Batı'nın kendi içinde yaşanan demokrasi ihallerini görmezden gelip diğer ülkelere demokrasi dersi vermesi onun ikiyüzlülüğü gözler önüne seriyor.
İşte Batı için utanç verici on bir olay:
DARBECİ SİSİ'YE DESTEK!
3 Temmuz Mısır darbesinde Amerika, Avrupa'dan ses çıkmadı. Hatta Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry ile AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherina Ashton defalarca Kahire'ye gidip darbe lideri Sisi'yle müzazekere masasına oturdu. Onlar, Sisi ile pazarlık yaparken aynı günlerde asker ve polis Kahire sokaklarında darbe karşıtı gösteri yapan sivilleri katlediyordu.
BEBEK KATİLİ İSRAİL'İN EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ
İsrail, 6 Temmuz 2013'te Gazze'ye saldırdı. 52 gün boyunca havadan ve karadan Gazze'ye ölüm yağdıran İsrail'in kanlı saldırılarında 2 binden fazla Filistinli can verdi. 52 gün boyunca Amerika her fırsatta İsrail'in kendini savunma yalanından bahsetti ve saldırılara arka çıktı.
BM İSRAİL'E SES ÇIKARAMADI
İsrail, Gazze'de BM'in okullarına bomba yağdırdı. Hem 2009'daki katliamlarda hem de geçen yaz yapılan son saldırıda Filistinli sivillerin evleri yıkıldığı için sığındıkları BM'e ait okul binaları bombalandı. İsrail 2009'daki süreçte o okullara fosfor bombası da atmıştı hem de fosfor bombalarıyla yapılan o saldırının görüntüleri yayınlanmıştı. Ancak BM'e yapılan bu saldırılarda bile Batı'dan ses çıkmadı.
MESCİD-İ AKSA OLAYI
İsrail, Ekim ve Kasım aylarında Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa'ya saldırdı. Mescid-i Aksa'nın kapılarına kilit vuruldu, kadınlar dövüldü, caminin içerisine gaz bombaları atıldı. Bir ibadethaneye hem de Müslümanlar için Mekke ve Medine'den sonra en önemli üçüncü kutsal mekan olma özelliği taşıyan Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırılar görmezden gelindi.
UYGUR VE HONG KONG'A KARŞI FARKLI TAVIR
Hong Kong'da yaşanan olayları 'demokrasi talebi' olarak niteleyen Batılı ülkeler, Çin yönetimindeki Doğu Türkistan'da yapılan zulme göz yumuyor. Uygur Müslümanları'nın insan hakları ve demokrasi mücadelesini görmezden gelen Batı, Hong Kong için dünyayı ayağa kaldırmıştı.
HAMBURG OLAYLARINA KARŞI SESSİZLİK
Almanya'nın Hamburg kentinde 2013 yılının Kasım ayında patlak veren şiddet eylemleri yaşandı. Eylemciler, bir kültür merkezinin yıkımına karşı çıkarak harekete geçince polis karşılık verdi. 2014'ün ilk haftalarında da devam eden olaylar sırasında bölgede olağanüstü hal ilan edildi. Eylemcilere sert müdahalede bulunuldu, çok sayıda gösterici göz altına alındı. Ama AB, bu olaylara karşı sessizliğini korudu.
ESAD'A KARŞI BİR TAVIR YOK
Suriye'de Mart 2011'de başlayan katliam sürecinde Amerika ve AB yine sessiz kaldı. Sorulduğunda "Esad gitmeli, saldırılar durmalı, siviller ölmemeli" gibi açıklamalar yapıldı. İş, Esad'ı durdurmaya geldiğinde ise Amerika ve Batı her seferinde geri durdu. En son 2013 Eylül ayında Amerika, kimyasal silahları gerekçe göstererek Suriye'ye sınırlı da olsa bir müdahale planını kesinlikle hayata geçireceklerini açıkladı ancak günler sonra müdahale planı rafa kaldırıldı.
FERGUSON EYLEMLERİ
Amerika'nın Missouri eyaletine bağlı St. Louis kentindeki Ferguson kasabasında siyahi bir şüpheli polis tarafından öldürüldü. Olaylar protesto edilirken polisin oldukça sert müdahalesi vardı. Sonuçta şüpheliyi öldüren polis ceza almadı bunun üzerine olaylar daha da büyüdü. Aynı süreçte polis bir çok kez başka şüphelileri de yargısız infazla öldürdü hatta içlerinden biri oyuncak tabancasıyla parkta oynayan 12 yaşındaki bir çocuktu. Bu arada göz altındaki bir kişi de polisin darbı sonucu hayatını kaybetti, o olaydaki polis de suçsuz bulundu. Tüm bu gelişmeler Batı medyası ve resmi makamları tarafından sessizlik içerisinde takip edildi.
LONDRA AYAKLANMASI
7 Ağustos 2011'de Londra'da bir kişi polis tarafından öldürülünce halk ayaklandı. Londra merkezli olaylar kısa sürede İngiltere'nin diğer kentlerine de yayıldı. Günlerce devam eden olaylar sırasında İngiltere Başbakanı David Cameron, sosyal medyayı yasaklama tehdidinde bulundu. Ortada ciddi bir polis şiddeti varken, Batı yine bu olayları görmezden geldi.
1 MAYIS EYLEMLERİ
Her 1 Mayıs'ta Avrupa'da başta Almanya olmak üzere bir çok ülkede yapılan gösterilerde çatışmalar çıkıyor, bu çatışmalara polisin müdahalesi ise çok sert oluyor. Türkiye'deki 1 Mayıs olaylarına odaklanan Batı medyası ve hükümetleri, kendi ülkelerinde yaşanan polis şiddetini ise ısrarla görmezden geliyor.
BATI MEDYASININ ALGI OYUNU
Türkiye'deki Gezi olayları ve paralel yapıya yönelik operasyonda Amerika ve Avrupa medyasıyla Amerikan yönetimi ve AB'den tepkiler gelirken benzer durum bazı ülkelerde de geçerli oluyor. Örnek olarak Brezilya'daki halk olayları ya da Kiev'deki Batı destekli yönetim değişikliğinin ardından Rus yanlılarının ayaklanması gibi. Amerika ve Avrupa, tıpkı Türkiye'de olduğu gibi Brezilya ve Ukrayna'da yaşananları işine geldiği gibi yansıtıyor ve ona göre tepki veriyor
DARBECİ SİSİ'YE DESTEK!
3 Temmuz Mısır darbesinde Amerika, Avrupa'dan ses çıkmadı. Hatta Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry ile AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherina Ashton defalarca Kahire'ye gidip darbe lideri Sisi'yle müzazekere masasına oturdu. Onlar, Sisi ile pazarlık yaparken aynı günlerde asker ve polis Kahire sokaklarında darbe karşıtı gösteri yapan sivilleri katlediyordu.
BEBEK KATİLİ İSRAİL'İN EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ
İsrail, 6 Temmuz 2013'te Gazze'ye saldırdı. 52 gün boyunca havadan ve karadan Gazze'ye ölüm yağdıran İsrail'in kanlı saldırılarında 2 binden fazla Filistinli can verdi. 52 gün boyunca Amerika her fırsatta İsrail'in kendini savunma yalanından bahsetti ve saldırılara arka çıktı.
BM İSRAİL'E SES ÇIKARAMADI
İsrail, Gazze'de BM'in okullarına bomba yağdırdı. Hem 2009'daki katliamlarda hem de geçen yaz yapılan son saldırıda Filistinli sivillerin evleri yıkıldığı için sığındıkları BM'e ait okul binaları bombalandı. İsrail 2009'daki süreçte o okullara fosfor bombası da atmıştı hem de fosfor bombalarıyla yapılan o saldırının görüntüleri yayınlanmıştı. Ancak BM'e yapılan bu saldırılarda bile Batı'dan ses çıkmadı.
MESCİD-İ AKSA OLAYI
İsrail, Ekim ve Kasım aylarında Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa'ya saldırdı. Mescid-i Aksa'nın kapılarına kilit vuruldu, kadınlar dövüldü, caminin içerisine gaz bombaları atıldı. Bir ibadethaneye hem de Müslümanlar için Mekke ve Medine'den sonra en önemli üçüncü kutsal mekan olma özelliği taşıyan Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırılar görmezden gelindi.
UYGUR VE HONG KONG'A KARŞI FARKLI TAVIR
Hong Kong'da yaşanan olayları 'demokrasi talebi' olarak niteleyen Batılı ülkeler, Çin yönetimindeki Doğu Türkistan'da yapılan zulme göz yumuyor. Uygur Müslümanları'nın insan hakları ve demokrasi mücadelesini görmezden gelen Batı, Hong Kong için dünyayı ayağa kaldırmıştı.
HAMBURG OLAYLARINA KARŞI SESSİZLİK
Almanya'nın Hamburg kentinde 2013 yılının Kasım ayında patlak veren şiddet eylemleri yaşandı. Eylemciler, bir kültür merkezinin yıkımına karşı çıkarak harekete geçince polis karşılık verdi. 2014'ün ilk haftalarında da devam eden olaylar sırasında bölgede olağanüstü hal ilan edildi. Eylemcilere sert müdahalede bulunuldu, çok sayıda gösterici göz altına alındı. Ama AB, bu olaylara karşı sessizliğini korudu.
ESAD'A KARŞI BİR TAVIR YOK
Suriye'de Mart 2011'de başlayan katliam sürecinde Amerika ve AB yine sessiz kaldı. Sorulduğunda "Esad gitmeli, saldırılar durmalı, siviller ölmemeli" gibi açıklamalar yapıldı. İş, Esad'ı durdurmaya geldiğinde ise Amerika ve Batı her seferinde geri durdu. En son 2013 Eylül ayında Amerika, kimyasal silahları gerekçe göstererek Suriye'ye sınırlı da olsa bir müdahale planını kesinlikle hayata geçireceklerini açıkladı ancak günler sonra müdahale planı rafa kaldırıldı.
FERGUSON EYLEMLERİ
Amerika'nın Missouri eyaletine bağlı St. Louis kentindeki Ferguson kasabasında siyahi bir şüpheli polis tarafından öldürüldü. Olaylar protesto edilirken polisin oldukça sert müdahalesi vardı. Sonuçta şüpheliyi öldüren polis ceza almadı bunun üzerine olaylar daha da büyüdü. Aynı süreçte polis bir çok kez başka şüphelileri de yargısız infazla öldürdü hatta içlerinden biri oyuncak tabancasıyla parkta oynayan 12 yaşındaki bir çocuktu. Bu arada göz altındaki bir kişi de polisin darbı sonucu hayatını kaybetti, o olaydaki polis de suçsuz bulundu. Tüm bu gelişmeler Batı medyası ve resmi makamları tarafından sessizlik içerisinde takip edildi.
LONDRA AYAKLANMASI
7 Ağustos 2011'de Londra'da bir kişi polis tarafından öldürülünce halk ayaklandı. Londra merkezli olaylar kısa sürede İngiltere'nin diğer kentlerine de yayıldı. Günlerce devam eden olaylar sırasında İngiltere Başbakanı David Cameron, sosyal medyayı yasaklama tehdidinde bulundu. Ortada ciddi bir polis şiddeti varken, Batı yine bu olayları görmezden geldi.
1 MAYIS EYLEMLERİ
Her 1 Mayıs'ta Avrupa'da başta Almanya olmak üzere bir çok ülkede yapılan gösterilerde çatışmalar çıkıyor, bu çatışmalara polisin müdahalesi ise çok sert oluyor. Türkiye'deki 1 Mayıs olaylarına odaklanan Batı medyası ve hükümetleri, kendi ülkelerinde yaşanan polis şiddetini ise ısrarla görmezden geliyor.
BATI MEDYASININ ALGI OYUNU
Türkiye'deki Gezi olayları ve paralel yapıya yönelik operasyonda Amerika ve Avrupa medyasıyla Amerikan yönetimi ve AB'den tepkiler gelirken benzer durum bazı ülkelerde de geçerli oluyor. Örnek olarak Brezilya'daki halk olayları ya da Kiev'deki Batı destekli yönetim değişikliğinin ardından Rus yanlılarının ayaklanması gibi. Amerika ve Avrupa, tıpkı Türkiye'de olduğu gibi Brezilya ve Ukrayna'da yaşananları işine geldiği gibi yansıtıyor ve ona göre tepki veriyor
Alman Welt gazetesi, Japonya Başbakan'ı Shinzo Abe'nin tekrar Başbakanlığa seçilmesinin ardından, Türkiye ve Rusya'yıda konu alan bir yazı yayınladı.
Japon Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı ile çok iyi anlaştığını belirten gazete, bu durumun Shinzo Abe'nin çalışanlarınca da doğrulandığını kaydediyor.
ABE EKONOMİK BAŞARISIZLIĞI ÖRTMEYE ÇALIŞIYOR
Geçtiğimiz Pazar Japonya'da gerçekleşen erken seçimlerin Abe'nin görev süresini uzatma taktiği olduğunu iddia eden gazete, Japon Başbakan'ın milliyetçiliği kullanarak ekonomik başarısızlığı örtmek istediğini anlatıyor. Ancak, 2011'de gerçekleşen 9.0 büyüklüğündeki deprem ve ardından yaşanan tsunami felaketi sonrası Japon ekonomisi büyük darbe almıştı. Gazetenin böylesi bir felaket sonrası, sanayisi ve ekonomisi ağır darbe almış bir ülkenin kısa sürede toparlanması mümkün olmayacak durumda olmasını bilmesi gerekirdi.
MURSİ'YE DE BENZER ELEŞTİRİLER YAPILMIŞTI
Nitekim benzer gazetelerin, Mısır'ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi için yaptıkları yorumlar göz önünde bulundurulunca şaşırmamak gerekir. Hatırlamak gerekirse, 30 Haziran 2012 tarihinde demokratik yollarla Mısır'ın başına gelen Muhammed Mursi, tam bir yıl sonra 3 Temmuz 2013'de darbe ile devrildi. Demokrasiden bahseden Batılı gazeteler, Mursi'yi yeterli bulmuyor ve benzer nedenlerden dolayı eleştiriyordu. Ancak kaosun hakim olduğu bir ülkede, hangi Cumhurbaşkanı bu kadar kısa sürede başarı sağlayabilir?
Yine Mısır üzerinden konuşmak gerekirse, basın özgürlüğünden bahseden benzer yayın kuruluşları Mısır'da darbe sonrası alıkonulan Al Jazeera muhabirleri ve diğer gazeteciler için neden sessiz? Üstelik bu gazetecilerin bir çocuğu 'Batılı' ülke vatandaşları.
ABE'NİN RUSYA ZİYARETLERİ
Welt, Japon Başbakan'ı Abe'nin Rusya ziyaretlerinden rahatsız olduğunu açık bir şekilde dile getiriyor ve bu durumun amacının Rusya - Çin ittifakını kırmak olduğunu iddia ediyor.
ERDOĞAN - ABE İLİŞKİSİ
Japon Başbakan'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilişkilerini sıkılaştırmak istediğini belirten gazete, Japonya'nın Türkiye'nin nükleer enerji çalışmaları ve teşviklerinide bu duruma bağlıyor. Japon ekonomisi için fırsat olarak görülen nükleer enerji çalışmalarıyla ilgili, Mitsubishi Heavy Industries ve Areva şirketlerinin Türkiye'de 22 milyar dolarlık yatırım hedefleri gösteriliyor.
BATI DEĞERLERİNE UYGUN, AYNI ZAMANDA KARŞI LİDER
Yazının son bölümünde, Times of India gazetesinden Dileep Padgaonkar'ın sözlerinden alıntı yapan gazete 'otokratik değerler', 'dini ve etik temel', 'eşi, benzeri olmayan kültür', 'hipernasyonalizm' vurgusu yaparak ekonomi ile iç içe olan 'karizmatik' liderlerin Batı değerlerine uygun olduğunu fakat dış düşmanlarla açık şekilde savaş halinde olmalarının rahatsızlık uyandırdığını belirtiyor. Ve bu tarz liderlerin aşağılanmalara karşı intikam duygusuyla hareket ettiklerini ifade ediyor.
ERDOĞAN, PUTİN VE ABE
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ona karşı gelenleri tutuklattığını ya da dışladığını belirten gazete hızını alamayıp, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oylarını arttırarak yoluna devam etmesini basın özgürlüğüne bağlıyor. 'Yinede' seçimlerde önde gitmesinin, ekonomik bir payının olduğunu ifade eden Welt, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2002'den bu yana sadece 'ekonomik' adımlarla başarı kazandığını iddia ediyor.
Japonya Başbakan'ı Abe'nin Japonya'yı eski büyüklüğüne getirme isteği ve ülke imajını düzeltme çabasını 'faşizm' olarak niteleyen gazete, bunu bir Japon gazetecinin ağzından ifade ediyor.
BATILILAR'IN RAHATSIZLIĞI EKONOMİ
Son yıllarda yaşanan ekonomik krizler nedeniyle darbe alan Avrupa ekonomisi, Türkiye'nin bu krizlerden etkilenmemesi nedeniyle her geçen gün daha da saldırganlaşıyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin, hükümeti ve Cumhurbaşkanı ile yalnız ekonomik değil, sanayi ve savunma konusundaki atılımları Batılı ülkeleri endişeye sevk ediyor. Batılı ülkelerde gerçekleşen halk ayaklanmalarını önemsemeyen ve görmezden gelen yayın kuruluşları, hükümetlerinin bu rahatsızlığını Türkiye'ye karşı kara propaganda ile dile getiriyor.
ABE EKONOMİK BAŞARISIZLIĞI ÖRTMEYE ÇALIŞIYOR
Geçtiğimiz Pazar Japonya'da gerçekleşen erken seçimlerin Abe'nin görev süresini uzatma taktiği olduğunu iddia eden gazete, Japon Başbakan'ın milliyetçiliği kullanarak ekonomik başarısızlığı örtmek istediğini anlatıyor. Ancak, 2011'de gerçekleşen 9.0 büyüklüğündeki deprem ve ardından yaşanan tsunami felaketi sonrası Japon ekonomisi büyük darbe almıştı. Gazetenin böylesi bir felaket sonrası, sanayisi ve ekonomisi ağır darbe almış bir ülkenin kısa sürede toparlanması mümkün olmayacak durumda olmasını bilmesi gerekirdi.
MURSİ'YE DE BENZER ELEŞTİRİLER YAPILMIŞTI
Nitekim benzer gazetelerin, Mısır'ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi için yaptıkları yorumlar göz önünde bulundurulunca şaşırmamak gerekir. Hatırlamak gerekirse, 30 Haziran 2012 tarihinde demokratik yollarla Mısır'ın başına gelen Muhammed Mursi, tam bir yıl sonra 3 Temmuz 2013'de darbe ile devrildi. Demokrasiden bahseden Batılı gazeteler, Mursi'yi yeterli bulmuyor ve benzer nedenlerden dolayı eleştiriyordu. Ancak kaosun hakim olduğu bir ülkede, hangi Cumhurbaşkanı bu kadar kısa sürede başarı sağlayabilir?
Yine Mısır üzerinden konuşmak gerekirse, basın özgürlüğünden bahseden benzer yayın kuruluşları Mısır'da darbe sonrası alıkonulan Al Jazeera muhabirleri ve diğer gazeteciler için neden sessiz? Üstelik bu gazetecilerin bir çocuğu 'Batılı' ülke vatandaşları.
ABE'NİN RUSYA ZİYARETLERİ
Welt, Japon Başbakan'ı Abe'nin Rusya ziyaretlerinden rahatsız olduğunu açık bir şekilde dile getiriyor ve bu durumun amacının Rusya - Çin ittifakını kırmak olduğunu iddia ediyor.
ERDOĞAN - ABE İLİŞKİSİ
Japon Başbakan'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilişkilerini sıkılaştırmak istediğini belirten gazete, Japonya'nın Türkiye'nin nükleer enerji çalışmaları ve teşviklerinide bu duruma bağlıyor. Japon ekonomisi için fırsat olarak görülen nükleer enerji çalışmalarıyla ilgili, Mitsubishi Heavy Industries ve Areva şirketlerinin Türkiye'de 22 milyar dolarlık yatırım hedefleri gösteriliyor.
BATI DEĞERLERİNE UYGUN, AYNI ZAMANDA KARŞI LİDER
Yazının son bölümünde, Times of India gazetesinden Dileep Padgaonkar'ın sözlerinden alıntı yapan gazete 'otokratik değerler', 'dini ve etik temel', 'eşi, benzeri olmayan kültür', 'hipernasyonalizm' vurgusu yaparak ekonomi ile iç içe olan 'karizmatik' liderlerin Batı değerlerine uygun olduğunu fakat dış düşmanlarla açık şekilde savaş halinde olmalarının rahatsızlık uyandırdığını belirtiyor. Ve bu tarz liderlerin aşağılanmalara karşı intikam duygusuyla hareket ettiklerini ifade ediyor.
ERDOĞAN, PUTİN VE ABE
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ona karşı gelenleri tutuklattığını ya da dışladığını belirten gazete hızını alamayıp, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oylarını arttırarak yoluna devam etmesini basın özgürlüğüne bağlıyor. 'Yinede' seçimlerde önde gitmesinin, ekonomik bir payının olduğunu ifade eden Welt, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2002'den bu yana sadece 'ekonomik' adımlarla başarı kazandığını iddia ediyor.
Japonya Başbakan'ı Abe'nin Japonya'yı eski büyüklüğüne getirme isteği ve ülke imajını düzeltme çabasını 'faşizm' olarak niteleyen gazete, bunu bir Japon gazetecinin ağzından ifade ediyor.
BATILILAR'IN RAHATSIZLIĞI EKONOMİ
Son yıllarda yaşanan ekonomik krizler nedeniyle darbe alan Avrupa ekonomisi, Türkiye'nin bu krizlerden etkilenmemesi nedeniyle her geçen gün daha da saldırganlaşıyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin, hükümeti ve Cumhurbaşkanı ile yalnız ekonomik değil, sanayi ve savunma konusundaki atılımları Batılı ülkeleri endişeye sevk ediyor. Batılı ülkelerde gerçekleşen halk ayaklanmalarını önemsemeyen ve görmezden gelen yayın kuruluşları, hükümetlerinin bu rahatsızlığını Türkiye'ye karşı kara propaganda ile dile getiriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder