11 Eylül 2014 Perşembe

Mısrata, Sultan’ın yadigârı!



YAHYA EFENDİ’NİN manevi rehberliğinde Barbaros Hayreddin Paşa ile başlayıp, Osmanlı’nın nihayetine kadar süren Türkiye’nin Garp Ocakları macerası, bugün gözyaşının eksik olmadığı Libya topraklarını da kapsıyordu. Bu macera, en tatlı serüvenini belki de Mısratalı Şazeli Şeyhi Muhammed Zafir’in İstanbul’a yerleşip Sultan II. Abdülhamid’in kendisine intisabıyla yaşamıştı. Bugün Mısrata merkezli Libya’daki devrim hareketinin önemli isimlerinden Mısratalı işadamı Abdüsselam El-Actal’ın Türkiye ziyaretinde, bu önemli isimlerin kabirlerini birlikte ziyaret edip kendisiyle bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte, aslen Eskişehirli bir yörük olan konuğumuzun dağarcığının geniş olmasından mütevellid birkaç soru dışında çok fazla araya girmediğim muhabbetimizde; Mısratalı misafirimiz Abdüsselam El-Actal’in ağzından İstanbul ve Mısrata’nın tarihî birlikteliği:
ABDÜSSELAM Bey, Mısrata’dan İstanbul’a geldiniz… Türkler bugün Mısrata’yı tanımıyor, sizden Mısrata’yı tarihî kökenleriyle dinleyebilir miyiz?
- Mısrata, Sultan Abdülhamid Han zamanında gelişti ve zenginleşti. Yine onun politikaları sonucu Anadolu’dan göç eden leventlerin yerli kadınlar ile evliliklerinden olan Kuloğulları’nın (Köroğluların) toplandığı bir merkez oldu. Günümüzde Mısrata’nın nüfusunun çoğunluğunu Köroğlu aşiretleri oluşturuyorsa bu Sultan Abdülhamid Han efendimizin politikalarının neticesidir. Sultan Abdülhamid Efendimiz Şazeliyye tarikatına mensup idi. Onun Şeyhi Muhammed Zafir Mısratalı idi. O, henüz bir Şehzade iken bağlandığı Şeyh Zafir’e; padişah olduğunda da Karakeçili muhafızlarının cuma namazlarını kılmaları için yaptırdığı Ertuğrul Camisi’nin Tekkesi’ni Şeyh Zafir’e vermişti. Bu tekke Kuzey Afrika’nın tamamı için bir merkez vazifesi görmüştür.
MISRATA OSMANLI’NIN SON KALESİDİR
Mısratalılar, I. Dünya Harbi’nde son ana kadar Osmanlı subaylarıyla birlikte savaştılar. Hep de muzaffer oldular. Mısrata yenilmedi ve düşmedi. Mısrata, Şimalî Afrika Grupları Kumandanlığı’nın merkeziydi. Libya’daki direniş hareketinin en bilinen liderlerinden Ramazan Bey Süveyhli’nin, Nuri Paşa’nın ve Şehzade Osman Fuat Paşa’nın kahramanlıkları halen hatırlanmaktadır. Osmanlı ordu karargâhını Mısrata’ya davet eden Humüs Mutasarrıfı Ramazan Bey olmuştur. O kahraman ki; “Ben sadece ve sadece İslam’ın, Osmanlı hilafetinin, devletin, vatanın ve milletin izzet ve şerefini korumak için savaştım” der. Bu söz Mısrata ruhunun özüdür. Mısrata dün de, bugün de aynı değerler için savaşıyor. Osmanlı ordusu geri çekilirken Mısrata’yı ve diğer Libya şehirlerini Libyalılara teslim etti. Osmanlı geri çekilirken Mısrata’da Trablusgarb Cumhuriyeti kuruldu.
ERDOĞAN’IN TEK BİR SÖZÜ YETTİ
• Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı olması akabinde bir açıklama yaptı ve bu açıklama hem devrim merkezi Mısrata’da, hem de karşıdevrimin merkezi Tobruk’ta yankı buldu. Siz ne diyorsunuz?
- Türkiye büyük ağırlığı olan bir ülke... Libya’daki darbecilerin Libya Temsilciler Meclisi’ni tehditle Tobruk’ta toplamasına Erdoğan’ın verdiği tepki bunun en güzel göstergesidir. Erdoğan’ın tepkisinden sonra Libya’da darbe karşıtlarına cesaret geldi. Ahmet Davutoğlu Hoca’nın Başbakanlığı da Trablus’tan Balkanlar’a kadar pek çok yerde yaşayan Osmanlı bakiyesi Karamanlıları çok sevindirmiştir. Mısrata’da ve Libya’nın diğer şehirlerinde Karaman kökenli insanlar çoktur. Libya’yı uzun bir süre Karamanlı ailesi yönetmiştir.
MISRATA BUGÜN DE KALEDİR

Bugüne geldiğinizde durum nedir?
-Kuzey Afrika’daki İslam ve Osmanlı varlığı Batılıların saldırılarını durdurmada bir sed görevi görmüştür. Mısrata da bu sed üzerindeki en sağlam kaledir. 1500’lü yıllardan sonra İstanbul’un ve Anadolu’nun Akdeniz’deki güvenliği Kuzey Afrika kıyılarından başlamıştır. Eğer Kuzey Afrika ve 12 Ada Osmanlı’nın elinde olsaydı Çanakkale’ye Batılılar giremezdi. Mısrata ayakta olduğu sürece Batı emperyalizmi Libya’yı çiğneyemeyecek... Aynı şekilde Mısrata ayakta olduğu sürece Türkiye’nin bölgedeki varlığına kimse dokunamayacak.
BİZLER OSMANLI’NIN UNUTULMUŞ ÇOCUKLARIYIZ
Bizler geldiğimiz toprakları da hilafetin merkezini de hiç unutmadık. Ancak talih bizi sizlere unutturdu. Bizi hatırlayanınız pek az. Turgut Reis’i biliyorsunuz ama onun kabrinin Trablusgarp’da olduğunu, onun ve Türk leventlerinin torunlarının hâlâ var olduğunu çoğunuz bilmiyorsunuz.  Bundan dolayı kimseyi suçlamıyoruz. Bugün dilimiz Arapça. Sizler Arapça’yı bizler Türkçe’yi unuttuk. Ortak dil olmayınca iletişim zayıfladı. Bugün aynı milletin evlatları olarak tercüman olmadan konuşamıyoruz. Bir an evvel sizlerin Arapça’yı, bizlerin de Türkçe’yi öğrenmesi lazım. Dilimiz Türkçe olmayınca bizi Türk’ten saymayanlar oldu. 1918’de bizi nasıl bıraktıysanız örfümüz, adetimiz, dini yaşayışımız aynı. Dindarlığımız güçlü olunca dine soğuk bakanlar da bizi Türk’ten saymadı. Bizler Osmanlı’nın bir ürünü değil, Osmanlı’nın bizzat kendisiyiz. Osmanlı’ya soğuk bakanlar da bizi Türk’ten saymadı. Ama biz varız, sizin parçanızız ve Osmanlı’yız. Şazeliyye, Arusiyye ve Senusiyye bizde gelişerek Asitane’ye ve Osmanlı toprağına yayılmıştır. 1900-1930 arası yıllarda Türk subaylarının ve aydınlarının birçoğu bu tarikatlara mensuptu. Şeyh Ahmed Senusî ile yüzlerce Libyalı mücahid de İstiklal Harbi’ne katıldılar.

BİZİ EN İYİ BİLEN AHMET KAVAS’TIR

Bizi bizden daha iyi tanıyan Türkiye’nin Çad Büyükelçisi Ahmet Kavas’tır. Bizi öğrenmek isteyenler hocanın Kuloğulları ile ilgili makalelerini okusunlar. Ahmet Kavas’ın Libya’da görevli olmaması hem bizim için, hem de Türkiye için bir kayıp olmuştur.
TÜRKİYE’Yİ HEDEF ALANLAR BATININ MAŞASI
Bütün bunların yanında Libya’da Türkiye de hedef alınıyor…
- 1911’de Kuloğulları’nın ellerindeki 40 bin silah tamir gerekçesiyle alınmasaydı İtalyanlar Trablusgarb’a ayak basamazlardı. Bugün de bütün oyun Mısratalıların ve Fecr-i Libya güçlerinin silahlarını almak için oynanıyor. Mısır’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin, darbeci Hafter’in, Kaddaficilerin hepsinin isteği bu… Darbeci, sahte bir general çıktı ve Libya’daki tüm Türkleri tehdit etti. Bu işi Batı’nın maşası olarak yaptı, cevabını da aldı. Biz Türkiye’ye uzanan elleri kırarız. Mısratalı aydınlardan İstanbul yerine Asitane sözünü kullananlar çoktur. Türkiye ismi kullanılsa da şuurlu olanlar için o halen Devlet-i Aliyye’dir. İçinden geçtiğimiz süreçte ağır yaralılarımızı hep Türkiye’ye getirdik. Vize olmaması büyük imkân oldu. Ancak Mısrata’nın her bakımdan güvenli olmasına rağmen THY’nin Mısrata’ya uçmaması işlerimizi zorlaştırdı. THY’nin bir an evvel seferleri başlatmasını istiyoruz.
LİBYA YABANCI GÜÇLERE HEP MEZAR OLDU

Bir de, Libya’ya yabancı müdahalesi gündeme geliyor sürekli…
- Geçmişte deneyenler gerekli cevabı aldı, Libya onlara mezar oldu. Bir daha deneyenler için Libya yine mezar olacak. Türkiye, Libya’ya dış müdahaleye karşı olduğunu açıkladı, biz bu konuda Türkiye’den daha büyük siyasî destek istiyoruz.

MISRATA, LİBYA BİRLİĞİNİN ÇİMENTOSUDUR
Konuşmamızın başında, Mısrata’yı geçmişini baz alarak konuştunuz, ama bugünün Mısrata’sı ne durumda?
Biz Libya’nın birliğinden yanayız. Libya devrimden sonra bugün tek parça halinde ise bunda Mısratalıların büyük katkısı vardır. Bütün isyanları biz bastırdık. Darbelere karşı çıktık. Devrimle birlikte Mısratalılar büyük kayıplar verdiler. Ancak bunun bir de bedeli var. Mısrata’da şehid ve gazisi olmayan ev yok gibidir. Mısrata’yı şu anda radikalizm ile suçluyorlar ama bizim şehrimiz her türlü radikalizmden uzak bir şehirdir. Bizler muhafazakâr, mütedeyyin insanlarız. Her türlü aşırılığa kapalıyız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder