yı CHP'ye emir verip niye değiştirttiğinin hesabını vermeli. Aksi takdirde doğrudan yabancı sermaye yeterince gelmez bu ülkeye.
2001 öncesi banka patronlarının kendi şirketlerini soymasına neden olan düzene geri dönülüyor. Bankacılık Kanunu'nun, banka yöneticilerinin yüzde 25'den fazla ortak oldukları şirketlere kredi verilmesi yasağını verdiği bir görüşle deldi. Murat Demirel, Cavit Çağlar ve birçok batık banka patronunun uyguladığı hortum sistemine izin çıktı
BDDK GERİM ADIM ATTI
Taraf'ın haberine göre, 2001 krizinde uygulamaya konulan Derviş yasalarıyla getirilen ve banka patronu ile yöneticilerinin kendi şirketlerine sınırsız kredi açmalarını önleyen yasada gedik açıldı. Bankacılık Düzenleme Ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) ağustos ayında verdiği bir görüş ile 2001 krizinden bu yana taviz vermediği bir alanda ilk defa geri adım attı ve banka yöneticilerinin kendi şirketlerine kredi kullandırabilmesinin önünü açtığı ortaya çıktı.
"SINIRIN AŞILMASINDA SORUN YOK"
Söz konusu karar ile üst düzey banka yetkililerinin yüzde 25'ten daha fazla hisseye sahip oldukları firmalara borç vermesini yorumlayan BDDK, ortaklığın "dolaylı" olması durumunda bu sınırın aşılmasında bir sorun olmadığını belirtti. Uzmanlara göre BDDK'nın yaptığı yorum, bütün banka yöneticilerinin dolaylı pay sahibi oldukları şirketlere kredi kullandırmalarına imkân sağlayabilir.
KANUNUN GETİRDİĞİ YASAK DELİNİYOR
Bu görüşü savunanlar arasında, 2001 krizinde Hazine Müsteşar Yardımcısı olan ve kamu bankalarının yeniden yapılandırmasında görev alan Hakan Özyıldız da var. Özyıldız, "Ben hukuki değil, iktisadi bir değerlendirme yapabilirim. Doğrudan ya da dolaylı olmasının bence bir önemi yok" değerlendirmesinde bulundu. Bankacılık Kanunu'nun 50'inci maddesi, banka yöneticilerine, yüzde 25'den fazla ortak oldukları şirketlere kredi verilmesini "her ne şekilde olursa olsun" ifadesiyle yasaklıyor. Özyıldız, Bankacılık Kanunu'nun bu maddesinin amacını şöyle açıklıyor: "2001 krizi öncesinde de bu tür krediler kullandırıldı ve kanun koyucu aynı şeylerin tekrar etmemesi için bu kredilere yasak getirdi."
Son 10 yılda bankacılık, ortalama yüzde 5 büyüyen 786 milyar dolarlık Türkiye ekonomisinin en sağlam sektörlerinden biriydi.
'2001 DÖNEMİNDE DEĞİLİZ'
Burgan Yatırım Menkul Değerler Analisti Nergis Kasabalı, konuyla ilgili, "2001 krizi öncesi gibi bir dönemde değiliz. Türk bankacılık sektörü oldukça sağlam ve sağlıklı durumda" dedi.
2001 öncesinde, bankaların kendi grup şirketlerine ve yöneticilerine kredi kullandırması sıkça uygulanan bir yöntemdi.
60 MİLYAR BATMIŞTI
BDDK'NIN banka sahibi patronlara kredi kullanmaya Vize vermesi akla Türkiye'yi 2001 krizine götüren süreci getirdi. O dönem, banka patronları kendi şirketlerine kredi vererek Türkiye'yi milyarlarca TL zarara sokmuştu. TMSF'nin 2009 verilerine göre 28 Şubat sürecinde 26 banka battı ve bunların yol açtığı zarar 60 milyar doları aştı. Kendi şirketlerine ve yakınlarına kolaylık sağlayıp, devleti ve milleti zarara uğratanlar arasında Mehmet Emin Karamehmet'in Cavit Çağlar'a sattığı ve Çağlar'ın yakınlarına kredi sağlayan Interbank, Dinç Bilgin-Zafer Mutlu'nun ortağı olduğu Etibank, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Murat Demirel'in batırdığı Egebank gibi bankalar bulunuyor.
Burgan Bank sms ile kredi mi arıyorsunuz? Tıklayın: burgan bank sms ile kredi
YanıtlaSil