22 Mart 1647... Afrika'yı İngilizlere kaptıran Hollandalılar Asya'ya açılmaya karar veriyor. Dalacaklar bir ülkeye ve iliğine kadar sömürüp, yer altı kaynaklarını Amsterdam'a taşıyacaklar. Gemi yola çıkıyor, Güney Afrika'yı dolanırken batıyor. Canlarını zor kurtaran Hollandalılar Güney Afrika'ya çıkıyor. Koloni kurup, hızlı bir nüfus artışıyla ülkeyi ele geçiriyorlar. Ve müthiş bir zulüm başlıyor.Çünkü sömürgeci Hollandalılar ırkçılıkta tavan yapmış durumda.Ve dünyanın en zengin altın ve elmas kaynağına ulaşıyorlar.Altın ve elmas ortaya çıkınca İngilizler durur mu? "Afrika bizim" diyerek, kara kıtanın en ucunda yaşayan İngilizlerin haklarını koruma bahanesiyle büyük bir orduyla karaya çıkıyorlar. 1800'lü yılların sonlarında Hollandalı ve İngilizler arasında müthiş bir savaş başlıyor. Güney Afrika'da.
Ancak Hollandalılara esir düşüyor. Bir süre sonra esir kampından kaçıp geliyor, İngiliz ordusuna asker olarak katılıp kanlı savaşın tarafı oluyor. Gazetecilikten askerliğe giden hikaye İngiltere'de büyük yankı buluyor. Eleman bir anda İngiltere'de halk kahramanı oluyor. Döndüğünde bu hikaye onu Bakanlığa taşıyor. Bakanlık yaparken 1.Dünya Savaşı patlıyor, "Çanakkale'yi denizden geçelim, İstanbul'u işgal edelim" teklifini getiriyor. O teklif kabul görüyor. Afrika'daki savaşın çıkardığı bakan aradan yıllar geçtikten sonra kendini 2.Dünya Savaşı'nın ortasında ve Başbakanlık koltuğunda buluyor. Evet onun adı tahmin ettiğiniz gibi Winston Churchill.
Güney Afrika'da kanlı iki sömürgecinin savaşından bir isim daha çıkıyor ve dünya tarihine damga vuruyor. İngilizlerin yetiştirdiği, Kraliçe'ye göbekten bağlı bu kişi ülkesi Hindistan'dan Güney Afrika'ya geldiğinde bir gerçekle karşı karşıya kalıyor.
Hindistan'dan İngilizler'in getirdiği binlerce Hintli, Güney Afrika madenlerinde köle gibi büyük işkenceler altında çalıştırılıyor,savaşta cepheye sürülüyor. İşte buna isyan ediyor bizim eleman. İngiliz hayranlığından tövbe ediyor, Afrika'daki Hintlilerin hakları için mücadeleye adıyor kendini. Onun adı da Mahatma Gandhi... Peki o dönemde bizimkiler ne yapıyor. İttihatçı Jön Türkler gidip Paris ve Londra'ya yerleşiyor.
Osmanlı'yı yıkmak için kendi ülkelerine savaş açıyor. Londra'dan, Paris'ten hatta Yunanistan ve PATRİKHANE'den bile PARA alıyor. Güney Afrika'daki İngiliz Sömürge Valisi Cecil Rood'u Türk gençliğine "ÖRNEK ALINACAK BÜYÜK REHBER" ilan ediyor. 1908'de İstanbul'a dönen İngiliz elçi Malet'in arabasının atlarını söküyor. İngiliz elçisini omuzlara alarak Beyoğlun'daki elçiliğe kadar kahraman gibi taşıyor. Ve dahası 26 imzayla İngiliz elçiliğine bir mektup veriyor; "Tarih boyunca harekat ve fetihlerinde hürriyet ve adalet gibi iki vecibe-i insaniyeyi güçlendirmek ve yaymak için en çok fedakarlıklar göstermiş, en fazla başarı elde etmiş bir hükümet-i muazzama olması sebebiyle SAYGIDEĞER İNGİLİZ DEVLETİ'ni MEDENİYETİN ÖNDERİ unvan-ı celislesiyle tebrik ediyoruz" diye giriyorlar o mektuba. "Türk Milleti'nin kalbinde ebediyen kaim ve daim olacak bir muhabbet duygusu medydana getirmiş olan İngiliz Devleti'nin siyasi tavrını takdir etmek VAZİFESİ herkesten çok BİZE düşer" diyerek bağlılık yemini ediyorlar. Güney Afrika'daki BOERLER savaşında sonuna kadar İngiliz devletinin yanında olduklarını açıklıyorlar. Mektuba imza atanların içinde gazeteciler, aydınlar, milletvekilleri, bakanlar ve DİN ADAMLARI var. Evet Boerler savaşından çıkarak dünya tarihine damga vuran iki isim Chirchill ve Gandhi kendi insanları ve ülkelerinin çıkarları için savaşıyor. BİZİMKİLER ise İngiliz çıkarları için "EMRİNİZE AMADEYİZ" diyerek bağlılık yemini ediyor. Bugün yaşadığımız olaylara bakınca DEĞİŞEN NE? Ülkesini satanlar, kendi ülkesine OPERASYON yapanlar, Londra'da, New York'ta bağlılık yemini edenler, Yahudi lobilerinde, localarda"Emrinizdeyiz" diyerek Türkiye'yi yerden yere vuranlar... Tam gaz devam ediyorlar... Onlar BOER'ler... Yani Britanya Ordusu Erleri... Onun için sık sık yaban ellerde ortaya çıkıyorlar!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder