25 Aralık 2017 Pazartesi

Türk mühendisleri 850 avroluk hız sensörünü 750 liraya üretti

Samsun'da Türk mühendisleri, bu alanda Almanya'nın tekeli bulunan ve 850 avroya satın alınan tramvayların hız sensörünü geliştirmeyi başardı. Sensör, 750 liraya mal edildi.
Samsun Büyükşehir Belediyesine bağlı Samsun Hafif Raylı Sistem AŞ'nin () kullandığı tramvaylarda bulunan hız sensörleri arızalandı. Tramvaylara hız sensörü takmak için fiyat ve parça araştırması yapan şirket, 10 santimetrelik cihazın sadece Almanya'da üretildiği ve 850 avroya satıldığını öğrendi.
1,5 AYLIK AR-GE ÇALIŞMASI YETTİ
Bunun üzerine SAMULAŞ Genel Müdürü , parçanın 'de üretilmesi amacıyla harekete geçti.
Gürkan, Samsunlu mühendis Hakan Kahvecioğlu ve ekibi ile bir araya gelerek, 1,5 aylık Ar-Ge çalışması sonucunda parçanın üretilmesini sağladı.
Kahvecioğlu, AA muhabirine, SAMULAŞ'ın hız sensörü temininde zorluk çektiğini öğrendikten sonra çalışmaya başladıklarını söyledi.
Türkiye’nin gururu yerli silahları
İLK ETAPTA 50 ADET YAPTILAR
Sadece 3 mühendisin 1,5 aylık çalışması sonucu parçanın üretilebildiğine dikkati çeken Kahvecioğlu, parçayı Türkiye'de 750 liradan satmayı planladıklarını kaydetti. Kahvecioğlu, ilk etapta 50 parça ürettiklerini, talep doğrultusunda üretim yapacaklarını bildirdi.
SAMULAŞ AŞ Genel Müdürü Kadir Gürkan da tramvayların zorlu iklim koşullarında çalıştığını, bujilerinde bulunan hız sensörlerinin normal kullanım ömründen kısa sürede arıza verdiğini anlattı.

YERLİ HIZ SENSÖRLERi, 150 BİN LİRA TASARRUF SAĞLADI
Cihazı temin etmek istediklerini ancak 850 avroya ithal edilebileceğini öğrendiklerine işaret eden Gürkan, şunları söyledi:
"Biz de yerlisini üretmek istedik. Samsunlu üreticilerimizle yaptığımız görüşme sonucunda hız sensörünü aynı teknik özelliklerde ve aynı verileri üretecek şekilde 750 liraya mal ettik. Bir tramvayda yaklaşık 12 hız sensörü var. Bunu araç filosuna vurduğunuzda oldukça yüksek işletme ve bakım maliyeti oluşturuyor. Bu tür çalışmalarla hem Samsunlu firmaların üretim altyapısını geliştirirken hem de işletme giderlerini azaltma şansı yakaladık."

Gürkan, üretilen yerli hız sensörleriyle 150 bin lira tasarruf sağladıklarını sözlerine ekledi.

10 Aralık 2017 Pazar

Yolsuzlugun tarihcesi yazildi

Yolsuzluk çarkı
Ataşehir Belediyesi'nde inceleme yapan müfettişler, 'li Belediye Başkanı 'nin onlarca yolsuzluk ve usulsüzlüğünü tespit ederek hem İçişleri Bakanlığı'na, hem savcılıklara iletti. Müfettişlerin hazırladığı raporlarda yer verilen ve pek çoğu hakkında dava açılan tespitlere göre, İlgezdi'nin  Belediye Başkanlığı görevini kötüye kullandığı ve yüksek miktarda rant sağladığı belirlendi.
AKRABALARI ÜZERİNDEN İŞ YAPTI
Belediye başkanı seçilene kadar Ali Asgar Maraşlı ile Erguvan İnşaat Ltd Şti.'ni, Ali Asgar Maraşlı ve Barış Kılıç ile Erguvan İnş. Yap. ve Day. Tük. Mal. Paz. İnş. Şirketleri aracılığıyla Ataşehir'de müteahhitlik ve arsa alım-satımı yapan Battal İlgezdi'nin; 2009 yerel seçimlerinde Ataşehir Belediye Başkanı seçildikten sonra akrabaları ve arkadaşları aracılığıyla kurduğu şirketler üzerinden rant sağladığının ortaya çıkması ile iş büyüdü. CHP'li İlgezdi'nin, belediye başkanı seçildikten sonra yeğeni Özkan Kınalı, eniştesi Nurettin Şahin ve bacanağı Özer Çetin Şenyurt üzerinden kendi ticari işlerini yürüttüğü ve bu kişileri de aracı olarak kullandığı tespit edildi.
BUZ REZİDANS'TAKİ İMAR OYUNLARI
İçişleri Bakanlığı'nca Ataşehir Belediye Başkanlığı görevinden alınmasıyla sonuçlanan süreç, Battal İlgezdi'nin Buz Rezidans'taki imar oyunları ile patlak verdi. İlgezdi'nin, 2009'daki seçimlerden sonra başkanlığını fırsat bilerek söz konusu yapının bulunduğu 2 parselden oluşan arazinin belediyeye ait olan parseli Buz Rezidansın yapılması için türlü imar oyunları birleştirdi. Buz Rezidansın inşası sürecinde yapı ruhsatına aykırı imalatlar ve inşaatlar olmasına rağmen Ataşehir Belediyesi görevlileri tarafından gerekli izin belgeleri düzenlendi. İnşaaat bittiğinde Battal İlgezdi ve eşi Gamze İlgezdi imzaladıkları kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında 17 daire sahibi oldukları ortaya çıktı. Ayrıca belediye hissesinin Büyük Uzunlar şirketine geçmesi sürecinde muvazaalı işlemler gerçekleştirildiği ve değer tespitlerinin mevzuata aykırı olarak rayiç bedelin altında belirlenerek belediyenin zarara uğratıldığı da belirlendi.
EV RUHSATINI OKULA ÇEVİRDİ
1918 ada 2 nolu imar parselin mülkiyetinin Battal İlgezdi'nin eniştesi Nurettin Şahin ve bacanağı Özer Çetin Şenyurt tarafından 4 milyon 750 bin TL bedelle satın alınmasının ardından bu parsel üzerinde 1+1 dairelerden oluşan yapı için mal sahibi Nurettin Şahin ve müteahhit Erguvan Teknik Grup İnşaat Anonim Şirketi adına inşaat ruhsatı Ataşehir Belediyesince temin edildi. 1918 ada 2 nolu imar parselin yapılanma şartı ve inşaat ruhsatının niteliği 1+1 dairelerden oluşan konut kullanımlı yapı olmasına rağmen, yapılaşma şartı ve inşaat ruhsatına aykırı olarak özel okul yapıldı. Bu konu adli makamlara intikal etmiş olmasına rağmen Ataşehir Belediyesi tarafından halen Doğa Koleji olarak faaliyette olan binanın yıkımı gerçekleştirilmedi.
ERGUVAN PARKI VURGUNU
Battal İlgezdi ile Belediye Meclis Üyesi ve İmar Komisyonu Başkanı Ali Emrah Büyük, Büyük Uzunlar Ltd. şirketi aracılığıyla Erguvan Barış Parkı üzerinden yeni rant alanı oluşturma fikrini uygulamaya koydu. Büyük Uzunlar'ın ortakları Mehmet Ali ve Yusuf Uzunlar ile Uğur ve Halit Emre Atalay tarafından Buz İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret A.Ş. kuruldu. Erguvan Barış Parkı'na yapılan yatırım karşılığında yüklenici firmaya 4 adet toplam 690m2 alanlı büfe-lokantanın işletilme hakkının tanınması kararlaştırıldı. Yüklenici tarafından işletilecek büfe ve kafeteryaların muhammen kira bedelinin aylık 2 bin 750 TL olarak belirlendiği ve toplamda 20 yıllık imtiyaz hakkının devrinin öngörüldüğü anlaşıldı. Şartnameye aykırı olarak inşa edilen ilave kullanım alanları ve içkili lokanta ruhsatı ile alan alt yüklenicilere BUZ İnşaat Limited Şirketi tarafından yıllık 1 milyon 500 bin TL bedelle kiraya verildi. Bayındırlık birim fiyatları çerçevesinde 20 yılda toplamda 5 milyon tutarındaki kiralama bedeliyle kiralandığı, alt yüklenicinin bu rakama 3 yıl içerisinde ulaşacağı, kalan 17 yıllık sürenin de yükleniciye rant olacağı tespit edildi
.

6 Aralık 2017 Çarşamba

İHA'ların mimarı Selçuk Bayraktar mucizesi

Son 9 ayda SİHA ve İHA'larla düzenlenen 562 operasyonda 1853 terörist öldürüldü. Büyük kayıplar veren terör örgütü PKK, kırsalda eylem yapamaz hale geldi. Öyle ki telsiz konuşmalarında "İHA'lardan dolayı kafamızı kaldıramıyoruz" diyen PKK'lılar, ölenin yerine dağa çıkartacak adam da bulamıyor. Zira 2017'de PKK'ya katılan kişi sayısı sadece 92...
İHA korkusundan dolayı hareket kabiliyetleri azalan ve moral bozukluğu içine düşen teröristler, grup halinde hareket edemiyor. Kırsal kesimde barınma alanları daraldığı için de beslenme zorluğu çekiyorlar.
PKK'yı adeta bitme noktasına getiren İHA ve SİHA'ların devreye girmesi güvenlik güçleri de neredeyse hiç kayıp vermiyor.
İşte PKK'nın kâbusu olan bu İHA-SİHA’lar Türkiye’nin en stratejik tesislerinden biri olan Baykar A.Ş.’de üretiliyor.

Baykar, baştan sona ezber bozan bir başarı hikâyesine sahip... Bayraktar kardeşler, babalarının öncülüğünde ömürlerini milli teknolojiye, robotik geliştirmelere adamışlar. Ar-Ge ve üretim merkezinin her karışını bizlere bölüm bölüm gezdiren Baykar Teknik Müdürü ve Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3 Vakfı) Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar'la İHA’nın üretiminin tüm aşamalarını konuştuk:

* Devletin talepleri doğrultusunda mı AR-GE çalışmaları gerçekleştiriliyor?

Bayraktar Mini İHA bizim 2000’li yıllarda arge çalışmalarına başladığımız ve daha sonra 2005 yılında Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) tarafından talep edilen bir sistemdi. O dönemlerde 7 yıl boyunca kendi kısıtlı maddi imkânlarımızla herhangi bir gelir elde etmeden bu alanda arge çalışması yürüttük ve artık bunların sonuçlarını somut bir şekilde görüyoruz.
Günün koşullarına göre nasıl ki telefonlara yazılım güncellemeleri geliyorsa İHA’lara da güncellemeler geliyor. Yaptığımız çalışmaların büyük bir çoğunluğunu inisiyatif alarak gerçekleştiriyoruz. Tedarik eden kurumun tüm detayları yoğun bir şekilde takip etmesi pek mümkün değil. Eğer döngüyü kullanıcı talepleriyle ilerletirsek güncelleme süreçleri çok uzun sürer. Mesela İHA’ların silahlandırılması talebi devletten gelmedi. SİHA’lara milli mühimmat üretilmesi de aynı şekilde.  SIHA’ların milli mühimmatlarla donatılması sürecinde Roketsan ekibi bizimle birlikte güneydoğuda askeri üsde 6 ay hangarda geceli gündüzlü çalıştılar. Tümüyle firmamız ve Roketsan iş birliğiyle aldığımız inisiyatif sayesine bugün Türkiye kendi sınıfının en iyisi milli SİHA sistemlerine ve milli akıllı mühimmatlara sahip olmuş oldu. Dünyada bu kabiliyete sahip ancak 5 veya 6 ülke var.  İHA’ların uçuş süresini tamamlamasını yakından takip ettik. Milli mühimmatlı milli SİHA’lar bu şekilde ortaya çıktı.

* İHA’ların üretimine başlangıç sürecinden bahsedebilir misiniz?

Bizzat benim ve mühendis ekibimizin üç senesi Güneydoğu’da uçakların başında askeri birliklerde geçti. Sınır içinde ve hatta bazen dışında mini sınıfı sabit kanat İHA ve döner kanat mini helikopter İHA’larla birlikte gitmediğimiz birlik kalmadı diyebilirim. Askerle birlikte sahaya indik, dağ bayır beraber gezdik. Teknolojimizin eksiklerini askeri harekât şartlarında gördüm. Bu da ihtiyaçlara en hızlı şekilde cevap verecek şekilde geliştirme yapmamızı sağladı. En doğru, en ahlaki yol buydu.

TSK Envanterindeki Tek Milli İHA

-Bayraktar TB2: TSK ve Emniyet Genel Müdürlüğü envanterinde 38 adet bulunmakta ve bugüne kadar 30 bin saat görev uçuşunu tamamladı. Biz konuşurken onlarcası havada göreve devam ediyor.
-Bayraktar Mini İHA: TSK ve EGM envanterinde 220 adet bulunmakta ve bugüne kadar 100 bin saat üzerinde görev uçuşu var. Türkiye’nin ihraç ettiği ilk milli hava aracı sistemi.
Bayraktar TB2’lerin içinde 40 farklı bilgisayar var. 7 farklı mühendislik disipliniyle Ar-Ge ve üretim yapıyoruz. Bütün aerodinamiğini, elektroniğini, yazılımını ve en önemlisi de güdüm sistemini biz tasarlayıp yıllar süren denemelerden sonra üretim bandına ürünü alıyoruz. Dışardan lisanslı olarak kullandığımız askeri ürün statüsünde bir tek ana sistem bileşeni yok. %100 milli ve özgün tasarıma sahip, aynı zamanda ihracat durumunda herhangi bir kısıtlama gibi bir durum bulunmamakta. Kendi sınıfında dünyanın en ileri teknolojisine sahip ama tabi bu dünya çapında bir yarış ve sürekli geliştirme içinde olmak durumundayız. Bayraktar İHA Türkiye irtifa ve saat rekoruna sahip. İnsansız hava araçlarının tüm fikri ve sınai hakları bize ait. Hiç kimsenin kopyası değiliz. Biz en iyisi olacağız diye yola çıktık. Bu yüzden kimsenin kopyası olmamalıydık.

* ARGE ekibinizi nasıl seçiyorsunuz?

Staj programlarımız var. Geçtiğimiz dönem 300 öğrenci bünyemizde staj yaptı. Bu stajlarda başarı gösterenleri tam zamanlı olarak işe alıyoruz. ARGE ekibimizin yaş ortalaması 30. Ekibimiz 150 mühendis ve 150 teknisyenden oluşuyor.



* Neden Milli Teknoloji?

Diğer ülkelerin Türkiye’ye aktardıkları sanayileri düşünün. Hep kendilerinin bıraktıkları, katma değeri daha düşük stratejik önemini yitirmiş olanlar. Mesela otomotivde Avrupa şampiyonuyuz. Arabanın %87’sini yapıyoruz. %13’lük kısmının katma değeri çok daha yüksek olduğundan ülkemize çok daha az değer katıyor.İTÜ Elektronik bölümünde lisans eğitimi aldıktan sonra Upenn’den aldığım burs teklifiyle Amerika’da İHA’lar konusunda araştırma görevlisi olarak çalışmaya ve aynı zamanda yüksek lisans eğitimime başladım. 2000’li yılların başında dünyada ilk defa İHA’ların formasyon uçuş deneylerini yaptık. Çalışmalarım büyük ilgi gördü. 100 kişilik bir laboratuvar ekibiydik. Hepsi dünyadan toplanmış beyinlerdi. Belki 5 tanesi Amerikalı’ydı. Amerika’nın kendi beyinleri bu teknolojileri geliştirmek için yetmiyor. Robot teknolojileri üzerine çalışıyorduk. Hatta çalışmalarımızı gidip askeri üslerde deniyorduk. Tüm teknolojiler Amerika’nın dünyadan topladığı beyinler tarafından üretiliyor. Amerika savunma sanayisine ve bu alandaki çalışmalara dünyanın toplamından daha fazla para harcıyor. Dünyadaki teknolojilerin temeli hep savunma sanayisinden geliyor.

Sonrasında yine burslu olarak MIT’den doktora teklifi aldım. Orada Helikopter İHA’ların agresif manevra kabiliyeti vb. düz duvara helikopteri otomatik kondurma konularında çalıştım. Akademik çalışmalarımın devam ettiği o dönemde mühendis olan babam ve kardeşlerimle birlikte havacılıkta yeni bir açılım bu alanda Türkiye’de bu teknolojinin milli olarak gelişmesi için bir ekip kurduk ve yoğun bir şekilde çalışmaya başladık. Özellikle bu sistemler için stratejik bileşen olan uçuş kontrol ve güdüm sistemlerini geliştirmeye odaklandık. Belki basit gelecek ama Türkiye’nin ilk akıllı güdüm sistemi bir maket uçak üzerine yerleştirilerek doğup büyüdüğümüz Sarıyer’in Garipçe köyünün top sahasında uçuş testlerini yaptık. Ben o sırada MIT’den 2. Yüksek lisans diplomamı alıp Georgia Tech Üniversitesi’nde doktora çalışmalarımı yapıyordum. Türkiye’de faaliyetlerimiz yoğunlaşınca doktoramı yarım bırakıp 2007 yılında geri döndüm.
Bizim gibi girişimci firmalardan yüzlerce olmalı Türkiye’de. Buna müsait iklim ve ekosistem oluşmalı. Bu toplumsal bir seferberlikle dip dalgası gibi toplumun kendi içinden çıksın. Ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine hatta daha da ilerisine taşısınlar. Biz bir maceraya başladık. Şuan kendi sınıfının en iyisi olan insansız hava aracını yapmayı başardık. Bunun örneklerinin çoğalması lazım ki Türkiye hak ettiği yere gelsin. Bu çağda teknolojiyi kendi iç dinamiklerimizde üretiyor olmak hayat memat meselesi. Bu düzeyde bilgi ve teknolojiye sahip olmayan ülkeler hem fakirleşiyor hem de bağımlı hale geliyorlar. Sonrasında da parçalanıp yok ediliyorlar. Bu gerçeği yakın coğrafyamızdan görebiliriz. Dünyada şuanki düzen maalesef bu.
Mesela 3 milyon Suriyeli misafir var ülkemizde. Bunların en az 100 bini çok zekidir. Bu inanılmaz bir insan kaynağı gücü. Bu insanlardan yetenekli olanların çoğu batıya gidiyor. Bu beyinleri yerleştirecek ekosistem bizim ülkemizde malesef yok şuan. Mesela ben Amerika’da bir yabancı öğrenci olarak elimi kolumu sallayarak yüksek teknolojili laboratuvarlarda, askeri üslerde dünyada ilk olan deneyler yaptım. Sadece rakamlara ellerindeki kaynaklara ve insan gücüne baktığımızda bile çok orantısız bir yarışta olduğumuzu görüyoruz. O anlamda bazı sosyal atılımlar yapmamız gerekiyor artık. Biz de bir yandan kendi vatandaşlarımıza fırsatlar tanırken, diğer yandan Osmanlı’da olduğu gibi dünyadan beyinleri cezbedici bir ortam, altyapılar oluşturarak sisteme adapte etmeliyiz.

* Gelecek için projeleriniz neler?

Ağ Tabanlı Komuta Kontrol Sistemleri için çalışmalarımız başladı!


İHA’ların onlarcasının farklı görevlerde uçtuğu senaryolar için altyapı çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Petrol boru hatları, sınır denetimi, arama kurtarma çalışmaları görevlerinde onlarca uçak filosu oluşturulacak. Bunlar merkezi bir karargâhtan yönetilecek, kontrol edilecek. 8 adet teslimatı yapılan SİHA’ların devamı gelecek. Bu sayı çok daha artırılacak.

4,5 TONLUK UÇAK YOLDA!

İsmi henüz belli değil. 1,5 ton yük taşıyabilecek bir İHA projesi... Uçuş sırasında ses çıkarmaması çok önemli. Ürünün çalışmaları devam ediyor.


* Ülkeler arası teknoloji transferine inanıyor musunuz?

Ben bir mühendis olarak teknoloji transferine inanmıyorum. Kimse kimseye stratejik olarak onu önde tutacak bilgiyi aktarmaz. Ya sıfırdan teknolojiyi geliştireceksiniz ya da var olanı kopyalayacaksınız. Ancak kopyalamak da sizi her daim bir adım geride bırakacaktır.
 
TÜRKİYE TEKNOLOJİ TAKIMI – T3VAKFI

Türkiye’de Baykar’ların sayısını arttırmak için Selçuk Bayraktar’ın Mütevelli Heyeti Başkanlığını yaptığı Bayraktar ailesinin desteklediği T3Vakfı’nı, Vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Fatih Kacır Bey’den dinledik.

* Eğitim sistemimiz çok tartışılıyor. Bu konuda neler düşünüyorsunuz? Neler yapmalıyız?


EZBERCİ EĞİTİMDEN KURTULMALIYIZ!

Eğitimle ilgili tartışmaların gündemde olması olumlu bir durum. Tartışmalar sürdükçe en iyiye doğru yaklaşılacaktır. Fakat tartışmaların sadece sınav sayı ve sorularıyla ilgili olması talihsizlik. Tartışmanın özünde öğrencilerin %100’unun yeteneklerinin ve yönelimlerinin nasıl keşfedilebileceği ve üretken olmalarının nasıl sağlanacağı konusu olmalı. Eğitimimiz proje odaklı olmalı. Ezberci eğitimden kurtulmalıyız. Düşünen, sorgulayan, üreten, risk alan, dayanıklı bireyler yetiştirmeliyiz. Dayanıklılık eksiği ve kaygı öğrencilerde karşılaşılan sorunların başında geliyor. Düşen kalkamıyor, düşmekten korkan koşamıyor! Eğitim sistemiyle ilgili kabullenilmiş tüm ezberler gözden geçirilmeli.

TÜRKİYE’DE BİR GENÇ 25 YAŞINA KADAR HİÇ BİR ŞEY ÜRETMİYOR!
Türkiye’de bir genç 25 yaşına kadar hiçbir şey üretmeme üzerine kurulu bir sistemde eğitiliyor. 25 yaşından sonra üretmesi bekleniyor. Tartışacaksak onyıllardır süregelen bu sistemi nasıl değiştireceğimizi tartışalım. Teknoloji çağının getirdiği meydan okumaların eğitim alanına yansıması sadece Türkiye’de değil, birçok ülkede tartışılıyor. Yeni rüzgarlar her ülke için yeni zorluklar getiriyor. Reformist adımlar atmakta hızlı davranan kazanacak. Diğer ülkelerden daha az şanslı değiliz.

* Türkiye Teknoloji Takımı neler yapıyor? Projelerinizden biraz bahsedebilir misiniz?

ÇOCUKLARIMIZ İÇİN DENEYAP ATOLYELERİ KURDUK

Deneyap Teknoloji Atölyelerinde Robotik, Kodlama, Elektronik, Nesnelerin İnterneti, Siber Güvenlik, Yapay Zeka, Makine Öğrenmesi, İmalat Teknolojileri ve Tasarım, İHA yapımı gibi dersler var. Ders içeriklerinin tamamı proje odaklı olarak hazırlanıyor. Öğrencilerin bir şeyler denemedikleri, üretmedikleri 1 saat dahi yok! Boğaziçi, İTÜ, YTÜ ve birçok üniversitemizden bursiyerimiz olan öğrenciler ve gönüllülerimiz ortaokul ve lise öğrencilerine eğitmenlik ve koçluk yapıyorlar. Ortaokul veya lisenin ilk yılında Deneyap programlarına kabul edilen bir öğrenci 36 ay ücretsiz eğitim görüyor. İlk 18 ay derslerin yoğun olduğu, ikinci 18 ay ise ulusal ve uluslararası teknoloji yarışmalarına katıldıkları bir süreç geçiriyorlar.

İSTANBUL’DA 60 DENEYAP ATOLYESİ KURACAĞIZ

5 yılda sadece İstanbul’da 60 deneyap atölyesi kuracağız. 2018’den itibaren Deneyap modelini diğer illere de taşımayı hedefliyoruz. Bir online Deneyap platformu da kuruyoruz. Bu platforma bağlı eğitim setleri de olacak. Böylece erişebildiğimiz öğrenci ölçeğini artırmış olacağız. Aynı zamanda bu alandaki öğrencilerin ve eğiticilerin bir paylaşım platformu da olacak bu. Bu ihtiyacı da karşılayacak.

DOĞA KAMPLARI DÜZENLİYORUZ

Deneyap öğrencileri doğa kamplarına katılıyor. Spor ve sanatla ilgileniyorlar. Binicilik, okçuluk, dağcılık, kürek, yelken gibi sporların en az birinde kendilerini geliştirmeleri hedefleniyor.

TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK ÇOCUK ÜNİVERSİTESİNİ KURUYORUZ

Türkiye’nin en büyük çocuk üniversitesini kuruyoruz. 2018’de açılacak. Astronomi, ekoloji, matematik, fizik, kimya, teknoloji, anatomi, müzik, drama gibi atölyeler, keşif alanları bulunacak. Haftasonları üstün yetenekli çocuklar, hafta içleri okullardan gelecek tüm çocuklar atölyelerden yararlanacaklar. Çocukların merak duygularını tetiklemeyi, onları başka bir dünya ile tanıştırmayı hedefliyoruz.


İSTANBUL’UN İLK BİLİM MERKEZİ KURULUYOR!

İstanbul’un ilk bilim merkezi kurulum süreçlerine destek oluyoruz. Üsküdar Bilim Merkezi yılda 500.000’den fazla insanı ağırlayacak, Haliç Tersanesi’nde İBB tarafından kurulacak Bilim Merkezi’nin ise yerli ve yabancı 1 milyon’dan fazla ziyaretçisi olacak. Bilim Merkezleri çocuklara bilimi sevdirmek, çok kompleks ürünlerin ardında temel bilim yasalarının bulunduğunu göstermek için muhteşem yerler.

2023 YILINA KADAR 1001 TEKNOLOJİ TAKIMI

2023 yılına dek ulusal ve uluslararası proje yarışmalarına katılan 1001 teknoloji takımını desteklemeyi hedefliyoruz. Bu yıl desteklediğimiz 25 takımın 8’i uluslararası yarışmalarda derece aldılar. 1 üniversite takımımız Japonya’da düzenlenen Dünya Robotik Şampiyona’sında 5 dalda birden birinci oldu. Bir ortaokul öğrencimiz ise Euroinvent yılın genç muciti ödülü aldı. Hedefimiz çok yönlü, yenilikçi, üretken, dışa dönük, takım çalışmasına yatkın ve elbette ülkesi ve insanlık için çalışan gençler yetiştirmek.

2023’E KADAR 1001 TEKNOLOJİ GİRİŞİMİNİ DESTEKLEYECEĞİZ

Kişi başına düşen milli gelirimizi 25.000 dolara, ihracatımızı 500 milyar dolara çıkarmanın tek yolu ihraç ettiğimiz ürünlerin kilogram değerini 1.4 Dolar’dan 4 Dolar’ın üzerine çıkarmak. Bunun da tek yolu yüksek katma değerli teknoloji ürünlerini milli ve özgün olarak üretmek… Bunun adı ‘Milli Teknoloji Hamlesi'
Dünyada hiçbir şirketin yeri garanti değil. Sektöründe zirvede olan 50 yıllık bir şirket, değişime ayak uyduramaması halinde, 20 yaşında bir gencin kurduğu 3 yaşında bir şirkete her an yerini bırakabilir! Öyleyse yeni girişimlerin sayılarını artırmalı, niteliklerini yükseltmeliyiz.
T3 Girişim Merkezi’nin kapılarını girişimlere açtık. 2023 yılına dek 1001 teknoloji girişimini desteklemeyi hedefliyoruz. İlk çağrımızda odak alanlarımız otonom sistemler, yapay zeka, nesnelerin interneti, akıllı ağlar ve eğitim teknolojileri…Ülkemizin bağımsızlığı için stratejik değer taşıyan veya küresel rekabet açısından öncelikli olan ürünlere odaklanmalıyız. Bağımsızlık denildiğinde akla sadece savunma sanayi gelmesin. Finans teknolojileri de, sağlık teknolojileri de, enerji ve diğer alanlar da ülke bağımsızlığı için stratejik alanlar… İş insanlarından, akademisyenlerden ve profesyonel yöneticilerden oluşan bir usta ağı oluşturduk. Girişimcilere usta-çırak ilişkisiyle danışmanlık yapacaklar… Yeni girişimlerle ilgili en büyük gündem yatırım almaları ve sermayelerini büyütmeleri. Biz de bunu önemsiyoruz ve girişimcileri bu anlamda destekleyeceğiz. Fakat pek gündemde olmayan ama aslında bizce en az yatırım konusu kadar önemli olan husus piyasaya girebilmeleri, sipariş alabilmeleri ve ürün/hizmet üretmeye başlamaları. Ve elbette ürünlerinin teknolojik yeterlilikleri… Gelinen noktayı küçümsememek gerekli. 15 yıl önce ar-ge, girişim gibi konular yeni yeni litaratüre giriyordu. Şimdi teknoparklar, ar-ge merkezleri, kuluçka ve hızlandırma merkezleri her yerde… Büyük bir ekosistem adım adım inşa ediliyor. Bundan sonra bizi sıçratacak olan bu altyapıyı doğru bir strateji ile taçlandırmak. Teknolojik ürünlerin bugünkü seviyelerini değil birkaç yıl sonra gelecekleri seviyeleri hedeflemeli, paradigma kırılımlarını yakalamalıyız. İHA’lardaki başarımız bunun en güzel örneği.