27 Kasım 2013 Çarşamba
Sükrü Saracoglu kimdir?
Şükrü Saraçoğlu ismini daha çok Fenerbahçe'nin ünlü stadından dolayı hatırlarız. Bir süre Fenerbahçe spor kulübünün başkanlığını yapan bu zatın ismi başkan Aziz Yıldırım tarafından stada verilmiş. Bunun haricinde-umumiyetle- hakkında pek bir şey bilmeyiz.
Hâlbuki bu memlekette yirminci yüzyılın ilk yarısında başbakanlık yapmış ve değişik bakanlıklarda bulunmuş olan Mehmed Şükrü Saraçoğlu(1887 Ödemiş, 1953 İstanbul) imanını kaybetmiş nesillerin ibretlik bir belgesidir. (Özgeçmişi hakkında bkz; Büyük Larousse, cilt; 20, Milliyet Gazetecilik A.Ş, İst. 1986)
1923'de milletvekili olan Saraçoğlu, CHP ideolojisine gönülden inanmış eski bir ittihatçı olarak çeşitli makamlara yükselmiş, 1950'de CHP'nin yenilgisinden sonra siyasi hayattan çekilmiştir.
Kendisi –devrin pek çok CHP'li diğer simaları gibi- dine hayat hakkı tanımayan, baskıcı, dayatmacı laiklik anlayışını benimsemiştir. Öyle ki, merhum Eşref Edip Fergan'ın Kara Kitap adlı eserinde(s: 52) yazdığına göre; "Otuz sene daha işi böyle sürdürebilirsek, din meselesini tamamen bertaraf etmiş oluruz" demiştir.
Yine Fergan'ın belirttiğine göre, Millet meclisi kürsüsünden "din zehirdir!" diyebilecek kadar cüret ve küstahlıkta bulunabilmiştir. (Fergan, a.g.e. s: 44) Üstad Bediüzzaman da onun bu saçmalamasından bir vesileyle şöyle bahsetmektedir; "Dine ve terbiye-i Muhammediyeye zehir diyen Saraçoğlu'nu bırakıp, hakikat-ı Kur'aniyeyi güneş gibi gösteren ve nev'-i beşerin yaralarına tam tiryak olduğunu isbat eden Siracünnur ile münakaşa ederek, Nur'un o mecmuasının âhirine ilhak edilen bir risalede zayıf hadîslerin tevilleri var diye, o mecmuanın müsaderesine yardım etmek çıkmaz mı?" (Şualar s: 404 )
Şükrü Saraçoğlu'nun dili, İnsanlığın İftihar tablosuna söz söyleyebilecek kadar uzundu. Yine merhum Eşref Edip beyin nakline göre, Meclis kürsüsünden Celal Bayar'a şöyle hitap etmişti; "Şuna emin olunuz ki, memlekete kızıl tehlike bu sefer Muhammed'in bayrağı altında sokulacaktır."(Fergan, a.g. e. s:55)
Eşref Edip Bey onun din düşmanlığını şu ifadeleriyle resmeder; "CHP'nin ünlü başvekili, işte böyle din düşmanı bir zattı. CHP'nin din aleyhtarı bozuk zihniyet ideolojisini tastamam temsil ediyordu. Saraçoğlu'nun din aleyhtarlığı taassup içerisinde idi. O "kendisinin din aleyhtarlığının taassup derecesinde olduğunu" söylemekle iftihar eden bir zattı."(Fergan, a.g. e. s. 55-56)
Yakın tarihimizin canlı şahitlerinden, şu anda 86 yaşında olan Hafız Enver Gâlip Ceylan Hocaefendi, bu zatın ölümüyle alakalı şu enteresan hatırayı bendenize anlatmıştır, ibret nazarlarınıza arz ediyorum; " Saraçoğlu diye bir herif vardı. Bu adam hastaymış. Nişantaşı'nda oturuyormuş. Bir gün biz Şişli Camiinde müezzin arkadaşlarla otururken bir kadın geldi. "Rica ediyorum, bir hafız efendi istiyorum. Çok ağır vaziyette bir hastamız var, başında Yasin okumasını istiyoruz" dedi.
Bizim birader Mehmet Ali de o sırada beni ziyarete gelmişti. Kendisi hafızdır. Şu an Ankara'da oturuyor. Müezzin arkadaşlardan Tahsin Efendi ona; "Mehmed Ali sen git de, biz vazifeliyiz, buradan ayrılamayız" dedi. Kadına söyleyince o da "buyursun" dedi. Mehmed Ali gitti.
Çok kalmadı, geri döndü. Biz ne olduğunu sorduk. "Adam öldü" dedi ve şunları anlattı; "Ben ömrümde böyle bir şey görmedim. Adamın öyle korkunç, simsiyah, kömür gibi bir suratı var ki, bakılamıyor. Öyle bir ızdırap içinde, öyle bir bağırıyordu ki, heyecandan ben bir şey okuyamadım. Biz içeri girdikten beş dakika sonra öldü.
Daha sonra aşağıya indim. Kapıcı "Hafız Efendi, yoksa öldü mü" diye sordu. "Evet" dedim. Bunun üzerine ellerini açarak "Hey ya Rabbi, bu apartman kurtuldu ya. İğneler vuruluyor, ilaçlar veriliyor, ama adam sabahlara kadar danalar gibi bağırıyor. Kimse uyku uyuyamaz oldu" dedi.
"Kim bu adam?" diye sordum. "Aaa..Okumaya geliyorsun, kim olduğunu bilmiyor musun? Bu meşhur Şükrü Saraçoğlu" dedi.
Mehmed Ali gelip bunu bize anlatınca, cami imamımız Cevdet Soydanses(meşhur Hafız Sami Efendi'nin yeğeni) hoca dedi ki; "Çocuklar, büyük bir ibret bu. Bakın, tabiri caizse, Allahu Teâlâ kendisine isyan eden Firavun'un, Nemrud'un ve sairenin cezasını ahirete bırakır. Ama Peygambere (aleyhissalatu vesselam) dil uzatanı dünyada rezil etmeden, dünyada azabını göstermeden, ibret için öldürmez. Tabirimi hoş görün-Hâşâ-Allahu Teâlâ Peygamberine karşı çok kıskançtır. Rasulullah'a (Sallalahu aleyhi ve sellem) dokunanı hiç affetmez. Evvela azabı burada başlar. Rasulullah'a dil uzatan böyle inlemeden ölmez. Bunlar tecrübelerle sabittir" dedi, gözleri yaşardı."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder