Ülke içerisindeki başıboşluğu, gerekli tedbirleri alarak bitiren Kara Yusuf, 1393 yılında Anadolu üzerine yeniden sefere çıkan Timur’a zayiat verdirmek amacıyla kaleleri tahkim ederek Muş Ovasına karargâhını kurar. Kuvvetli bir ordusu bulunan Timur’u yıpratmak için çete savaşları yapacak küçük birlikler oluşturur.
Ordusundaki filler ve gergedanların sağladığı üstünlükle Kara Koyunlu başkenti Erciş ile diğer Türkmen şehirlerini ele geçiren Timur bölgede 1 yıl kaldıktan sonra Altın Ordu Devleti üzerine sefere çıkınca, Kara Yusuf ata yurdu ve başkenti Erciş’i bakiye kalan Çağatay askerlerinden temizleyerek yeniden sahip olur.
Çok kısa sürede toparlanan Kara Koyunlu oymaklarının Doğu Anadolunun tamamını topraklarına kattıktan sonra Irak, Azerbaycan ve İran içlerine doğru yayılması Timur’u rahatsız ettiğinden, 1399 yılı yazında Semerkand’dan hareket ederek Karabağ’a gelip kışı burada geçirdikten sonra Kara Koyunlu kale ve şehirlerini işgal etmesi üzerine, Kara Yusuf harp taktiği gereği Erciş’i boşaltarak Musul civarına gider.
Timur’un peşini bırakmayacağını ve sürekli takip halinde olması Kara Yusuf’u Celayirli Moğol sultanı Sultan Ahmed ile birlikte Osmanlılara sığınmasına sebep olur. Osmanlı sultanı Yıldırım Bayezid Kara Yusuf’a Aksaray bölgesini dirlik olarak verir ve Timur’un Kara Yusuf ile Sultan Ahmed’i kendisine teslim etmesi ya da öldürmesi yönündeki isteğini de geri çevirir.
Osmanlılar ile Timur arasında kendilerinin sebep olacağı bir savaşın çıkabilme ihtimalinin artması üzerine Kara Yusuf Osmanlı topraklarını terk ederek Irak taraflarına döner. Timur, Kara Yusuf’un yakalanması amacıyla oğlu Miranşah komutasında 100 bin kişilik kuvveti Bağdat’a gönderir. 1403 yılı yaz aylarında Bağdat yakınlarında yapılan meydan savaşında 30 bin kişiden oluşan Kara Koyunlu ordusu Çağatay askeri önünde mağlup olunca Kara Yusuf Dımaşk (Şam) daki Memlük Atabeyi Şeyh Mahmud’a sığınır.
Mısır Memlük Sultanı Berkuk Fereç ise Timur ile aralarının bozulacağını düşündüğünden Dımaş Atabeyinden kara Yusuf’un yakalanıp öldürülmesini ister. Berkuk Fereç’in buyruğu üzerine Kara Yusuf’u zindana atan Atabey Şeyh Mahmud Memlük tahtında gözü olduğundan Kara Yusuf’u öldürmeyerek ileri de yapmayı düşündüğü sefer için faydalanmayı hesaplar. 1405 yılında Kara Yusuf ve Dımaşk çevresine yerleşen Kara Koyunlu aşiretlerini yanına alan Atabey Mahmud Kahire önlerinde Memlük ordusunu bozguna uğratır. Ancak, bazı Dımaşklı komutanların son anda Memlüklüler safına geçmesi üzerine savaşın seyri değişir ve Atabey Şeyh Mahmud yenilir.
Mısır bozgunu sonrası önce Musul’a giden Kara Yusuf buradaki Kara Koyunlu oymaklarını bir araya getirdikten sonra Erciş’e doğru harekete geçer. Bitlis emiri Şeref oğlu Şems ud-din Kara Yusuf’a çok hürmet göstererek askerinin bütün ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra Erciş’e uğurlar. Kara Yusuf’un Erciş’e doğru geldiğini duyan Muş ovasında, Süphan yaylağında, Eleşgirt yazısında ve Aladağ’da bulunan Türkmenler akın akın Erciş’e doğru gelerek beglerin karşılarlar ve tabiiyetlerini bildirirler.
Kara Yusuf’un yeniden güçlenmesi, Kara Koyunlulara bağlı olan Van-Vestan (Gevaş) hâkimi aslen Kürt asıllı olan İzzeddin Şir’i hoşnut etmediğinden Timur oğlu Miranşah’a haber gönderip Türkmenlerin Çağatay topraklarında gözü olduğunu söyleyerek Kara Yusuf’a karşı kışkırtır. İzzeddin Şir daha önce de Timur’un Erciş’i işgali sırasında Timur’a yardım etmiş ve öncü kuvvet olarak Timur ordusunda yer almıştı. Kara Yusuf daha önce kendisine ihanet eden İzzeddin Şir ve Atlamış komutasındaki Timur askerini Erciş ovasında yaptıkları savaşta mağlup etmişti.
Çağataylılara (Timur devletine verilen isim) büyük bir darbe vurmak isteyen Kara Yusuf Miranşah’ın kendi üzerine geldiğini öğrenince Miranşah’ı Tebriz önlerinde karşılamaya karar verir. 1407 tarihinde medya gelen savaşta, Timur’un oğlu Miranşah’ı öldüren Kara Yusuf Tebriz’i de topraklarına katar. Oğuz ve Cengiz ananeleri gereği Tebriz’i kışlık başkent ilan eden Kara Yusuf Erciş’i de yazlık başkent olarak kullanmaya başlar.
Tebriz zaferinden sonra Moğol asıllı Türkleşmiş Celayirlileri ortadan kaldıran Kara Yusuf, İran ve Irak’ta güçlenmeye başlayan Hurufi hareketlerini de bastırıp Diyarbekir üzerine yürüyerek Ak Koyunlu Kara Yülük Osman’ı mağlup edip itaate mecbur eder. Kara Koyunlu sınırlarının başkentleri Semerkand yakınlarına kadar yaklaşması Timur devletinin yeni hükümdarı Şahruh’u tedirgin ettiğinden, Kara Yusuf’a kalıcı bir darbe vurmak amacıyla 200 bin kişilik Çağatay ordusu Tebriz’e doğru ilerlemeye başlar.
Şahruh’un hareketinden önce veliaht ilan ettiği oğlu Pir Budak’ın ölmesi Kara Yusuf’u derinden sarsmış, oğlunun yasını tuttuğu sırada Şahruh’un çok kuvvetli bir orduyla geldiğini öğrenmişti. Tebriz yakınlarındaki Ucan mevkiinde Timurlular ordusunu beklediği esnada ölen oğlunun kendisine şiddetle tesir eden acısına dayanamayarak 65 yaşında hayatını kaybeder.
Dönemin tarihçileri olan İbn-i Aca’ya ve Halep Atabeyi Emir Yeşbek’in yazdığı Tarih-i Yeşbek’e göre; Kara Yusuf’un cenazesi Tebrizli âlim Seyyid Muhammed Keçeci tarafından Tebriz’e götürülüp dini vecibeleri yapıldıktan sonra oğlu Cihan şah ile birlikte Erciş’e götürülerek ata ve dedesinin yanına defnedilmiştir. Yaygın kanaate göre Erciş Zortul mevkiinde bulunan ve halk arasında Kara Yusuf kümbeti olarak da bahsedilen türbeye defnedilmiştir. Ancak, Kara Yusuf’un cenazesinin sağlığında yaptırmış olduğu, Erciş kalesi yakınındaki günümüzde Van Gölü suları altında kalmış olan “Kara Yusuf Zaviyesi” yanında inşa edilmiş kümbete defnedilmiş olması daha gerçekçi kabul edilebilir.
Türk tarihinin mümtaz simalarından olan Kara Yusuf hakkında Tarihçi Hasan Beg Rumlu; “Muharebe meydanında kan içen bir arslan, adalet ve merhametli, ahlak yolunda herkesten mümtaz idi” demektedir. Çağdaşı tarihçiler Kara Yusuf’u; Zalimlere haddini bildiren, mazlumların refahı için çalışan, ülkesinde asayişi be birliği sağlayan hükümdar olarak özetlemişlerdir. Tarihçi Müneccimbaşı’da; Kara Yusuf’un çok cömert olduğunu, aşırı mertliğinden dolayı hazinesinde para ve mal toplanmadığını söyler.
Cesareti, yiğitliği, mertliği ve kahramanlığı dillere destan olan Kara Yusuf, yaklaşmakta olan 200 bin kişilik Timurlu ordusunu Tebriz’de beklerken sayısı 50 bini bulan askerine “Timurlular sayıca kalabalıktırlar. Ancak, Türkmenler kadar cesur değildirler” demiştir. Timur ordusu ile savaşırken, 100 Çağatay askerini tek başına öldürdüğünü gören Timur ordusunda görevli tarihçi Hafız Ebru, Kara Yusuf’un kahramanlığını şu dörtlükle anlatmıştır.
“Kahraman ve ünlü Türkmen Kara Yusuf
İsfendiyar misali cenk meydanına girdi
Yürüyen bir dağ gibi atıyla savaşırken
Yüz kişinin canını bir anda alıverdi.”
Kara Koyunlu devletinin sınırlarını Fırat nehrinden, İran doğusuna, Kafkas dağlarından Basra körfezine kadar genişleten Kara Yusuf, imar faaliyetlerine de destek vererek Moğol, Timur işgali ve iç savaşlar sırasında harap olan şehir ve kaleleri abad etmiştir. Erciş Kalesi yanında yaptırdığı, kendi adını taşıyan zaviyesinde yolculara ve fakirlere bedelsiz barınma ve beslenme imkânı sağlayarak hayır işlerine öncü olmuştur. Kara Yusuf Zaviyesi Van Gölü suları altında kaldığından günümüze ulaşamamıştır.
Uzun boyu ve cengâver yapılılığı meşhur olan Kara Yusuf’un vefatından 1 yıl sonra Erciş’i ele geçiren Timurlular tarafından mezarı açılmış, kendilerine korku salan bu kahramanın gerçekten de pehlivan yapılı ve uzun boylu olduğunu görmüşlerdir.
Ankara Savaşı
Ankara Savaşı, Osmanlı İmparatoru 1. Beyazıt ile Timur İmparatorluğunun Han’ı Timur (Aksak Timur) arasında 28 Temmuz 1402 yılında gerçekleşmiş, Timur İmparatorluğunun kazandığı bu savaş sonucunda Osmanlı İmparatoru Beyazıt esir düşmüştür.
Ankara Savaşı, Osmanlı İmparatoru 1. Beyazıt ile Timur İmparatorluğunun Han’ı Timur (Aksak Timur) arasında 28 Temmuz 1402 yılında gerçekleşmiş, Timur İmparatorluğunun kazandığı bu savaş sonucunda Osmanlı İmparatoru Beyazıt esir düşmüştür.
1400’lü yıllarda Osmanlı Balkanlar cenahında taarruzlarla hâkimiyetini sağlamış ancak Anadolu üzerindeki hâkimiyeti kesinleşmemişti. Her ne kadar Anadolu üzerinde hüküm sürüyor olsa da Selçuklular döneminde ortaya çıkan bağımsız beylik sistemi halen devam etmekteydi. Bu bakımdan Anadolu Birliğinin sağlanması ve beyliklerin tam anlamıyla ilhak edilerek Osmanlı tebaası haline getirilmesi gerekiyordu. Bu gereklilik üzerine Beyazıt, bir taraftan İstanbul kuşatmasına devam ederken diğer yandan Anadolu seferleri ile de Anadolu hâkimiyetini kesinleştirmeye çalışıyordu.
1400’lü yıllarda Osmanlı Balkanlar cenahında taarruzlarla hâkimiyetini sağlamış ancak Anadolu üzerindeki hâkimiyeti kesinleşmemişti. Her ne kadar Anadolu üzerinde hüküm sürüyor olsa da Selçuklular döneminde ortaya çıkan bağımsız beylik sistemi halen devam etmekteydi. Bu bakımdan Anadolu Birliğinin sağlanması ve beyliklerin tam anlamıyla ilhak edilerek Osmanlı tebaası haline getirilmesi gerekiyordu. Bu gereklilik üzerine Beyazıt, bir taraftan İstanbul kuşatmasına devam ederken diğer yandan Anadolu seferleri ile de Anadolu hâkimiyetini kesinleştirmeye çalışıyordu.
Ankara Savaşı Öncesi Tarafların Durumu
1. Beyazıt, 1390-1400 yılları arasında, Anadolu içlerine yaptığı seferlerle Konya, Niğde, Karaman, Develi, Sivas, Tokat ve Kayseri’de hâkimiyetini kesinleştirerek bu bölgelerde yaşayan Türk Beyliklerini Tebaası haline getirdi ve kurduğu merkeziyetçi yapıyla hem sınırlarını hem tebaasını arttırmış oldu. Bunun yanında, 1370 yılında kurulmuş olan Timur İmparatorluğu, giderek güçlenmiş ve İran coğrafyasının hâkimi durumuna gelmişti. Timur, kendisini İlhanlı Devletinin varisi sayarak Anadolu üzerinde hak iddia ediyordu. Anadolu Selçuklularının yıkılmasıyla Anadolu ve Orta Asya’da kalabalık kitlelerle dağınık şekilde yaşayan Türk beylikleri Osmanlı ile Timur İmparatorluğu arasında mücadele unsuru haline geldiler.
Ankara Savaşının Nedenleri
Bir yandan Beyazıt, bir yandan Timur, Anadolu üzerindeki beylikleri tebaası haline getirmeye çalışıyorlardı. Timur’un taarruzlarıyla yıkılan Celayir’in Sultanı Ahmet Han ve Karakoyunlu Devletinin hükümdarı Kara Yusuf, Timur’un eline geçmemek için Osmanlıya sığındılar. Timur, kendisinden kaçan Ahmet Han ve Kara Yusuf’un iade edilmesi için Beyazıt’a mektup göndererek esir edilmek üzere kendisine teslim edilmesini istedi. Ancak Beyazıt, kendisine sığınan beyleri vermek istemeyince Timur ile Beyazıt arasında mektuplaşmalar başladı. Timur, ısrarla esirlerinin kendisine verilmesini istiyor ve tehdit ediyor, Beyazıt ise esirlerini vermeyi reddedip Timur’un meydan okumasına ağır sözler ve tehditlerle karşılık veriyordu. Karşılıklı tehdit ve hakaretlerle gerçekleşen bu mektuplaşmalar neticesinde Timur, Beyazıt’ın ele geçirdiği Sivas, Halep ve Şam’a istila etti ve esir iadesi meselesi savaşa dönüşmeye başladı. Timur, Sivas, Halep ve Şam’dan sonra Bağdat’a yönelince, Beyazıt da karşı taarruzla Timur’un hâkimiyeti altındaki Erzincan ve Kemah’ı istila etti. Bu karşılıklı taarruzlar büyük bir savaşı artık kaçınılmaz hale getirmişti. Yaşanan anlaşmazlıklar neticesinde Timur, Beyazıt’a elçi göndererek Kemah’ın geri verilmesini, Ahmet Han ve Kara Yusuf’un iadesini ve Osmanlıların kendisine bağlanmasını talep etti. Bu talep, açıkça bir savaş ilanıydı.
Ankara Savaşının Tezahürü
Beyazıt’ın, söz konusu ağır taleplerini açıkça reddederek kendisini tehdit etmesi üzerine Timur, 140 Bin kişilik bir ordu hazırladı. Bu orduda Timur’a destek veren irili ufaklı 20 Sultanlıktan askerler ve Hindistan’dan temin edilen savaş filleri bulunuyordu. Beyazıt, Timur’un taarruza giriştiği haberini alınca, himayesi altındaki Türk Beyliklerinden oluşturduğu orduları hazırladı. Ancak bu ordu, Timur’un ordusunun karşısında sayıca oldukça zayıf kalıyordu. Özgün güçleri yetersiz kalınca Sırplardan asker desteği alarak ordusunun gücünü 85 Bin’e çıkartı ve Timur’un ordusunu karşılamak üzere Ankara’ya doğru harekete geçti.
Beyazıt, Ankara’ya ulaştığında Timur’un Tokat cenahına yöneldiği haberini aldı. Bunun üzerine zaten sayıca az olan ordusunun mevcut gücünü de bölmek zorunda kaldı ve yaya güçlerini dağlık bölgelerdeki stratejik noktalara yerleştirerek süvarilerden oluşan güçlerle ormanlık araziye konuşlandı. Bu hareket Timur için büyük bir avantaj sağladı. Hızlı hareket kabiliyetine sahip olan güçleri, bu mücadelede Timur’un ordusunu yenilmez kılmaya yetiyordu. Beyazıt’ın hareket düzenini ve savaş tertibatını öğrenen Timur, şaşırtmak amacıyla güçlerini güneye, Kayseri’ye doğru kaydırdı. Beyazıt, Timur’u Tokat ve Sivas istikametinden beklerken, Timur Kayseri üzerinden Ankara’ya doğru ilerleyip şehri kuşattı. Timur’un Ankara’yı kuşattığını öğrenen Beyazıt, Savunma savaşı yapacakken taarruz etmek zorunda kaldı ve büyük bir hata yaparak Temmuz ayı sıcağında ordusunu Ankara’ya yürüttü. Hem sayıca az olan hem de Temmuz sıcağında susuz ve yorgun düşen Osmanlı ordusu, Ankara’ya ulaştığında, Timur beklemediği bu manevra karşısında kuşatmayı kaldırarak daha kuzeye, Ankara Savaşının gerçekleşeceği Çubuk Ovasına çekildi.
Beyazıt, Timur’un ordusunu çok hızlı bir şekilde takip ederek kuzeye yöneldiğinde Timur ordusunu emniyetsiz ve askerlerin istirahat ettiği bir anda yakaladı. Ancak Beyazıt’ın ordusu yoğun sıcak altında sürdürdüğü sürek takip sonrasında yorgun düşmüş ve susuz kalmıştı. Durumu mahiyetiyle istişare eden Beyazıt, hemen taarruz edip sonuç alma tekliflerine karşın, bu hareketin mertçe olmayacağını düşünerek askerlerini dinlendirmeyi tercih etti. Nihayet Timur, Beyazıt’ın geldiğini haber alınca ordusunu teyakkuza geçirip savaş tertibi aldı. Osmanlı ordusu da istirahat edip su ihtiyacını giderdikten sonra savaş düzeni alarak hazırlıklarını karşılıklı olarak tamamlanmasını beklediler.
Beyazıt, Ankara’ya ulaştığında Timur’un Tokat cenahına yöneldiği haberini aldı. Bunun üzerine zaten sayıca az olan ordusunun mevcut gücünü de bölmek zorunda kaldı ve yaya güçlerini dağlık bölgelerdeki stratejik noktalara yerleştirerek süvarilerden oluşan güçlerle ormanlık araziye konuşlandı. Bu hareket Timur için büyük bir avantaj sağladı. Hızlı hareket kabiliyetine sahip olan güçleri, bu mücadelede Timur’un ordusunu yenilmez kılmaya yetiyordu. Beyazıt’ın hareket düzenini ve savaş tertibatını öğrenen Timur, şaşırtmak amacıyla güçlerini güneye, Kayseri’ye doğru kaydırdı. Beyazıt, Timur’u Tokat ve Sivas istikametinden beklerken, Timur Kayseri üzerinden Ankara’ya doğru ilerleyip şehri kuşattı. Timur’un Ankara’yı kuşattığını öğrenen Beyazıt, Savunma savaşı yapacakken taarruz etmek zorunda kaldı ve büyük bir hata yaparak Temmuz ayı sıcağında ordusunu Ankara’ya yürüttü. Hem sayıca az olan hem de Temmuz sıcağında susuz ve yorgun düşen Osmanlı ordusu, Ankara’ya ulaştığında, Timur beklemediği bu manevra karşısında kuşatmayı kaldırarak daha kuzeye, Ankara Savaşının gerçekleşeceği Çubuk Ovasına çekildi.
Beyazıt, Timur’un ordusunu çok hızlı bir şekilde takip ederek kuzeye yöneldiğinde Timur ordusunu emniyetsiz ve askerlerin istirahat ettiği bir anda yakaladı. Ancak Beyazıt’ın ordusu yoğun sıcak altında sürdürdüğü sürek takip sonrasında yorgun düşmüş ve susuz kalmıştı. Durumu mahiyetiyle istişare eden Beyazıt, hemen taarruz edip sonuç alma tekliflerine karşın, bu hareketin mertçe olmayacağını düşünerek askerlerini dinlendirmeyi tercih etti. Nihayet Timur, Beyazıt’ın geldiğini haber alınca ordusunu teyakkuza geçirip savaş tertibi aldı. Osmanlı ordusu da istirahat edip su ihtiyacını giderdikten sonra savaş düzeni alarak hazırlıklarını karşılıklı olarak tamamlanmasını beklediler.
Ankara Savaşında Osmanlının Durumu
Osmanlı Ordusunda, Azaplar, Yeniçeriler ve Tımarlı Sipahiler merkez kuvveti teşkil ediyor ve Beyazıt tarafından kumanda ediliyordu. Merkez gücün yanında Sadrazam Çandarlı Ali Paşa, Mustafa Çelebi, İsa Çelebi ve Musa Çelebi kumanda ettiği güçler eşlik ediyordu. Sol cenahta Süleyman Çelebi’nin komutasında Rumeli’den tedarik edilen birlikler bulunuyor, Sağ cenahta ise Vezir Kara Timurtaş Paşa komutasında Anadolu Beyliklerinden tedarik edilen birlikler hazır tutuluyordu. Mehmet Çelebi, Karakoyunlu Beyliğinden tedarik edilen ihtiyat kuvvetleriyle ordunun en gerisine konuşlanmıştı. Sol cenahın ihtiyatında, Beyazıt’ın kayınbiraderi Stefan Lazareviç’in komutasındaki 10 Bin kişilik Sırp gücü bulunuyordu. Ordunun sağ cenahının ihtiyatını ise Kara Tatar Süvarilerinden oluşuyordu.
Ankara Savaşında Timur Devletinin Durumu
Timur Ordusu ise, ordu merkezinde Timur’un komutasındaki güçler, Sağ cenahta Miran Şah, Sol cenahta Şahruh Mirza ve Halil Sultan’ın güçleri bulunuyordu. Ayrıca Hindistan’dan getirtilen 32 zırhlı savaş fili ordunun en önünde sıralanmıştı. Muhammed Mirza, ana ordunun gerisinde ihtiyat olarak konuşlanmış, beraberinde Harezm ve Maveraünnehir’den tedarik edilen zırhlı süvari alayları ile Pir Muhammed ve İskender Mirza yer alıyordu. Ordunun sol cenahını Emir Celal İslam, sağ cenahında Şeyh Ömer Mirza tarafından kumanda ediliyordu. Aydınoğulları, Germiyanoğulları, Saruhanoğulları, Menteşoğulları ve diğer küçük Anadolu Beylikleri de sağ cenahın önünde konuşlanmışlardı.
Ankara Savaşının Gelişimi
İki tarafta tüm hazırlıklarını tamamlayıp 28 Temmuz sabahı, sabah namazından sonra savaş düzeni aldılar. Beyazıt, Niğbolu savaşında kullandığı Kurt Kapanı (Hilal) taktiğini uygulamak için ordunun en önünde yer aldı. Beyazıt, kendisine bağlı Azaplarla birlikte çalılık ve otluk bir düzlük üzerinden hücum ederek ilk taarruzu başlattı. Ancak bodur ağaçlar ve çalılıklar, ileri taarruz için hızı yavaşlatan bir etkendi. Öncü kuvvetlerin taarruza kalktığını gören Timur, ilk karşılığı okçularla verdi. Timur’un ordusundan gelen yoğun oklar, çalılıklar ve otluklar sebebiyle yavaşlayan Azaplar üzerinde etkili olunca Azaplar, ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı. İlk hamlesi başarılı olmayan Beyazıt, Yeniçeriler ve Sipahilerden oluşan güçlerine taarruz emri verdi. Timur, ilerleyen yaya kuvvetlerine karşı savaşçı fillerini ve ormanlık alan içerisinde gizlenen süvarileri görevlendirince avantaj yine Timur’un güçlerinin eline geçti. Mirah Şah’ın birlikleri de Süleyman Çelebi komutasındaki birliklerin üzerine taarruz edince zor durumda kalan Süleyman Çelebi birliklerine Merkez güçte yer alan Yeniçeriler yardıma gitti. Sayıca az olan Osmanlı ordusu, Yeniçerilerin ordu merkezinden ayrılmasıyla ikiye bölündü ve Timur’un savaşçı filleri daha da ileri sürmesiyle sağdan, soldan ve ön cepheden hücum eden güçlere karşı yeterli direnişi gösteremedi. Üstelik Osmanlı ordusu, savaşçı fillerle ilk kez karşılaşıyorlardı. Fillere karşı nasıl bir taktik izleyeceğini bilmeyen Osmanlı ordusu, karşı koyulmaz fillerin taarruzları karşısında disiplin ve düzenini kaybetmeye başlamıştı.Bunun üzerine Beyazıt, büyük bir hata yapıp kurt kapanı taktiğini tekrar uygulayarak Sipahilerle Filleri karşı karşıya getirdi. Savaşın en kanlı ve şiddetli anı o andı. Yeniçerilerin ok atışları ve Sipahilerin başarılı taarruzlarıyla Filler etkisiz hale getirilebilmişti ancak hem Sipahiler, hem Yeniçeriler çok ağır kayıplar verdiler. Fillerinin devre dışı kaldığını gören Timur, Şeyh Ömer Mirza komutasındaki birliklerini Yeniçerilerin üzerine gönderdi. Beyazıt, bu hamleye karşılık olarak Anadolu beyliklerinden toplanan Askerleri ve Kara Tatarları takviye etti. Ancak Kara Tatarlar, Timur ile savaş öncesinde anlaşmışlardı. Yeniçerilerin yanına gitmek yerine Rumeli ve Sırp askerlerinin arka cenahından ok atışlarıyla arkadan saldırdılar. Miran Şah ile Süleyman Çelebi birliklerinin arasında geçen çarpışmalarda takviye olarak gelen güçlerden Anadolu Beylikleri taarruz etmekteyken, Timur’un ordusuna bağlı Anadolu Beylikleri kendi bayraklarını açınca Beyazıt’a bağlı Anadolu beylikleri de Timur’un ordusundaki Anadolu Beyliklerinin safına geçerek Osmanlı ordusundaki dengeleri alt üst ettiler. Yeniçeriler ve Rumeli birlikleri, önce Kara Tatarlar, sonrasında Anadolu Beyliklerinin Timur’un safına geçmesiyle savaş alanındaki inisiyatiflerini kaybederek ağır kayıplar vermeye başladılar. Rumeli ve Sırp birlikleriyle Yeniçeriler dışındaki güçlerin kendilerine sırt çevirip Timur’un tarafına geçmesiyle Beyazıt tam anlamıyla sükûtu hayale uğradı. Osmanlı ordusunda, yalnızca Yeniçeriler ev Rumeli-Sırp birlikler Beyazıt’a sırt çevirmemiş ve savaşın sonuna kadar mücadele etmişlerdi.
Adım adım mücadeleyi kaybeden Osmanlı ordusu, mağlup olunan cephelerden çekilmeye başladılar. Timur, son emrini vererek Beyazıt’ın sağ ele geçirilmesini emredince sonuç almak için son taarruz başladı. Vezirler İsa Çelebi, Süleyman Çelebi, Mustafa Çelebi ve Mehmet Çelebi, kuşatmayı yararak kaçmayı başardılar. Şehzadelerin kaçtığını fark eden Sırp Birliklerinin komutanı ve Beyazıt’ın kayınbiraderi olan Stefan Lazareviç, Beyazıt’a çekilmesi için tavsiyede bulunsa da, Beyazıt mücadele etmeye devam etti. Çatalpete’de emrinde 300 kişilik askeriyle atının sırtında çarpışarak Timur tarafından yakalandı ve esir edildi ve Ankara Savaşı, Osmanlı Devleti için büyük bir hezimet olarak tarihe maloldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder