Görev, "Cihâd-ı Mukaddes" ilanını takip eden günlerde bütün Mevlevîlerin kendisine bağlı olduğu Konya Mevlânâ Dergâhı Şeyhi Veled Çelebi verildi, ondan bir "Gönüllü Mevlevi Alayı" teşkili istendi. Veled Çelebi, Mücahid-i Mevleviye Kumandanı olarak miralay (albay) rütbesiyle bu alaya komuta etti ve üç yıl Şam'da yaşadı.
İttihat ve Terakki'nin üç önemli isminden
Cemal Paşa'nın, hatıralarında kendine aitmiş gibi anlattığı Mevlevi Alayı
fikri, kısa zamanda diğer Mevlevi dergahlarında da destek bulmuştu. Ülkedeki
bütün Mevlevi dergahları, savaşa katılmak üzere gönüllüler toplamaya
başladı. Aynı şekilde, Bursa Mevlevihanesi şeyhi de gönüllüler topluyordu.
Alay sancağının Veled Çelebi'ye teslimiyle birlikte, katılan gönüllü
dervişlere ve şeyhlere de çeşitli rütbeler verilmişti. Alayın mevcudu, 47 Mevlevihaneden muhtelif sayıda
gönüllü katılımıyla 1026 kişiye ulaşmıştı. Birlik gerçekte bir tabur
büyüklüğündeydi ama, adı "Mevlevi Alayı" olarak kaldı...
Alaya en fazla gönüllü, 138 Mevlevi ile
şeyhliğini Abdülbaki Efendi'nin yaptığı İstanbul Yenikapı Mevlevihanesi'nden
katılmıştı. Kıbrıs gibi uzak ve ulaşımı zor veya düşman işgaline uğramış
bölgelerdeki Mevlevihaneler dışında Anadolu'nun hemen hemen her tarafından Mevlevi
şeyhleri önderliğinde birer ikişer kişi de olsa alaya katılmıştı. Bunu Konya izledi. Konya Mevlana Dergahı'ndan 110, Bursa'dan 67
şeyh, derviş ve mürit iştirak eti. Alayda, şeyhi Burhanettin Efendi olan Gelibolu Mevlevi Dergahı'ndan ise 7 kişi
vardı.
Teşkil olunan alaya askerî anlamda
müşavirlik yapmaları için Harbiye Nezareti tarafından Kolağası Hüseyin Hüsnü
ve Doktor Kıdemli Yüzbaşı Behçet ve Eczacı Zühdi beyler görevlendirilmişti.
Alay, başlarında Mevlevi sikkesi, sırtlarında derviş cübbesi, elleri
kılıçlarının kabzalarında olduğu hâlde Harbiye Nezâreti önünde toplandı.
Yapılan tören ve dualardan sonra Mevlevi alayı, Şeyh Abdülbâki Efendi
başkanlığında Haydarpaşa tren istasyonundan Konya'ya uğurlandı. Alayın
sancaktarı Ankara Mevlevîhanesi Şeyhi Mustafa Nureddin Dede (Nuri Dede),
idi. Yol boyunca diğer tekke ve zaviyelerden de katılımlar oldu ve uğranılan
istasyonlarda bu gönüllülere büyük ilgi gösterildi.
Alay, Afyon'da bir iki gün kaldı. 8 Şubat
1915'te Afyon'dan ayrılan Mevlevi Alayı Konya'ya ulaştı. Birkaç gün içinde
diğer Mevlevîhanelerden gelen Mevlevi şeyhleri ve maiyetlerindeki dervişler
de katıldılar. Konya'da alayın teçhiz işlemleri başladı. Harbiye Nezâreti
tarafından organize edilen teçhiz işlemlerinde; alayın komutanı olan Veled
Çelebi için komutan çadırı, şeyhlere subay çadırları, er sıfatındaki
dervişler için de yine çadırlar, kaput, karavana, matara, fıçı vb.
malzemeler temin edildi. Alay 26 Şubat Cuma gününe kadar gerekli tüm
hazırlıklarını tamamladı. Aynı gün Cuma namazını müteakip Mevlânâ Dergâhı
önünde uğurlama merasimi yapıldı. Mevlânâ Dergâhı mescidine konulan sancak
dualarla çıkartıldı. Dergâhın Ser-tarîki Âdil Çelebi dua etti ve Mevlevi
gülbânkı okudu. Burada gönüllülere silahları dağıtıldı. Resimler çektirildi
ve gönüllü alayı; Kumandan Çelebi Efendi; ellerinde silahları, başlarında
sikkeleriyle Mevlevi şeyhleri, binlerce ahâli ile birlikte kışlaya doğru
yola çıktı. Mevlevi Alayı kışlada askerî heyet tarafından karşılandı, daha
sonra vilayet önüne hareket edildi. Mülkî erkânla vedalaşıldı ve alay,
Konya'dan ayrılmak üzere tren istasyonuna ulaştı ve trenle Şam'a hareket
etti. Şam'a ulaşan Mevlevi Alayı, daha önce gelen diğer gönüllü Mevlevîlerle
birleşerek yolculuğunu tamamladı.
Şam'da toplanan alay, Cebel-i Lübnan'da
karargâh kurmuş olan 4. Ordu'nun emrine verilmiş ve hemen talimlere
başlamıştı. Alay mensuplarına zaman zaman yürüyüş
ve atış talimleri yaptırıldı, fakat tam bir savaş eğitimi verilmedi.
Mevlevi şeyh ve müritlerinin tabiatlarının savaşmaya uygun olmadığı düşünülerek cepheye gönderilmediler.
Cepheye gitmeyen Mevlevi gönüllüler de hem merkez karargahta, hem de bazı
birliklerde çeşitli görevler yaptılar. Bu görevlerden belki de en mühimi,
ojistik ve sıhhiye hizmetleri yanında askerlere moral
desteği vermeleriydi. Mevleviler Şam'da kaldıkları yaklaşık 3 sene zarfında,
dergahlarında olduğu gibi sema törenlerine ve musiki ziyafetlerine devam
etmişler, halkın ve askerlerin maneviyatlarını yüksek tutmaya
çalışmışlardır. Bu esnada alay mensuplarından bazı yaşlı ve hasta dervişler
vefat etti. Suriye bozgunundan sonra ordunun kuzeye çekilmesi ile birlikte 3
seneye yakın kaldıkları Şam'dan ayrılan alay mensubu Mevlevi şeyhleri ve
dervişleri tekrar Mevlevihanelerine döndüler.
Birinci Dünya Savaşı'nda teşkil edilen Mevlevi Alayı, Çanakkale
cephesinde hiç bulunmadığı gibi, Gelibolu Mevlevihanesi de zaten o günlerde
faal değildi... Mevlevihanenin şeyhi veya müritleri de başka kentlere
göçmüşlerdi. Mevlevihanenin bulunduğu bölge Balkan Savaşı'nın patlamasından
itibaren askeri bölge içine alınmış, ve yapıları hastane, depo, koğuş olarak
kullanılmıştı... Bu işlevini Birinci Dünya Savaşı sırasında da sürdürdü...
Dolayısıyla, Gelibolulu 6 mürit ve postnişin Burhaneddin Efendi de alaya
başka kent ve kasabalardan katılmışlardı...
Mısır'daki İngiliz ordusuna karşı Filistin ve Kudüs'ü savunan, ayrıca Kanal
Harekatını gerçekleştiren IV. Ordu Komutanı Cemal Paşa, hatıralarında
Mevlevi Alayı hakkında şunları yazmıştı:
''İstanbul'dan hareketimizden 36 saat sonra Konya'ya varmıştık. Veled Çelebi
Hazretleri ile tanıştım. Bir gönüllü müfrezesi ile Mısır seferine iştirak
edecek olurlarsa ordunun, Hazret-i Mevlana'nın ruhaniyetinden istifade
edeceğini söz arasında söylemiştim. Benim hareketimden bir müddet sonra
kendisi 'Mevlevi Gönüllü Alayı' adlı askeri bir birlik tertip ederek
Suriye'ye geldi. Uzun süre Suriye'de bana refakat etmekten geri durmadığı
gibi, maiyetine aldığı Türk gençlerinden meydana gelen ordu, muhtelif
hususlarda pek çok hizmet gördü. Çeşitli kolordularımı ve diğer birliklerimi
Çanakkale, Bağdat ve Bitlis bölgelerine gönderdikten sonra nihayet öyle bir
hale geldim ki, elimde Türk birliği olarak Şam'da bulunan Mevlevi Alayı ile
ordu karargahı için Dobruca gönüllülerinden teşkil ettiğim bir piyade
bölüğünden başka hiçbir şey bulunmuyordu.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder