Korkmayın, meyhanede hesabı saat on birde de ödeyebilirsiniz on ikide de, meyhaneci dükkânı kapatmadıysa... Gece kulübünde de sabaha kadar iç, yerlere düş, serbest.
İçkiye yalnızca "Tekel bayiinde satış" yasağı var, saat ondan sonra.
Yani hükümet içkiyi yasaklamadı, gece belli bir saatten sonra "sardırıp götürmeye", dikkat isterim, tüketimine değil, lokantada servis edilmesine değil, bayide satışına "sınırlama" getirdi. Yabancı basında "Türkiye'de içki yasaklandı" yazan utanmazlara inanmayınız. Böyle bir şey yoktur.
Bu sınırlama bir ölçüde bayilerin cirosunu kıracak, bir ölçüde de "meyhaneden çıkınca hızını alamayıp evde ya da kıyıda köşede devam etmek isteyenleri" sıkıntıya sokacak.
Fakat onun da kolayı, bu sınırlamanın çevresinden dolanmanın yolu var: Yasağı delmek istiyorsan gündüzden stok yapacaksın! Bu kadar basit.
Ayrıca, saat dokuz elli beşte istersen otuz şişe al götür, karışan yok.
Demek ki yaygara etmeye de gerek yok, baban Tekel bayii olmadığı sürece.
Ama basının "vahşi muhalefet" yapan kesimi kaç gündür "yanlış bilgilendirmeyi" körüklemeye çalışıyor. Taksim olaylarının temeli de bu yanlış bilgilendirmeye dayanıyordu. Taksim gezisine zaten bina yapılamayacaktı, mahkeme durdurmuştu, bunu gizlediler. Küçük burjuvaları kışkırtıp parka döktüler.
Bunun yanısıra "içki yasağı başlıyor" diye bir balon üfürüp "şeriat geldi" paniği yarattılar. Taksim'de olay çıkaranların önemli bir kısmı, ağaç mağaç yüzünden değil, içki derdinden eyleme katılmıştır.
Herhalde, hiçbir uygar ülkede bulamayacağınız bir serbestlik olan "on sekiz yaşından küçüklere içki satılmasını" da savunmayacaksınız, ayıp olur.
Önümüzdeki aylarda, fabrikadan çıktıkça, şişelerde "alkol dostunuz değildir"ibaresi yer alacak. Hani sigara paketlerindeki "sigara öldürür" cümlesi gibi.
Yalan mıdır? İçki dostunuz mudur?
Ben yıllarca eşek gibi içtim, bu yüzden şeker hastası oldum. Yıllardır da ağzıma sürmüyorum. Pek pek iki haftada bir, bir kadehcik şarap, o da hemen çarpıntı yapıyor. Kan şekerim de zınk diye fırlıyor.
Dost mu oluyor şimdi bu zıkkım?
Bir yasak var gerçi: Parklarda bahçelerde, piknik alanlarında, haa bakınız orada haklısınız, yasak.
Ama sen Fransızlar gibi pikniklerde soğuk tavuk budunun yanında kibar kibar bir kadeh beyaz şarapla yetinmiyorsun ki canım kardeşim, mangalı tütsülerken bir büyük devirip karıya kıza sarkıyorsun!... Piknikte içki yasak ama kendini bilmeyen lumpene yasak. Bu bir "din iman" meselesi değil, bir "asayiş" meselesidir.
Bir de, geceyarısı evden fırlayıp parkta arkadaşlarıyla kafa çekmeye giden yeniyetmeler frenlenecek tabii, bunda da sayısız yararlar var. İstediğiniz ana-babaya sorunuz.
Haaa, gelelim madalyonun arka yüzüne: Böyle bir sınırlama çok çok mu gerekliydi? Şu saat sınırı, on değil de örneğin on bir ya da on iki yapılamaz mıydı? Bu zıkkımı içen nasıl olsa bir yolunu bulup geceyarısı da içmeyecek midir? "Tezgâh altı" tabir edilen gece satışları bazı bayilerde çaktırmadan sürmeyecek midir? On sekizini doldurmuş herkes isterse içkiden çatlayıp nalları diksin, ne karışıyorlar? Velev ki ergenim ve de ayyaşım, sana ne?
Onu da bize değil hükümete soracaksınız efendim. Elinden geldiğince engellemeye çalışır, yetişemediği noktada kendi halinize bırakır. Herhalde "ayaklanma çıkarmaya değer" bir mesele yoktur ortada..
Yani hükümet içkiyi yasaklamadı, gece belli bir saatten sonra "sardırıp götürmeye", dikkat isterim, tüketimine değil, lokantada servis edilmesine değil, bayide satışına "sınırlama" getirdi. Yabancı basında "Türkiye'de içki yasaklandı" yazan utanmazlara inanmayınız. Böyle bir şey yoktur.
Bu sınırlama bir ölçüde bayilerin cirosunu kıracak, bir ölçüde de "meyhaneden çıkınca hızını alamayıp evde ya da kıyıda köşede devam etmek isteyenleri" sıkıntıya sokacak.
Fakat onun da kolayı, bu sınırlamanın çevresinden dolanmanın yolu var: Yasağı delmek istiyorsan gündüzden stok yapacaksın! Bu kadar basit.
Ayrıca, saat dokuz elli beşte istersen otuz şişe al götür, karışan yok.
Demek ki yaygara etmeye de gerek yok, baban Tekel bayii olmadığı sürece.
Ama basının "vahşi muhalefet" yapan kesimi kaç gündür "yanlış bilgilendirmeyi" körüklemeye çalışıyor. Taksim olaylarının temeli de bu yanlış bilgilendirmeye dayanıyordu. Taksim gezisine zaten bina yapılamayacaktı, mahkeme durdurmuştu, bunu gizlediler. Küçük burjuvaları kışkırtıp parka döktüler.
Bunun yanısıra "içki yasağı başlıyor" diye bir balon üfürüp "şeriat geldi" paniği yarattılar. Taksim'de olay çıkaranların önemli bir kısmı, ağaç mağaç yüzünden değil, içki derdinden eyleme katılmıştır.
Herhalde, hiçbir uygar ülkede bulamayacağınız bir serbestlik olan "on sekiz yaşından küçüklere içki satılmasını" da savunmayacaksınız, ayıp olur.
Önümüzdeki aylarda, fabrikadan çıktıkça, şişelerde "alkol dostunuz değildir"ibaresi yer alacak. Hani sigara paketlerindeki "sigara öldürür" cümlesi gibi.
Yalan mıdır? İçki dostunuz mudur?
Ben yıllarca eşek gibi içtim, bu yüzden şeker hastası oldum. Yıllardır da ağzıma sürmüyorum. Pek pek iki haftada bir, bir kadehcik şarap, o da hemen çarpıntı yapıyor. Kan şekerim de zınk diye fırlıyor.
Dost mu oluyor şimdi bu zıkkım?
Bir yasak var gerçi: Parklarda bahçelerde, piknik alanlarında, haa bakınız orada haklısınız, yasak.
Ama sen Fransızlar gibi pikniklerde soğuk tavuk budunun yanında kibar kibar bir kadeh beyaz şarapla yetinmiyorsun ki canım kardeşim, mangalı tütsülerken bir büyük devirip karıya kıza sarkıyorsun!... Piknikte içki yasak ama kendini bilmeyen lumpene yasak. Bu bir "din iman" meselesi değil, bir "asayiş" meselesidir.
Bir de, geceyarısı evden fırlayıp parkta arkadaşlarıyla kafa çekmeye giden yeniyetmeler frenlenecek tabii, bunda da sayısız yararlar var. İstediğiniz ana-babaya sorunuz.
Haaa, gelelim madalyonun arka yüzüne: Böyle bir sınırlama çok çok mu gerekliydi? Şu saat sınırı, on değil de örneğin on bir ya da on iki yapılamaz mıydı? Bu zıkkımı içen nasıl olsa bir yolunu bulup geceyarısı da içmeyecek midir? "Tezgâh altı" tabir edilen gece satışları bazı bayilerde çaktırmadan sürmeyecek midir? On sekizini doldurmuş herkes isterse içkiden çatlayıp nalları diksin, ne karışıyorlar? Velev ki ergenim ve de ayyaşım, sana ne?
Onu da bize değil hükümete soracaksınız efendim. Elinden geldiğince engellemeye çalışır, yetişemediği noktada kendi halinize bırakır. Herhalde "ayaklanma çıkarmaya değer" bir mesele yoktur ortada..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder