Yıl 1943, aylardan mart, yollar çamur…
Lise müdürü aldığı emir gereğince bisikletine atlar ve bakanın yanına gider. Yollar çamurdur, çamur şairin paçalarına bulaşmıştır.
Yolculuk biter, lise müdürü Bakan’ın yanına çıkartılır.
Müdürün sırtında bir pardösü vardır ve elleri cebindedir.
Bakan yanında şehrin valisi ve diğer bürokratlarla beraber, elleri cebinde karşısında duran müdürü tahkir etmek amacıyla sorar:
Paçaların neden çamur?
İçinde şiir fırtınaları kopan şair-müdür, ellerini cebinden çıkarmadan ve hiç sarsılmadan şöyle der:
Benim paçalarım neden sizin ağzınızda?
Bakan bozulur ve Arif Nihat Asya’yı görevden alır. “
Arif Nihat Asya, 7 Şubat 1904 Çatalca/ İnceğizde doğmuş. Ölümü ise, Mevlevilerin deyimiyle, Hakka Yürümesi çok sevdiği Adana’nın kurtuluş günü olan bir 5 Ocak… 5 Ocak 1975 Ankara… Şimdi Ankara’da yatıyor. Oysa mensubu olduğu Mevleviliğin piri Hazreti Mevlana’nın şehrinde Konya’ya defin edilmeyi sağlığında çok arzuladığını Yavuz Bülent Bakilerle olan sohbetlerinden ve şiirinden öğreniyoruz.
Arif Nihat Asya, çok zor bir başlangıç yapmış bu dünya hayatına. Hatıralarının en dipte kalanlarından hatırladıklarını şöyle anlatıyor:
“İnceğizdeki evimizin dört büyük odası vardı. Odaların zemini topraktı. Bir odada dedemle babaannem kalıyordu. Bir odada kızları: Gülfem, Asiye, Nuriye, Şadiye halalarım. Bir odada annemle ben kalıyordum. Bir oda da gelen olursa misafirler içindi.
Bir odada annemle ben kalıyorduk, diyorum ama onun yüzünü çok net olarak hatırlayamıyorum. Hani karışık rüyalar görürüz ya, hani uyandıktan sonra gördüklerimizi tam olarak çıkaramayız ya, öyle işte. Annemi 1947 yılına kadar, hep sisler arasından bin bir türlü incelikler, güzellikler arasından seçmeye çalıştım. Ve nedendir bilmiyorum ne zaman burnuma taze ekmek kokuları gelse, ben hep annemi hatırladım. Ekmek kokusu ve annem! Bu neden böyle? Bilemiyorum…
Ben daha 7 günlükken babam ölmüş. Yetim kalmışım.4 yaşıma girdiğim zaman annem yeni bir evlilik yapmış. Eşi, onu İstanbul’dan alıp Akka’ya ( bugün bir İsrail şehri) götürmüş. Anneme hiç kırılmadım, kızmadım. Yeni kocasıyla Akka’ya gitmeden önce, beni de yanına almak istemiş. Ama dedem katiyen razı olmamış. O arada annemin bir çocuğu daha olmuş. İstanbul’dan ayrılmadan önce, dedeme çok yalvarıp yakarmış: Arif’imi bana verin diye çok gözyaşı dökmüş. Dedem şiddetle itiraz edince İnceğizden boynu bükük ayrılmış ve beni yanına alamadığı için o kadar çok üzülmüş ki süt düğümlenmesi olmuş. Gemide çocuğunu emzirememiş. O zamanın şartları malûm! Çocuk bakımsızlıktan ölmüş. Çocuğu ancak Mersin’de toprağa vermişler. Düşünebiliyor musun o annenin çilesini. Ben anneme nasıl kızabilirim?”
Hayatının başladığı yer olan İnceğiz bir rubaisinde şöyle dile getirecektir kendisini:
Gelmez bana kimse, yok kıyım, yok denizim
Yoktur tanınan tek çocuğumdan da izim.
Arif Nihat Asya, gel ki ben koynunda
Altmış sene önce doğduğun İnceğizim.
Arif Nihat, bir edebiyat öğretmeni. Ülkenin değişik yerlerinde ve Kıbrıs’ta görev ifa etmiş. DP iktidarında milletvekilliği de yapmış. Kıbrıs Rubaileri de Kıbrıs’taki öğretmenliğinin eseri. Bu arada ömrü boyunca verdiği eserlere bakarsak oldukça velut bir şair ve nesir ustasıyla karşı karşıya kalırız. Hali hazırda, Aramak ve Söyleyememek, Ayın Aynasında, Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor, Fatihler Ölmez ve Takvimler, Rubaiyatı Arif 1-2, Ses ve Toprak, Dualar ve Aminler, Kanatlarını Arayanlar, Kökler ve Dallar, Kubbeler, Top Sesleri, Sevgi Mektupları kitaplarının sahibidir kendisi…
Anne
İlk kundağın
Ben oldum, yavrum; İlk oyuncağın Ben oldum. Acı nedir Tatlı nedir... bilmezdin Dilin damağın Ben oldum. Elinin ermediği Dilinin dönmediği Çağlarda, yavrum Kolun kanadın Ben oldum Dilin dudağın Ben oldum. Belki kıskanırlar diye Gördüklerini Sakladım gözlerden Gülücüklerini... Tülün duvağın Ben oldum! Artık isterlerse adımı Söylemesinler bana 'Onun Annesi' diyorlar... Bu yeter sevgilim bu yeter bana! Bir dediğini İki etmiyeyim diye Öyle çırpındım ki Ve seni öyle sevdim sana O kadar ısındım ki Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim Gün oldu kırdın... İncinmedim; İlk oyuncağın Ben oldum.. Yavrum Son oyuncağın Ben oldum... Layık değildim Layık gördüler Annen oldum yavrum Annen oldum! |
Arif Nihat Asya
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder