1881 yılıydı; Sudan, Mısır'a bağlıydı.
Mısır da İngiliz işgali altındaydı ama Osmanlı'ya bağlıydı.
Karmaşık bir yapı vardı bölgede.
Osmanlı, İngiliz askerlerinin Mısır'dan çıkması için müzakere masasında yoğun çaba harcıyordu.
İşte o dönemde Sudan'da Muhammed Ahmet adında bir kayıkçının oğlu çıktı ortaya.
Osmanlı Hidiv'i tarafından yönetilen bölgeye vergi vermeyeceğini ilan etti.
Bu konuda vergi memurları ile kavgaya girdi, isyancı kimliğini ortaya çıkardı.
İngilizler böyle tipleri çok severdi.
Hemen keşfettiler İstanbul'daki halife'ye isyankar tavır alan genci.
Ajanlarını gönderdiler, onu doldurdular.
Son gelinen nokta, kayıkçının oğlu artık İngiliz istihbaratı sayesinde MEHDİ'ydi.
Önce en yakın arkadaşları ve akrabaları biat etti yeni MEHDİ'ye.
Nil kenarında yaşayan ve köle ticareti yapan göçebeler de katıldı MEHDİ kervanına.
Basggara ve Bija adında her türlü devlet otoritesine karşı sık sık ayaklanan iki kabile vardı. Onlar da katıldı MEHDİ Ordusu'na.
İngilizler'in piyasaya sürdüğü sahte MEHDİ, tıpkı bugünkü IŞİD gibi askerlerine "ENSAR ORDUSU" adını taktı.
Kendisine en yakın kabile liderlerine de "Artık siz HALİFESİ'niz" dedi.
Böylece ortaya İstanbul'daki Halife'yi tanımayan bir Mehdi ve çok sayıda Halife çıktı. Tam bir İngiliz FİTNE zekasınınürünüydü bu. MEHDİ Ordusu çok büyük katliamlar yaptı. Bölgede binlerce insanın kafasını kesti. Katlettiği insan sayısı 14 bindi. İşte bu noktada SİNSİ İngilizler Osmanlı'nın kapısını çaldı. "Sudan'da İstanbul'a isyan bayrağı çeken MEHDİ Ordusu var, sizin müdahale etmeniz gerekir" diye çağrı yaptı. Dolmabahçe "İşgalci İngilizler'in Mısır'daki düzeni bozması ve ortaya çıkan boşluğun MEHDİ sorununu ortaya çıkarması" olarak bakıyordu olaya.
Bugün Suriye'de ne yaşanıyorsa, o gün de Sudan'da aynısı vardı. Osmanlı "Bu fitneyi siz çıkarıyorsunuz" diye suçlarken, İngiltere de Osmanlı'yı suçluyordu. Tıpkı bugün "IŞİD'e Türkiye yardım etti" diye günlerce yazan İngiliz gazeteleri gibi.
Osmanlı'ya "Sudan'a asker gönder, Araplar'la savaş" diye inanılmaz bir baskıya girdiler o dönemde. Hindistan ve Kızıldeniz, İngilizler için büyük önem taşıyordu.
Bu iki bölgeyi korumanın ve tamamen ele geçirmenin yolu Mısır ile Sudan'ı bölmekten geçiyordu. Osmanlı'nın"Mısır'dan askerlerini çek" ültimatomlarını da "Sudan'daki MEHDİ" ayaklanmasını göstererek diretiyorlardı. Bahane şahaneydi.
Osmanlı "Müslüman'ın Müslüman'a kırdırlması OPERASYONU"nda oyuna gelmedi, Sudan'a asker göndermedi.
İngilizler 10 bin kişilik bir ordu hazırladı.
Başına İngiliz subay koydular.
Ancak emrindeki askerlerin tamamı Mısırlı'ydı ve MEHDİ ile savaşta hezimete uğradılar, hepsi telef oldu. Mehdi ordusu bu Müslüman'ın Müslüman'ı kıydığı savaşlarda ne zaman zayıfladı, o zaman üzerine Ordu gönderip kendi kurdukları FİTNE askerlerini kaçmaya zorlayarak tek kurşun atmadan hallettiler. Şimdi aynı oyun İngiltere'nin yavrusu İsrail'in güvenliği ve büyümesi için tezgahlandı. YENİ TÜRKİYE'nin tarihten gelen bir deneyimi var. Sınırlarında tampon bölge oluşturacak, göçlerin getireceği dalgaların içeride ulusal güvenliğimizi tehdit etmesini engelleyecektir.
Kimse Türkiye'den savaş beklemesin.
Şu anda tampon bölge kurulmazsa 3 milyon kişinin daha Türkiye'ye sığınma tehlikesi kapımızda. Alman generale dün soruyorlar; "Türkiye, Suriye'ye girerse NATO yardım eder mi?" diye.
Alman general "Suriye'den izin almadan girerse NATO yardımı olmaz" diyor.
Esad yönetiminden böyle izin istemeyeceğimize göre...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder