3 Ağustos 2015 Pazartesi

Taşlar yerinden oynadı

Bugün yeni bir gün ve öyle anlaşılıyor ki, bundan sonra hiç bir şey eskisi gibi olamayacak.. Bütün taşlar yerinden oynadı.
PKK bugünden yarına tasfiye olmayacak ama, artık eski PKK da olmayacak.. Hem Türkiye’deki, hem Irak’taki, hem de Suriye’deki varlıkları tartışmalı hale gelecek..
Birileri PKK’nın yenilmez olduğunu düşünüyordu. Rakiplerini tükrükleri boğacak kadar güçlü idi birilerinin gözünde ve bu iş bitmişti. Geri dönüşü de yoktu bu yolun.. Kandil’den Akdeniz’e uzayan bir yolun hayalini kuruyorlardı.
Görünen o ki, PKK’nın bölgedeki tek dostu İran, o da pamuk ipliğine bağlı. İran’ın PKK’ya sempatisi İran’dan Akdeniz’e uzayacak, bir Şia koridoru ile ilgili.. Paralel bir ütopyaya sahipler. Ama öte yandan DAEŞ tehdidi kalktıktan sonra Musul petrolü konusunda yine karşı karşıya gelecekler.
Tek bir PKK yok artık. Merkez komite, İran, Irak ve Suriye’de. Türkiye’de DTP, KCK ve Apo var. Daha bir sürü alt fraksiyon sözkonusu..
Ciddi bir silah stokları vardı. Yargılama yapıyorlar, vergi alıyorlar, güvenlik kontrolü yapıyorlardı. Kaçakçılık yapıyorlar, haraç alıyorlardı. Bir sürü şirketleri vardı. PKK’nın “ateşkes bitti” açıklamasıyla silaha sarılmasının ardından barış süreci bitti ve PKK ile ilgili tüm dosyalar masada.
Önümüzdeki haftadan itibaren çok daha kapsamlı ve etkili operasyonlar gündemde.
Barzani kendi topraklarında PKK’yı istemiyor aslında. PKK’nın Türkiye ile hesabı bitse namlusu Barzani’ye dönecek.. Barzani topraklarındaki PKK, varlığının sebebi olan hava operasyonları ve topçu ateşleri, karşı ateşler bölge güvenliği açısından ciddi bir risk oluşturuyor.. Önümüzdeki günlerde bir kara operasyonu sözkonusu olacak olursa Barzani buna “hayır” demeyecektir.
Barzani’nin başı Musul’da DAEŞ ile belada. Kuzeyde PKK belası var. Doğuda İran, batıda PYD ve Suriye.. Bu tehditlere karşı tek dayanacağı müttefiki Türkiye.
PKK olmadıktan sonra PYD’nin bir varlık göstermesi mümkün değil. Türkiye’nin DAEŞ operasyonu aynı zamanda PYD’ye verilen bor gözdağı idi. Ankara’da Suriye’deki Türkmen gruplara, Ahrar el-Şam gibi grupları eğit-donatla desteklediği gibi, hem hava, hem de karadan vuruyor.. Artık uluslararası koalisyonun, köylerini boşaltmak zorunda olduğu Türkmenlerin yerine PYD o kadar kolay yerleşemiyor. Çünkü bölgedeki silahlı gruplar Türkiye’nin hedefinde.
Daha önce boşalan köyleri PYD işgal ediyor. PYD’nin işgal ettiği bölgelere DAEŞ saldırıyor, uluslararası koalisyonda DAEŞ’i vuruyor, böylece PYD Suriye’de giderek artan bir genişliğe sahip oluyordu. Ankara’nın PKK ile birlikte PYD’yi de terör örgütü sayması ile bu plan da çöktü.
Şimdi PKK’nın Türkiye içindeki ve dışındaki planları çöktü. Karizma çizildi.
DAEŞ’e karşı Türkiye’nin uluslararası koalisyona İncirlik üzerinden destek kararı vermesi ile, Suriye’de yeni bir dönem başlıyor. Zayıflamış bir PYD ve DAEŞ bölgedeki güç dengelerini altüst edecek.. Suriye’de halk direnişi yeniden yükselişe geçecek.
İran, Suriye’de suçüstü oldu. Maddi ve manevi ağır bedeller ödüyor.. Bu arada Türkiye, Rusya’dan sonra Çin’le de yakın ve sıcak bir temas kurdu. Esed bugün bir devlet başkanı değil, Şam’a sıkışmış, Lazkiye dışında, hükümranlığını kaybetmiş Nusayri cephe komutanı gibi.. Ülkenin % 20’sine bile hakim değil.. Halep de düştükten sonra Şam’da kalmak onlar için daha zor hale gelecektir.
HDP’nin ateşkes girişimi ya da bir takım çevrelerin silah bırakma çağrısı Ankara’da pek itibar görmüyor. Asker ve polisin silah bırakması sözkonusu olmayacağı açıklandı. Devlet bu silahları alırken merasim takımları ve bayramlarda resmi geçit için aksesuar olarak almadı. Silah bırakması gereken PKK. Türkiye’ye yönelik sınır dışında bir tehdit algısı varsa ya da sınır içinde silahlı bir grup eylem yapıyor, terör estiriyorsa, bu durum devam ettiği sürece bu operasyonların devam edeceği anlaşılıyor.. Sadece hava ve topçu birlikleri ile değil, gerekirse sınır ötesi kara harekatı ile nihai bir operasyon yapılabilir.. Görünen o ki, Ankara artık bu işi bitirmek istiyor.. İyi niyetinin karşılık görmediğini, hatta ihanete uğradığını düşünüyor.
Önümüzdeki günler hem Türkiye, hem bölge ve hem de dünya açısından bir çok bakımdan son derece önemli. Ezberbozan gerçeklerle karşılaşacağız. Biraz sabır. Güzel günler göreceğiz inşallah.

1 Ağustos 2015 Cumartesi

Yasmin Levy bir kez daha Türkiye'de

YasmIn Levy'nin babası Yitzhak Levy, Sefarad Yahudilerindendi. 1919'da Manisa'da doğmuştu. Önemli bir müzik adamıydı. Ladino müzik üzerine çalışmalarıyla biliniyordu. Zaten Yasmin Levy de Ladino şarkılar söyleyerek uluslararası üne kavuştu. Ataları yüzyıllar önce İspanya'dan göçe zorlandığında Osmanlı İmparatorluğu onlara tüm kapılarını ardına kadar açmıştı. Şimdi o kapılar Yasmin Levy için açık. O bizi çok seviyor, biz de onu. İbrahim Tatlıses ile yaptığı düet, FiruzeSevda gibi şarkılara getirdiği yorum çok beğenildi, sevildi. Dramatik sahne performansıyla tanınan müzisyen 12 Ağustos Çarşamba gecesi Turkcell Yıldızlı Geceler konser serisi kapsamında Açık Hava Tiyatrosu'nda Halil Sezai ile sahneye çıkacak. Son albümünde klasik tangolara yeniden can veren Levy, konser öncesi sorularımızı yanıtladı. 

- Çok güçlü ve dokunaklı bir sesiniz var. Sesinizde hissettiğimiz tutkunun kaynağı nedir? - Seyircim. Sanki şarkılarımı onlar için, ama onların kalbinden söylüyorum. En derindeki duygularını haykırmak istediklerini ama yapamadıklarını hissediyorum. Onların yerine haykırıyorum 

- Ortaçağ'a ait Ladino şarkılar ve klasik tangolar seslendiriyor ama onlara yeni bir ruh katıyorsunuz. Nedir bu işin sırrı?- Ruhuma, sanatıma ve seyircime karşı hep dürüst oldum. Kalbim ne söylediyse onu yaptım. Bu sayede şarkı söyleme ve kendimi ifade etme yolunu buldum. Maske yok, olduğum gibiyim. İnsanların da benim bu dürüst yaklaşımıma inandıklarını ve bu yüzden beni takip ettiklerini düşünüyorum. 

- Türkiye'de de çok seviliyorsunuz. Sizin de bizi sevdiğinize inanıyoruz. Bu duygusal bağ nasıl kuruldu? - Bir Türk ruhu taşıdığımı düşünüyorum, hatta hüzünlü bir ruh bu. Ve bu ruh bir şekilde Türkiye'de insanların bam teline dokunuyor. Bu yüzden aramızda bir bağ oluştuğuna inanıyorum. Sizin için şarkı söylerken tamamen kendim olabiliyorum. İstediğim kadar ağlayabiliyor, kederlenebiliyorum. Beni asla yargılamayacağınızı, anlayacağınızı ve kucaklayacağınızı biliyorum. Çünkü aynı ruha sahibiz. Bu hisse sahip olduğum için ne kadar minnettarım anlatamam. 

- Babanız Türkiye'de doğmuş. Onun yaşadığı topraklara gelmek nasıl hissettiriyor? - Türkiye her zaman hayatımda ve kalbimde özel bir yere sahip olacak. Çünkü yüzyıllar önce İspanya'dan sürgün edildiklerinde kapılarınızı Yahudilere, aileme açtınız. Babamın evi olduğu için benim de ikinci evim. Tüm bunların yanında yıllardır bana eşlik eden, sevgilerini gerçekten hissettiğim Türkiyeli seyircilerim var. Onlar da burayı bana evim yaptı. 

Favoriniz Türk müzisyenler kimler? 
- Çocukken ailemle Orhan Gencebay filmleri izlediğimi anımsıyorum. Küçüklüğümden beri hayatımın bir parçası. Üzerimde etkisi çoktur. Zeki Müren'in de kalbimde özel bir yeri var. Ama hayalim İbrahim Tatlıses ile şarkı söylemekti, bu bir sır değil. Onu da birkaç yıl önce gerçekleştirdim. Bunun dışında dinlediğim Bülent Ersoy, Kubat, Candan Erçetin, Funda Arar ve Linet gibi birçok isim var. 

TANGO RUHUMA DOKUNUYOR

- Biz sizi Ladino şarkılarla tanıdık. Ama son albümünüz Tango'da klasik tangoları yorumluyorsunuz. Bu müzikal değişikliğin nedeni nedir? 
- Bir sanatçı her zaman hem kendisine hem de seyircisine meydan okumalı. Sanatsal anlamda seyahat etmeli, sanatını genişletmeli. Başarısıyla değil, yaratıcılığıyla ölçülmeli. Ben de farklı türde müzikler dinliyorum. Kalbimi ve aklımı, zaman zaman zor olsa da, açık tutmaya çalışıyorum. Ve flamenko ya da tango gibi ruhuma dokunacak müziği bulacak kadar şanslı olduğumda, o müziği dünyama almak istiyorum. Bir sanatçı asla hata yapmaktan ve başarısız olmaktan korkmamalı. Kalbinin sesini dinlemeli. Kalbimiz hayatımızın her alanında en iyi yol göstericimiz. 

- Tango sizin için ne ifade ediyor? - Tango benim için tam olarak ev anlamına geliyor. Tangoya aşık oldum, artık onsuz bir hayat düşünemiyorum. Tango aynı zamanda mutluluk demek benim için. Hüznü keşfedene kadar dünyadaki en mutlu insandım. Hüzün bana Tanrı'nın bir armağanı. Kendimi hüznün içinde daha iyi ifade edebiliyorum. Mutluyken yeni bir şarkı yapamıyorum. İşin ironik kısmı, hüzünlüyken mutluyum. Tango ayrıca acımı haykırmamı sağlıyor. Şarkı boyunca hissetmeme, yaşamama ve ölmeme izin veriyor. Kendimi hikayeyi anlatan kişi gibi hissetmem konusunda beni özgür bırakıyor. Tango, ruhumun acıyı kucaklamasına izin veriyor. 

- Tangolar çoğunlukla aşk ve acı üzerine. Bu şarkıları yorumlarken neler hissettiniz? - Yıllar boyunca insanlar bana şarkı söylerken yarattığım hüzünlü, dramatik atmosferle ilgili sorular sordu. Ve yıllar boyunca kendimi hüznüm yüzünden özür dilerken buldum. Ama şimdi tangoyu buldum. Artık özür dilemek zorunda değilim. Bu fazlasıyla benim, fazlasıyla Yasmin. Dram ve hüzün... Sonunda özür dilemeden kendimi ifade edebileceğim müzik türünü buldum. 

- Aşk ve acı ayrılmaz ikili gibi. Siz ne düşünüyorsunuz? - Şarkılarımdan birinde şöyle diyorum: Eğer hayatımı sana olan aşkımın acısı olmadan yaşayacaksam, ölmeyi tercih ederim. Aşk acısının insanların sanat yapmadaki ilk katalizörü olduğuna inanıyorum. 

- Halil Sezai ile Açık Hava Tiyatrosu'nda konser vereceksiniz. Kendisiyle tanıştınız mı? - Hayır, ama tanışmak için sabırsızlanıyorum. Onunla ilgili harika şeyler duydum. 

- Peki konserin nasıl geçeceğine ilişkin ipucu verir misiniz? - Müziklerimizi, şarkılarımızı ve seyirciye olan aşkımızı paylaşacağımız büyük bir kutlama olacak. Müzikal işbirliklerini her zaman çok sevmişimdir, dünyamı daha renkli bir hale getiriyor. 

MÜZİK ORTAK DİLİMİZ

- Siz barış yanlısı bir müzisyensiniz. Barışı sağlamada müziğin rolü nedir? - Müziğin insanlar ve kültürler arasında kesinlikle köprü olduğuna inanıyorum. Bana göre diyalog kurmanın en iyi yolu. Milliyetim nedeniyle benimle konuşmak istemeyen insanlar oluyor, ama konu müzik olunca durum değişiyor. Birlikte çalıyoruz, müzik ortak dilimiz haline geliyor. 

- Bir kızınız var. Onun ileride barış dolu bir dünyada yaşayacağına inanıyor musun - Lütfen dürüstlüğümünden dolayı kusura bakmayın. Ne size ne de kendime yalan söyleyemem. Bir gün barış dolu bir dünyada yaşayacağımıza bütün kalbimle inanmak istiyorum. Ama insanlığa baktığımda; birbirimize, doğaya, hayvanlara ve dünyaya nasıl davrandığımızı gördüğümde her şeyin giderek daha kötü olacağına inanıyorum. Ama bir yandan da geleceğin beni haksız çıkarması için dua ediyorum. İnşallah olur