Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davasında, tanıklığına başvurulan eski örgüt mensubu Hayati Küçük, kendisinin de görev yaptığı Gürcistan'da örgüt faaliyetleriyle ilgili her ay ABD, İngiltere, İsrail Büyükelçiliğine rapor verildiğini söyleyerek, "Neden buralara rapor veriyoruz?' dedik, ciddi kavgamız oldu. Bize öğretmen olarak gelen Amerikan vatandaşları vardı. Daha sonra bunların CIA, FBI ile bağlantılı olduklarını fark ettik. Okullar ABD'den gelen heyetçe teftiş ediliyordu. Bu milletin parasıyla yapılan kurumların raporlarının neden buraya verildiğini düşündüm. Bu, her ülkede yapılıyormuş." dedi. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada hazır bulunanların tutanağa geçirilmesinin ardından "Balyoz davası" sanığı emekli asker Hasan Fehmi Canan söz aldı ve davaya müdahillik talebinde bulundu.
Canan, sanıklardan şikayetçi olduğunu belirterek, "Bu örgütün düzenlediği sahte belgelerle yargılandım, 18 yıla mahkum oldum, beraat ettim. Yaşamımdan 3 buçuk yıl çalındı." dedi.
Ardından geçmişte örgütte yer alan Hayati Küçük'ün tanık olarak ifadesi alındı. KabataşErkek Lisesinde yatılı okurken "abiler" tarafından hafta sonları "Işıkevleri"ne götürülmeye başlandığını, cemaatle bu şekilde tanıştığını anlatan Küçük, liseden sonra tıp eğitimi için Gürcistan'ın başkenti Tiflis'e gittiğini, o sırada Gürcistan imamı olan, hayatta bulunmayan Mesut Bozkır'ın "Hoca'nın selamını getirdim. Burada Bediüzzaman'ın medresesini açacağız." dediğini söyledi. Küçük, Gürcistan'da örgüte ait Süleyman Demirel Koleji ile Uluslararası Karadeniz Üniversitesini kurduklarını kaydetti.
Küçük, aynı dönemde örgüt yöneticilerinin talebiyle tıp fakültesini bırakarak, uluslararası ilişkiler eğitimi almaya başladığını, yine Fetullah Gülen'in talimatıyla evlendiğini, ancak eşini örgütün değil, kendisinin seçtiğini ve Gürcistan'daki okulları Gürcü eşi üzerine açtıklarını bildirdi.
Süleyman Demirel Kolejinin cemaat içindeki isminin Saidi Nursi'nin yaklaşımı dolayısıyla "Tiflis Bitlis Koleji" olduğunu belirten Küçük, 2005'te örgütten ayrılışına ilişkin, şunları söyledi:
"Her ay ABD, İngiltere, İsrail Büyükelçiliğine faaliyet raporları veriliyordu. 'Neden buralara rapor veriyoruz?' dedik, ciddi kavgamız oldu. Bize öğretmen olarak gelen Amerikan vatandaşları vardı. Daha sonra bunların CIA, FBI ile bağlantılı olduklarını fark ettik. Okullar ABD'den gelen heyetçe teftiş ediliyordu. Bunları gördük, yaşadık. Para bizim, emek bizim, ama biz bu ülkelere rapor veriyorduk. Bu milletin parasıyla yapılan kurumların neden buraya rapor verdiğini düşündüm. Bu, her ülkede yapılıyormuş. Hoca'nın orada, Pensilvanya'da olması, yaşanan olaylara baktığımız zaman bu büyük ahtapotun başı bu ülkeler ki, o ülkelere ne yaptığımızı rapor veriyoruz."
Küçük, bu konuda kendisine gösterilen gerekçelerden ikna olmadığını dile getirdi.
Gürcistan'da devlet kademesinde yakın ilişkileri olduğunu anlatan Küçük, Gürcistan Meclis Başkanına "F. Gülen" imzasıyla Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan gelen faksta, "Sayın Başkan, bundan sonra diyaloglarımızla Hayati Bey değil, Mesut Bozkır ilgilensin." yazdığını gördüğünü belirtti.
Küçük, "Gülen, 'İmza benim değil, sahte.' dedi. Yanına gittiğimde yazıdan, imzadan haberinin olmadığını söyledi. Ama ben noktayı koydum. Bizim gibi daha rahat düşünen insanları o yapıda tutmazlar. Ama hiçbir zaman 'Artık burada değilsin.' diye tebliğde de bulunulmadı." dedi.
Uluslararası Karadeniz Üniversitesinin "proje, bilimsel araştırmalara destek" adı altında ABD Büyükelçiliğinden fon aldığını kaydeden Küçük, örgütün eski "emniyet imamı" olarak bilinen Kemalettin Özdemir'in de Gürcistan'a bir ara teftişe geldiğini bildirdi.
"Kırgız Cumhurbaşkanının bile yapıdan para aldığını düşünüyorum"
Gürcistan'da devlet kademesinde yakın ilişkileri olduğunu anlatan Küçük, Gürcistan Meclis Başkanına "F. Gülen" imzasıyla Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan gelen faksta, "Sayın Başkan, bundan sonra diyaloglarımızla Hayati Bey değil, Mesut Bozkır ilgilensin." yazdığını gördüğünü belirtti.
Küçük, "Gülen, 'İmza benim değil, sahte.' dedi. Yanına gittiğimde yazıdan, imzadan haberinin olmadığını söyledi. Ama ben noktayı koydum. Bizim gibi daha rahat düşünen insanları o yapıda tutmazlar. Ama hiçbir zaman 'Artık burada değilsin.' diye tebliğde de bulunulmadı." dedi.
Uluslararası Karadeniz Üniversitesinin "proje, bilimsel araştırmalara destek" adı altında ABD Büyükelçiliğinden fon aldığını kaydeden Küçük, örgütün eski "emniyet imamı" olarak bilinen Kemalettin Özdemir'in de Gürcistan'a bir ara teftişe geldiğini bildirdi.
"Kırgız Cumhurbaşkanının bile yapıdan para aldığını düşünüyorum"
Örgütün, mali olarak her ülkedeki yapılanmanın kendisine yetmesi yönünde talimatı bulunduğunu, ancak Gürcistan'da iş dünyası zayıf olduğundan dışarıdan destek aldıklarını ifade eden Küçük, Gürcistan'a yıllarca Denizli'den destek geldiğini, Uluslararası Karadeniz Üniversitesinin de İzmir'den mali destek aldığını anlattı.
Süreç içinde örgütün etkin olduğu bazı ülkelerin ise kendi illerine para göndermeye başladığını dile getiren Küçük, örgütün, faaliyet gösterdiği ülkelerdeki bürokrat, yargı mensubu, siyasetçi kişilere de para dağıttığını ifade etti.
"Anayasa mahkemesi başkanından başlar, milli eğitim bakanına kadar gider.Kırgızistan'da, cumhurbaşkanının bile bu yapıdan para aldığını düşünüyorum." diyen Küçük, örgütün, ABD'de de Hillary Clinton'a destek verdiğini savundu.
Karadenizli, sosyal demokrat bir aileden geldiğini, namazı, abdesti çocuk yaşta girdiği örgüt içinde öğrendiğini söyleyen Küçük, şöyle devam etti:
Süreç içinde örgütün etkin olduğu bazı ülkelerin ise kendi illerine para göndermeye başladığını dile getiren Küçük, örgütün, faaliyet gösterdiği ülkelerdeki bürokrat, yargı mensubu, siyasetçi kişilere de para dağıttığını ifade etti.
"Anayasa mahkemesi başkanından başlar, milli eğitim bakanına kadar gider.Kırgızistan'da, cumhurbaşkanının bile bu yapıdan para aldığını düşünüyorum." diyen Küçük, örgütün, ABD'de de Hillary Clinton'a destek verdiğini savundu.
Karadenizli, sosyal demokrat bir aileden geldiğini, namazı, abdesti çocuk yaşta girdiği örgüt içinde öğrendiğini söyleyen Küçük, şöyle devam etti:
"Benim okulumda, Kabataş'ta namaz kılmak yasaktı. O günkü konjonktüre de bakmak gerekir. O günlerde örgüt diye PKK'yı bilirdik. Bize hep 'Türkiye'de masonlar, masonik yapı, yabancılar Türkiye'yi işgal etmiş. Birgün de biz idare edeceğiz.' denirdi. Mesela 2000'li yıllarda 600'e yakın kaymakamımız olduğu söylenirdi. Polisi söylemiyorum. O dönemde devletin hepsinin bizi alkışladığını görüyordum. Biz o dönem bunları görünce, yaptığımız işin önemli olduğunu düşünüyorduk. Mesela, 1997'de eşim ve çocuklarımla KGB tarafından Gürcistan'dan sınır dışı edildik. Hoca, 'Rize'den ev tut, Gürcistan'ı oradan idare et.' dedi. Rize'de ev tuttuk. Nota yazıldı, çalışmalar yapıldı, rahmetli İsmail Cem, benim geri dönüşümü sağladı."
Küçük, Türkiye'nin eski Tiflis Büyükelçileri Fatma Dicle Topuz ve Ufuk Tevfik Okyayuz'un örgüte çok karşı kişiler olduğunu anlatarak, "Ülke imamı, Tevfik Bey için, 'Bu çok hainlik yapıyor, işini buradan bitirelim.' dediler. Kopuz'u da görev süresi bitmeden, cemaat okullarının olmadığı yere gönderdiler. Böyle bir yapı bulamazsınız. Kendi kardeşini bile yeri geldiğinde limon gibi sıkar atar." diye konuştu.
Örgütün yurt dışında da "himmet" topladığını söyleyen Küçük, "Yabancı ülkelerde himmet daha kolay toplanıyordu. İş adamları cemaate mahkumdu. Yoksa canına okurlardı. Hayati tehlikesi de olabilir, dükkanı, fabrikası da kapatılabilirdi." ifadelerini kullandı.
PAPA İLE GÖRÜŞMESİ
Örgütün yurt dışında da "himmet" topladığını söyleyen Küçük, "Yabancı ülkelerde himmet daha kolay toplanıyordu. İş adamları cemaate mahkumdu. Yoksa canına okurlardı. Hayati tehlikesi de olabilir, dükkanı, fabrikası da kapatılabilirdi." ifadelerini kullandı.
PAPA İLE GÖRÜŞMESİ
Küçük, o dönemde, Gülen'in Papa ile görüşmesinin örgüt için dünyada güzel şeyler doğuracağının söylendiğini, hatta görüşmenin fotoğraflarını ve görüntülerini bunun için kullandıklarını bildirdi. .
Gürcistan'da örgüte ait bir kurum için tahsis edilen arazinin görüntülerini gösterdiği Fetullah Gülen'in, "Hayati Bey, bu yerin durumunu kilise biliyor mu?" diye sorduğunu kaydeden Küçük, örgütün, zaman zaman kiliselere de el altından yardımda bulunduğunu anlattı.
Küçük, Fetullah Gülen'e, "Vali, 'Burada tarihi kilisemiz var, bunu restore etmek lazım.' dedi. "Valinin böyle bir şartı var" dediğini ifade ederek, restorasyonun maliyetinin 10-15 milyondolar gibi bir rakam tuttuğunu, görüşmeler sonucunda "Bütünüyle yapmayalım, yardımda bulunalım." denilerek, 300 bin dolar restorasyon için verildiğini kaydetti.
Gürcistan'da örgüte ait bir kurum için tahsis edilen arazinin görüntülerini gösterdiği Fetullah Gülen'in, "Hayati Bey, bu yerin durumunu kilise biliyor mu?" diye sorduğunu kaydeden Küçük, örgütün, zaman zaman kiliselere de el altından yardımda bulunduğunu anlattı.
Küçük, Fetullah Gülen'e, "Vali, 'Burada tarihi kilisemiz var, bunu restore etmek lazım.' dedi. "Valinin böyle bir şartı var" dediğini ifade ederek, restorasyonun maliyetinin 10-15 milyondolar gibi bir rakam tuttuğunu, görüşmeler sonucunda "Bütünüyle yapmayalım, yardımda bulunalım." denilerek, 300 bin dolar restorasyon için verildiğini kaydetti.
Bir soru üzerine, örgütün, yurt dışındaki fakir çocuklara ücretsiz eğitim verdiğini, o çocukları yetiştirdiğini, o ülkelerde de örgüt mensuplarının çeşitli kademelere geldiğini kaydeden Küçük, şunları söyledi:
"Mesela, o ülkelerin Türkiye masalarındaki kişiler de cemaattendir. Cemaat dünyadaki düzenin parçası olunca, üst akıl, cemaatin üyesinin oraya getirilmesini istiyor. Gürcistan okulları niye hemen kapatamıyor? Ortodoks bir ülkenin acilen kapatması gerekir. İngiltere'de Lordlar Kamarasında bir Müslüman vardı. O, Şerif Ali Tekalan aracılığıyla, zaman zaman 'Tüm ülkelerden en başarılı birkaç öğrencinizi gönderin' diyordu. Sonra baktık ki biz sürekli Lordlar Kamarasına öğrenci gönderiyoruz. Kamuoyuna, 'Bu okulların ABD, İsrail ve İngiltere'ye kotaları var.' dedik. Ben bütün terör faaliyetlerinde FETÖ parmağı arıyorum. Zekeriya Öz'ün, diğer polis müdürlerinin Batum yoluyla, elini kolunu sallayarak geçişi tesadüf değil. Aynı şekilde yurt dışında yetişmiş polisler var. Türkiye içindeki temizlik yetmez. Bunların Türkiye'deki bütün sularını kurutun, dünyadaki musluklarını kapatmadan bunlardan kurtulmamız mümkün değil. Yurt dışındaki nüfusa dikkat etmek gerekiyor. Mesela Kırgızistan 25. mezunlarını veriyor. Afrika'nın birçok yerinde FETÖ dışında insan tanımıyorlar. Kuzey Irak'ta FETÖ'nün referansı kabul ediliyor. FETÖ'deki Kürtler, 2005'te bir anda yurt dışından Türkiye'ye çekildi. Mesela bizim bildiğimiz bir kardeşimizin özbeöz kardeşi dağdaymış. Adam oraya da el atmış. FETÖ'nün PKK ile diyaloğunu gösteren delilleri de sunduk. 'Üst akıl' boşa söylenen bir söz değil. PKK, DHKP/C gibi örgütlerin bünyesinde de bunlar var. Biz dünyanın hiçbir yerinde mafya örgütlerince incitilmemişizdir. Böyle bir yapıya artık dini cemaat diyemeyiz." Küçük, "Reina'daki terör saldırısının başını da sonunu da bu adam yapmıştır" düşüncesinde olduğunu bildirdi.
"Diplomalar incelense..."
"Diplomalar incelense..."
Küçük, örgütün 2005'te bir anda yurt dışındaki örgüt mensuplarından isimleri istediğini, bu kişilerin Türkiye'de devlet kademelerine girdiğini, bunlar arasında örgüte ait üniversitelerden alınan sahte diploma sahiplerinin de bulunduğunu anlatarak, "Hiç oralara gelmemiş, gitmemiş. Üniversite ise size ait. Türkiye'deki kadroları yükselteceksiniz. Zaten YÖK ele geçince, yok oldu. O yurt dışındaki diplomaların, yabancı dil ile ilgili belgelerin nasıl alındığı incelense... Tiflis'teki Uluslararası Karadeniz Üniversitesinden mezun olanların listesini alın. Bir de askerlik tecilleri var. Bunların da çoğu sahtedir." diye konuştu.
Örgütün, faaliyette bulunduğu ülkelerde sivil toplum kuruluşları kurduğunu ve buralara bütçe aktardığını kaydeden Küçük, "İpleri FETÖ'nün elindeydi. O ülkede ayaklanma mı olacak, bu STK'ları kullanıyorsunuz." ifadesini kullandı. Mahkeme Başkanı Giray'ın, "Gülen'in örgüt içinde mehdi, Mesih olarak görülmesi var mı? Bu size anlatıldı mı?" sorusunu Küçük, "Ben o insan için mehdiliğin de az olduğunu düşünüyorum. Bu insan bizim dünyadaki hayatımızı çalsa, ben buna el kaldırırsam, 'Abi, ahiretimi yakıyorsun.' diyenler var. Örgütten ayrılamayanlar, 'Ahiretim yanar.' diyor" sözleriyle yanıtladı.
Giray'ın sanıklara ilişkin sorularını da yanıtlayan Acar, sanıklardan Alaaddin Kaya'yı tanıdığını, cemaatin önde gelenlerinden olduğunu, yönetici konumunda bulunduğunu söyledi. Tanık Küçük, sanıklardan İrfan Yılmaz, Necdet Başaran'ın örgütte üst düzey görev yaptıklarını, Sait Aksoy'un eğitim bölümlerinden sorumlu olduğunu, en son ABD'de imamlık yaptığını, Mustafa Özcan'ın ise Gülen'in mali kasası olduğunu belirtti. Bu isimleri "hocanın gölgeleri" olarak tanımlayan Küçük, firari sanıklardan Şerif Ali Tekalan'ın, "Örgüt içindeki Türkiye'nin başbakanı" olduğunu ifade etti.
Bir soru üzerine, cemaat tarafından organize edilen Abant toplantılarında, terör örgütü elebaşı Gülen'in Türkiye'nin iç politikasının yanı sıra dış politikasıyla ilgili isteklerinin hükümete iletildiğini savunan Küçük, bu toplantılarda alınan kararlarla, ülke gündemine etki etmenin planlarının yapıldığını söyledi.
"Obama'nın Kenya'daki sülalesini ele geçirdi"
Örgütün, faaliyette bulunduğu ülkelerde sivil toplum kuruluşları kurduğunu ve buralara bütçe aktardığını kaydeden Küçük, "İpleri FETÖ'nün elindeydi. O ülkede ayaklanma mı olacak, bu STK'ları kullanıyorsunuz." ifadesini kullandı. Mahkeme Başkanı Giray'ın, "Gülen'in örgüt içinde mehdi, Mesih olarak görülmesi var mı? Bu size anlatıldı mı?" sorusunu Küçük, "Ben o insan için mehdiliğin de az olduğunu düşünüyorum. Bu insan bizim dünyadaki hayatımızı çalsa, ben buna el kaldırırsam, 'Abi, ahiretimi yakıyorsun.' diyenler var. Örgütten ayrılamayanlar, 'Ahiretim yanar.' diyor" sözleriyle yanıtladı.
Giray'ın sanıklara ilişkin sorularını da yanıtlayan Acar, sanıklardan Alaaddin Kaya'yı tanıdığını, cemaatin önde gelenlerinden olduğunu, yönetici konumunda bulunduğunu söyledi. Tanık Küçük, sanıklardan İrfan Yılmaz, Necdet Başaran'ın örgütte üst düzey görev yaptıklarını, Sait Aksoy'un eğitim bölümlerinden sorumlu olduğunu, en son ABD'de imamlık yaptığını, Mustafa Özcan'ın ise Gülen'in mali kasası olduğunu belirtti. Bu isimleri "hocanın gölgeleri" olarak tanımlayan Küçük, firari sanıklardan Şerif Ali Tekalan'ın, "Örgüt içindeki Türkiye'nin başbakanı" olduğunu ifade etti.
Bir soru üzerine, cemaat tarafından organize edilen Abant toplantılarında, terör örgütü elebaşı Gülen'in Türkiye'nin iç politikasının yanı sıra dış politikasıyla ilgili isteklerinin hükümete iletildiğini savunan Küçük, bu toplantılarda alınan kararlarla, ülke gündemine etki etmenin planlarının yapıldığını söyledi.
"Obama'nın Kenya'daki sülalesini ele geçirdi"
Firari sanıklardan Ahmet Kara'nın, "İstanbul imamı" iken Barack Obama'nın ABD Başkanı seçilmesinin ardından Kenya'da görevlendirildiğini anlatan Küçük, "Ahmet Kara, Kenya'da Obama'nın sülalesini ele geçirdi, oradan yola çıkarak, Beyaz Saray'daki o malum fotolar çekilebildi." diye konuştu.
Hayati Küçük, bir başka soru üzerine, casusluk ve usulsüz dinlemelerin örgüt üyelerinin mesleği haline geldiğini, herkesin dinlendiğini, herkesle ilgili casusluk faaliyetleri yürütüldüğünü belirtti.
Bir başka soruya karşılık Küçük, cemaatin usulsüz topladığı paraların, dünyanın pek çok yerindeki, özellikle Avrupa'daki bankalara yatırıldığını, bu bankalarda ortaklık payı bile bulunduğunu söyledi. Örgüt elebaşı Gülen'in parayı çok sevdiğini ifade eden Küçük, "Mesela, Akın İpek'e 'cennet gözlüm' diyor, o kadar aşıklar birbirlerine. 'Melek oğlu melek' diyor. Tamamen paraya tapan biri." dedi.
Örgütün her işi bir disiplin ve istişare içinde yaptığını, bu nedenle darbenin ardından kimlerin Türkiye'de kalacağı, kimlerin kaçırılacağının istişaresinin de yapılmış olduğunu düşündüğünü dile getiren Küçük, Alaaddin Kaya'nın burada tutuklu olmasına şaşırdığını söyledi. Küçük, Kaya'nın, Tansu Çiller'in Başbakanlığı döneminde 1995'te Gürcistan'a yapılan resmi ziyarette heyette Nurettin Veren ile yer aldığını, bu temaslara ilişkin fotoğrafları terörle mücadele ekiplerine verdiğini belirtti.
Hayati Küçük'ün bu sözlerine itiraz eden sanık Kaya, Tansu Çiller ile bir kez yemekte bir araya geldiğini, bunun dışında buluşmadığını savundu. Kaya, Küçük'e, "Bir istişare varsa ben neden kaldım, aptallığımdan mı?" diye sordu.
Kaya'nın itirazlarını sürdürmesi üzerine, Mahkeme Başkanı Selfet Giray, tanık Küçük'e, Kaya'nın cemaatle ilgisi olmadığını söylediğini aktardı.
Küçük'ün, "Siz örgütün üst düzey yöneticisisiniz, Gülen'in yanına randevu almadan giren şahıslardansınız, özel odasına kadar girecek kadar güçlüsünüz." sözlerine karşılık Kaya, "Bunlar efsane." dedi. Alaaddin Kaya, Gürcistan'da Tansu Çiller ile çekilen fotoğrafı görmek istediğini, fotoğrafın ortaya çıkması halinde susma hakkını kullanacağını belirtti, Küçük de fotoğrafı mahkeme heyetine sunacağını söyledi.
Bazı sanıklar ve sanık avukatları da Küçük'e, tutuklu örgüt elemanlarının bir istişare sonucu Türkiye'de kalıp kalmadıkları konusunda somut veri bulunup bulunmadığını sordu. Tanık Küçük, bu konuda somut bir belge bulunmadığını, bunun tamamen kendi düşüncesi olduğunu belirtti.
Tanık Hayati Küçük, müştekilerin ve avukatlarının da sorularını yanıtladı. Bir soru üzerine, suikast sonucu öldürülen Prof. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun, örgüte ilişkin kitabının o dönemde cemaati çok rahatsız ettiğini, ciddi sıkıntılar yaşandığını, kitaptaki bilgilerin özellikle yurt dışına çıkmaması için önlemler alındığını anlattı.
Küçük, bir başka soruya karşılık da Gürcistan'daki üniversite aracılığıyla alınan sahte diplomaların kimlere verildiğini açıkladığını belirterek, "Kemal Gürüz bu örgüte kapı bile açmıyordu, o gittikten sonra bu üniversitelerin denklikleri kabul edildi, ondan sonra kapı açıldı zaten. Denklikler kabul edildikten sonra sahte diplomalarla Türkiye panayır yeri gibi oldu. Örgütten ayrıldıktan sonra acilen bu uygulamanın iptal edilmesini talep ettim, 27 ülkenin denklik sistemi iptal edildi." diye konuştu.
FETÖ'nün diğer cemaatlerle ilişkisine yönelik bir soruya karşılık da Küçük, "Kendi dışındaki hiçbir yapıyı barındırmazdı. Hepsinde bir numara olmak istediğinden o cemaatleri nasıl yuttuğuna da şahit olduk." ifadesini kullandı.
Tanık Hayati Küçük, bir başka soru üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri ve Polis Akademisine diğer ülkelerden eğitim için gelen askerlerin yüzde 60'ının da bu örgütün içinden seçildiğini iddia etti.
Küçük'ün dinlenmesinin ardından duruşmaya ara verildi
Hayati Küçük, bir başka soru üzerine, casusluk ve usulsüz dinlemelerin örgüt üyelerinin mesleği haline geldiğini, herkesin dinlendiğini, herkesle ilgili casusluk faaliyetleri yürütüldüğünü belirtti.
Bir başka soruya karşılık Küçük, cemaatin usulsüz topladığı paraların, dünyanın pek çok yerindeki, özellikle Avrupa'daki bankalara yatırıldığını, bu bankalarda ortaklık payı bile bulunduğunu söyledi. Örgüt elebaşı Gülen'in parayı çok sevdiğini ifade eden Küçük, "Mesela, Akın İpek'e 'cennet gözlüm' diyor, o kadar aşıklar birbirlerine. 'Melek oğlu melek' diyor. Tamamen paraya tapan biri." dedi.
Örgütün her işi bir disiplin ve istişare içinde yaptığını, bu nedenle darbenin ardından kimlerin Türkiye'de kalacağı, kimlerin kaçırılacağının istişaresinin de yapılmış olduğunu düşündüğünü dile getiren Küçük, Alaaddin Kaya'nın burada tutuklu olmasına şaşırdığını söyledi. Küçük, Kaya'nın, Tansu Çiller'in Başbakanlığı döneminde 1995'te Gürcistan'a yapılan resmi ziyarette heyette Nurettin Veren ile yer aldığını, bu temaslara ilişkin fotoğrafları terörle mücadele ekiplerine verdiğini belirtti.
Hayati Küçük'ün bu sözlerine itiraz eden sanık Kaya, Tansu Çiller ile bir kez yemekte bir araya geldiğini, bunun dışında buluşmadığını savundu. Kaya, Küçük'e, "Bir istişare varsa ben neden kaldım, aptallığımdan mı?" diye sordu.
Kaya'nın itirazlarını sürdürmesi üzerine, Mahkeme Başkanı Selfet Giray, tanık Küçük'e, Kaya'nın cemaatle ilgisi olmadığını söylediğini aktardı.
Küçük'ün, "Siz örgütün üst düzey yöneticisisiniz, Gülen'in yanına randevu almadan giren şahıslardansınız, özel odasına kadar girecek kadar güçlüsünüz." sözlerine karşılık Kaya, "Bunlar efsane." dedi. Alaaddin Kaya, Gürcistan'da Tansu Çiller ile çekilen fotoğrafı görmek istediğini, fotoğrafın ortaya çıkması halinde susma hakkını kullanacağını belirtti, Küçük de fotoğrafı mahkeme heyetine sunacağını söyledi.
Bazı sanıklar ve sanık avukatları da Küçük'e, tutuklu örgüt elemanlarının bir istişare sonucu Türkiye'de kalıp kalmadıkları konusunda somut veri bulunup bulunmadığını sordu. Tanık Küçük, bu konuda somut bir belge bulunmadığını, bunun tamamen kendi düşüncesi olduğunu belirtti.
Tanık Hayati Küçük, müştekilerin ve avukatlarının da sorularını yanıtladı. Bir soru üzerine, suikast sonucu öldürülen Prof. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun, örgüte ilişkin kitabının o dönemde cemaati çok rahatsız ettiğini, ciddi sıkıntılar yaşandığını, kitaptaki bilgilerin özellikle yurt dışına çıkmaması için önlemler alındığını anlattı.
Küçük, bir başka soruya karşılık da Gürcistan'daki üniversite aracılığıyla alınan sahte diplomaların kimlere verildiğini açıkladığını belirterek, "Kemal Gürüz bu örgüte kapı bile açmıyordu, o gittikten sonra bu üniversitelerin denklikleri kabul edildi, ondan sonra kapı açıldı zaten. Denklikler kabul edildikten sonra sahte diplomalarla Türkiye panayır yeri gibi oldu. Örgütten ayrıldıktan sonra acilen bu uygulamanın iptal edilmesini talep ettim, 27 ülkenin denklik sistemi iptal edildi." diye konuştu.
FETÖ'nün diğer cemaatlerle ilişkisine yönelik bir soruya karşılık da Küçük, "Kendi dışındaki hiçbir yapıyı barındırmazdı. Hepsinde bir numara olmak istediğinden o cemaatleri nasıl yuttuğuna da şahit olduk." ifadesini kullandı.
Tanık Hayati Küçük, bir başka soru üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri ve Polis Akademisine diğer ülkelerden eğitim için gelen askerlerin yüzde 60'ının da bu örgütün içinden seçildiğini iddia etti.
Küçük'ün dinlenmesinin ardından duruşmaya ara verildi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder