10 Mayıs 2014 Cumartesi
Sultan, Güç ve Hassasiyet
Osmanlı arşivlerinden derlenmiş kitap.
Ne olaylar var, okudukça şaşırıyor insan.
ABD'nin Filipinler Büyükelçisi Alexander Webb, 29 Haziran 1892'de Sultan Abdülhamid Han'a bir mektup yazıyor. "İslamiyeti seçmekle şereflendim.
Size de bağlılığımı bildirmek üzere İstanbul'a gelmek istiyorum" diyor.
Mektup Osmanlı coğrafyasına yayılıyor.
Büyük bir sevince yol açıyor.
Alexander Webb, gençliğinde bir misyoner olarak yetiştirilmiş.
ABD'nin çıkarlarını savunmak üzere en önemli sömürgelerden Filipinler'e sömürge valisi olarak atanmış.
Müslümanlarla tanışınca islamiyete merak salmış.
Derinliklere daldıkça da İslamiyet'in ne kadar muhteşem bir din olduğunu anlamış.
Hemen adını Muhammed Webb olarak değiştirerek büyükelçilikten istifa ediyor.
New York'a İslam'ı yaymaya gidiyor.
Sultan Abdülhamid de ona maddi manevi destekte bulunuyor.
İslam dünyasındaki basın organları onu tüm coğrafyaya anlatıyor.
Her yer Amerikalı yeni Müslüman Muhammed Webb ile çalkalanıyor.
İşte o dönemde Kahire'de yaşayan İlyas Matuf'un beyninde şimşekler çakıyor.
Hristiyan İlyas hemen tezgahı kuruyor.
Kahire'de Müslümanların yayınladığı gazetelere haber uçuruyor.
Amerika'da iki lordun Müslüman olduğunu, bunların büyük bir cami ve tekke yaptığı yalanını uyduruyor.
ABD'de bu cami ve tekkede İslamı yaymak için gönüllülere ihtiyaç olduğunu yazdırıyor.
İşsizler hücum ediyor bu haber üzerine.
25'i hristiyan tam 30 kişi seçiliyor.
Onlara semazen kursu veriliyor.
Her biri birer DERVİŞ diye gemilere bindirilip ABD'ye gönderiliyor.
Çoğunluğu Hristiyan SAHTE DERVİŞLER ABD'de Semazen gösterilerine çıkarılıyor.
Amaç para kazanmak.
Ancak fazla rağbet eden olmuyor.
SAHTE DERVİŞLER'in devasa tiyatrolarda gösteri ve zengin olma hayalleri suya düşüyor.
Ancak sokaklarda gösteri yapabiliyorlar.
İzleyenler de dalga geçiyor.
İşte bu noktada Sultan Abdülhamid devreye giriyor.
Washington Büyükelçimiz Mavroyani Paşa'yı harekete geçiriliyor.
ABD Dışişleri'ne nota veriyor.
İşte o sert notadan bazı satırbaşları. "Osmanlı vatandaşı bile olsa SAHTE DERVİŞLERİN İslamı aşağılamasının din özgürlüğü açısından izahı yoktur.
Hristiyan Araplar, bazı Müslümanlarla birlikte Osmanlı topraklarında Hristiyanlığı aşağılayan OYUNLAR sahneleseler ve Müslümanlar da bunu Hristiyanlığa saygısız bir tavırla seyretseler acaba oradaki ABD konsolosu ne muamelede bulunur?" Wahington Büyükelçimiz sahte dervişlerin İslam'ı temsil edemeyeceğini vurguluyor.
Nota, "Derhal müdahale ve SINIRDIŞI" çağrısıyla son buluyor.
Washington Büyükelçimizin sert müdahalesi ABD yönetiminde büyük yankı uyandırıyor.
Osmanlı Büyükelçiliği ile işbirliğine giriyorlar...
Ve 25'i Hristiyan 30 SAHTE DERVİŞ'i derhal SINIRDIŞI ediyorlar.
Gidebilecekleri tek yer var.
Nitekim Osmanlı topraklarına getiriliyorlar.
İçlerinden sadece biri asker kaçağı olduğu için Londra'ya firar ediyor.
SAHTE DERVİŞ OPERASYONU Osmanlı'nın büyük başarısıyla sonuçlanıyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder