Sembol ve gizli hesaplamalara büyük önem veren, kritik tüm eylemlerini şifreler kullanarak planlayan kanlı terör örgütü FETÖ’nün, darbe tarihini rastgele seçmediği ortaya çıktı.
FETÖ, milli iradeye yönelik darbe için 16 Temmuz’da hareket edecekti. Örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki üniformalı teröristleri, sabah gün ağarmadan tankları, topları ve ağır silahları ile kışlalardan çıkacak, seçilmiş hükümeti devirip ülke yönetimine el koyacaktı. Ancak hain planın deşifre olması üzerine örgüt hareket için daha erken bir saatte düğmeye bastı. Generalinden, uzman çavuşuna kadar TSK içinde yuvalanmış Paralel İhanet Çetesi, benzeri görülmemiş devlete karşı silahlandı. Gerçek vatan evlatları ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla ülkesine ve demokrasiye sahip çıkmak için kendini tankların önüne atan 7’den 70’e Türk milleti, uzun soluklu planlanan darbeyi, girişim aşamasındayken şehitler de vererek birkaç saat içinde püskürttü.
EMİR SÖZDE MEHDİ’DEN
Örgüte 16 Temmuz tarihinde darbe yapma emrini sözde ‘Mehdi’ Fetullah Gülen verdi. Tarih kitaplarına bakıldığında 16 Temmuz 622 Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’in Mekke’den Medine’ye ‘Hicret’ini tamamladığı tarihti. Eğer darbe başarılı olsaydı din bezirgânı Fetullah Gülen Türkiye’ye dönüşünü ‘Hicret’ ilan edecekti. Emre Uslu’nun da aralarında bulunduğu bazı FETÖ’cüler de sosyal medya hesaplarından, Türkiye’ye dönüş tarihlerini Temmuz 2016 olarak duyurmuştu.
HAİNCE SALDIRDILAR
Sabaha karşı planlanan kalkışma erken saate çekilince, takvimler 15 Temmuz’u gösterdi. Bu günün tarihteki karşılığı ise Hristiyan ordusunun, on binlerce Müslüman’ın katledildiği 1. Haçlı Seferi’nde Kudüs’ü işgaliydi. Türk milletine karşı harekete geçmek için ‘Hicret’ tarihini seçerek sözde ‘Mehdi’liğini pekiştirmeyi planlayan Fetullah Gülen’in darbe girişimi, aynı zihniyeti taşıdığı Haçlı ordusunun 1099 yılındaki kanlı Kudüs saldırısını düzenlediği tarihe denk geldi.
1099: Birinci Haçlı Seferi'nde Haçlı ordusu Kudüs'ü ele geçirdi. Haçlılar Kudüs'te katliam yaptı.
Birinci Haçlı seferi, 1096-1099 tarihleri arasında gerçekleşen tarihteki ilk haçlı seferidir. Katılan orduların miktarı ve sonuçları bakımından en önemli olan Haçlı seferidir.
Birinci Haçlı seferi diğer Haçlı seferleri gibi dalga dalga çoğunluğu dinsel heyecana kapılmış fakat önemli bir kısmı ise şahsı için macera ve avantaj arayan sürüler halindeki Avrupalı Hristiyanlar'ın o zaman Hıristiyan olan Avrupa üzerinden ve Balkanlardan yürüyerek, Müslüman arazilere girmeleri Anadolu'da Anadolu Selçuklu Devleti ve hükümdarı Kılıç Arslan elinde bulunan arazilere geçerek savaşıp Antakya'ya varmaları; bir büyük Antakya kuşatmasından sonra oradan Suriye ve Lübnan üzerinden Filistin'e ve Kudüs'e varmaları ve 1099 yılında Kudüs kuşatması, ele geçirilmesi ve katliamı şeklinde gerçekleşmiştir. Kudüs'e yönelen Haçlı ordusu Raymond de Toulouse tarafından sevk ve idare edildi. Uzun ve yıpratıcı bir seferden ve Müslümanlara karşı gerçekleştirdikleri pek çok yağma ve katliamdan sonra gerçekten de 7 Temmuz 1099 Kudüs'e vardılar. Hiristiyan Haçlı ordularının ilk hareketlerinin Kudüs'deki müslümanları şaşırttığı bildirilir.
Haçlı orduları ve takipçileri büyük gruplar halinde başları açık dua eder şekilde önlerinde papazları, şehrin etrafında ağlayarak ilahiler söyleyerek gezdikleri ve dini cezbeye gelip kendilerini şehrin duvarlarına attıkları yazılmıştır. Fakat çok geçmeden Haçlı askerler duruma hâkim olup kuşatma ciddi olarak başladı. Kudüs'ün kuşatılması sırasında Haçlı orduları şehrin surlarına birçok başarısız saldırılarda bulundular ve geri püskürtüldüler. Şehrin etrafında tahta bulup kuşatma için mancınık ve kuleler yapmak imkâni olmadığı anlaşılmıştı. Ama Filistin'e gelmiş olan Genevizliler Yafa yakınlarında karaya oturttukları gemilerini parçalayarak tahtalarını Kudüs önlerine getirdiler ve iki tane büyülk kuşatma kulesi yaptılar. Bunlar 14 Temmuz gecesi şehrin duvarları önüne getirildi.
Gasta adlı birincil kaynağa göre, 15 Temmuz günü bu kulelerden şehrin kuzeydoğu kapısı önünde bulunana Godefroi komuta etmekteydi; askerlerinden iki Flandralı şövalye ilk defa kuleden şehre girmeyi başardı. Bundan sonra Godefroi, kardeşi Boulogne'lu Eustace, Tancerd ve askerleri de şehre girdiler. Raymond komutasındaki ikinci kule bir hendek dolayısıyla ilerleyemedi. Fakat şehre Haçlıların girdiği haberini öğrenen kapı savunma komutanı İftikarüddevle fazla direniş yapamayacağını anlamıştı. Raymond Saint Gillies bir haberci gönderek İftikarüddevle teslim olursa kendisi ve ordusunun hiç ziyan görmeden serbest Kudüs'den ayrılmasına izin verileceğini bildirdi. İftikarüddevle pek fazla düşünmeden Raymond'un tekliflerini kabul edip teslim olup şehir kapılarını Haçlılara açtı. Raymond bu sözünü tuttu ve İftikarüddevle ve ordusu akşam Kudüs'ten ayrılarak Eskalon kalesine gittiler. Kudüs Haçlılar eline geçti.
15 Temmuz 1099 günü öğleden sonra, akşamüstü ve ertesi sabah Haçlı ordusu mensupları Kudüs'de bulunan bütün Müslümanları ve Yahudileri öldürmeye başlayıp dünya tarihinde eşine az rastlanır bir vahşet gerçekleştirdiler. Haçlı ordusu Kudüs'te iki gün içinde şehirdeki 70 binden fazla olmak üzere tüm Müslümanları ve Yahudileri kılıçtan geçirdiler. Birçok Müslüman Kudüslü Mescid-i Aksa camiine ve Haremi Şerif-Tapınak Tepesine Yahudiler de Batı Duvarı (Ağlama Duvarı) kenarında bulunan kendi sinagoglarına sığınmışlardı. Buralara sığınanların hepsi tek Müslüman ve Yahudi hayatta bırakılmadan öldürüldü.
Bu tarihi gerçek hem Batı Avrupalı Haçlılardan tarih yazanlar tarafından hem de zamanın tarihini yazan İslam kaynaklarında belgelenmektedir. O zamanda yaşamış, ismi bilinmeyen bir Latince tarih yazarının "Gesta Francorum" adlı eserinde bu durum şöyle betimlenmektedir: “... Bizim askerlerimiz Süleyman Tapınağına kadar onları katlederek, öldürerek takip ettiler; burada katliamla o kadar çok kişi öldürülmüştü ki ölenlerin akan kanı katliama devam eden askerlerimizin ayak bileklerine kadar yükselmişti.” Yine durumu diğer bir birincil kaynak "Chartres'li Fulcher" tarihinde “Bu tapınakta 10.000 kişi öldürüldü. Gerçekten orada olsaydınız ayaklarımızın ayak bileklerine kadar öldürülenlerin kanı ile kaplı olduğunu görürdünüz. Daha başka ne denilebilir? Buradaki hiç kimse hayatta bırakılmadı; ne kadınların ne çocukların hayatını bağışladılar.”
Diğer Haçlı yazarlardan biri olan, Aguiles'li Raymund bu vahşeti "övünerek" şöyle anlatır: “Görülmeye değer harika sahneler gerçekleşti. Adamlarımızın bazıları - ki bunlar en merhametlileriydi - düşmanların kafalarını kesiyorlardı. Diğerleri onları oklarla vurup düşürdüler, bazıları ise onları canlı canlı ateşe atarak daha uzun sürede öldürüp işkence yaptılar. Şehrin sokakları, kesilmiş kafalar, eller ve ayaklarla doluydu. Öyle ki yolda bunlara takılıp düşmeden yürümek zor hale gelmişti. Ama bütün bunlar, Süleyman Tapınağı'nda yapılanların yanında hafif kalıyordu. Orada ne mi oldu? Eğer size gerçekleri söylersem, buna inanmakta zorlanabilirsiniz. En azından şunu söyleyeyim ki, Süleyman Tapınağı'nda akan kanların yüksekliği, adamlarımızın bileklerinin boyunu aşıyordu.
Kudüs'te bu soykırımı yaşayan Müslümanlar Selahaddin-i Eyyübi komutasında Kudüs'ü Barbar Haçlılar'dan geri alırken savaş esnasında askerlerden başka kimse ölmemiş bir tek insanın kılına zarar gelmemişti
15 Temmuz 1099 günü Kudüs'e giren Haçlı ordusu, 70 binden fazla Müslüman veYahudi'yi kılıçtan geçirerek, dünya tarihinde eşine az rastlanır bir vahşet gerçekleştirdi. Ömer Camii'nde akıtılan İslam kanı, atlı bir süvarinin dizlerine kadar çıkacak dere gibi olmuştu.
Nevzuhur Edebiyat-Kültür-Sanat dergisi Kasım sayısında, Mescid-i Aksa'yı kapak resmi yaptı ve Kudüs'ün Haçlı ordusu tarafından işgali sırasında yaşanan vahşete ışık tutan bir yazı yayınladı. Ali Demirel imzasıyla yayınlanan, "Haçlı Orduları Kudüs'te" başlıklı yazıda, "Haçlı ordusu Kudüs'te iki gün içinde şehirdeki 70 binden fazla Müslüman ve Yahudi'yi kılıçtan geçirdi. Kentte kadın ve çocuklar dahil olmak üzere hiç kimseyi sağ bırakmadı" tespitine yer verildi.
Tarihî kaynaklara dayandırılan yazı, özetle şöyle:Haçlı orduları 7 Temmuz 1099 da Kudüs önlerine geldiler fakat hemen saldırmadılar. Önce çevreyi kolaçan ettiler, adeta oralara kadar gelişlerinin, şaşkınlık-heyecan ve de hazzını yaşıyorlardı. Ertesi günü şehri kuşatma altına aldılar. Kudüs kenti dışarıdan yapılacak saldırılara karşı iyi tahkim edilmişti dolayısıyla Haçlı orduları surlardan içeri giremiyorlardı. Bu arada onların yardımına, gemilerle doğu Akdeniz sahillerine gelmiş olan ve o an için Yafa'da bulunan Cenevizliler yetişti. Cenevizliler pek çok malzeme ve erzakı Haçlı ordularına vermekle kalmayıp gemilerini dahi parçalayarak kerestelerini verdiler. O kerestelerden iki tane (o zamana göre devasa ) kuşatma kulesi yapıldı. Kulelerin yapılması vediğer hazırlıklar 14 Temmuz günü tamamlandı. Sabaha karşı yani, l5 Temmuz'un şafak vakti Haçlı orduları saldırıya geçti. Kulenin birinden Haçlı askerleri şehre girmeye başladılar. Bunu haber alan, kenti savunan güçlerin komutanı sanki böyle bir şeyi bekliyormuş gibi hemen teslim oldu. Haçlı orduları Kudüs'ü ele geçirdiler. Sizce kentte ne yaptılar? Tarihi kayıtlara bakalım: "15 Temmuz 1099 günü öğleden sonra, akşamüstü ve ertesi sabah Haçlı ordusu mensupları Kudüs'de bulunan bütün Müslümanları ve Yahudileri öldürmeye başlayıp dünya tarihinde eşine az rastlanır bir vahşet gerçekleştirdiler. Haçlı ordusu Kudüs'te iki gün içinde şehirdeki 70 binden fazla olmak üzere tüm Müslümanları ve Yahudileri kılıçtan geçirdiler." (özgür ansiklopedi)
Hiç kimseyi sağ bırakmadılar
Haçlı askerleri Süleyman Tapınağına kadar onları katlederek, öldürerek takip ettiler; burada katliamla o kadar çok kişi öldürülmüştü ki ölenlerin akan kanı katliama devam eden askerlerimizin ayak bileklerine kadar yükselmişti." (" Gesta F rancoru m -ad l ı tarih kitabı nda n) "Bu tapınak:ta 10.000 kişi öldürüldü, Gerçekten orada olsaydınız ayaklarımızın ayak bileklerine kadar öldürülenlerin kanı ile kaplı olduğunu görürdünüz. Daha başka ne denilebitir? Buradaki hiç kimse hayatta bırakılmadı; ne kadınların ne çocukların hayatını bağışladılar." (tarihci; Chatres'li Fulcher)"Kutsal şehrin nijfusu kılıçtan geçirildi ve Frenkler bir hafta süren bir Müslüman katilamına giriştiler. Mescid-i Aksa Camiinde yetmiş binden fazla kişiyi öldürdüler." (Arap tarihci lbnial Athir (1160-1233) Al-Kamilfi'l Tarih (Mukkemmel Tarih)" adlı 13 ciltl ik abide eseri nde n) "Camii Ömer'de İslam kanı, atlı bir süvarinin dizlerine kadar çıkacak bir dereyi bulmuştu" (rarihçi Seignobos bu katliama tanık olmuş ve böyle yazmış).
Dökülen kan ayak bileklerini aşıyordu
Aslında Haçlı tarihçiler de birer Haçlı askeridir, yazarken duygu ve düşüncelerine gem vururlar ama bazıları buna bile gerek duymaz ve olanları öğünerek yazar. Bunlardan birisi de Aguiles'li Raymund, Historia francorum gui ceperunt Jheruselam , adlı eseri nde böbü rlenerek şöyle yazıyor: "Görülmeye değer harika sahneler gerçekleşti. Adamlarımızın bazıları - ki bunlar en merhametlileriydi - düşmanların kafalarını kesiyorlardı. Diğerleri onları oklarlavurup düşürdüler, bazıları ise onları canlı canlı ateşe atarak daha uzun sürede öldürüp işkence yaptıIar. Şehrin sokakları, kesilmiş kafalar, eller ve ayaklarla doluydu, Öyle ki yolda buntara takıtıp düşmeden yürümek zor hale gelmişti. Ama bütün bunlar, Süleyman Tapınağı'nda yapılanların yanında hafif kalıyordu. Orada ne mi oldu? Eğer size gerçekleri söylersem, bunainanmakta zorlanabilirsiniz. En azından şunu söyleyeyim ki, SüIeyman Tapınağı'nda akan kanların yüksekliği, adamlarİmızın bileklerinin boyunu aşıyordu.
"Nevzuhur dergisi, Tel: 0242 241 80 62 - www.mustafaakbaba.com
Tarihî kaynaklara dayandırılan yazı, özetle şöyle:Haçlı orduları 7 Temmuz 1099 da Kudüs önlerine geldiler fakat hemen saldırmadılar. Önce çevreyi kolaçan ettiler, adeta oralara kadar gelişlerinin, şaşkınlık-heyecan ve de hazzını yaşıyorlardı. Ertesi günü şehri kuşatma altına aldılar. Kudüs kenti dışarıdan yapılacak saldırılara karşı iyi tahkim edilmişti dolayısıyla Haçlı orduları surlardan içeri giremiyorlardı. Bu arada onların yardımına, gemilerle doğu Akdeniz sahillerine gelmiş olan ve o an için Yafa'da bulunan Cenevizliler yetişti. Cenevizliler pek çok malzeme ve erzakı Haçlı ordularına vermekle kalmayıp gemilerini dahi parçalayarak kerestelerini verdiler. O kerestelerden iki tane (o zamana göre devasa ) kuşatma kulesi yapıldı. Kulelerin yapılması vediğer hazırlıklar 14 Temmuz günü tamamlandı. Sabaha karşı yani, l5 Temmuz'un şafak vakti Haçlı orduları saldırıya geçti. Kulenin birinden Haçlı askerleri şehre girmeye başladılar. Bunu haber alan, kenti savunan güçlerin komutanı sanki böyle bir şeyi bekliyormuş gibi hemen teslim oldu. Haçlı orduları Kudüs'ü ele geçirdiler. Sizce kentte ne yaptılar? Tarihi kayıtlara bakalım: "15 Temmuz 1099 günü öğleden sonra, akşamüstü ve ertesi sabah Haçlı ordusu mensupları Kudüs'de bulunan bütün Müslümanları ve Yahudileri öldürmeye başlayıp dünya tarihinde eşine az rastlanır bir vahşet gerçekleştirdiler. Haçlı ordusu Kudüs'te iki gün içinde şehirdeki 70 binden fazla olmak üzere tüm Müslümanları ve Yahudileri kılıçtan geçirdiler." (özgür ansiklopedi)
Hiç kimseyi sağ bırakmadılar
Haçlı askerleri Süleyman Tapınağına kadar onları katlederek, öldürerek takip ettiler; burada katliamla o kadar çok kişi öldürülmüştü ki ölenlerin akan kanı katliama devam eden askerlerimizin ayak bileklerine kadar yükselmişti." (" Gesta F rancoru m -ad l ı tarih kitabı nda n) "Bu tapınak:ta 10.000 kişi öldürüldü, Gerçekten orada olsaydınız ayaklarımızın ayak bileklerine kadar öldürülenlerin kanı ile kaplı olduğunu görürdünüz. Daha başka ne denilebitir? Buradaki hiç kimse hayatta bırakılmadı; ne kadınların ne çocukların hayatını bağışladılar." (tarihci; Chatres'li Fulcher)"Kutsal şehrin nijfusu kılıçtan geçirildi ve Frenkler bir hafta süren bir Müslüman katilamına giriştiler. Mescid-i Aksa Camiinde yetmiş binden fazla kişiyi öldürdüler." (Arap tarihci lbnial Athir (1160-1233) Al-Kamilfi'l Tarih (Mukkemmel Tarih)" adlı 13 ciltl ik abide eseri nde n) "Camii Ömer'de İslam kanı, atlı bir süvarinin dizlerine kadar çıkacak bir dereyi bulmuştu" (rarihçi Seignobos bu katliama tanık olmuş ve böyle yazmış).
Dökülen kan ayak bileklerini aşıyordu
Aslında Haçlı tarihçiler de birer Haçlı askeridir, yazarken duygu ve düşüncelerine gem vururlar ama bazıları buna bile gerek duymaz ve olanları öğünerek yazar. Bunlardan birisi de Aguiles'li Raymund, Historia francorum gui ceperunt Jheruselam , adlı eseri nde böbü rlenerek şöyle yazıyor: "Görülmeye değer harika sahneler gerçekleşti. Adamlarımızın bazıları - ki bunlar en merhametlileriydi - düşmanların kafalarını kesiyorlardı. Diğerleri onları oklarlavurup düşürdüler, bazıları ise onları canlı canlı ateşe atarak daha uzun sürede öldürüp işkence yaptıIar. Şehrin sokakları, kesilmiş kafalar, eller ve ayaklarla doluydu, Öyle ki yolda buntara takıtıp düşmeden yürümek zor hale gelmişti. Ama bütün bunlar, Süleyman Tapınağı'nda yapılanların yanında hafif kalıyordu. Orada ne mi oldu? Eğer size gerçekleri söylersem, bunainanmakta zorlanabilirsiniz. En azından şunu söyleyeyim ki, SüIeyman Tapınağı'nda akan kanların yüksekliği, adamlarİmızın bileklerinin boyunu aşıyordu.
"Nevzuhur dergisi, Tel: 0242 241 80 62 - www.mustafaakbaba.com
ETÖ İTİRAFÇISI: "BİZE 1 GÜN ÖNCE BİLDİRİLDİ"
15 Temmuz soruşturması kapsamında gözaltına alınan isimlerden bazıları etkin pişmanlık yasasından faydalanmak için itirafçı olmayı tercih etti. İzmir'de gözaltındaki 'Merve' kod adlı FETÖ itirafçısının iddiası ise Ankara'daki terör saldırısının FETÖ ilişkisini faş etti.
4 Ekim'de Ceyhan Torlak imzası ile Sabah'ta yayınlanan haberde yer aldığı gibi şok bir itirafta da bulunan kadın, 10 Ekim 2015'te DEAŞ tarafından gerçekleştirilen 2'si çocuk 102 kişinin öldüğü, 391 kişinin yaralandığı Ankara Gar saldırısından bir gün önce haberlerinin olduğunu söyledi. Cep telefonunda yüklü olan ByLock programına örgüt yöneticilerinden gelen mesajla uyarıldıklarını anlatan kadın, "Ankara Garı önünde düzenlenen terör saldırısından bir gün önce ByLock programı üzerinden 'Yarın terör saldırısı olacak. Sakın sokağa çıkmayın. Yakınlarınıza, akrabalarınızı ve arkadaşlarınızı da uyarın' şeklinde bilgi geldi. Ben de Ankara'da tanıdığım insanlara, yakınlarıma ve arkadaşlarıma haber verdim. Ben de o gün hiç dışarı çıkmadım. Ertesi gün Ankara Garı önünde terör saldırısı olduğunu televizyondan öğrendim. Onlarca insanın hayatını kaybettiğini görünce çok üzüldüm" dedi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder