2 yıl önceye gidelim!Bölgenin kaderini belirleyecek özel bir röportaj yayınlandı! 25 Aralık 2012'de Neçirvan Barzani TIME'a verdiği söyleşide şunları söylüyordu: "Türkiye bizim umut kapımız. Eğer bu umut kapısı kapanırsa Bağdat'a teslim oluruz ve hepimizin çıkarları tehlikeye girer. Özellikle belirtmeliyim, tam bağımsız bir Kürdistan için fırsat olduğunu biliyoruz. Ancak buna Türk ordusunun izin vermeyeceğini de çok iyi biliyoruz..."
Bu ifadeler bölgede sınırların değişeceğinin göstergesiydi!
Ama buna temelden itirazı olanlar vardı! Hem içeriden hem dışarıdan!
TIME'ın bu haberinden yaklaşık bir yıl sonra dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Ricciardone Amerika'dan gelen birRİCA üzerine bölgeye indi!
Yanında da eski BÜYÜKELÇİLERDEN James Jeffrey vardı! Kürtler arasına girildi!
Çok ayrıntılı ve titiz bir çalışma yapıldı! Amaç Kürtlerin ne düşündüğünü öğrenmek ve bir politika geliştirmekti! Sonuçlar da özel kurye ile ilgililere gidecekti!
Birçok soru soruldu!
En önemlisi "Türkiye'ye bağlanmak istiyor musunuz?" sorusuydu! Düğüm buradaydı! Hem Ankara'nın hem Barzani'nin gücü ortaya çıkacak hem de gerektiğinde operasyonun yönü değişecekti! Hatta Barzani'nin kaderi bile buradaki şifrelerde yer alacaktı!
Ancak Erdoğan'ı pek sevmeyen Ricciardone çıkan sonuçtan çok mutlu olmadı! Kürtler'in YÜZDE 91'i Türkiye'ye bağlanmak istediğini açık ve net olarak söyledi!
Yüzde 5'i bu konuda liderleri olan Barzani'nin kararına saygı duyacaklarını söyledi.
Yüzde 3'ü kararsız kaldı, yüzde biri de karşı çıktı...
30 yıl anlamsız bir savaşın tarafı olmaya zorlanan KÜRTLER Türkiye'yi umut olarak görüyordu!
Bu sonuçlar Beyaz Saray'ı salladı!
Zaten bu rakamların netleşmesinden sonra ABD'nin ikinci adamı Biden devreye girdi!
Çünkü Irak ve Ortadoğu konusunda en yetkin ve etkili isim oydu!
Biden, hatta John Kerry ısrarla BÜTÜN IRAK'tan yana olduklarını söylüyordu!
El Pais'in haberine göre Biden, Barzani'yi 11 kez arıyor ve "Ne olur referandumu iptal et! Şimdi zamanı değil!"diyordu!
Ortada da bir IŞİD vardı! Kimse sahiplenmiyor ama giderek büyüyordu! Silahlar, araçlar, militanlar arttıkça artıyordu! Belli ki Ortadoğu'da istenilen kıvam oluşmamıştı!
Karmakarışıktı işler! IŞİD'in bir tarafında Amerika, diğer tarafında İngiltere ve İsrail vardı! Bölgedeki diğer ülkelerde güçleri oranında sonuç almak adına operasyonlara kalkışıyordu! Hatta 49 Türk'ün kaçırılması da hesaba dahildi!Sanki erken doğumu önlemek için alınan tedbirdi!Eğer Ankara-Erbil yakınlığı olmasaydı IŞİD'in hayali bile kurulmazdı! Ama şimdi ortada duran kocaman bir gerçekti! "SÜNNİ" olduklarını söyleyen örgüt Suriye'de ESAD için savaşıyor ve Sünni öldürüyordu!
Çelişki bu kadar da değildi! Eski CIA Başkanı Petraeus ile görüştükten sonra cezaevinden çıkan ve ÜRDÜN'de özel bir kampta eğitim alan BAĞDADİ operasyonun başına getiriliyordu! Amerikan basınına göre kendisi Tel Aviv doğumluydu! Anne ve babası Yahudi'ydi! Gerçek ismi Simon Eliot'tı! Ebu Bekr el-Bağdadi ismini Samarra'da bir çatışmada ölen gerçek BAĞDADİ'den sonra alıyordu!
İngilizler ve İsrail perde arkasından iş görürken çelişkiler devam ediyordu!
Kafa kesme görüntüleri Rita Katz isimli Irak Yahudisi bir kadının CIA tarafından al-işlet denilen internet sitesinden yayınlanıyordu! Rita'nın babası 6 gün savaşlarında Irak'ta İSRAİL AJANI olarak yakalanmıştı! Bir yıl çok ağır bir cezaevi hayatı yaşadıktan sonra 500 kişiyle birlikte ertesi yıl asıldı! Rita ve ailesi önce İran'a birkaç gün sonra da Tel Aviv'e geçti! Rita orada okudu! İsrail'in özel yetişmiş elemanı olarak SAVUNMA BAKANLIĞI'NA girdi! Tam işleri büyütecekken piyango vurdu ve gelen teklif üzerine ABD'ye gitti! Üç çocuğunu da yanına alan RİTA, Search for International Terrorist Entities Inteligence Group isimli (SITE) şirketin başına geçti!
Görüntüler de burada yayınlandı!
Neden o seçiliyordu acaba?
Peki, anlaşılmayan KARA NOKTALAR bu kadar mıydı?
Elbette değildi!
Birkaç hafta önce kafası kesilen gazetecinin görüntülerini yayınlayan SITE şimdi de IŞİD'i göklere çıkaran ve onların yayın organı olan AZBİRU DERGİSİNİN tanıtımını üstlendi!
Kim, kimdi belli değildi yani!
İngiliz Başbakan Cameron, son olarak öldürülen İngiliz vatandaşının katillerinin yakalanacağını duyurdu!
Almanlar da aynı şeyi söylüyordu!
ABD ise daha da kararlıydı! Cameron daha da ileri giderek "Zamana yayılan stratejik hamlelerle IŞİD'i bitereceğiz!" diye kesip atıyordu! İyi de "Bu adamlara destek veren kimdi?"
Ortada cevap bekleyen soru buydu!
Üstelik Başkan Obama'ya "Erdoğan'la dost olmanı kabul etmemi beklemiyorsunuz umarım!" diye çıkışan Henry Kravis, IŞİD'in finansörlerinden biriydi!
Kravis İstanbul'a defalarca gelmiş, en iyi otellere rezervasyon yaptırmış, ancak YALIDAKİ DOSTLARININ YANINDA KALMAYI tercih etmişti! Kravis ve arkasındaki gücün amacı Obama'nın, Erdoğan'a A SINIFI bir dostluk ile yaklaşmasını engellemekti!
Zaten ABD'de Obama'yı zora sokan 20 özel telefonun dinlendiği bundan sonra ortaya çıkmıştı! Yani Obama'ya ders verilmişti!
Peki bütün bunlar arasında gerçek ne?
Galiba gerçek, Joe Biden!
Basının önünde ve arkasında farklı konuşarak yönetmeyi sürdüren Biden, Ortadoğu'da da herkesi idare eden kişi!
En etkili ve en yetkili kişi aynı zamanda!
Mikrofonların önünde "İsrail'i savunmak evimizi savunmaktır!" dese de arkada "İsrail'i yönetenlere fazla yüz verdik! Hesap sormalıyız!" çıkışı yapabilen bir isimdi!
Herkesle iletişimi vardı! Ne kadar aktör varsa hepsiyle konuşuyordu!
Bütün raporlar ona geliyordu!
ABD'nin kendi içindeki çatışmasının da tam ortasındaydı!
Belki de BAŞKANI koruyan O idi!
Hatta hiç sevmediği odaklara yakın durma gibi başarıyı sergileyen de!
Benim gördüğüm kadarıyla Kürtler'in Ankara'ya bağlanmasını bir yıl erteledi!
Daha sağlıklı olması ve ABD'ye rağmen yapılıyor havası oluşturmak için işin tam göbeğinde!
Farklı ve karşı kutuplardan herkes kullanılıyor!
Ama gidişat değişmiyor!
Değişmesini Obama da, Biden da istemiyor!
Kürtler Neçirvan Barzani'nin dediği gibi geliyorlar!
Türkiye'nin hazırlığı için bir yıla ihtiyaç duyuldu!
BAŞKANLIK bu işin sırrı!
Önümüzdeki SONBAHARA kadar zaman var!
100 yıl bekledik, birkaç ay daha bekleriz!
"IŞİD'İ CIA KURDU!"
Moskova'ya yakınlığıyla bilinen "Russia Today" bir makale yazan Engdahl, IŞİD militanlarının Ürdün'de CIA tarafından eğitildiğini ve finansmanı da Körfez ülkelerinin sağladığını iddia etti.
"AMAÇ ORTADOĞU'YU İSTİKRARSIZLAŞTIRMAK"
Engdahl'ın makalesinden satırbaşları şöyle: "Irak ve Suriye'deki askeri "ayaklanma" ile ilgili ortaya çıkan detaylar IŞİD'in CIA ve Pentagon tarafından dünyanın en büyük ikinci petrol ülkesi Irak'ı istikrarsızlaştırmak ve Suriye'de düzeni sağlamak için yürütülen politikaları geçersiz kılmak üzere desteklendiği izlenimini uyandırıyor."
"IŞİD NEDEN IRAKLI ASKERLERİ ÖLDÜRMEDİ?"
"Bölge hakkında bilgili Iraklı gazeteciler IŞİD'in Musul ve çevresini ele geçirirken örgüte neredeyse tek bir mermi bile sıkılmadığını söylüyor. New York Times'ta yer alan bir haberde ise Tikritliler bu şehirde görev yapan askerlerin IŞİD askerlerine barışçıl bir şekilde silah ve üniformalarını teslim ettiğini aktarmıştı. Normalde herkes IŞİD militanlarının, Irak ordusuna bağlı askerleri ilk gördüğü yerde öldürmesini beklerdi."
Irak'ta IŞİD başarılı bir kampanya yürüterek aşiret liderlerine önemli vaatlerde bulunarak önemli destek kazandı. Liderlere Şii Bağdat yerine kendileriyle ortaklık kurmaları halinde Sünni Şeriatı'nın bu bölgelerde uygulanacağı söylendi.
"KÖRFEZ ÜLKELERİ IŞİD'E MADDİ DESTEK VERİYOR"
New York Times IŞİD'in sahadaki başarısının arkasındaki ismin eski Baas lideri İbrahim el-Duri olduğunu da aktarmıştı. 2009'da Irak'ta görev yapan ABD'li General David Petraeus, el-Duri'nin Suriye'de olduğunu duyurmuştu. 2003'ten beri ABD'nin en çok arananlar listesinde bulunan birinin inanılmaz bir şekilde yakalanmadan dolaşabiliyor olması ve intikam duygusuyla Irak'a geri dönüp büyük bir alanda kontrolü ele geçirebiliyor olması çok şaşırtıcı. Ya şanslıydı ya da Washington'da önemli yerlerde arkadaşları vardı, kim bilir?
IŞİD'in maddi destekçisi olarak da ABD'nin Sünni dünyadaki en yakın müttefikleri olan Kuveyt, Katar ve Suudi Arabistan gösteriliyor.
"IŞİD MİLİTANLARINI CIA EĞİTTİ"
Ürdünlü bazı yetkililer, IŞİD üst düzey üyelerinin 2012'de Ürdün'deki gizli bir kampta CIA ve ABD Özel Kuvvetleri tarafından eğitildiğini belirtmişti.
"WND News"te yer alan bir haberde ise ABD, Türkiye ve Ürdün istihbarat birimlerinin Ürdün'ün Suriye sınırına yakın Safevi kentinde Suriyeli militanlar için eğitim üssünün kurulduğunu, Suudi Arabistan ve Katar'ın IŞİD'e verilen eğitimin masraflarını karşıladığı kaydedilmişti.
ABD tarafından bu kamplarda "ılımlı" militanların Suriye'deki Beşşar Esad rejimine karşı savaşmak üzere eğitildiği iddia edilmişti. Peki nereden biliyorlardı eğitim alanların radikal İslamcı olmadıklarını? CIA doktorları, insanları cihada yönlendiren özel bir DNA mı keşfetti?
ABD Dışişleri Bakanlığı'nda görev yapmış Andrew Doran, "National Review" dergisinde bazı IŞİD militanlarının Amerikan pasaportunun olduğunu yazmıştı. Tabii bu Obama yönetiminin desteği anlamına gelmez, değil mi?
"IŞİD'İN 8 BİN MİLİTANI VAR"
IŞİD bulmacasındaki diğer ilginç bir parça ise Tarhan Batiraşvili. Çeçen asıllı Batiraşvili adını Ömer el-Şişani olarak değiştirmişti. Geçtiğimiz yıl "The Wall Street Journal"da Şişani'nin Suriye ve Irak'taki savaşları ABD ve Rusya arasındaki jeopolitik çatışmaya çevirdiği yazılmıştı. IŞİD'de bin tanesi Çeçen olmak üzere 8 bin militanın olduğu da ifade edilmişti.
"Veterans Today" sitesinin Gürcistan bürosu şefi Jeffrey Silverman bana Şişani projesinin Amerikan istihbaratı ve Gürcistan Ulusal Güvenlik Konseyi tarafından Çeçen ayaklanması zamanında planlandığını söylemişti.
"YENİ BÜYÜK OYUN"
Silverman ayrıca Irak'taki olayların merkezi hükümetten bağımsız bir Kürt Cumhuriyeti kurulmasıyla alakalı olduğunu söylemişti. Bağımsız Kürt devletinin Türkiye, Irak ve Suriye'de Amerikan çıkarlarına hizmet eden "Yeni Büyük Oyun"un bir parçası olduğunu da eklemişti.
"ABD NEDEN HİÇBİR ŞEY YAPMIYOR?"
Musul'un düşüşünden neredeyse iki hafta geçmesine rağmen henüz Washington aptalca birkaç konuşma ve "kaygılarını" belirtmek dışında neredeyse hiçbir şey yapmadı.
Her şeye rağmen apaçık bir gerçek önümüzde duruyor. Musul'da Irak hükümetinin kontrolü yitirmesinin ardından dünyanın en zengin petrol sahaları aniden İslamcı militanların eline düştü ve Irak hükümetinin petrol ihracatını önemli miktarda artırma fikri geçerliliğini yitirdi.
IŞID İngiliz anahtarı
MALATYA (İHA)
AK Parti Malatya Milletvekili Mücahit Fındıklı, “Çok net ifade ediyorum, IŞID İngiliz anahtarıgibi bir şey. IŞİD’in metodu İslami anlayışa terstir. IŞİD’in metodu İngiliz siyasetine benziyor. IŞİD bir süre sonra ortadan kaybolacak. Çünkü üst yönetiminin büyük bir bölümü İngilizlerden oluşuyor” dedi.
Bölgedeki IŞİD ile ilgili gelişmeleri değerlendiren AK Parti Malatya Milletvekili Mücahit Fındıklı, “IŞID’e ben şöyle bakıyorum; çok net ifade ediyorum, IŞID İngiliz anahtarı gibi bir şey. Düşünebiliyor musunuz İngiltere’den dünya kadar insan geliyor, İngiliz vatandaşı bunlar. Avrupa’dan dünya kadar insan geliyor, çok vahşi bir yapı, eylemleri çok vahşi bir eylem. Ama üstünde bulunduğu coğrafya aynı zamanda emperyalizme karşı patlamaya hazır, yıllarca işkence görmüş, Amerikan postalı görmüş bir toplumun desteğini arkasına alıyor. IŞİD’i sadece terör örgütü olarak tarif edersek, çok iyi tarif etmiş olmayız. Eksik kalıyor. IŞİD bir terör örgütü olabilir, insanın kanını donduracak vahşette eylemleri olabilir, ama bölge halkından ciddi destek aldığı ortada. Orada bir kin patlaması, bir nefret patlaması olduğu çok açık. Ama bu kin ve nefret tamda İngiliz anahtarı dediğim şey bu; İngiliz siyasetinde toplumun gittiği yeri görürsünüz, tespit edersiniz, onun ufkuna gideceği modelin en çirkinini ve en vahşisini oluşturursunuz, o toplum gider, korkar, geri döner sizin kucağınıza gelir. IŞİD böyle bir yapı. Bu çok açık ve çok net. IŞİD’in metodu İslami anlayışa terstir. İslam’da böyle bir savaş metodu yoktur. Ölen Müslüman, öldüren Müslüman, parası Müslümanlardan çıkıyor, Müslüman coğrafyasında devam ediyor. Sonuçta İngiliz’in sofrasında meyveleri duruyor” ifadelerini kaydetti.
“BÖLGEDEKİ PETROLÜ KONUŞMADAN IŞİD’İ KONUŞURSANIZ YANILIRSINIZ”
Fındıklı, şunları söyledi: “Bizim Kuzey Irak’la yapmış olduğumuz 50 yıllık petrol anlaşmamız var. Biz Kuzey Irak’ın petrolünü boru hattıyla Ceyhan’a taşıyoruz ve orada kendi petrollerini satıyorlar. Bu ciddi anlamda hem İngilizleri, hem Avrupalıları ve özellikle Almanları fevkalade rahatsız ediyor. Bunun yıllık cirosu 36 milyar dolar ve kuzey Irak diyor ki 'bu para Halk Bankası'nda kalsın.' Dolayısıyla ciro olarak 36 milyar dolar Halk Bankası’nı dünyanın sayılı ilk 5 bankasının arasına sokacak. Bu paranın peşinde olan uluslararası güçler ve sermayeler var. İkincisi özellikle Barzani, ‘bu para Amerika’da olmasın, Amerikalılar yarın paraya el koyar, İran’a el koyduğu gibi. Yarın bize siyasi baskı olarak kullanırlar’ diyorlar. ‘IŞİD’in petrolünü satıyorlar’ diyorlar ya. Aslında Kuzey Irak’ın petrolünü biz de satmıyoruz. Kuzey Irak kendisi satıyor, alan belli, satan belli, parasını yatıran belli. Biz boru hattı kirası, liman ve cirodan pay alma gibi kalemlerden yıllık otomobil ihracatından elde ettiğimiz parayı alıyoruz. Dolayısıyla bu bölgede petrolü konuşmadan IŞİD’i konuşursanız yanılırsınız, bu bölgede petrolü konuşmadan, Amerika’nın ve Avrupa’nın Suriye politikalarını konuşursak yanılırız, Irak’ın petrolünü konuşursak yanılırız. Rusya’nın bakışını petrol olmadan neden diye konuşursak yanılırız.”
“SEÇİM BİTTİ, BÖLGEDEKİ YANGIN AZALDI”
AK Parti Malatya Milletvekili Mücahit Fındıklı, “Cumhurbaşkanlığı seçimine gidene kadar içeride biz bir sürü operasyonlarla uğraşırken, hükümete karşı, devlete karşı darbe senaryolarından bahsederken, çevremizdeki coğrafyada yangın havaya çıkmıştı, zirvelere çıkmıştı. Cumhurbaşkanlığı seçimini yaptık, bakın bu yangınların hepsi zayıfladı. Türkiye bu bölgede kendi aklıyla, bölgenin tüm halklarının, hatta ve hatta bütün ümmetin selameti ve geleceği ile alakalı üzerinde oturduğu kaynaklarla birlikte, zenginlikle birlikte emperyalizme karşı bir tavır ve duruş sergiliyor. Bunun farkında olmamız lazım” diye konuştu.
“IŞİD KONSOLOSUMUZU REHİN ALDI, KAPIMIZI AMERİKA VE İNGİLTERE ÇALDI”
Türkiye’nin bölgeye yönelik operasyona katılmayacağını ve katılmaması gerektiğini de söyleyen Fındıklı, “Oynanan oyun, tamamen Türkiye’deki sürecin bu şekilde değişeceğini ve dönüşeceğini hiç hesaba katmadılar. 'Gezi' olayları ile başlayan 'paralel' yapıyla devam eden, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarına kadar ve hatta partinin değişip dönüşmesine kadar, çok suretli bir şekilde bu süreç hiç tartışmasız ve kriz çıkmadan bitmiş olması yeni Türkiye ile Avrupa’yı da, İngiltere’yi de, Amerika’yı da yüz yüze getirdi. Evet, yaptıklarınızı biliyoruz, işte biz buradayız, gücünüz yetmedi, oturun yeni baştan konuşalım. Söylediğimiz şey budur. IŞID denen hadiseden çok sonuç çıkabilir. IŞİD elçilik marifetiyle bizim ülkemize yönelik bir tehdittir. Bu tehdidi ileride tarih yazacak. Birini rehine aldıysanız, kapınızı birinizin çalıyor olması lazım. Kapıyı Amerika çalmıştır, İngiltere çalmıştır. Birinin gelip bir talebini size iletmesi lazım. İngiltere medyasında, Türkiye’nin Kuzey Irak petrolünden almış olduğu pay, İngiltere’yi çok ciddi bir şekilde rahatsız ettiği belirtiliyor. IŞİD bir süre sonra ortadan kaybolacak. Çünkü üst yönetiminin büyük bir bölümü İngilizlerden oluşuyor. Bölgede bir İngiliz aklı yine var. Bununla yeni bir yapı dizayn ediliyor, yeni pazarlıklar yapılıyor, yeni tehditler oluşturuluyor. Dolayısıyla biz bütün bu şeytan oyunlarının içine girmeden mağdur olan hakkı gasp edilen, hak ve hukukunu arayan herkesin yanında durmaya, o ilkede ve o ahlakta durmaya devam etmek zorundayız” şeklinde konuştu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder